Ömer Kaçar   

  OYUN METNİ 







IHLAMUR AĞACI


Tek Perdelik Müzikli Komedi



KİŞİLER

ZAHİT, sigara bağımlısı, sadık bir koca, müzisyen (35-40 yaşlarında)

NERMİN, Zahit’in karısı, batıl inançları olan paranoyak bir kadın (30 yaşlarında)

DELİ RUHİ, kasabanın delisi (25 yaşlarında)

GÜZİN ABLA, kasabanın saygın ablası (50 yaşlarında)

ÜÇÜZLER, üçüz kızlar (18-19 yaşlarında)

Not: Olay, günümüzde, sakin ve modern bir kasabada geçmektedir. Oyunda, ezgiyle söylenen diyalogların altına müzik eklenebilir. Zahit’i canlandıran oyuncu cümbüş çalmayı biliyorsa kendi diyaloglarında cümbüş çalabilir. Ihlamur ağacı dekoru, ahşap ve plastik malzemeden yapılabilir. Üçüzleri canlandıran oyuncular ortalama aynı yaşta olmalı ve aynı kostümleri giymelidir. Oyundaki olay tek perdede, tek mekânda ve bir gün içinde gerçekleşir.

 

 

I. SAHNE

(Işık açılmadan önce müzik girer, bir süre çalar, sonra ışık açılır. Sahne, kasabanın meydanını andırır. Ortada çiçekleri açmış koca bir ıhlamur ağacı vardır. Güneşli bir öğle vaktinde kasabanın delisi Ruhi, ıhlamur ağacının gövdesine sırtını dayamış, oturmaktadır. Müzik eşliğinde ezgili bir şekilde seyirciye anlatır.)

DELİ RUHİ

Temmuz ayının ortasında,
bu sessiz, sakin kasabada,
koca bir ıhlamur ağacı ortada,
kokusu yayılır dört bir yana.

Kuşlar ağacın dallarında,
karıncalar ağacın gövdesinde,
böcekler toprağın altında,
güneş uzakta ve tepede.

Zahit çalar çalgısını,
Nermin açar kulaklarını,
Üçüzler çekiştirir kasabayı,
bilen bilir Güzin Abla’yı.

Duvarlar konuşur, susmak bilmez,
rüzgâr konuşur, dinmek bilmez,
kokusu yayılır ıhlamurun,
evlerin odalarına yayılır.

Ihlamur nefestir, temiz bir nefes.
Çekersin içine, rahatlarsın.
Zahit ne anlar ıhlamurdan?
Onun aklı çamurdan.

ZAHİT

(Koşarak sahneye gelir, heyecanlıdır.) Ruhi, Ruhi, Ruhi!

DELİ RUHİ

(Alaycı) Buyursunlar efendimiz.

ZAHİT

Ruhi, sen akıllı adamsın. Bana yardım et.

DELİ RUHİ

Hayrola?

ZAHİT

Benim şu illetten acilen kurtulmam gerek!

DELİ RUHİ

(Ezgiyle cevap verir.)
Ey, akıl sahibi insanım!
Ne de muhtaçsın yardıma.
Ben Deli Ruhi, anlatırım,
fısıldarım şarkıyı kulağına.

ZAHİT

Ruhi, oyalama artık beni. Nasıl kurtulurum anlat hadi.

DELİ RUHİ

(Ağacın dallarına saklanarak) Bir mucize! Şimşek gibi çakar şakaklarına. Topukların sızlar, kalbin bükülür kâğıt gibi, onun adını duyduğunda. Bir melek iner gökten, ayrılmaz omuzlarından. O sese kulak ver, o ses sağır eder kulakları. O ses ki, hiçbir şarkıda duyulmaz. Bir mucize! Akla mantığa sığmayan bir şüpheyle çıkar karşına. Tedirgin adımlarınla yürürsün. Uyursun meleğin sıcak kollarında. Sallanır gök, kıpırdar ağacın dalları birden. Gök gürültüsü, yağmurla birlikte düşer saçlarına. Bir mucize!

