kapılmışım çirkin dünyayla bir cesaret hem ne esaret!
dip dibe sürüklenmekle
kıyılar ki bataklık biriken çığlık
artık ne tutabiliyorum derinlikleri ne sıçrayarak göğün niyetini
alışkınsınız ama siz
içimi yağmalamaya bu ölü taşımalara
baylar ki dedim tok
yok! denizi görenler yok…
her yaşayan zerre
-ayırmış kendini kanırta kanırta
uçsuz bucaksız görünen yüzey için sırıtık alkışlardaki
köpük kirine meyil...
tutku bu:
dibe itilen ağırlık
gözümüzde parlayan ters örüntü
toplanmış açığa çıpanın kancasına
koca gemi gidedursun gölge çapında
sevdalı da değilmiş
yakınımdan gül'ümü koparmış yoksunluğuna yatırmış
akıntı bitirdiğinde onun etini
beynelmilel poz tutanlarla doymaz iş turlarında
kemiklerini damarlarını arta kalan ne varsa
soy kütüğünde gözüken şişko saygın balina
unu ufaltma yarışıydı, o alışılmayan
ben ufkumu… ben gözümü kırpmadan
ben kalbime kalan
bir gülünki kadar ısırgan
dikenledim yüzümü yüzünüzden
kıvranışlar!.. ah kıvranışlar…
yeni demini alıyoruz aşkın; uzak kaçın!
yakınlığımız o bizim, ağızağıza suya nefes.
içimi açıyorum, ağrıysa, çağrı
derebilecek var gücüyle özge bir dünyalı