Suyun dili bağlandı
uğultu kokusu sindi maviye
kasırgaları çekip alınca kıştan
her yaştan karınca uyandırılınca
bahar geldiğini sandı
yalancı günler
Sonra karardı su
nergis beğenemedi kendini
soğuk kamçılarıyla siyah açtı gece
birileri ölünce şiirlerin içinde
Şimşek çaktı Tanrı elindeki tahtaya
tahta gemi oldu, Rusya ada, bense
Nina'ya kürek çeken iki kol
sevdasını yoran sağrı ağrıları
sinlerin levhalarında ağ'laşan.
Melankolim var benim
hep akşam rakılarında inceldim
can sıkıntımdan örülen dört duvarlarda
çürüdü "ah ne kadar uzak!" deme sızlantıları
Öldükten sonra okumak için mektuplar yazdım kendime
Akdeniz'in adını Potkal Denizi yaptım bu yüzden
içtiğim rakıların şişelerinde şimdi sarhoş mektuplar
nara atarak bekliyorlar
ölmemi
Su öldü, sıra bende;
başka bir mekânda akacağız artık
manastır sıkıntıları rahibelere kalsın
yağmur sızıları öteki dizlere
Kaçarım belki mektuplarımı okur okumaz
kim bilir evrende ne yerler var, mesela Tanrı'nın kendine ayırdığı
bahçeler
şiirlerin şiir koktuğu, morcadan...
Su ölüsünün gözleri buğulandı, ağaca benzeyen bulut geçerken tam üstünden