Kiraz yapraklarındaki kızıldın benim için
Sonbaharda başka düşerdin gölgene
Belki de yarın geliyorsun, kendine has rüzgârınla
Belki yolunu kaybetmiş bir soru bulup kendine
İçini oyup durursun inceden inceye
Oyalanır, kandırılır bakışlar ama aşkın da şaka kaldırmaz düzlükleri
vardır bilirsin
Bir ucundan diğerine her şeyini düşürürsün
Sevgilim meraklanma, o uğultu benim, ufka bak
Safahat henüz saadet değil
Aşkımızın ne kadar da çok güzü var
Güzde üzülmek kuraldı
Bu güze yeni bir üzüntü getirdim
Gözümü yere düşürdüm
Kalbimi yerin dibine
Derinimi bir bıçağa dönüştürdüm
Ruhumu façalayarak
Daha dün bir isyan korosunda şarkılar ezberliyorduk
Günler hızlı akıyor,
Uzak bir asra bakar gibi bakıyoruz şimdi o günlerimize
Bilirim bellekte silinen tarihte birikir
Eskir aniden o havari duygular
Gevşer o kararlı yumruklar
Analizlerdeki boşluklarda yıkılır tüm umutlar
Mimarisi değişmiş sevdiğim düşünüşünün
Büyüme çağlarının ilerisinde bir yerde
İnsan başka türlü olamıyor
Müzakere ediyor gideni geleni
Sahiden nedir bu kararsız teraziye bıraktığın
Gözyaşıyla mühürlenmiş anılara dalarak yüreğini kanattığın
Durup durup kan atma sevdiğim sözcüklerime
Dönüp sana bakıyorum
Hissedişlerine varıyorum
Yıldız sendeletiyor ruhunun salınımları
Ah! yarama dokunan kısa ömürlü yapraklar
Uçuşun!
Uçuşun...
Düşmeyin yere...
O koptuğunuz dal, dalımız değil artık
Düştüğünüz yer, yerimiz değil
Ne olur çoğalmasın sevdiğim genç ölüler
Eski bir şehir
Bizans kenti
Hitit kenti
ve amik ovası.
ve Anadolu
Canımızla, kanımızla dolu
Zalimlerin günahlarıyla
Ezilenlerin ahlarıyla dolu
Nedir sizce mahir bir kurtuluşun yolu?
Sus şimdi ağlama faslı değil
Öfke büyüt ninniyle
Ne zaman aşktan söz etsek ölüme varıyor insan bu mevsimde
Kış işte bir kefen rengiyle geliyor üstümüze
Soğuğu dert etmeyin daha çok sarılır insanlar birbirine
Kiraz yapraklarındaki kızıldın benim için
Sonbaharda başka düşerdin gölgendeki kalbime