Murat Koçak  







ANA KARA

ANKARA GARI

II.
                “tin teni aşar”


Yolculuk nereye
henüz bilmiyorum
satıcılar mekansızdırlar
bildiğimizi sandığımız ne
anlamam felsefeden Beylikova’da ineceğim iyi yolculuklar
size de efendim
ver bakalım şehirlinin kumru dediğinden yoksa çekinip ses etmezsin
sağ olun
güzelmiş tat vermişsin
ben de alayım bey efendi öyle güzel yiyor ki canım çekti
tabii bu da sizin
tren yolculuklarını bu yüzden severim
numarasızlar hayat gibi
paylaşım vardır kumanya bölüşülür
kumrucu sessizliğinin bereketi var toprak gibi
neler anımsattın sağ olasın
unutmayacağım bu yolculuğu nerede ineceksiniz bey
Alayunt’ta ben de unutamayacağım
bize bizi hatırlattın sağ olasın
konuşmuyorsun ama yüreğinin sesi

bağışlayın öyle güzel konuşuyorsunuz ki
muhabete neden kumrulardan iki adette ben alabilir miyim
tabii ki
keçi peynirlisi var mı
iki tane olacaktı size nasipmiş genelde istenmez
afiyet olsun
borcum ne kadar
sorun değil
olur mu
kabul edemem bu kadar vermek geldi içimden
ama bu çok
söz yolum uzun kalırsa bir iki tane daha yerim olur
yine de çok
görüşürüz

kumrucu bu denli naif olmayı nasıl beceriyorsun
haklı Beylikova’lı
eğer söylersem olamam
akışına desem yeterli olur mu
Altunova’lı farkında mısın nelerin farkına vardık
bize unuttuğumuz değerleri anımsattı
konuşmadan yüreğinden esen gözlerinin ışığıyla
nereye geldik Polatlı’yı geçmişiz farkına varmadık bile
yolum az kaldı diye üzülüyorum açıkçası
borcumuzu de bakalım
ne borcu afiyet ola
olmaz bize bizi anımsattın bırak bir başkasını
kendimize yalan söylüyoruz
ikimizin içinden gelen bu kabul eyle
teşekkürler
beyefendi gelmişiz nerdeyse Beylikova’ya
tanıştığımıza sevindim
ilerleyim kapıya yükümde var kalın sağlıcakla
iyi yolculuklar seni unutmayacağım gani gönüllü
sağolun efendim
Altunova’lı numaramı aldın haberleşelim beklerim
sen de arkadaşım
ikimiz de burada iken diyoruz evimiz evindir
teşekkürler canlarım
asıl bizden teşekkürler

konuşmaya daldık acıktım var mı kumru
var ama bir şartla
tamam ver bakalım

merhaba ben de bir tane daha istiyorum bu defa normal olsun
tabii buyurun
yolculuğumun kalanını sizlerle yapsam
sizce uygunsa neden olmasın
yıllardır numaralı yataklı vagonlarda gittim geldim
bu sıcaklığı yaşayamadım hayat işte rastlantılar
hanım kızım yolculuk nereye affınıza sığınarak sorsam
Çukurhüseyin amca eski bir atlasta gördüm ve gidiyorum
hiç tanıdığın var mı
yok
aslına bakarsan böyle olmalı desene sen de kumrucu gibisin
bilmem
öyle öyle
yormayım sizleri kestireceğim azcık

kumrucu yolculuk nereye
henüz bilmiyorum
nasıl yani
bilmek yorucu karşılaşmayı yeğliyorum an’ların savruluşu
yani parçaların bütüne ermesinden oluşan akarına bırakılmışlık
evet tam da bu
anlamıştım desem
şaşırmam farkındalığın yakınlarındasınız
ünlemsizliğin yorgunluğu
sıkıldım kalabalıklardan
töze erim içe doğru
yorulmuyorum sizle konuşurken adınızı sorsam
önemi var mı içinizden geleni deseniz
anlaştık

ne uzağız ne yakın
içimizin renkleri bizi bizleştiren
yalnızlığımızdan ürküyoruz
yollara vuruşumuz bundan
gitmek gittikçe gitmek
diğer yandan kalıt bırakma isteği
var olduk diyebilmek için
öz yitince sığılmıyor yeryüzüne
adını unutmak istiyorsun yontuluyorsun
kuyudan çıkmalısın ki başarmışsın kumrularının lezzeti bundan
dilsizliğimi unuttum
aslında ben de pek konuşmam
konuşmuyoruz Mori düşünce akışı
bu adı sevdim ben ne desem acaba
bilmem
bakalım zamanı gelince seslenir
Eskişehir’e gelmişiz geçen sürenin farkına vardın mı
varmadım Mori varmadım tahinli çörek ve ayranlar benden olsa
olsun bakam

