top of page

Carlos Oquendo de Amat


ree

Carlos Augusto Luis Humberto Nicolás Oquendo de Amat    1903 yılında Paris'te tıp fakültesinden yeni mezun olan Doktor Carlos Oquendo Alvarez, bölgenin en güzel genç kızlarından Soraida de Amat ile Puno'da evlendi. 17 Nisan 1905'te ilk ve tek oğulları: Carlos Augusto Oquendo de Amat, dünyaya geldi.

              Annesi Soraida de Amat, İspanyol sömürge subayı ve valisi Don Manuel Amat y Junyet'in soyundan geliyordu. Babası ise 17. yüzyılın başlarında San Sebastián'dan Güney Amerika'ya giden Amiral Antonio de Oquendo'nun ailesindendi.

               Doktor Carlos Oquendo Alvarez Fransa'dan Dünyaya yayılan sosyal hak taleplerinin üzerindeki etkisi ve mesleğine duyduğu bağlılıkla kısa sürede toplumun en zayıflarını savunan yüksek bir siyasi bilince erişmiş, yaşamını işçilerin, yerlilerin ve yoksulların haklarına adamıştı. Ancak 1918'de atalarından âdeta bir miras gibi kalan tüberküloz onun hayatına son verdi.

              Babasının ölümü Oquendo de Amat'ın yaşamında sonu gelmez bir sefaletin başlangıcına işaret ediyordu, öyle ki on sekiz sene sonra İspanya'da şairin ölümüyle bile nihayete ermeyecek bir sefaletti bu. Carlos, Lima’da eğitim gördüğü özel okuldan kısa sürede ayrılmış ve annesiyle birlikte Puno'ya yerleşmek zorunda kalmıştı. Bir çıkın gibi sırtladığı yoksulluk ve yetimliğiyle doğduğu kasabaya dönüşü şiirinde de derin etkiler yaratacaktı hiç şüphesiz.

            1922'de liseyi bitirmek için Lima'ya döndükten kısa süre sonra annesi alkolizm sebebiyle ağırlaşan tüberkülozdan hayatını kaybeder. Yapayalnız kalan Carlos’a Lima'daki akrabaları da yardım etmez. Oquendo bir yıllığına tekrar Puno'ya sığınmak durumunda kalır, ne var ki buradaki çevrenin ona kültürel gelişiminin gerektirdiği unsurları sunamayacağını görür ve Lima'ya döner.  Puno'da bulunduğu bu süre zarfında "Aldeanita" gibi taşra izlerini taşıyan bazı şiirler yazmıştır.

          1923'te Lima'ya döndüğünde, yalnızlığına ve içinde bulunduğu ekonomik buhrana rağmen; Mallarmé, Rimbaud, Apollinaire, Valéry, Bretón, Tzará, Aragón, Eluard, Eguren, Vallejo ve Huidobro’yu okuyor San Marcos'taki Ulusal Kütüphaneden olabildiğince istifade ediyordu.  Tam da bu yıl, Guadalupe’deki okulunda hayran olduğu César Vallejo ile ardından da ülkesinin kültürel ve siyasal meselelerini Marksist bir bakış açısıyla çözümlemeye çalışan büyük aydın José Carlos Mariátegui ile tanışma şansına erişiyordu.

                Bazı arkadaşları iş bulması hususunda endişeliydi, özgür bir ruhu olan Oquendo, herhangi bir bürokratik çalışma programına, tekdüzeliğe uyum sağlayamaz; tüm zamanını, tüm o lanetli zamanını kendisi için isterken, şehrin her köşesini ve insanların gözlerini, kulaklarını ve yüzlerini görmek arzusundadır.

           1924 yılında Paris’te Breton’un yayımladığı manifestonun ardından sürrealist şiirle tanışan de Amat, Lima’da bu yeni akımın tüm yaratıcı ögelerinden yararlanmak için yola çıkan herkesin öncüsü olmuştu.

            1926’da arkadaşı Xavier Abril’in tanıştırdığı José Carlos Mariátegui ile ruhunu besleyip zenginleştirecek bir öğretmen ve öğrenci ilişkisi kurmuştu.

             Geçirdiği sancılı süreçlerin ardından 1922 yılında "Aldeanita" ile başlayan "5 metrelik Şiir"ini 1925'e gelindiğinde artık tamamlanmıştı, ancak Minerva Yayınevi tarafından 1927 yılında yayımlanana dek düzeltmeleri sürecekti.    Edebiyat tarihçileri, Oquendo de Amat'ın 1930'dan sonra şiir yazmamış olmasının büyük olasılıkla Rimbaud'nun hayatıyla belirli bir paralellik oluşturma isteğinden ileri geldiğini iddia etse de o Rimbaud'un aksine hiçbir zaman şiiri görece hafife almamıştı. Oquendo siyasetin başkalarına, özellikle de mülksüzleştirilmiş sınıflara ulaşma hususunda daha kestirme bir yol olduğuna ikna olmuştu.