ZAHİT

(Duyduklarını anlamamıştır.) Tamam vazgeçtim. (Giderken Deli Ruhi durdurur.)

DELİ RUHİ

(Aynı anlatımı sürdürür.) Sakın! Hiçbir yere gitme. Adım attığın toprak, yeşertir acıyı. Acı familyasından bir bitki, dolanır ürkek bedenine. (Sesini yükseltir.) Hiçbir yere gitme! (Gülümser.) Zaten gidemezsin.

ZAHİT

Şu söylediklerini anlayacak halim yok. Şu kadardan beri sana dil döküyorum. (Titrer.) Bak titremeye başladım yine. Yine geldi.

DELİ RUHİ

(Ağacın dallarına tutunarak) Dedim sana hiçbir yere gidemezsin. Çaban boşa. Dolandı bitki ürkek bedenine.

ZAHİT

Hayır be deli adam! Anlasana, bağımlıyım. (Heceleyerek) Ba-ğım-lı-yım!

DELİ RUHİ

Hangimiz değiliz ki?

ZAHİT

Anlamıyorsun Ruhi! Benim durumum farklı. Yakacağım yine.

DELİ RUHİ

Dur! Ağaca dikkat et, onu da yakma.

(Sahne kararır, bir çakmak sesi duyulur.)

 




II. SAHNE

(Eğlenceli bir müzik girer. Işık yavaşça açılır. Aynı ağaç, etrafında Üçüzler gezinmektedir.)

1. KIZ

Duydunuz mu?

2. KIZ

Gördünüz mü?

3. KIZ

Hissettiniz mi?

HEPSİ

O sesi, o ışığı, o sıcaklığı...

1. KIZ

Kavuran güneşin altında, yanıp kül olan insanların çığlığı…

2. KIZ

Nefessizlikten boğulan bir atmosferin, yerküreye isyanı…

3. KIZ

Ihlamur ağacının etrafında bir koku… (Gözlerini kapar ve derin bir nefes alır.) Kokuyu alabiliyorum. (Yüzü değişir.) Berbat! Yoğun bir yanık kokusu, buğulu bir görüntü ve duman... Ucu kıpkırmızı, yanan, yanan, yanan…

2. KIZ

Yalan, yalan, yalan!

3. KIZ

Yalanlarla kendini kandıran insan…

1. KIZ

Aldatan insan, aldanan insan…

HEPSİ

(Bağırırlar.) İsyan, isyan, isyan!

(Nermin gelir.)

NERMİN

Hayırdır kızlar, isyanınız kime?

HEPSİ

Biz bir şey görmedik…

(Üçü de çıkar.)

NERMİN

(Ezgiyle anlatır, bir yandan dans eder.)
Büyülü bir ışık huzmesi
parlatır ıhlamurun çiçeklerini.
Işıldayan bir yaprağın
kim bilir ki gizemini?

Haziran’da başlar açmaya,
çiçeklenir sonra Temmuz’da,
yayılır kokusu ıhlamurun,
huzur verir insana.

(Zahit, elinde cümbüşüyle girer.)

ZAHİT

Bir tutkudur ki saplanır yüreğine insanın,
vazgeçilmez bir aşkın yangını gibidir.
Aynı rüzgâr, aynı fırtına, savurur dumanını,
bir avuç suyla söndürürler ateşini.

NERMİN

Yanar ki sonsuza dek o yangını
söndüremez okyanusların dalgası.
Çabalasan nafile, değişmez
insanın alnına yazılan yazgı.

(Ezgiden çıkar.) Nerelerdesin Zahit?

ZAHİT

Buralarda bir yerdeyim.

NERMİN

Çalgı çengi işleri ne âlemde?

ZAHİT

Sana bin kere söyledim Nermin, ben çalgı çengi işleri yapmıyorum. Ben müzisyenim!

