ŞİİR

Cem Nalbant   







bir taşa kazıyorum…


silinmesin, okunur belki adımdan önce,
belki gelirim düşe, konarım,
bir kafesin parmaklıkları hürriyet tadında olur mu hiç?
deme,
özgürlüğün körlüğüne gebeyim ben,
dilim şarap tadında… o yüzden dilime konar kör kuşlar
arap bülbülü dile gelir, türkçem hep zayıf
ama, olsun,
dilden dile anlaşılmaz, söylenmez, yazılmaz,
dilden dile kör, sağır, uykusuz,
dilden dile dilsiz taşınırım uykularına,
dile gelirim uyanışında
ağaçta portakal çürümesi mevsimi .

bir kelime dile geliyor
bekliyor yolcusunu sessizliğin kanatlarında, sonra uçup konuyor,
çatısında bir tek ses biriken
kör kapılı konağın penceresine.


şehirden göçe zorlanıyor zaman
sokak uzun mu uzun,
direkler birikmiş ama ışık yok artık,
kapkaranlık sokak, pencereler kapkapalı,
dirhem ışık sızmıyor.

sokağın bilgeliği hastalıklı
bir bilgelik, hafızasında kalan aslında hiç
yaşanmamış, sokağın tarihini tarihsiz belleği
belirliyor, mosmor olmuş sokağın dili,
yalan söylemekten ve söylediği yalana
artık inanmaktan.

bir taş buluyorum yerde, eğiliyorum
alıyorum elime,
ateş gibi, sım
sıcak, sım
sıkı ayakkabımın bağcıkları,
ayaklarım buz
gibi, soğuk ve kırılgan adımlıyorum,
taş elimdeydi bir vakit,
şimdi cebimde taş,
taş taşıyorum, hayli vakit oldu oysa
şehre doğalı, taşınamıyorum,
taşınmanın kökeninde yer alan taş’a
şaşırıyorum, vücudumun kaşınan yerlerini
taşla kaşıyorum, sonra gerisin geri cebime koyuyorum,
taşınamayan bir adam olarak cebimde kaşıntı taşıyan bir taş,
taşıyorum.
 

dizin    üst    geri    ileri  

 



 25 

 SÜJE  /  Cem Nalbant  /  yirmi yedi temmuz iki bin on altı    / 17