POETİK YAZI

Sabahattin Umutlu   







DÜNYA KAPISINDAN BOYUN EĞMEDEN GEÇENLER (2)

felsefe-i ferd :anarşizmin osmanlıcası
ya da
efendimiz anarşi


                  beşir fuad 'a, turgut uyar 'a, burhan şayli'’ye...




"birbirine bağlanmak yeterli değil ! kurtulmak gerek "!
baha tevfik

"benimle ilgili bir şey bilinecekse doğum
ve ölüm yeterli, çünkü aradaki tire kadarım."
hakan günday



anarşizmin osmanlıcası : fesefe-i ferd

öyleyse tersinden ve sonundan başlamalı okumaya. yazmaya. konuşmaya. susmaya. baha tevfik'in burhan şayli tarafından günümüzün diline kazandırdığı felsefe-i ferd "anarşizmin osmanlıcası kitabı şu sözlerle bitiyor : ben bu yeni çağın içinde anarşizmi görüyorum. kanımca kölelikten, ücretli köleliğe ve ücretli kölelikten sosyalistliğe geçen insanlık en sonunda anarşizme ulaşacak ve orada bireyselliğini bütün bağımsızlığını, bütün azametini yaşayacaktır"
bölmeyelim devam etsin baha tevfik : "fakat bu anarşizm ; şimdilik başlangıç durumunda bulunan yöntemsiz ve düzensiz bir anarşizm değil, doğaya ve doğallığa uygun fenni (bilimsel )ve gerçek anarşizm olacaktır."

az kaldı son cümle :

"şimdiki anarşistlik kendi yerini açmak için engelleri yıkmakla meşguldür. geleceğin anarşistliği kendi gerçek yerini bulunca artık yıkmakla değil, tersine yapmakla uğraşacaktır."

diye sürdürüyor.

ve bitiyor son cümle aynı adlı kitaptan : "bu meseleyi yıkılan esaslar adlı ikinci kitabımızda daha çok açıklayacağız". -böyle bir kitap bildiğim kadarıyla yazılamamıştır eserleri arasında bahsi geçmemektedir-

burhan şayli’den bir not. 1990'lı yılların başında baha tevfik üzerine bir araştırma tezi yazmayı dener ve fakat İstanbul üniversitesi felsefe bölümü bu tezin bu araştırmanın yapılmasına izin vermez..

bitti. derin bi nefes alabilirsiniz artık. ve bilindik başlangıçlara dönebilir miyiz artık. asla.

yukarıda uzun uzun dile gelişine tanık oldunuz bir felsefecinin ki felsefeciler nezdinde adı anılmayan bir filozofun. teorisyenler nezdinde çoktan adı unutulmuş bir teorisyenin. eleştirmenlerin mizahçıların adını anmaktan imtina ettiği ya da ettirildiği bir eleştirmenin yazarın gazetecinin mizahçının siyaset bilimcinin çevirmenin anarşistin.

çok da uzak değildir. bir alfabe farkı vardır aramızda. resmi ideolojinin devlet tezinin yaptırımlarıyla dilin makasa geldiği yerdir altı üstü. makasın açıldığı yere mi : dil devrimi diyorlar adına dilin sürekliliğini kesintiye uzatma girişimi olarak da okunabilir.



orda bir anarşist var uzakta adı : baha tevfik.

mülksüzlüğün, yoksulluğun dar zamanlarda yaşamanın adı : baha tevfik.tam olarak doğum tarihi bilinmiyor olsa da -kimlerine göre 1881 kimilerine göre ise 1884 izmir doğumlu- en fazla 30-33 yıl ömrü olan birinin. bir şey var ki kesin.1914 yılında bir karaciğer sorunu nedeniyle genç yaşta aramızdan ayrıldığı bir filozofun.

izmir ili konak ilçesi iki çeşmelik semtinde ilkokul, ortaokul ve liseyi bitirdikten sonra istanbul’da mekteb-i mülkiyeyi bitirir daha lise yıllarındayken felsefeye siyasete edebiyata ilgi duyar gazetelerde felsefi yazıları yayımlanır. kant’ı nietzsche’yi de o yıllarda okur ve etkilenir. materyalistliğinde ise felsefeci ludvig buchner'in “madde ve kuvvet” adlı eserinden etkilenir.

meşrutiyet sonrası görece özgürlük ortamında tüm bir kuşak etkilenir bu kitaptan.“madde ve kuvvet" baha tevfik’in dinsel kavramlara ilişkin -allah, din, ruh, kader, yaratılış- materyalist bir felsefeye yönelmesinde ve ateistliğinde önemli bir rolü olduğu düşünülmektedir.