NERMİN

Nesin, nesin?

ZAHİT

(Heceleyerek) Mü-zis-ye-nim!

NERMİN

Bu devirde müzisyene para yok Zahit. Daha evin kirasını ödeyemiyoruz, ne müzisyenliği? Senin bu işin benim kafamı patlatmaktan başka bir işe yaramıyor.

ZAHİT

Demek müziğimi beğenmiyorsun?

NERMİN

Bu yaptığına müzik denirse…

(Zahit kırılmıştır; bir çocuk edasıyla başını yukarıya kaldırır, sırtını döner, kollarını birleştirir. Sessizlik.)

ZAHİT

Bütün hevesimi kaçırıyorsun.

NERMİN

Ay, Zahit, çocuk gibisin. Darıldın mı?

(Zahit cevap vermez.)

(Sahnenin kenarından üçüzlerin başları görünür.)

NERMİN

(Ağacın yapraklarına bakarak) Zahit, ıhlamur ağacının yaprakları kuruyor mu sence?

ZAHİT

Olamaz!

NERMİN

Büyük bir felaketin habercisi…

ZAHİT

Biz de kuruyup gideceğiz!

NERMİN

Dalga geçme. Ne zaman bir yaprak kurusa kasabaya bir felaket geliyor.

ZAHİT

Kuru yaprakların intikamı!

NERMİN

İnanmıyorsun değil mi?

ZAHİT

Nermin aklı başında bir kadınsın. Ne felaketi Allah aşkına?

NERMİN

Benim acilen Güzin Abla’ya gitmem gerek.

(Zahit kahkaha patlatır. Nermin sahneden çıkarken üçüz kızları fark eder.)

NERMİN

Sizin ne işiniz var burada? Bizi mi dinliyordunuz?

ÜÇÜZLER

(Aynı anda) Biz bir şey görmedik…

(Üçüzler çıkar, Nermin de arkalarından gider. Zahit sahnede yalnız kalır. Ihlamur ağacının etrafında dolanır.)

(Kendi kendine) Nermin olmayan hesaplar peşinde. Ah, bir kurtulabilseydim şu illetten.
(Üçüzler girer.)

(Zahit’in etrafında dolanarak)

1. KIZ

Duyduk…

2. KIZ

Gördük…

3. KIZ

Hissettik…

ZAHİT

Siz ne manyak şeylersiniz yahu? İşiniz gücünüz yok mu?

3. KIZ

Kimden saklıyorsun?

2. KIZ

Kimden saklanıyorsun?

1. KIZ

Üçümüz de biliyoruz her şeyi.

ZAHİT

Ne biliyorsunuz?

2. KIZ

Bu yaptığın ayıp değil mi?

ZAHİT

Bence de ayıp. Kadın ağacın bir yaprağı kurudu diye kasabaya felaket geleceğini falan zannediyor.

HEPSİ

Sus! Konuşma!

1. KIZ

Hep senin suçun!

ZAHİT

Alacağım şimdi ayağımın altına sizi.

3. KIZ

Gizli dolaplar çeviriyorsun. Nermin öğrenmeyecek sanıyorsun. Saklanıyor ve saklıyorsun. Sonra… Sonra ağacın yaprakları kuruyor. Bunu sen yapıyorsun!

ZAHİT

Üstüme gelmeyin daha fazla. Tamam, bir şeyler saklıyorum. Ama bu ağaçla bir işim olmaz.

HEPSİ

İtiraf et, itiraf et, itiraf et!

ZAHİT

İftira!

(Deli Ruhi girer.)

ZAHİT

Bir sen eksiktin…

DELİ RUHİ

(Ezgiyle anlatır.)
Kuruyor ağacın yaprağı günden güne,
ayaklar altında ezile ezile,
bir beden çürüyor gözler önünde,
kimse yardım etmiyor.

