ÖYKÜ

Cüneyt Yıldırım   







TRİP


Büyük C anahtarı kapı deliğine sokamaya çalıştı. Ellerinin titremesini durduramadı. Kese kâğıdındaki domatesler yere döküldü. Okkalı bir küfür savurdu.‘’ Hay amk.’’ Domatesleri toplamaya çalışırken anahtarını yere düşürdü. Ayaklandı. Kapıyı tekmeledi. Derin bir nefes aldı. Önce domateslerinin peşine düştü, sonra kapıyı açtı.

Mutfak tezgâhına bıraktığı domatesleri gelişi güzel doğrayarak, bir gün önceden kalan yumurta yanıklı, dibi pas tutan tavaya yatırdı. Özensizce kırdığı yumurtaların kabuklarının menemende yerini almasını engelleyemedi. Sabırsızdı. Kapağı olmayan buzdolabından çıkardığı birasını çakmağının dibiyle açtı. Kanepesinin önündeki sehpanın üzerinde duran sigara izmaritlerini ve bira kutularını yere itti. Karnını tıka basa doyurdu. Hazım sorunu vardı. Geğirdi. Geçmedi. Tuvalete girdi. Geçmedi. Vazgeçti. Banyoya girdi. Yerler geceden kalma kusmukla kaplıydı. Ayakları kayar gibi oldu. Toparlanır toparlanmaz parmaklarını boğazına soktu. Yediği domatesler gözyaşlarıyla birlikte dışarıya fırladı. Musluğu açtı. Su akmadı. Tekrar denedi. Sonuç alamadı. Boş verdi.

Küçük teybine babanın kasetini taktı. Keman sesine eşlik eden ud sesi, büyük C yi kendinden geçirdi. Sözler başladığında bonzaisini çoktan hazırlamış ilk nefesini çekmişti. Kısa aralıklarla yudumladığı hayatın anlamı, henüz onu ele geçirmemişti. Göz kapaklarının ağırlaşması uykusuzluğundandı. Dinlediği sözlere eşlik etmeye başladı. ‘’Cehennem ateşi ahrette olur, Sen beni dünyada ateşe attın.’’

Kaseti tekrar başa sardı. Oturduğu odanın duvarına astığı aynanın karşısında eşlik ettiği babanın cümleleri manidardı. ‘’Vicdanının sesini dinle bak ne diyor, senin için bir can bir can gidiyor.’’ Gözleri irileşti. Elleri karıncalandı. Sendeledi. Ayna yüzünü yuttu. Sallanmaya başladı. Tribe girmek üzereydi. Yere yığıldı. Gözleri balkona takıldı. Mırıldandı. ‘’Balkondan uzak dur.’’ Sürünerek kanepeye çıktı. Üzerindeki tişörtü çıkarmaya çalıştı. Kanepeden ters takla attı. Tek kolunu çıkardığı tişörtle tekrar kanepeye tırmandı. Yüzü koyu uzandı. Rahat edemedi. Sırtının üstüne döndü. Tavandaki altmışlık ampule baka kaldı. Bir gece kulübündeki spot ışıkları gibi rengin her tonu suratına saldırdı. Soluğu sıklaştı. Baba ikinci şarkısına çoktan geçmiş, sarhoş gönlünde kadehleri kırmaya başlamıştı. Eşlik etmeyi düşündü. Karıncalanma vücuduna dörtnala ilerledikçe babanın sesi kısıldı. Kulağında inanılmaz bir uğultu başladı. Kalp atışları hızlandı. Beyniyle irtibatı kaybetmek üzereydi. Temiz havayı düşündü. Ayağa kalktı. Tekrar yere kapaklandı. Balkona doğru sürünmeye başladı. Kalbini kusmak üzereydi. Balkonun kapı koluna abandı. Kapıyı zorda olsa açmayı başardı. Kentin kömür yutan midesi tüm kokuyu büyük C nin suratına çarptı. Koku onu kendine getirir gibi oldu. Balkonun korkuluklarına tutundu. Aşağıya bakınca başı döndü. Bir anda bütün mahalle suyla doldu. Dalga boyları hızla büyüyor, balkonun altına kadar geliyordu. Kalbine iğneler saplanmaya başladı. Büyük ihtimalle kalp krizi geçiriyordu. Kendini tekrar içeride buldu. İçeri, az önceki içeri değildi.