1910 yılında arkadaşı ahmet nebil ile birlikte felsefeyi daha yakından tanımak ve genç nesillerin felsefeyle tanışmalarına yardımcı olmak felsefi kitaplar yayımlayan "teceddüd-i ilmi ve felsefe kütüphanesi" yayınevini kurar. yayımladığı gazete dergi ve kitaplarla kendi kuşağı üzerinde materyalist düşüncelerin gelişmesinde önemli katkıları olur. 1913 yılında ise coğrafyamızda konusu sadece felsefeyle ilgili aynı adlı ilk “felsefe mecmuasını" çıkartır.

mülkiyeyi bitirdikten sonra tekrar izmir ‘e döner. 1323'te (5 ağustos 1907) hüseyin hilmi ve ismail suphi tarafından yeniden çıkarılmaya başlanan izmir gazetesinde yazmaya başlar. 1907 yılında izmir’e dönüş yapan baha tevfik'in yazıları İzmir ‘deki dergi ve gazetelerde yayımlanır.

baha tevfik’in yazdığı dergi ve gazeteler : bir kısmı baha tevfik'in yazılarının yayımlandığı (izmir, usbuî izmir, haftalık izmir [izmir 10. sayıda usbuî izmir, bu da 20. sayıda haftalık izmir adını almıştır], sedat, edebî serbest izmir, serbest izmir, kadın [selânik]); bir kısmı da bizzat kendisinin çıkardığı gazete ve dergilerdir (11 temmuz, ferdâ-yı temmuz).

1909 yılında tekrar istanbul’a döner ve yayınlarına aralıksız devam eder.

baha tevfik’in yazılarının yayımlandığı gazete ve dergiler :  eşref/musavver eşref, şiir ve tefekkür, resimli istanbul, musavver hâle, sadâ-yı millet, tenkid, teşvik, hak yolu, karagöz, yirminci asırda zekâ/zekâ, alemdar/teşrîh/takvimli gazete/alem, büyük duygu, çocuk duygusu.

baha tevfik’in çıkardığı dergiler : hem de bizzat kendisi gazete ve dergi çıkarmıştır; (piyano/düşünüyorum, eşşek/kibar/yûha/mâlum, felsefe mecmuası).

kitapları ve çeviri eserleri : 1.baha tevfik-ahmed nebil, hassâsiyet bahsi ve yeni ahlâk. 2.ernest haeckel, vahdet-i mevcûd-bir tabiat âliminin dîni, çev. baha tevfik-ahmed nebil. 3.baha tevfik, teceddüd-i ilmî ve edebî. 4.ludwig buchner, madde ve kuvvet, çev. baha tevfik. 5.odette lacquerre, feminizm- âlem-i nisvân, çev. baha tevfik. 6.ribot, fouillee, worms, robier, boirac, de laoutiere'den bi't-tasarruf tercüme, psikoloji-ilm-i ahvâl-i rûh, baha tevfik-ahmed nebil. 7.alfred fouillee, târîh-i felsefe, çev. baha tevfik-ahmed nebil. 8.hofdini, emil fake, andre lichtenberger'den bi't-tasarruf tercü¬me, (nietzsche) hayatı ve felsefesi, baha tevfik-ahmed nebil memduh süleyman. 9. baha tevfik, felsefe-i edebiyyat ve şair celis.

diğer eserleri : 1.felsefe-i ferd. 2.Muhtasar Felsefe , 3.Karagöz Salnâ- mesi, 4.Tedkîkât: Terâcim-i Ahvâl, 5.Fransızca İştikak Lugatı (Hasan Vasfi Menteş ile birlikte), 6.Mantık (Robier'den tercü¬ me), 7.Ba'sü Bade'lMevt (Leo N. Tolstoy'dan tercüme).

bu coğrafyada yaşamış ilk ameliyatını da kendi bedeni üzerinde denemiş, ilk pozitivist doktor şair filozof beşir fuad’ın otuz beşinde düştüğü yerden materyalizmin bayrağını devralan daha yukarılara ötelere taşıyan biri o. kimi kaynaklara göre ilk meşrutiyet sonrası ki bi ferahlık dönemi olarak anılabilir tarihçiler felsefeciler aydınlar için. daha çok da zincirlerinin bir bir kırılmaya başladığı özgürlüğü için düşüncenin..