ÜÇÜZLER

(Aynı anda, ezgiyle)
Bebekler ağlıyor çığlık çığlığa,
beyin hücreleri ölüyor.
Annelerin sütü azalıyor sonra,
vücut yorulup bitkin düşüyor.

Uykusuz, korkunç geceler boyunca
kötü kâbuslar gerçek oluyor.
Bir çocuk, dumanların ortasında
yardım elini uzatıyor.

ZAHİT

Siz korku filmi mi izlediniz?

(Hepsi birden kahkaha patlatır. Zahit birden ciddileşir.)

ZAHİT

Benim sizinle kaybedecek vaktim yok.

(Zahit çıkar.)

DELİ RUHİ

Haberi yok daha.

ÜÇÜZLER

(Aynı anda) Haberi yok.

(Işık yavaşça kararır.)

 




III. SAHNE

(Nermin ve Güzin Abla ağacın gövdesine sırtlarını dayamış, otururlar.)

NERMİN

Ah, Güzin Ablacım, başıma neler geldi bilsen…

GÜZİN ABLA

Anlat yavrucum.

NERMİN

Ah, Güzin Abla, Zahit…

GÜZİN ABLA

Evet kızım…

NERMİN

Ah, bilsen neler oldu…

GÜZİN ABLA

Yeter ama anlat artık.

NERMİN

Bizim Zahit var ya…

GÜZİN ABLA

Biliyorum…

NERMİN

Ne oldu?

GÜZİN ABLA

Zahit’in gönlü başkasında…

NERMİN

Deme! Nereden biliyorsun?

GÜZİN ABLA

Ben bilirim.

NERMİN

Sen her şeyi bilirsin Güzin Ablacım.

GÜZİN ABLA

Bilirim ya, ah o erkekler yok mu? Hepsinin kökünü kurutacaksın.

NERMİN

Zahit yapmaz öyle şey.

GÜZİN ABLA

Yapar kızım, hepsi yapar. Zahit o yapanların önünden gider hatta.

NERMİN

Ihlamur ağacı!

GÜZİN ABLA

Kuruyor değil mi? Günden güne kuruyor ıhlamur ağacı.

NERMİN

Abla bana akıl ver ne olursun. Ne yapmalıyım sence?

GÜZİN ABLA

Hamilesin sen…

NERMİN

Sahi mi? Ne zaman oldum?

GÜZİN ABLA

Yok, be kızım. Çok safsın. Hamile numarası yapacaksın. Zahit de çocuğunu düşünecek ve gönlünü ayıracak o kadından.

NERMİN

İşe yarar mı dersin?

GÜZİN ABLA

Yaramaz mı kızım? İhtiyacın olan sadece bir yastık.

NERMİN

(Ezgiyle)
Rahme düşen minnacık bir yavru,
dünyanın pisliklerinden habersiz,
kimisi ana kucağında alır ilk soluğu,
kimisi cami avlusunda sahipsiz.

(Üçüzler girer.)

1. KIZ

Gördük…

2. KIZ

Duyduk…

3. KIZ

Hissettik…

HEPSİ

Ağaçtan bir yaprak daha düştü.

(Hepsi aynı anda başını kaldırıp ağacın yapraklarına bakar.)

1. KIZ

Zahit her şeyi itiraf etti.

2. KIZ

Zahit onu bırakamaz.

3. KIZ

Zahit onsuz yaşayamaz.

GÜZİN ABLA

Bak Nermin, dedim sana. Kızlar da görmüş.

NERMİN

Zahit bana bunu yapamaz. Bana bunu yapamayacak. Bana bunu yapmasına izin vermeyeceğim.

(Gider.)

GÜZİN ABLA

Dünyadaki en yakıcı duygudur kıskançlık, kapıldı mı insan bir defa bu duyguya, önünü alamaz kimse bir daha. Aman kızlar siz ağzınızı sıkı tutun yine de.

ÜÇÜZLER

(Aynı anda) Biz bir şey görmedik…

(Çıkarlar.)