Elinde çikolata arkasında babası duruyordu. Pantolonu yavaşça aşağı indi. Sevgiyle giremediği babasının kalbine makasla girdi. Gardiyanlar kollarından tutup yere fırlattı. Çırpındı. Elbiseleri itinayla soyuldu. Yüzü koyu yatırıldı. O artık çocukluğuydu. Önce masumiyet kayboldu, sonra çocukluğu kurşuna tutuldu. Yalvardı. Gözyaşı sel, kulaklar kör oldu. Kadavralar üzerinde tepindi. Biri indi, öteki bindi.

Baba nihayet kendine geldi. ‘’Bir gün bıkar gidersen yakanda olur elim, Allah’ını seversen üstüme düşme benim.’’ Kapının zili acı acı çaldı. Büyük C memurların gelmesinden korktu. Sendeleyerek ayaklandı. Zulasını yokladı. Her şey yolundaydı. Hızla banyoya koştu. Ayağı kaydı, yere kapaklandı. Mırıldanarak küfürler yağdırdı. Yüzüne su çarptı. Üzerini temizledi. Kapı tekmelenmeye başladı. Büyük C kapının yanına geldi. Derin bir nefes aldı.

‘’Dolmuş sayfalarım tükenmiş kalem, kendime bir ceza vermeliyim ben. Hiç huzur vermedi bana bu âlem, saçımı başımı yolmalıyım ben, başımı taşlara vurmalıyım ben.’’ Küçük C yeni keşfettiği sanatçıdan ezberlediği şarkıyı ballandıra ballandıra anlattı. Büyük C bu durumdan hiç hoşlanmadı. Muhabbete dâhil olan Küçük C nin sevgilisi liseli C de sözlerin babanın sözlerine yetişemeyeceği konusunda fikir beyan etti. Küçük C şarkıya devam etti. ‘’Dertlerim birikmiş yıkar bendimi, boz bulanık sele atsam kendimi. Param parça etsem söksem kalbimi, kendime bir ceza vermeliyim ben.’’ Kafalar çekildi. Küçük C kafasını liseli C nin dizine koydu. Büyük C biten bira şişelerini yeniledi. Küçük C kanepeyi kapladığı için, büyük C yere çömeldi. Liseli C büyük C nin evini tavaf etti. Teybin yanına gitti. Biten kaseti teypten çıkarıp ters çevirdi. Başlat düğmesine bastı. ‘’Hangimiz düşmedik kara sevdaya, hangimiz sevmedik çılgınlar gibi, Hangimiz bir kuytu köşe başında, bir vefasız için yol gözlemedik.’’ Büyük C liseli c yi süzdü. Liseli C kendi etrafında dönmeye başladı. Küçük C dünden uykusuzluğuna yenik düşmüş, çoktan sızmıştı. Liseli C büyük C nin yanına oturdu. ‘’Söyle bakalım sen hangi vefasızın yolunu gözledin.’’ Büyük C liseli C nin dokunmaları karşısında gülümsedi. Liseli C konuşmasına devam etti. ‘’Bir sevgilin var mı?’’ Büyük C liseli C nin göğüslerinden birini avuçladı. Liseli C içinde tuttuğu soluğu bir anda bıraktı. Büyük C ayağa fırladı. Liseli C nin elinden tutup banyoya götürdü. Banyoya girer girmez önce el bele, göz göze, sonra diller birbirinin ağzında kayboldu. Büyük C, liseli C yi duvara yapıştırdı. Yarım adım dönmek isteyen şehvet, ayakları kaydırdı. Liseli C yere, büyük C de üzerine kapaklandı. Kafası yere çarpan liseli C kendinden geçti. Bir kadavranın üzerinde tepindiğini anlayan büyük C hızla ayağa kalktı. Korku nefesini kesti. Liseli C yi dürtmeye başladı. Nefes alıp almadığını kontrol etti. Nabız atışları büyük C yi kendine getirdi. Banyonun kapısını açtı. Liseli C yi kollarından tutup sürükleyerek kanepenin yanına getirdi. Tişörtünü çıkarıp banyoda ıslattı. Liseli C nin kusmuk olan bedenini temizledi. Elbiselerini giyindirip küçük C nin yanına, kanepeye uzattı. Tekrar banyoya gitti. Korkudan ateş gibi yanan suratına dakikalarca su çarptı.