coğrafyamızın ilk felsefe dergilerinden birini adında ve içeriğinde felsefe geçen "felsefe mecmuasını" çıkartanlardan biri. ki bu dönemde ve her daim meşrutiyet sonrası edebiyat, felsefe siyaset tarihi adı altında kategorize edilerek bir paranteze hapsedilen tarihi edebiyatın tarihin felsefenin siyasetin şiirin.ve en çok da öznenin. ki tüm bu pratiklerin olmazsa olmazı öznelerin. çağrılan ve fakat öznelliklerini korumak ve orda diretmek direnmek adına her hiç bire yere kıpırdamayan öznelerin. ve akışı tarihin. bir parantez açılır ve içine tüm bir edebiyat felsefe sosyoloji tarihi sığdırılmaya çalışılır. "maddeci", "ruhçu" diye etiketlenen filozoflar. oysa kendi özgünlükleri ve özgüllükleriyle parantezin tirenin dışına taşan şairler felsefeciler edebiyatçılar tarihçiler yok mudur. vardır elbette. tüm tarih bir kategorize etmemin paranteze almanın tanımların tanımlamanın sınırlanmanın sınırların tarihi olarak mı kalacaktır...

amma ve lakin tarihte düzde ve her yerde verevine çivit badanalı derme çatma evlerde mızrağın çuvala sığmadığı yerlerde yaşayanlarla mı başlar asıl tarih. ve yalınayak ve çırılçıplak tarihi sözcüklerin. sözün yazının dilin dibe vurduğu anlar. tek harfi kalsa da teslim olmayan son kalan harfiyle direnen tarihi körler alfabesinin . "tam intihar edecekken kapının çalması durumu" ,ve derin endişesi penaltı anındaki kalecinin. o anlarda mı başlar asıl tarihi tehlikenin. o anları mı beklemeli tarih yazıcıları vakanüvisler.


bir sorudur hala ...

saatlerini bir filozofun geçtiği "an,"a göre ayarlayanlar, kuranlar. ve torino’da bir atın boynuna sarılarak çıldıran filozoflar. tekçi türcü tarihin sonunu ilan eden edenler. ve tüm bunlardan bihaber viran tarihinde dünyanın bi ucunda direnen ve ol tarihte ilk işleri meydan saatlerine iktidarın ateş etmek olanlar. ve şiirlerinden ve hayallerinden başka kaybedecek bir şeyleri olmayanlar. ol gecenin sonunda ve bir barikatta dövüşenler ve ey isyan edenler...

ve bir cephede savaşırken bir hiç yoluna faşizmin dünyayı dünyalılara dar eden -kardeşi kardeşe düşman kılan emelleri uğruna -iki nefes iki kurşun arasında sırt çantasına attığı kelimelerle felsefe yapan "dilimin sınırları, dünyamın sınırlarıdır" diyerek tüm sözcüklerinin altına dilin dinamit koyan filozoflar...

ve bir eş"zaman"da. ve bir "varlık", olarak bir ömür üyesi oldukları faşist partinin aidatlarını -ki ne uğruna olursa olsun- aksatmayan filozoflar...

ve bir sınırda gestapo peşindeyken kendine ve birazını da arkadaşlarına sakladığı tabletlerle dünyayı bedeni ve sınırlarını bedenin havaya uçuran filozoflar.. ve oracıkta bir kez daha intihar eden felsefe..

bir sorudur hala.. cemal süreya'dan esinle ve her daim şairin hayatı dahil iken şiire, bir kez daha yesenin bir kez daha mayakovski ve hep bir ağızdan yüksek sesle nilgün marmara... peki ya felsefeci peki ya filozof...

ve kimse bilmiyor nereye... ve kimse bilmiyor nereye... krematuyuma giden trenler. henüz daha yakılmak icat edilmemişken.. toplama kamplarında "bu salı,"nın. ve evet o salının hani o "şemsiyesi olmayan salı günleri,"nin..şiiri... "dışarıda kapının önünde", kalan ne varsa..

ve işte orada şemsiyesiz ve kanlakarışık günlerinde dünyanın "anlam arayışı insanın," bir partinin kurtarıcı rolünde cisimleşen ideolojinin ve etik tercihinde ısrarı bir logoterapistin...direnişi öznelliğin. öznenin..

arka sokaklarına dönelim öyleyse hayatın. tozlu raflarına tarihin felsefenin edebiyatın. ki orada başka bir tarih yazılmakta tek tek "ferdlerin", bireylerin öznelerin tarihi. ve işte oralarda rastlamaktayız otuz üç yaşındaki genç adama iktidarların karşısında her daim mizahın felsefenin diliyle diklenen ve ayak direyen baha tevfik'e .