GÜZİN ABLA

(Kendi kendine) Bakalım Zahit efendi, bu yanına kâr kalacak mı… İzleyelim de görelim.

(Işık kararır.)

 




IV. SAHNE

(Zahit, ıhlamur ağacının etrafında gezinir. Dalgın ve düşüncelidir.)

ZAHİT

(Ezgiyle anlatır.)
Nasıl kurtulsam, nasıl kurtulsam, nasıl?
Elimi kurtarsam kolumu kapıyor.
Tam kurtuldum derken ani bir titreme
sarıyor diz kapaklarımı sessizce.

Duyamıyor, tadamıyor, hissedemiyorum.
Kımıldayamıyor ve nefes alamıyorum.
Katarakt mı körlük mü bu şey neyse
gördüklerimi seçmekte zorlanıyorum.

(Nermin karnında yastıkla girer, Zahit orada olduğunu fark etmez)

Nasıl kurtulsam, nasıl kurtulsam, nasıl?
Anbean çürüyor ve yaşlanıyorum.
Yorgunluk, stres ve uykusuzluk…
Alıp başımı gitmek istiyorum.

Nasıl kurtulsam, nasıl kurtulsam, nasıl?

NERMİN

Paylaşmak istediğin bir şey mi var Zahit?

ZAHİT

Yok, karıcım, ne olabilir ki…

NERMİN

Sakladığın bir şey mesela?

ZAHİT

Bir şey mi saklıyorum?

NERMİN

Bir şey mi saklıyorsun?

ZAHİT

Hayır.

NERMİN

Ee, öyleyse?

ZAHİT

Öyleyse ne?

NERMİN

Zahit, sana bir şey söylemem gerek.

ZAHİT

Dinliyorum. Hem bu karnındaki ne senin?

NERMİN

Aslında ulu orta söylenecek şey değil ama... (Biraz duraksar.) Ben hamileyim!

ZAHİT

Şaka yapıyorsun.

NERMİN

İstemiyor musun?

ZAHİT

(Koşarak Nermin’e sarılır) Dünyanın en mutlu adamıyım şuanda! (Yüzü değişir.) Ama…

NERMİN

Ama ne? Yoksa…

ZAHİT

Yoksa ne?

NERMİN

Yoksa sen...

ZAHİT

Üzgünüm Nermin. Bu şartlar altında çocuk doğurman doğru olmaz.

(Nermin ağlayarak çıkar.)

ZAHİT

(Seyirciye) Ne dedim ki ben şimdi buna? Neyi kastetti, ne anladı, ne düşündü kim bilir? Dünyanın en mutsuz adamıyım şuanda. Gel de yakma!

(Deli Ruhi girer.)

ZAHİT

Gel de çıldırma…

DELİ RUHİ

Sana haber getirdim.

ZAHİT

Sen muhbir misin?

DELİ RUHİ

(Ezgiyle)
Ey, akıl sahibi insanım!
Ne de muhtaçsın yardıma.
Ben Deli Ruhi, anlatırım,
fısıldarım şarkıyı kulağına.

ZAHİT

Birileri var mı ki
acıyı yatıştıracak?
Belki bir ilaç...

DELİ RUHİ

Senin çözümün bende…

ZAHİT

Ne söyleyeceksen söyle Ruhi, adamı hasta etme.

DELİ RUHİ

Söndüreceksin!

ZAHİT

Yanan bir şey mi var?

DELİ RUHİ

Görmüyor musun? Nasıl da yanıyor,
alev alev bütün orman yanıyor.
Sen yanıyorsun, ben yanıyorum,
Bütün herkes yanıyor.

ZAHİT

Anlamıyorsun. (Heceleyerek) An-la-mı-yor-sun!

DELİ RUHİ

Seni bir tek ben anlıyorum Zahit.

ZAHİT

Neden, kâhin misin?

DELİ RUHİ

Bu kasabada herkes deli, herkes deli! Bir şey buldum.