Anahtarıyla kapıyı açan büyük C kanepesindeki hazzın dansını umursamadan mutfağa girdi. Elindeki birayı kafasına dikti. Bir müddet kanepedeki zevkin doruklarında dolaşan çığlıkları dinledi. Hızla kanepenin yanına gelerek yekvücut olan bedenleri ayırdı. Altta kalan küçük C yi kolundan tutarak yere fırlattı. Yerdeki pantolonunu almaya çalışan küçük C, suratında patlayan tekmeyle tekrar yere yığıldı. Liseli C büyük C nin sırtına zıpladı. Boynunu sıkarak etkisiz hale getirmeye çalıştı. Büyük C nin hamlesiyle önce kanepeye çarptı sonra da yere yuvarlandı. Büyük C kıyafetlerini giyen küçük C nin, boynunu tutarak duvara yapıştırdı. Liseli C küçük C nin nefessiz kaldığını gördü. Büyük C nin küçük C yi bırakmaya niyeti yoktu. Küçük C büyük C nin suratını itmeye çalıştı. Başarısız olunca elini ağzının içine sokarak yanağını çekiştirdi. Büyük C küçük C nin elini ısırdı. Küçük C çığlık attı. Liseli C elindeki şişeyle büyük C yi yere devirdi. Küçük C büyük C nin üzerine zıpladı. Kafasını yere vurarak neden delirdiğini sordu. Büyük C dirseğiyle küçük C nin suratına vurarak üzerinden düşürdü. Liseli C geri geri giderek duvar dibine sindi. Büyük C ‘’Ortanca C i öldürdüler. Sıra bizde.’’ Oda bir anda buz kesti. Büyük C ağzında biriken tükürüğü yere boşalttı.

‘’Şimdi ne olacak’’ diye cümle kurmaya çalıştı küçük C. Liseli C kafasını ellerinin arasına alarak ağlamaya başladı. Büyük C anlamsız bir ifadeyle ikisine baktı. Küçük C konuşmaya devam etti. ‘’Amir C ile konuşsam, belki o bizi korur. İki senedir puşta ve ekibine hırsızlık yapıyoruz. Bi ton para kazandırdık ibnelere.’’ Büyük C bir nefes sigarasından çekti. Anlamsız bakışlarına devam etti. Ani bir hareketle kafasını tokatlamaya başladı. Liseli C çığlık attı. Küçük C kendini büyük C nin üstüne atarak ellerini tutmaya çalıştı. Liseli C büyük C nin tepkisinin, arkadaşının ölümüne mi? Yoksa öldürülme korkusuna mı? Olduğunu anlayamadan, hıçkırarak ağlamaya devam etti.

Küçük C gideli çok olmamıştı. Büyük C yerinden kalkıp zulasına gitti. Elinde küçük bir kutuyla geri döndü. İçinden küçük bir poşette haplar çıkardı. Liseli C hapları görür görmez büyük C nin yanına geldi. Haplardan birini alıp ağzına attı. Büyük C ye hapın kafasını sordu. Büyük C gülümsedi. Liseli C müziksiz oynamaya başladı. Hapın etkisini çabuk göstermesini istiyordu. Oynadıkça kendinden geçti. Büyük C elinde bira şişesiyle ona eşlik etti. Kısa süre sonra bedenler birleşti. Çiftten yeke düşen şehvet, söndüğünde aldıkları hap patlamış, trip çoktan başlamıştı. Liseli C, cenin pozisyonu almış kafasını ileri geri sallıyor, büyük C ise derin ve kesik kesik nefesler alıyordu. Parasızlıktan kötü mal alan büyük C hapın kafasını sadece on beş dakika yaşamıştı. Liseli C ise henüz tam müptela olmadığı için hapın etkisi uzan sürmüştü. Büyük C banyoda soğuk suyun altında dakikalarca kaldı. Liseli C de kendine geldiğinde ona katıldı.

