Hoşnutsuzluğun kışının,
buza kestiği ellerine baka baka yitirdi. İnancını.
Gün olup da açacak güneşin sıcağının beklentisine yüz çevirip,
karar verdi: İnsan, kötülük!
Aldığına, verdiğine;
sevdim dediğine, sevmediğine,
yaşayana ve yaşatana.
Yatağına inanmadığından akmıyor.
Çünkü insan, hastalık hem de. Biliyor bunu artık.
yormaya ve yorulmaya;
ölmeye ve öldürmeye teşne bir varoluşun kirini geçtiği yere yayışından
belli, diye anlatıyor.
Artık hiçbir yangına ' su ' olmazlığını böyle anlıyoruz.
Kimin tutuşturduğu önemsiz o alaz, etimizi dağlarken sesimizi
çıkarmıyoruz...
II.
Yıldız Sorgusu...
Size büyük suskular verdim, diyor
göğ'ümüzden geçen üzgün bir yıldız.
Soruyor bir de: Bağışladınız mı kendinizi?
III.
İnfilak...
Çıt yok!
Susuyorsunuz ve uzaklığa dönüşüyor
kapanmış ağzınızın karanlığında yuttuklarınız.
Kelimeler zihninizde patlıyor. Belki de orta yerimde kalbinizin.
Oysa,
bir söz boyuydu aranızdaki mesafe...