ZAHİT

Sen mucit misin yoksa?

DELİ RUHİ

Ağacın sulanmaya ihtiyacı var.

ZAHİT

Benim de sulanmaya ihtiyacım var. Gerçi yeterince beynim sulanmış durumda.

DELİ RUHİ

Keselim mi kökünden?

ZAHİT

Neyi?

DELİ RUHİ

Madem fayda etmiyor.

ZAHİT

Senin de kimseye faydan yok ama seni kesmiyoruz.

DELİ RUHİ

Kökünden halledelim.

ZAHİT

Sen neyi kastediyorsun?

DELİ RUHİ

Meseleyi…

ZAHİT

(Seyirciye) Ben bu işten hiçbir şey anlamadım.

(Işık söner.)

 

 

 

 

V. SAHNE

(Ihlamur ağacı yapraklarını dökmüştür. Sahne kurumuş yapraklarla doludur. Nermin ve Güzin Abla sahnededir.)

NERMİN

Görüyor musun Güzin Abla, ıhlamur ağacı günden güne kuruyor.

GÜZİN ABLA

Bırak ağacı da sen Zahit’ten haber ver. Söyledin değil mi hamile olduğunu, çocuk beklediğini?

NERMİN

Söylemez olaydım.

GÜZİN ABLA

Tepkisi neydi?

NERMİN

(Zahit’in taklidini yaparak) “Üzgünüm Nermin. Bu şartlar altında çocuk doğurman doğru olmaz,” dedi. Benden sakladığı şeyi kendi ağzıyla itiraf etti.

GÜZİN ABLA

(Şaşkınlığını gizleyerek) Yapma ya…

NERMİN

Bir çocuğumuz olsaydı keşke.

GÜZİN ABLA

Daha kötü olurdu kızım, çocuk ortada kalırdı sonra Allah korusun.

NERMİN

Doğru ya bunu düşünemedim.

GÜZİN ABLA

Her şeyi düşündün de bunu mu düşünemedin?

NERMİN

Zahit’i o illetten kurtarmam gerek. Yoksa daha da bağlanır.

GÜZİN ABLA

O çoktan bağlanmıştır, ben sana diyeyim.

NERMİN

Deme!

GÜZİN ABLA

Dedim bile.

NERMİN

Karnımın birden nasıl büyüdüğünü bile fark etmedi.

GÜZİN ABLA

Onun gözü ondan başkasını görmüyor ki.

NERMİN

O kim peki?

GÜZİN ABLA

Şimdilik önemi yok. Daha sonra açıklarım. Gitmem gerek.

(Gider.)

NERMİN

(Kendi kendine, ezgiyle)
Acaba, acaba, acaba…
Bekliyorum sonunu merakla.
Bu telaş hali yıpratıyor beni.
Beklemekten daha kötü bir şey var mı ki?

(Üçüzler girer.)

1. KIZ

Acaba, acaba o karnındaki bebek mi Nermin abla?

3. KIZ

Yoksa karnında ne var Nermin abla?

2. KIZ

Üzüntüne üzüntü katmak istemeyiz ama…

HEPSİ

Bir şeyler söylemek zorundayız sana.

NERMİN

Haber ajansı gibisiniz maşallah!

1. KIZ

Önce ben.

2. KIZ

Hayır! Önce ben söyleyeceğim.

3. KIZ

Hayır, tabi ki de ben söyleyeceğim.

HEPSİ

Biz bir şey görmedik!

(Üçüzler kıkırdayarak çıkar.)

NERMİN

(Seyirciye) Bu da neydi şimdi?

(Işık kararır.)

 




VI. SAHNE

(Zahit, ıhlamur ağacından dökülen kuru yaprakları çuvala doldurur.)

ZAHİT

(Kendi kendine, ezgiyle)
Nikotinle karardı ciğerlerim,
kana karıştı bütün zehri.
Öksürükten boğulacak gibiyim,
kalp krizinden gideceğim şimdi.