Kapının zili çaldı. Telaşla içeriye giren küçük C büyük C ye bakındı. Büyük C mutfaktan elinde menemen yaptığı tavasıyla çıktı. Kanepesine oturdu. Sehpada bir önceki öğünden kalan ekmeğini menemene bandırmaya başladı. Liseli C tiksinerek menemene baktı. Küçük C kanepeye oturdu. ‘’Amir C ile konuştum. Bizi koruyamayacağını söyledi.’’ Büyük C küçük C yi duymazdan geldi. Küçük C amir C ile muhabbetini abartarak anlatmaya devam etti. ‘’Bende dedim ki siz ne kıvrak insanlarsınız lan. Şimdi böylemi oldu dedim amk. O yanındaki yavşak tosbağa C yok mu? Başınızın çaresine bakın dedi. Koca kafasını ziktiğimin. Gözlerim karardı abi. Bunlara ana bacı bi girdim.’’ Büyük C tok ve ciddi bir ses tonuyla küçük C nin konuşmasını kesti. ‘’Adamlara liseli C yi verip hesabı kapatalım.’’ Sigarasını yakmak üzere olan küçük C, liseli C ye baka kaldı. Liseli C gözlerini fal taşı gibi açarak yutkundu. Küçük C kekeledi. ‘’ Sen ne dediğinin farkında mısın? abi’’ Büyük C derin bir nefes aldı. Küçük C kafasını iki yana sallayarak bu fikri reddetti. Yine de bakışlarında bu fikrin olabilirliğini düşündü. Ne de olsa iki yıl önce aynı durumda kalan küçük C için ortanca C sevgilisini feda etmişti. Büyük C nin umursamaz tavırları sinir bozucuydu. Küçük C aklına gelen fikri hızla def etti. ‘’Abi öyle saçmalık mı? Olur.’’ Büyük C, ani bir hareketle küçük C nin boğazına sarıldı.’’Lan şerefsiz. İki yıl önce senin götünü kim kurtardı, sevgilisini feda ederek.’’ Küçük C nefessiz kaldı. Altları morarıp küçülen gözleri bir anda büyüdü. Zorlanarak cümle kurmaya çalıştı. ‘’O olayda sevgilisi de işin içindeydi abi. Kız o yüzden kabul etti onlarla gitmeyi. Liseli C nin bunlarla ne ilgisi var abi. Sonra biz daha iki aydır çıkıyoz abi. Böyle bi şeyi ondan ben nasıl istiyim amk.’’ Kapının çarpma sesiyle, bakışlar o yöne kaydı. Büyük C ellerini küçük C nin boğazından çekti. Liseli C in terki diyar eylemesiyle, ver-kurtul ihtimali de ortadan kalktı.

Sessizlik çaresizliklerini unutturamadı. Müptelaysan ne ailen, ne dostun, ne de sevgilin olurdu. Bu âlemde işler böyle yürürdü. Herkes kendi paçasını kurtarmanın derdindeydi. Çünkü yaşamın en özgürleri biriktirmeyenlerdi. Onlar mülkiyet edinme kavramını açık kapı bırakmadan reddedenlerdi. Aidiyet duyguları olmadığından harcama mekanizmaları sorunsuz çalışırdı. Küçük C ninde tek derdi bu olaydan sıyrılmaktı. Büyük C nin karnına bir ağrı saplandı. Ayaklanıp hızla tuvalete gitti. Büyük C nin kabızlık sorununu bilmeyen yoktu. Hoş kendinde de vardı ama bu âlemde kimse büyük C nin rekorunu kıramamıştı. On üç gün. Küçük C evi terk etmeden önce büyük C nin zulasını patlattı. Bir kaç günlük ganimetini ele geçirir geçirmez topukladı. Büyük C alaturka tuvalete çöktü. Ikındı. Attığı haplar Sanki bağırsaklarına kör düğüm atmıştı. Ikındıkça beyninden kanlar çekildi. Gözleri karardı. Elleriyle duvarları tuttu. Ayağa kalktı. Arka cebinden kâğıda sarılı fitilini çıkardı. Ağzında biriktirdiği tükürüğü fitile boşalttı. Parmağıyla göndereceği kanalı yokladı. Fitili yerleştirdi. Birkaç saniye vücudundaki bütün kasları sıktı. Tekrar pozisyon aldı. Bütün gücüyle ıkındı.

