Büyük C anahtarı kapı deliğine sokamaya çalıştı. Ellerinin titremesini
durduramadı. Kese kâğıdındaki domatesler yere döküldü. Okkalı bir küfür
savurdu.‘’ Hay amk.’’ Domatesleri toplamaya çalışırken anahtarını yere
düşürdü. Ayaklandı. Kapıyı tekmeledi. Derin bir nefes aldı. Önce
domateslerinin peşine düştü, sonra kapıyı açtı.
Mutfak tezgâhına bıraktığı domatesleri gelişi güzel doğrayarak, bir gün
önceden kalan yumurta yanıklı, dibi pas tutan tavaya yatırdı. Özensizce
kırdığı yumurtaların kabuklarının menemende yerini almasını
engelleyemedi. Sabırsızdı. Kapağı olmayan buzdolabından çıkardığı
birasını çakmağının dibiyle açtı. Kanepesinin önündeki sehpanın üzerinde
duran sigara izmaritlerini ve bira kutularını yere itti. Karnını tıka
basa doyurdu. Hazım sorunu vardı. Geğirdi. Geçmedi. Tuvalete girdi.
Geçmedi. Vazgeçti. Banyoya girdi. Yerler geceden kalma kusmukla kaplıydı.
Ayakları kayar gibi oldu. Toparlanır toparlanmaz parmaklarını boğazına
soktu. Yediği domatesler gözyaşlarıyla birlikte dışarıya fırladı. Musluğu
açtı. Su akmadı. Tekrar denedi. Sonuç alamadı. Boş verdi.
Küçük teybine babanın kasetini taktı. Keman sesine eşlik eden ud sesi,
büyük C yi kendinden geçirdi. Sözler başladığında bonzaisini çoktan
hazırlamış ilk nefesini çekmişti. Kısa aralıklarla yudumladığı hayatın
anlamı, henüz onu ele geçirmemişti. Göz kapaklarının ağırlaşması
uykusuzluğundandı. Dinlediği sözlere eşlik etmeye başladı. ‘’Cehennem
ateşi ahrette olur, Sen beni dünyada ateşe attın.’’
Kaseti tekrar başa sardı. Oturduğu odanın duvarına astığı aynanın
karşısında eşlik ettiği babanın cümleleri manidardı. ‘’Vicdanının sesini
dinle bak ne diyor, senin için bir can bir can gidiyor.’’ Gözleri
irileşti. Elleri karıncalandı. Sendeledi. Ayna yüzünü yuttu. Sallanmaya
başladı. Tribe girmek üzereydi. Yere yığıldı. Gözleri balkona takıldı.
Mırıldandı. ‘’Balkondan uzak dur.’’ Sürünerek kanepeye çıktı. Üzerindeki
tişörtü çıkarmaya çalıştı. Kanepeden ters takla attı. Tek kolunu
çıkardığı tişörtle tekrar kanepeye tırmandı. Yüzü koyu uzandı. Rahat
edemedi. Sırtının üstüne döndü. Tavandaki altmışlık ampule baka kaldı.
Bir gece kulübündeki spot ışıkları gibi rengin her tonu suratına
saldırdı. Soluğu sıklaştı. Baba ikinci şarkısına çoktan geçmiş, sarhoş
gönlünde kadehleri kırmaya başlamıştı. Eşlik etmeyi düşündü. Karıncalanma
vücuduna dörtnala ilerledikçe babanın sesi kısıldı. Kulağında inanılmaz
bir uğultu başladı. Kalp atışları hızlandı. Beyniyle irtibatı kaybetmek
üzereydi. Temiz havayı düşündü. Ayağa kalktı. Tekrar yere kapaklandı.
Balkona doğru sürünmeye başladı. Kalbini kusmak üzereydi. Balkonun kapı
koluna abandı. Kapıyı zorda olsa açmayı başardı. Kentin kömür yutan
midesi tüm kokuyu büyük C nin suratına çarptı. Koku onu kendine getirir
gibi oldu. Balkonun korkuluklarına tutundu. Aşağıya bakınca başı döndü.
