TANITIM / ANMA

Onların Yokluğunda Var Olmak!   







 ASIM BEZİRCİ


ŞİİR KIRALLARI (*)


Bâki Efendi XVI. yüzyılda "sultan üş-şüera" seçilmişti. Bu seçilişinin üstünden nice yıllar geçti. Ama, şairlerin sultanı olmak tutkusu (ihtirası) hâlâ geçmedi.

Bu tutku türlü biçimlerde beliriyor şimdileyin:

Kimi şairler bu tutkuyla yanıp tutuşuyorlar. İlle de sultan olmak istiyorlar. Bu amaçla olmayacak işler yapıyorlar. Bakıyorsunuz, şair A sanatça B'yi çürütmek için elinden geleni geri komuyor. Sözle, yazıyla yerin dibine batırıyor onu. Kıyasıya eleştiriyor. Şair B ise başka bir yol tutuyor: A'nın özel yaşayışına dil uzatıyor. Onu küçültmek için dedikoduya baş vuruyor. Şair C'ye gelince, onun tutumu daha başka: D'yi silmek için ideoloji dümenlerine sarılıyor. Ala boyuyor onu, mora boyuyor. Şair D, ululaşmanın yolunu aktörlükte buluyor. Hep öncü şair, büyük şair, yeni şair rolünde görüyoruz onu. Her köşe başına balmumundan heykelini dikiyor. Şair E kişisel politikayı seçiyor. Oportünizm dilini bandığı şerbet oluyor. Bu arada oklarına zehir sürenler de var: Şair F, düşman sayıyor G'yi kendine. Onun yazdığı dergide yazmıyor. İçtiği meyhaneye, katıldığı toplantıya gitmiyor, arkadaşlarıyla konuşmuyor. Onu karalamak için çamura yatıyor. Şair H ise parasına güveniyor. Önüne gelene içki ısmarlıyor. Sonra, zorla şiirlerini okuyor ve bol bol kendini övüyor.

Bütün bu kıskançlık belirtilerinin, bu doğulu davranışlarının altında aynı duyguyu yaşıyor : Sultanlık tutkusu. Neredeyse insanın Hesiodos'a hak veresi geliyor : "Çömlekçi çömlekçinin, şair şairin, dilenci dilencinin düşmanıdır."

Neyse ki bu duyguyu iyiye kullananlar da eksik değil. Gerçi onlar da sultanlık için çalışıyorlar. Ama öbürlerininkine pek benzemiyor bu çalışma. Daha az doğulu onlar: Sultanlığı eserleriyle almak istiyorlar. Bunun için de güzel eserler yaratmağa yöneliyorlar. Sultanlık tutkularını olumlu bir yolda tüketiyorlar.

Bir de Batı'ya bakalım. Durum bizimkinden ne kadar ayrı. Şairler çoğunca kurtulmuş sultanlık tutkusundan. (Az da olsa bizde de var böyleleri. Örneğin Nazım Hikmet var, Behçet Necatigil var - Onlara sözümüz yok elbette.) Sultan olmağı değil; değerli olmağı, kalıcı eserler vermeği düşünüyorlar. Başkalarının sultanı olmaktansa, kendilerinin sultanı olmağı seçiyorlar. Hatta, başkalarına az çok yardım bile ediyorlar. Her biri Voltaire'nin Candide'i gibi, kendi bahçesini işliyor. Bahçesinden, verebileceği en iyi yemişleri almağa uğraşıyor. Biliyor ki, sultanlık gelip geçiyor, ama büyük eserler kalıyor.

Söz gelimi P. Valéry, D. Thomas, R Char, St. J. Perse, M. Jacob, H. Michaux bu biçim şairler. Acaba bunlardan hangisi sultan? Hepsi yahut hiç biri! Çünkü her birinin ayrı bir yolu, ayrı bir anlayışı, bir kişiliği var. Onları ancak bu "özel" yol, anlayış ve kişilik içinde değerlendirebiliriz. Kendi çizgilerinde ulaştıkları noktaya göre yarılayabiliriz.

Çünkü sultanlık çağı geçti artık. Monarşinin yerini demokrasi aldı. Düşük Kıral Faruk bile anlamıştı bunu : "Yakında iskambildeki kırallardan başka kıral kalmayacak dünyada!" demişti.

Eski kralın dahi anladığı bu gerçeği biz niye anlamıyoruz? Niye içtenlikten kaçıyoruz? Kendimizi bulmak için başkalarını çiğniyoruz? Şiiri sevmek, biraz da şairleri sevmek, insanı sevmek değil mi?