(Öksürür.)
Her nefeste bir yaprak kuruyor sanki
bir ağaç gibi kuruyup eksiliyorum.
Kime anlatsam, kim dinler derdimi,
ben bu dertle yapayalnız yaşıyorum.

(Nermin girer.)

NERMİN

(Ezgiyle karşılık verir)
Düşen her yaprak gibi,
dağılan dünya, dağıtıyor bizi.
Elinde bir oyuncak misali,
oynatıyor kader bizi.

“Beklemek çare” derlerdi,
ne çare ki anlatamam.
Parmak uçlarını kemirdi,
kendiyle barışık bir adam.

ZAHİT

O adam ben oluyorum galiba?

NERMİN

Zahit…

ZAHİT

Nermin?

NERMİN

Açık konuşalım mı, ha ne dersin?

ZAHİT

Açık oturum gibi bir şey mi?

NERMİN

Anlatsana bana açıkça.

ZAHİT

Neyi?

NERMİN

Her şeyi…

ZAHİT

Nermin, bana çok kızacaksın biliyorum ama…

NERMİN

Söz, kızmayacağım.

ZAHİT

Bırakamıyorum.

NERMİN

(Ağlamaklı) Kimi?

ZAHİT

Kimi mi? Ben senden gizli gizli her gün…

NERMİN

(Sözünü keserek) Sus, daha fazla dinlemek istemiyorum.

ZAHİT

Hayır, anlat dedin bir kere. Ben senden gizli gizli her gün o mereti içmeye devam ediyordum.

(Nermin sevinir. Sevinçten Zahit’in elindeki çuvalı savurur, kuru yapraklar etrafa dağılır.)

NERMİN

Oh be!

ZAHİT

Oh be!

(Nermin ve Zahit sevinçten dans ederek “Oh” çekerler. Deli Ruhi girdiğinde o da dansa eşlik eder.)

DELİ RUHİ

Oh be, oh!

ZAHİT

Gel Ruhi katıl eğlencemize. Hem sana önemli bir sır vereceğim. Baba oluyorum, baba!

NERMİN

Hani doğurmayacaktım?

ZAHİT

Doğurmayacak mıydın?

NERMİN

Doğuracak mıyım?

DELİ RUHİ

Doğurmayacak mısın?

ZAHİT

(Sinirlenir) Sen karışma. Nermin, eve gidiyoruz. Konuşacağız.

(Zahit ve Nermin çıkarlar.)

DELİ RUHİ

(Seyirciye) Ben ne dedim ki şimdi?

(Işık kararır.)

 




VII. SAHNE

(Ağacın arka tarafında Nermin ve Güzin Abla oturmaktadır.)

NERMİN

Abla söylediklerin doğru çıkmadı.

GÜZİN ABLA

Ne yapacağız şimdi?

NERMİN

Çocuğu doğuracağız.

GÜZİN ABLA

Nasıl yani?

NERMİN

Zahit’e hamile olduğumu söyledim bir kere. Gerçeği öğrenirse tekrar başlayabilir o merete.

GÜZİN ABLA

Başka kadınlarla mı?

NERMİN

Abla saçmalama, ne kadını?

GÜZİN ABLA

Dur bir düşüneyim. (Kısa bir süre sonra) Buldum!

NERMİN

Ah, yaşa!

GÜZİN ABLA

Bıraktığını nereden biliyorsun? Gerçeği söyledi, dürüst davrandı diye bırakmış olamaz öyle değil mi?

NERMİN

Öyle.

GÜZİN ABLA

Eğer çocuğu doğurduğunu söylersen, bebeğe zarar gelmesin diye bırakabilir. Nasıl fikir?

NERMİN

Açık söyleyeyim mi?

GÜZİN ABLA

Evet.

NERMİN

Kötü fikir. Çocuğu nereden bulacağız? Hamile değilim ki.