Bir anda bütün mahalle suyla doldu. Dalga boyları hızla büyüyor, balkonun
altına kadar geliyordu. Kalbine iğneler saplanmaya başladı. Büyük
ihtimalle kalp krizi geçiriyordu. Kendini tekrar içeride buldu. İçeri, az
önceki içeri değildi.
Elinde çikolata arkasında babası duruyordu. Pantolonu yavaşça aşağı indi.
Sevgiyle giremediği babasının kalbine makasla girdi. Gardiyanlar
kollarından tutup yere fırlattı. Çırpındı. Elbiseleri itinayla soyuldu.
Yüzü koyu yatırıldı. O artık çocukluğuydu. Önce masumiyet kayboldu, sonra
çocukluğu kurşuna tutuldu. Yalvardı. Gözyaşı sel, kulaklar kör oldu.
Kadavralar üzerinde tepindi. Biri indi, öteki bindi.
Baba nihayet kendine geldi. ‘’Bir gün bıkar gidersen yakanda olur elim,
Allah’ını seversen üstüme düşme benim.’’ Kapının zili acı acı çaldı.
Büyük C memurların gelmesinden korktu. Sendeleyerek ayaklandı. Zulasını
yokladı. Her şey yolundaydı. Hızla banyoya koştu. Ayağı kaydı, yere
kapaklandı. Mırıldanarak küfürler yağdırdı. Yüzüne su çarptı. Üzerini
temizledi. Kapı tekmelenmeye başladı. Büyük C kapının yanına geldi. Derin
bir nefes aldı.
‘’Dolmuş sayfalarım tükenmiş kalem, kendime bir ceza vermeliyim ben. Hiç
huzur vermedi bana bu âlem, saçımı başımı yolmalıyım ben, başımı taşlara
vurmalıyım ben.’’ Küçük C yeni keşfettiği sanatçıdan ezberlediği şarkıyı
ballandıra ballandıra anlattı. Büyük C bu durumdan hiç hoşlanmadı.
Muhabbete dâhil olan Küçük C nin sevgilisi liseli C de sözlerin babanın
sözlerine yetişemeyeceği konusunda fikir beyan etti. Küçük C şarkıya
devam etti. ‘’Dertlerim birikmiş yıkar bendimi, boz bulanık sele atsam
kendimi. Param parça etsem söksem kalbimi, kendime bir ceza vermeliyim
ben.’’ Kafalar çekildi. Küçük C kafasını liseli C nin dizine koydu. Büyük
C biten bira şişelerini yeniledi. Küçük C kanepeyi kapladığı için, büyük
C yere çömeldi. Liseli C büyük C nin evini tavaf etti. Teybin yanına
gitti. Biten kaseti teypten çıkarıp ters çevirdi. Başlat düğmesine bastı.
‘’Hangimiz düşmedik kara sevdaya, hangimiz sevmedik çılgınlar gibi,
Hangimiz bir kuytu köşe başında, bir vefasız için yol gözlemedik.’’ Büyük
C liseli c yi süzdü. Liseli C kendi etrafında dönmeye başladı. Küçük C
dünden uykusuzluğuna yenik düşmüş, çoktan sızmıştı. Liseli C büyük C nin
yanına oturdu. ‘’Söyle bakalım sen hangi vefasızın yolunu gözledin.’’
Büyük C liseli C nin dokunmaları karşısında gülümsedi. Liseli C
konuşmasına devam etti. ‘’Bir sevgilin var mı?’’ Büyük C liseli C nin
göğüslerinden birini avuçladı. Liseli C içinde tuttuğu soluğu bir anda
bıraktı. Büyük C ayağa fırladı. Liseli C nin elinden tutup banyoya
götürdü. Banyoya girer girmez önce el bele, göz göze, sonra diller
birbirinin ağzında kayboldu. Büyük C, liseli C yi duvara yapıştırdı.