Küçük C yi ortalıkta göremeyen büyük C hemen zulasına koştu. Ana bacı küfürler savurdu. Elindeki boş kutuyla diz çöktü. Aldığı cenin pozisyonunda ağlamaya başladı. Küçük C den çok, onu yalnız bıraktığı için kendisine küfürler yağdırdı.

Büyük C nefes nefese kuytu bir parkın bankına oturdu. Elindeki poşeti hızla açtı. İçinden çıkardığı para onu hayal kırıklığına uğrattı. Kafasına vurup bayılttığı yaşlı mahalle bakkalını düşündü. Bir müddet bakışları karanlıkta kayboldu. Duyduğu sesler büyük C yi kendine getirdi. Görüş alanındaki adam sevgilisine dokunmaya çalışıyordu. Küçük sevgili yalnızca sevgi dileniyor, azgın eller rahat durmuyordu. Pervasızca göğüslere, kovulunca da bacaklara hücum ediyordu. Bu durum büyük C de hiçbir duygu uyandırmadı. Tek düşündüğü para bulmaktı. Ayaklandı. Azgın sevgililerin yanına gitti. Küçük sevgili pes etmek üzereyken, tehdit cümlesiyle kendine geldi. Cebinde silah süsüyle yaklaştığı adam direndi. Ayaklandı. Göğüs göğse çarpışmaya hazırdı. Büyük C sendeledi. Geri adım atmadı. Küfürler savurarak para istedi. Azgın adam belindeki silahı çıkarıp tek el ateş etti. On dört milyar yıldır bu anı bekleyen İsrafil suru üfledi. Ölüm organizmayı yaşatan biyolojik fonksiyonların durmasıydı. Azrail; öldürme görevini taşeronlaştırmış, rrtık işe çıkmıyordu. Yaşayan her şey ölmeliydi. Zira hayat ölüm ve yaşam döngüsüyle sürmekteydi. Yaşayanların kaynağı ölenler, ölümlerin nedeni de yeni yaşamlardı. Kısacası ölmek yaşamak için bir kuraldı. Büyük C eliyle karnını yokladı. Küçük sevgili çığlık çığlığa olay mahallinden uzaklaştı. Azgın adam yaşadığı adrenalin yüzünden nefessiz kaldı. Küçük sevgilinin koştuğu yöne baktı. Büyük C azgın adamın kolundan tuttu. Azgın adam kurtulmak için ikinci kez tetiğe bastı. Büyük C yere yığıldı. Azgın adam uzaklaştı.

‘’Ölüyor muyum?’’ ‘’Beni vurdular mı?’’ ‘’Yardım edin. Beni duyan yok mu?’’ ‘’Sesim çıkmıyor mu?’’ ‘’Ellerimi hissediyorum, iyi de neden hareket ettiremiyorum.’’ ‘’Memur mu bunlar?’’ ‘’Beni hapse atacaklar.’’ ‘’Bana yine tecavüz edecekler.’’ ‘’Hayat çok boktan.’’ Uyuşuyorum.’’ ‘’Üşüyorum.’’ ‘’Hala hayatta mıyım?’’ ‘’Öldüm mü?’’ ‘’Yok, yok bu gerçek olamaz, kesin Tribe girdim yine.’’



dizin    üst    geri    ileri  


 



 15 

 SÜJE  /  Cüneyt Yıldırım  /  yirmi altı ocak iki bin on beş     8