Nicesini gördüm, kavram kargaşası içerisinde belki bir tek gün kendileri
ol(a)madan ömür tükettiler. Yaşama ilişkin doğru algılarla sağlıklı
sentezler kurabilselerdi, yanılmayacaklardı.
Doğası gereği bütün canlılar bencildir. Bunun iki ayrıksı durumu, aşkta
ve evlat sevgisinde görülür. Aşk, bencilliğin sıfıra indiği noktada
beliren bir yaşam fışkırmasıdır. Bunu başaramayan bütün ilişkilerde
duygusal ve(ya) cinsel sömürü vardır. Evlat sevgisinde de bencilliğin
sıfırlandığı yaşam etkinliklerine o kadar tanıklık ettik ki, buna ilişkin
herhangi bir olay bizi asla şaşırtmaz. Çocuğu için her türlü özveriye bir
görevmiş gibi katlanabilen anne ve babaların örnekleri sayılamayacak
kadar çoktur. Benzer özveriler yalnızca insanda değil, hayvanlarda da
sıkça görülür. Yavrularını yangının içerisinden çıkartmak için gözünü
kırpmadan ateşin içine koşan anne köpekleri, kedileri duymuşsunuzdur.
Bu ve benzeri ayrıksı durumlar dışındaki bencillik ise oldukça yıkıcı
sonuçlar doğurabilecek katılıktadır. Madde putunun belirleyici olduğu
düzen, kendini özgür sanan tasmalı köleleri bencillik şırıngasıyla insana
o kadar uzak düşürür ki, yaşadığımız evrensel felaketin en temelinde bu
sapma vardır. Kışkırtılmış benlikler bencillikle desteklenince, sonuç hiç
de şaşırtıcı gelmiyor bana. Toplumlarda kanıksanan yağmacı kültürün en
önemli etkeni de budur. Paylaşım kültüründen uzak, bencil değer
yargılarının belirlediği yaşamların kimseye bir yararının olduğu
görülmemiştir.
Bütün canlılar doğası gereği bencildir demiştim. Önce kendilerini
düşünürler çünkü; yaygın olan budur. Sözgelimi bir deniz kazasında
insanlar panik halinde canlarının telaşına düşerler. Herkes kendini
kurtarmanın yollarını aramaya çalışır. Bu anlamda bencillik, doğal bir
insan davranışıdır, yadırganacak bir yanı yoktur. Benim bencillikten
kastım, yıkıcı bencilliktir. En geniş uygulama alanı ise insan
ilişkileridir.
Dünyamızı gittikçe yaşanamaz duruma getiren de yıkıcı bencillikten
başkası değildir.