Yarım adım dönmek isteyen şehvet, ayakları kaydırdı. Liseli C yere, büyük
C de üzerine kapaklandı. Kafası yere çarpan liseli C kendinden geçti. Bir
kadavranın üzerinde tepindiğini anlayan büyük C hızla ayağa kalktı. Korku
nefesini kesti. Liseli C yi dürtmeye başladı. Nefes alıp almadığını
kontrol etti. Nabız atışları büyük C yi kendine getirdi. Banyonun
kapısını açtı. Liseli C yi kollarından tutup sürükleyerek kanepenin
yanına getirdi. Tişörtünü çıkarıp banyoda ıslattı. Liseli C nin kusmuk
olan bedenini temizledi. Elbiselerini giyindirip küçük C nin yanına,
kanepeye uzattı. Tekrar banyoya gitti. Korkudan ateş gibi yanan suratına
dakikalarca su çarptı.
Anahtarıyla kapıyı açan büyük C kanepesindeki hazzın dansını umursamadan
mutfağa girdi. Elindeki birayı kafasına dikti. Bir müddet kanepedeki
zevkin doruklarında dolaşan çığlıkları dinledi. Hızla kanepenin yanına
gelerek yekvücut olan bedenleri ayırdı. Altta kalan küçük C yi kolundan
tutarak yere fırlattı. Yerdeki pantolonunu almaya çalışan küçük C,
suratında patlayan tekmeyle tekrar yere yığıldı. Liseli C büyük C nin
sırtına zıpladı. Boynunu sıkarak etkisiz hale getirmeye çalıştı. Büyük C
nin hamlesiyle önce kanepeye çarptı sonra da yere yuvarlandı. Büyük C
kıyafetlerini giyen küçük C nin, boynunu tutarak duvara yapıştırdı.
Liseli C küçük C nin nefessiz kaldığını gördü. Büyük C nin küçük C yi
bırakmaya niyeti yoktu. Küçük C büyük C nin suratını itmeye çalıştı.
Başarısız olunca elini ağzının içine sokarak yanağını çekiştirdi. Büyük C
küçük C nin elini ısırdı. Küçük C çığlık attı. Liseli C elindeki şişeyle
büyük C yi yere devirdi. Küçük C büyük C nin üzerine zıpladı. Kafasını
yere vurarak neden delirdiğini sordu. Büyük C dirseğiyle küçük C nin
suratına vurarak üzerinden düşürdü. Liseli C geri geri giderek duvar
dibine sindi. Büyük C ‘’Ortanca C i öldürdüler. Sıra bizde.’’ Oda bir
anda buz kesti. Büyük C ağzında biriken tükürüğü yere boşalttı.
‘’Şimdi ne olacak’’ diye cümle kurmaya çalıştı küçük C. Liseli C kafasını
ellerinin arasına alarak ağlamaya başladı. Büyük C anlamsız bir ifadeyle
ikisine baktı. Küçük C konuşmaya devam etti. ‘’Amir C ile konuşsam, belki
o bizi korur. İki senedir puşta ve ekibine hırsızlık yapıyoruz. Bi ton
para kazandırdık ibnelere.’’ Büyük C bir nefes sigarasından çekti.
Anlamsız bakışlarına devam etti. Ani bir hareketle kafasını tokatlamaya
başladı. Liseli C çığlık attı. Küçük C kendini büyük C nin üstüne atarak
ellerini tutmaya çalıştı. Liseli C büyük C nin tepkisinin, arkadaşının
ölümüne mi? Yoksa öldürülme korkusuna mı? Olduğunu anlayamadan,
hıçkırarak ağlamaya devam etti.
Küçük C gideli çok olmamıştı. Büyük C yerinden kalkıp zulasına gitti.
Elinde küçük bir kutuyla geri döndü. İçinden küçük bir poşette haplar
çıkardı. Liseli C hapları görür görmez büyük C nin yanına geldi.
Haplardan birini alıp ağzına attı. Büyük C ye hapın kafasını sordu. Büyük
C gülümsedi. Liseli C müziksiz oynamaya başladı. Hapın etkisini çabuk
göstermesini istiyordu. Oynadıkça kendinden geçti. Büyük C elinde bira
şişesiyle ona eşlik etti. Kısa süre sonra bedenler birleşti. Çiftten yeke
düşen şehvet, söndüğünde aldıkları hap patlamış, trip çoktan başlamıştı.