Öyleyse, şair Hasan Hüseyin'in şu güzel çağrısına biraz kulak verelim:

"Ne olursan ol, kim olursan ol: sanatçıya ve onun yapıtına sevgiyle yaklaş! Sanatın da, sanatçının da suyu, havası, besini ve toprağı sevgidir."

(A Dergisi, Mart 1959)

 (*) Süje'nin Notu : Yazarın orijinal metni aynen kullanılmıştır.

Kaynak : : Asım Bezirci / Bilimden Yana Sosyalizme Doğru / Cem Yayınevi, İkinci Baskı, Ocak 1976, İstanbul

_______________________________________


Asım Bezirci 1927 yılında Erzincan'da doğdu. Parasız yatılı olarak okuduğu Erzurum Lisesi’nden sonra (1939-1945) İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi (1950). Siyasal gazete yazılarıyla işe başladığı  Seçilmiş Hikâyeler ve Pazar Postası’nda “Halis Acarı” takma adını kullandı (1957-1958). Özel kuruluşlarda geçimini emeğiyle sağlarken yazarlığını da verimlilikle sürdürdü.Düşüncelerini yararlı saydığı yazarlardan gerekliliğine inandığı on beşe yakın kitap çevirdi. Kişisel izlenim, duygusal yaklaşım, bireysel değerlendirmeye yaslanan öznel eleştiri yerine, her eseri derinliğine inceleyip tarayan, çeşitli yanlarından ölçüp tartmaya dayanan nesnel eleştiri yöntemini kullandı.

2 Temmuz 1993'te Sivas Katliamı'nda diğer 36 aydınla birlikte yaşamını yitirdi.

                                                               (Yazar hakkındaki bilgi değişik kaynaklardan derlenmiştir.)

YAPITLARI

Çok Kapılı Oda (1961)
Edip Cansever (1961)
Günlerin Götürdüğü Getirdiği (1962)
Bilimden Yana Sosyalizme Doğru (1963)
Abdülhak Hamit ve Târık yahut Endülüs Fethi (1966)
Okudukça (1967)
Orhan Veli Kanık (1967)
Ahmet Haşim (1967)
Nurullah Ataç (1968)
Dünden Bugüne Türk Şiiri (1968)
Metin Eloğlu (1971)
On Şair On Şiir (1971)
Seçme Romanlar (Refika Taner'le birlikte, 1973)
İkinci Yeni Olayı (1974)
Sabahattin Ali (1974)
Nâzım Hikmet ve Seçme Romanlar (1975)
Orhan Kemal (Hikmet Altınkaynak'la birlikte, 1977)
Halk, Sosyalizm, Kültür ve Edebiyat (1979)
1950 Sonrasında Hikayecilerimiz (1980)
Seçme Hikayeler (Refika Taner'le birlikte, 1981)
Pir Sultan (1986)
Halkımızın Diliyle Barış Şiirleri (1986)
Şairlerimizin Diliyle Barış (1987)
Rıfat Ilgaz (1988)
Deyimlerimizin Sözlüğü (1990)
Temele Gül Dikenler (1993)
Güle Dil Verenler (1993)
 

ÇEVİRİLERİ

Halkın Ekmeği (Bertolt Brecht) (A. Kadir ile birlikte)
Demokrasi, Barış, Sosyalizm (Jean Jaurès)
Seçmeler (Jean Jaurès)
Seçme Şiirler (Paul Éluard) (A.Kadir ile birlikte)
Asıl Adalet (Paul Éluard)
Varoluşçuluk (Jean-Paul Sartre)
Sosyalist Açıdan Toplum, Sanat, Eleştiri (Georgi Plehanov)
Sosyalizm ve Edebiyat (Anatol Lunaçarski)
Felsefe Bilim ve Din (Marcel Cachin ve Rene Maublanc)
Pyrrhus ile Cineas (Simone de Beauvoir)
Diderot (Andre Cresson)
Yeni Roman (Alain Robbe-Grillet)
Üç Hikâye (Gustave Flaubert)
Belâlı Yer (E. Caldwell) (H.L. Ak ile birlikte)
Edebiyat Üstüne (Alain)
Dünyada Sendikacılık (G Lefranc)
Özgürlük Sorunları (R Maublanc) (V. Günyol ile birlikte)


dizin    üst    geri    ileri  

 



 38 

 SÜJE  /  Asım Bezirci  /  yirmi altı ocak iki bin on beş     8