ayrıyannn çöreeek
dört tane
nerelerdeydin yoktun epeydir
haklısın hızlı tren çağı değersizleştik arada bir çıkıyorum
anımsadığına sevindim
eee olsun o kadar
yolculuk bu defa nereye
inan bilmiyorum
içinin aktığı yerde inersin iyi yolculuklar afiyetler ola

sohbetinizi izledim duru idi sesler duymasam da içim gülümsedi
hiçbir şeyi kaçırmıyorsun
öyle mi dersin öyledir ne bileyim ben bir sigara içsem dışarıda
özeline karışıyorum ama içmesen
içmiyorum sen dediğin için değil bilmiyorum içime bir ses seslendi de
karıştım kusura bakma
ne demek ne kusuru
zulamda naneli çikolata var kabul eyler misin
hem nasıl çok severim nereden bildin
bilmem
tren hareket etti

Arkadaşlar geçtik mi Eskişehir’i amma uyumuşum
geçtik az önce hareket etti amcam
sağol hanım kızım
çörek ve ayran ayırdık size bizi kırmazsınız değil mi
böylesi naif bir sunuş kırılır mı hiç sağ olun
arada uyandım konuşmalarınıza kulak verdim ne güzeldi affedin
Alayunt’a beklerim yollarınız düşerse kalın sağlıcakla
İyi günler
bilmukabil

Kütahya’da ineyim
burada mı inecektiniz ki
hep kaçış hep kaçış
kaçıyoruz nereye dek
bir defa daha gelmeyeceğiz
bir gün yine karşılaşacağız
sen bilin yolun açık olsun nereye tabii sakıncası yoksa
bilsem yürüme isteği var
geldik
görüşürüz





kaldın yine bilmediğin bir şehrin garında
konuş içinin virajlarıyla
merak etme düşündüm bile
yolculuk nereye tabii sakıncası yoksa
Uşak
gündoğumu yola çıkacağım
yürüyecek misin
yok karar değiştirdim
içöz’lerimi görmeliyim ancak onların güzelliği sağaltır
tren vardır belki
baktım var gece yarısı
bekleyecek misin
galiba
tren ya da yürüme biraz kuytuluk da uyuyayım

tam zamanında uyanmışım bilet bulurum
ayran çörek vardı onları yerim içerim
Uşak’a trende yer var mı
İkinci mevkide
yeriniz ayrıldı
nasıl olur parasını vermedim ki
biri geldi iki saat önce aldı kumrucu
az sonra gelir bulur sizi
kim ne ne oluyor
bilmemek iyidir

kumrucu bu bileti size vermemi söyledi biri buyurun
ne oluyor anlamıyorum
neyse tren vaktine on dakika var
her kimse sağ olsun var olsun kendiliğinde
demek pulman bileti ve tekli koltuk
teşekkürler

çürüyeyim bir defa daha
söylenemeyen sözcükler
varlık ve yokluk birbirini kovalaya dursun

gözler yollar benzerini arar
yollara düşüş gidişler
içöze varış
yersizliğimin dipnotu vagonlar

hayat defterinin kenarı bir defa karıştı mı ataç da tutmaz
insanlar içlerinin girdabında ürkek ve telaşlı
öfkenin özgünlüğü kinsiz yanılsamalar
özveri ipekten çulha

ev mi
nerede
sırtını ay'a dön
yıldızlar yorganın olur
üşümezsin
bir katığın olsun yeter
bir de gülümseyen yüz
üşürsen de aldırma

sarıl inatla
ürkme
inatla gülümse
gülümse için fırtınalı olsa da
öğretmeye çalış
neyi mi
ah bilsek
yaşama savaşının emek ile oluştuğunu

merhaba
burası boş mu
sanırım efendim
oturayım öyleyse
yolculuk nereye tabii sakıncası yoksa
Uşak
tahmin etmiştim yanılmadım
nasıl yani
görüşürüz derken ki sessizliğinizden
sessizlik derindir sığ olan algılayamaz

dağınıklığım yokluğumun ayracı
iliğim de “sağ kal” malıyım
Bilsem(k) de sağalamıyorum(z)
yokluğumuzun söküğünü dikebilsek ah
her gidenimizin ardından
bilmezdim inancın sevdasını
“şiir ol orada da” diyordu özütüne
Akkuşu’nu kokluyordu yazılansa
Uşak makamı
şimdilik son



dizin    üst    geri    ileri  

 



 30 

 SÜJE  /  Murat Koçak  /  yirmi şubat iki bin on dört     2