Liseli C, cenin pozisyonu almış kafasını ileri geri sallıyor, büyük C ise
derin ve kesik kesik nefesler alıyordu. Parasızlıktan kötü mal alan büyük
C hapın kafasını sadece on beş dakika yaşamıştı. Liseli C ise henüz tam
müptela olmadığı için hapın etkisi uzan sürmüştü. Büyük C banyoda soğuk
suyun altında dakikalarca kaldı. Liseli C de kendine geldiğinde ona
katıldı.
Kapının zili çaldı. Telaşla içeriye giren küçük C büyük C ye bakındı.
Büyük C mutfaktan elinde menemen yaptığı tavasıyla çıktı. Kanepesine
oturdu. Sehpada bir önceki öğünden kalan ekmeğini menemene bandırmaya
başladı. Liseli C tiksinerek menemene baktı. Küçük C kanepeye oturdu.
‘’Amir C ile konuştum. Bizi koruyamayacağını söyledi.’’ Büyük C küçük C
yi duymazdan geldi. Küçük C amir C ile muhabbetini abartarak anlatmaya
devam etti. ‘’Bende dedim ki siz ne kıvrak insanlarsınız lan. Şimdi
böylemi oldu dedim amk. O yanındaki yavşak tosbağa C yok mu? Başınızın
çaresine bakın dedi. Koca kafasını ziktiğimin. Gözlerim karardı abi.
Bunlara ana bacı bi girdim.’’ Büyük C tok ve ciddi bir ses tonuyla küçük
C nin konuşmasını kesti. ‘’Adamlara liseli C yi verip hesabı kapatalım.’’
Sigarasını yakmak üzere olan küçük C, liseli C ye baka kaldı. Liseli C
gözlerini fal taşı gibi açarak yutkundu. Küçük C kekeledi. ‘’ Sen ne
dediğinin farkında mısın? abi’’ Büyük C derin bir nefes aldı. Küçük C
kafasını iki yana sallayarak bu fikri reddetti. Yine de bakışlarında bu
fikrin olabilirliğini düşündü. Ne de olsa iki yıl önce aynı durumda kalan
küçük C için ortanca C sevgilisini feda etmişti. Büyük C nin umursamaz
tavırları sinir bozucuydu. Küçük C aklına gelen fikri hızla def etti.
‘’Abi öyle saçmalık mı? Olur.’’ Büyük C, ani bir hareketle küçük C nin
boğazına sarıldı.’’Lan şerefsiz. İki yıl önce senin götünü kim kurtardı,
sevgilisini feda ederek.’’ Küçük C nefessiz kaldı. Altları morarıp
küçülen gözleri bir anda büyüdü. Zorlanarak cümle kurmaya çalıştı. ‘’O
olayda sevgilisi de işin içindeydi abi. Kız o yüzden kabul etti onlarla
gitmeyi. Liseli C nin bunlarla ne ilgisi var abi. Sonra biz daha iki
aydır çıkıyoz abi. Böyle bi şeyi ondan ben nasıl istiyim amk.’’ Kapının
çarpma sesiyle, bakışlar o yöne kaydı. Büyük C ellerini küçük C nin
boğazından çekti. Liseli C in terki diyar eylemesiyle, ver-kurtul
ihtimali de ortadan kalktı.
Sessizlik çaresizliklerini unutturamadı. Müptelaysan ne ailen, ne dostun,
ne de sevgilin olurdu. Bu âlemde işler böyle yürürdü. Herkes kendi
paçasını kurtarmanın derdindeydi. Çünkü yaşamın en özgürleri
biriktirmeyenlerdi. Onlar mülkiyet edinme kavramını açık kapı bırakmadan
reddedenlerdi. Aidiyet duyguları olmadığından harcama mekanizmaları
sorunsuz çalışırdı. Küçük C ninde tek derdi bu olaydan sıyrılmaktı. Büyük
C nin karnına bir ağrı saplandı. Ayaklanıp hızla tuvalete gitti. Büyük C
nin kabızlık sorununu bilmeyen yoktu. Hoş kendinde de vardı ama bu âlemde
kimse büyük C nin rekorunu kıramamıştı. On üç gün. Küçük C evi terk
etmeden önce büyük C nin zulasını patlattı. Bir kaç günlük ganimetini ele
geçirir geçirmez topukladı. Büyük C alaturka tuvalete çöktü. Ikındı.
