şiire özel bir oyunculuğum kalmadı
üstelik komple bir hayatı tahayyül edemeyecek kadar yıprandı diz
kapaklarım
ağzıma yapıştı köle marşları
içimde kara delikler büyüyor
kağıt topluyorum <caddebostan>
an be an savruluyorum
kovulurum cennetten az sonra
nasıl olsa bütün sokaklar bana çukur
başa sarılacak değeri yok ömrümün
banttan yayın, arkası hep yarın
geleceğin parlak yanı yok
bu hikaye nasıl bir hikaye tanrı'm
kuru ekmekle kuru soğan arasına,
bağdaş kurup oturdum
umutlarımdı sofra bezine dökülen
pencereden sarkan <küçük orospu çiçeği>
ilkel yaralar edindim
aşk gibi yalnızlık gibi
oysa ki bu bunak gezegen
bunları anlamayacak kadar kirli
sürmelim sürmene bıçağım
yokluğunda paydoslara geviş getiren
ışıklı kentleri geçtim
günün sonunda elimde ne kaldı
kendimi artık karanlık dizelerin sarhoşluğunda aklıyorum
ancak bir şair kalbi avutur yüzümü
cümleler uzundu kestim
kestim etimi
nasıl olsa kimsenin kanı akmayacak
anlamayacak kimse