GÜZİN ABLA

Çok basit. Üçüzlerin oyuncak bebekleri vardır. Böyle yeni çıkanlardan, konuşuyor, ses çıkarıyor, altına ediyor falan.

NERMİN

İşe yarar mı dersin?

GÜZİN ABLA

Ben kimim Nermin?

NERMİN

Güzin Abla? Evet. O zaman kesinlikle işe yarar.

(Üçüzlerden 1.Kız oyun boyunca ilk kez yalnız başına elinde oyuncak bir bebekle girer.)

GÜZİN ABLA

Gözlerime inanamıyorum! Diğer kızlar nerede?

1. KIZ

Bilmem.

GÜZİN ABLA

Neyse, ver o bebeği bana.

1. KIZ

Ölürüm de vermem.

GÜZİN ABLA

Ver kızım lazım bize o, hayat kurtaracak.

1. KIZ

(Hemen ikna olur.) Al o zaman. (Verir.)

NERMİN

Abla buna çocuk bile inanmaz. Zahit nasıl inansın bunun bebeğimiz olduğuna.

1. KIZ

Alınıyorum ama…

GÜZİN ABLA

Sen en azından şansını dene.

(Nermin başını sallayıp çıkarken Zahit girer.)

ZAHİT

Nermin o elindeki ne?

NERMİN

Bebeğimiz.

ZAHİT

(Bir süre duraksar) Ne çabuk. Marketten ekmek alır gibi.

NERMİN

Adını ne koyalım?

ZAHİT

Kız mı erkek mi?

NERMİN

(Bocalar.) Erkek… Kız… Hayır, erkek!

ZAHİT

Biraz daha düşünmek ister misin?

NERMİN

Erkek dedim ya.

ZAHİT

Emin misin? Bakmamı ister misin?

NERMİN

Eminim. Ne koyalım adını?

ZAHİT

Ruhi. (Güler.)

(Deli Ruhi çağrılmış gibi girer.)

DELİ RUHİ

Efendim Zahit?

ZAHİT

Bebeğimizin adını Ruhi koyduk.

DELİ RUHİ

Bakayım şuna. (Bebeği eline alır.) Bu mu bebeğiniz?

NERMİN

Beğenemedin mi?

ZAHİT

Beğenemedin mi?

GÜZİN ABLA

Beğenemedin mi?

(2.Kız ve 3.Kız da girer.)

ÜÇÜZLER

(Aynı anda) Beğenemedin mi?

DELİ RUHİ

Bir mucize! (Zahit’e) Burnu aynı senin burnun, gözleri, kulakları; sensin bu yahu! Ama bu bebek oyuncak!

(Herkes güler. Oyuncular sırasıyla sahnenin önüne gelerek dans ve müzik eşliğinde seyirciye ezgiyle anlatır.)

ZAHİT

Mutluluk iksirinden içtin mi bir defa,
ömür boyu sefasını sürersin.
Er ya da geç kurtulunca,
deli gibi yaşamak istersin.

NERMİN

Ihlamur ağacı yeşeriyor tekrar,
dökülen yapraklar göğe yükseliyor.
Güneş bütün aydınlığıyla,
dalların arasından beliriyor.

DELİ RUHİ

Bu kasabada bir ben değil,
herkes çıldırmış, herkes deli.
Rüya ya da gerçek ne varsa,
kayboluyor artık dünden beri.

GÜZİN ABLA

Aynı gün, aynı an, aynı Temmuz’da
yayılıyor ıhlamurun kokusu her bir yana.
Sade güzellik kalsın, gerisi boşa,
Ne lazım ki naif bir dokunuştan başka?

ÜÇÜZLER

Bağımlılık mı? O da neymiş?
Ağlayan bebek süt istermiş.
Elveda kötü alışkanlıklar elveda,
elveda sigara, elveda sana!

(Işık söner, perde kapanır.)


dizin    üst    geri    ileri  



 

 

 SÜJE  /  Ömer Kaçar  /  sekiz ocak iki bin on dört      27