Attığı haplar Sanki bağırsaklarına kör düğüm atmıştı. Ikındıkça beyninden
kanlar çekildi. Gözleri karardı. Elleriyle duvarları tuttu. Ayağa kalktı.
Arka cebinden kâğıda sarılı fitilini çıkardı. Ağzında biriktirdiği
tükürüğü fitile boşalttı. Parmağıyla göndereceği kanalı yokladı. Fitili
yerleştirdi. Birkaç saniye vücudundaki bütün kasları sıktı. Tekrar
pozisyon aldı. Bütün gücüyle ıkındı.
Küçük C yi ortalıkta göremeyen büyük C hemen zulasına koştu. Ana bacı
küfürler savurdu. Elindeki boş kutuyla diz çöktü. Aldığı cenin
pozisyonunda ağlamaya başladı. Küçük C den çok, onu yalnız bıraktığı için
kendisine küfürler yağdırdı.
Büyük C nefes nefese kuytu bir parkın bankına oturdu. Elindeki poşeti
hızla açtı. İçinden çıkardığı para onu hayal kırıklığına uğrattı.
Kafasına vurup bayılttığı yaşlı mahalle bakkalını düşündü. Bir müddet
bakışları karanlıkta kayboldu. Duyduğu sesler büyük C yi kendine getirdi.
Görüş alanındaki adam sevgilisine dokunmaya çalışıyordu. Küçük sevgili
yalnızca sevgi dileniyor, azgın eller rahat durmuyordu. Pervasızca
göğüslere, kovulunca da bacaklara hücum ediyordu. Bu durum büyük C de
hiçbir duygu uyandırmadı. Tek düşündüğü para bulmaktı. Ayaklandı. Azgın
sevgililerin yanına gitti. Küçük sevgili pes etmek üzereyken, tehdit
cümlesiyle kendine geldi. Cebinde silah süsüyle yaklaştığı adam direndi.
Ayaklandı. Göğüs göğse çarpışmaya hazırdı. Büyük C sendeledi. Geri adım
atmadı. Küfürler savurarak para istedi. Azgın adam belindeki silahı
çıkarıp tek el ateş etti. On dört milyar yıldır bu anı bekleyen İsrafil
suru üfledi. Ölüm organizmayı yaşatan biyolojik fonksiyonların
durmasıydı. Azrail; öldürme görevini taşeronlaştırmış, rrtık işe
çıkmıyordu. Yaşayan her şey ölmeliydi. Zira hayat ölüm ve yaşam
döngüsüyle sürmekteydi. Yaşayanların kaynağı ölenler, ölümlerin nedeni de
yeni yaşamlardı. Kısacası ölmek yaşamak için bir kuraldı. Büyük C eliyle
karnını yokladı. Küçük sevgili çığlık çığlığa olay mahallinden uzaklaştı.
Azgın adam yaşadığı adrenalin yüzünden nefessiz kaldı. Küçük sevgilinin
koştuğu yöne baktı. Büyük C azgın adamın kolundan tuttu. Azgın adam
kurtulmak için ikinci kez tetiğe bastı. Büyük C yere yığıldı. Azgın adam
uzaklaştı.
‘’Ölüyor muyum?’’ ‘’Beni vurdular mı?’’ ‘’Yardım edin. Beni duyan yok
mu?’’ ‘’Sesim çıkmıyor mu?’’ ‘’Ellerimi hissediyorum, iyi de neden
hareket ettiremiyorum.’’ ‘’Memur mu bunlar?’’ ‘’Beni hapse atacaklar.’’
‘’Bana yine tecavüz edecekler.’’ ‘’Hayat çok boktan.’’ Uyuşuyorum.’’
‘’Üşüyorum.’’ ‘’Hala hayatta mıyım?’’ ‘’Öldüm mü?’’ ‘’Yok, yok bu gerçek
olamaz, kesin Tribe girdim yine.’’