                1932 yılına gelindiğinde hastalığının en sert belirtileri ortaya çıkmış, ciğerleri onu daha iyi bir iklim arayışına itmiş, Lima’yı terk etmek mecburiyetinde bırakmıştı. İki yıl boyunca Arequipa, Juli ve Bolivya arasında gidip gelmişti. Siyasi faaliyetler yürüttüğü bu iki yıllık süre hakkında çok az şey bilinmekle beraber denebilir ki Marksist teorinin politik projeksiyonu daha derin bir etki yaratmıştı onun üzerinde.

              1934'te Arequipa'da işçiler ve öğrencilerle birlikte yürüttüğü siyasi faaliyetler nedeniyle tutuklandı. ‘Tehlikeli’ bir varlık olarak mimlenecek ve Eylül 1935’te Fransa’ya gitmek için öncelikle Panama’ya doğru yola çıkacaktı. Hiç şüphesiz bu durum aynı zamanda babasının eğitim aldığı Paris’i görmek için bir fırsattı.

              Yıllar boyu Lima'da ona desteğini esirgemeyen kadim dostu yazar Manuel Beingolea onu yolcu ediyordu. Osear Raimundo Benavides'in baskıcı cunta rejimi, şairin pasaportuna siyasi inançlarının damgasını vurmuş ve Panama Kanalı bölgesine erişim limanı olan Balboa'ya vardığında gringolar karşılarında bir «Komünist» olduğunu fark etmişlerdi. Bereket versin ki tutuklandığı haberini kendisine Lima'da fısıldanan bir bağlantıya iletebilmişti: yazar Diógenes de la Rosa ve o sırada Panama belediyesinde çalışan bir diğer kişi bir sabah resmi bir araba ve Hollywood tipi bir kaçış planı ile şairin yattığı hapishaneye gidip onu çıkarmayı başarır. Böylece Oquendo, Meksika üzerinden Paris'e yolculuğuna devam eder. Fransa’ya vardığında vakit kaybetmeden La Rochelle limanında Paris'e giden bir trene biner ve nihayet rüyalarını süsleyen şehre varır. Ama hepsi budur, daha fazlası değil. Paris, Punolu şair için bir özlem olmaya devam edecektir: Şehirde geçirdiği birkaç günü ısrarla Peru büyükelçiliğine giderek iş talep etmekle tüketmiştir. Onun bozulan moralini fark eden bir yetkili, politik görüşleri bakımından uygun düşmesinin yanı sıra, belki de tüberkülozunu tedavi edebilecekleri cumhuriyetçi İspanya'da şansını denemesinin daha doğru olacağını söyler ve onun için Madrid’e bir tren bileti alır.

                  Tarihçi Porras Barrenechea ve Xavier Abril’le beraber birkaç arkadaşı Madrid'e gelmiş tedavisi için hemen San Carlos de Atocha Hastanesinde yer ayarlamışlardı, 1936 Ocak ayının son günleri başlayıp Peru'dan İspanya'ya uzanan, Panama, Kosta Rika, Meksika ve Fransa'dan geçerek dört ay süren trajik yolculuğu şimdi tamamlanıyordu. Yürek parçalayan çığlıklar savurduğu ıstırabının ortasında, dostları onu o zamanlar İspanya'daki en iyi tüberküloz hastanelerinden Sanatorio de Guadarrama'ya naklettiler.  Guadarrama'da Oquendo, sağlık durumuyla alakalı olumlu işaretleri o sevecen ruhuyla kutluyordu, ne var ki yalnızca üç günlüğüne: çevre değişikliğinin sebep olduğu psikolojik bir gelişmeden öte bir şey yoktu ellerinde. Kısa süre sonra onu boğan tüberküloz geri dönmüştü, Oquendo bağırarak onu dışarı çıkarmalarını ‘nefes alabileceği bir yere’ götürmelerini istiyordu umutsuzca…           

Otuz yıllık o kısa ömrüne rağmen "dünyayla dolu" cesedi, klimatolojik ve topografik olarak Puno’ya çok benzeyen Navacerrada’da toprağa verildi, Puno'nun yalnızlığı, Lima'nın yalnızlığı, şairin tüm şehirlerinin yalnızlığıyla.

 
 
 

Yorumlar


bottom of page