farklı farklı baha tevfik okumaları vardır. kimilerine göre bir liberaldi o. kimilerine göre osmanlı felsefe tarihinde aykırı düşünceleriyle zararsız bir figür. oysa iktidarlar karşısında bir duruşu vardı baha tevfik in. egemen edebiyat ve ahlak anlayışına statükoyla özdeşleşen felsefeye ve geleneksel olan her şeye bir itirazı vardı.

yaklaşık yüz altmış yıl önceki tarihe sahip çıkamamanın utancıyla ve cumhuriyetle birlikte dildeki kesintiyle unutulmaya bırakılan eserlerinden bir kaçı çevrilebildi günümüz türkçesine.. kendi felsefi duruşunu özetleyen asıl eseri olarak da görebileceğimiz ve geçen yıl kaybettiğimiz anarşist felsefeci şair burhan şayli'nin 1990 lı yılların başında günümüz türkçesine kazandırdığı "anarşizmin osmanlıcası", alt başlığıyla felsefe-i ferd.

ve yine aynı yıllarda şayli tarafından osmanlıcadan türkçeye çevrilen baha tevfik in de aralarında bulunduğu üç yazarlı –baha tevfik, memduh süleyman, ahmet nebil- "nietzsche felsefesi ve hayatı" kitabı. aynı adlı kitap bazı yayınevlerince yapılan baskılarında sadece baha tevfik'in hazırladığı bir kitabı olarak sunulmaktadır ve özensiz çevirileri yanlışlarla doludur.

islamcı düşünce içinde değerlendirilebilecek akademisyenlerce hazırlanan kitapların bölümlerinde de baha tevfik eserlerinden bahsedilmekte üzerine değerlendirmeler yapılmaktadır. doç.dr.mehmet akgün 'ün 'materyalizmin türkiye'ye girişi ilk etkileri" adlı çalışmasında baha tevfik'in edebiyatla ilgili görüşleri ele alınmaktadır.

baha tevfik'e göre edebiyat katiyen muzırdır. baha tevfik'in çıkardığı "piyano," mecmuasında yaklaşık olarak -1910- aynı başlıklı yazısından bir alıntıda "düşünmeksizin hükmolunur ki, edebiyat umumui ve salgın bir dimağ (beyin) hastalığından başka bir şey değildir," (materyalizmin türkiye'ye girişi ilk etkileri, m.akgün)

baha tevfik'in ait eserlerinden "felsefe-i edebiyat ve şair celis, doç.dr. ali utku ve doç.dr. kemal kahramanoğlu tarafından günümüz diline kazandırılmıştır (çizgi yayınları).

ve bir sorudur hala. tekrar sorulmalıdır. beşir fuad ‘tan sonra ilk pozitivistlerden' materyalist, milliyetçilik ve evlilik karşıtı -ki hiç evlenmemiştir bir cehennem olarak görmektedir evliliği- evlilik kurumunu ve egemen ahlak anlayışını eserleriyle sürekli eleştiren ateist bir filozofta ne arar ne bulur islamcı felsefeciler araştırmacılar…
belki de ilgi alanlarına aldıkları bu materyalist felsefeci den inançlı bir felsefi referans çıkartabilme arayışları. beklentisi. hepsi de nafile uğraşlar.

ancak tozlu sayfalarda kalan ve günümüzün diline kazandırılmayı bekleyen bir çok telif ve çeviri eseri bulunmaktadır baha tevfik'in.

bir sorudur hala yolumuzun üstünde baha tevfik sormuştur. öyleyse baha tevfik ile bitirelim. yazının başında cevabı verilse de hatırlatmak ve bir hafıza oluşturmak babında bu kez birlikte soralım…

“kanımca dünyada akla uygun bir hükümet kurmak gerekirse ve herhangi bir sebepten dolayı bunu onaylarsak şuna kani olmalıyız ki o hükümet kesinlikle sosyalist hükümet olacaktır. anarşizme gelince, bu büsbütün ayrı bir içeriğe sahiptir. bireyi yaşatmak ve bireye, bireyin özgün meziyetlerine karşı olan bütün güçleri mahvetmek demektir. acaba nereye doğru gidiyoruz? hayat yolumuz üzerinde sosyalizm mi, anarşizm mi var?”



dizin    üst    geri    ileri  

 



  2  

 SÜJE  /  Sabahattin Umutlu   /  yirmi beş mart iki bin on beş     9