SUNU

Mehmet H. Doğan   







YARATICI BİR GÜÇ OLARAK BUNALIM


"İçinde doğduğumuz dünya bu. İçinde yaşamak, çalışmak, bir şeyi başlatmak, bir şeyi sona erdirmek ve sonunda kavgamız bitmeden çekip gitmek zorunda olduğumuz dünyamız bu. İstemimiz dışında bir gerçek. Biz istesek de, istemesek de çalışmamızı, kavgamızı, sevgimizi, yaratışımızı etkiliyor, ona damgasını vuruyor. Sevdamıza acı katıyor, coşkularımızı karartıyor, çabamızı hırslandırıyor. Bütün iyi, bütün güzel, bütün doğru şeylere giden yol, kaçınılmaz şekilde bir bunalımdan geçiyor.

Çevresine gören gözlerle bakan, gördüklerini önce algılayıp sonra özümleyen ve gerçeği değiştirmede "bilgi" olarak kullanan insan, önce bu bunalım içinde buluyor kendini. Çelişkilerin tam doygun hale gelmiş biçimlerinden başka bir şey olmayan bu bunalımlar, durgunlaşmış, yaratma gücünü yitirmiş uyumlardan daha göze batıcı oluyor. Toplumun en uyanık güçleri, bu bunalımın bilincine doğru bir biçimde varan katlardan çıkıyor.

"İnsanın dünyada bulunuşunun bir anlatımı" olan sanat ile onu yaratan sanatçının bu bunalımın ortasında yaşadığını, orada yeşerdiğini düşünmek doğal bir şey olmaktadır bu durumda. Sanatçı, belli bir ülkede, belli bir dönemde dile getirdiği gerçeklik karşısında edilgen bir yansıtıcı da olmadığına göre, eserlerinin özünde yatan dünya görüşü, onun, kendi dışında bir gerçek olan bu dünyayı anlayış ve çelişkilerden etkileniş tarzından, onlara karşı takındığı tutumdan çıkmaktadır. Yani sanatçı, gerçeklik karşısında edilgen olmadığı gibi ondan bağımsız da olamamaktadır.

(...)

Eline kalemi alan insan rahat değildir. Bir şeylerin ağırlığını duymaktadır üzerinde. Yaşamın tadını, bir bahar gününün tazeliğini, denizin serinliğini, sevgileri, dostlukları bozan, dalında çürüyen bir yemiş durumuna getiren ilişkilerin ağırlığı bir yandan onu yaratmaya iterken öte yandan engellemeye, yolundan saptırmaya çalışmaktadır. Sanatçı, böylelikle, yaşama, var olma savaşı ile birlikte, bir de yaratma savaşı vermektedir. Onun güçlülüğü, büyüklüğü, iki cephede birden savaş vermek zorunda kalan birinin güçlüğüdür. Yaşadığı toplumun insanı olarak kazandığı sağlam bilinç onu, yitip gitmekten, bu karmaşık makinenin bir dişlisi olmaktan kurtarmaktadır. Yaşama savaşını yitirmiş nice büyük sanatçı gösterilebilir tarihte. Ama yaratma savaşını yitirmiş de bugüne kalmış bir tane bile, asla.

Ne var ki, toplumsal bilinç, herkeste aynı güçte ve biçimde yansımamaktadır. Yirminci yüzyıl yaşamının karmaşıklığı, insanî ilişkilerin, toplumsal ilişkilerin ilk bakışta ayrılmayacak iç içeliği, yaşanılan çevrelerin çeşitliği, büyük plânda ortak fakat ayrıntılarda değişen bir bilinç yaratmaktadır. [Babasının dünyasının boğuculuğunu, gayrıinsanîliğini kavramış, yabancılaşmayı, çağdaş birçok yazardan daha canlı ve keskin çizgileriyle verebilmiş olan Kafka'nın, çağında ve ülkesindeki işçi hareketlerinin özel yanlarını anlayamaması, bunların geleceğini görememesi, bundandır. Fakat bu, ne onun büyük sanatçı olmasını önlemiş ne de büyük sapmalara sürüklemiştir onu. Yapılacak en doğru şey, onu kendi olanakları içinde yapabileceğinin en uç noktasına kadar gitmiş bir sanatçı olarak değerlendirmekti. ve sonunda öyle oldu.]

Öte yandan, bilincimizi yapan dış gerçek, tek düzeli bir ilişkiler bütünü olarak görüldüğü zaman, özellikle sanat alanında katı ve sert yargılara varıldığı da çok görülmüştür. Her şey gibi sanatın da yüzyıllar ötesinden gelen devamlı bir bütünleniş olduğu düşünülmeden koskoca bir devrin yadsındığı; buna karşılık, sınıflar arası çatışmanın yalnızca politik bir çatışma olduğu yanlış görüşünden hareketle, sanat değeri olmadığı halde bazı şeyleri herkesin anlayacağı biçimde, bağıra bağıra söyleyen "sanat eserlerinin" baş tacı edildiği olmuştur. Bu da bir yabancılaşmadır aslında. Kökü, yine içinde yaşadığımız bunalımlarda, çelişkilerde olan bir yabancılaşma. Bunu aşmak, kendimizi aşmaktır. Bunalımlar içindeki insanın yenilmeyeceğine, yitmeyeceğine, bir çıkış yolu bulacağına inanmaktır.

Bunalım içindeki insan ondan çıkış yolunu, hiç kuşkusuz, bulur bir gün. Yanılanlar, bu bunalımı, onun yaratıcı gücünü yok sayanlar olacaktır."


Kaynak : Yaratıcı  Bir Güç Olarak Bunalım / Mehmet H. Doğan / Yeni Dergi / 1969 / 47. Sayı

_______________________

Mehmet H. Doğan : (1931 - 2008,) Asıl adı Mehmet Zeki Tokyay olan denemeci, eleştirmen ve çevirmen Mehmet H.Doğan, ilk ve orta öğrenimini Adana’da gördü. 1951’de Harp Okulu’nu, 1953’te Uçuş Okulu’nu bitirdi. 1951-1957 arasında Hava Kuvvetlerinde pilot olarak, 1960-1970 arası İngilizce öğretmeni olarak görev yaptı. 1970’te kendi isteği ile askeriyeden ayrıldıktan sonra Ege Üniversitesi’ne İngilizce Okutmanı olarak atandı. Edebiyata genç yaşta (1945-46) şiir ve öyküyle başladı. 1960’tan sonra deneme-eleştiri türü yazılar, 1980’den sonra ise büyük bir bölümü yalnızca şiir üzerine olan yazılar yazdı. 1992-2000 arası 'Adam Sanat Şiir Yıllıkları’nı, 2002-2005 yılları arasında da 'Kitap-lık' dergisi için 'YKY Şiir Yıllıkları’nı hazırladı. Anılarını Şimdi Uzaklardasın (1998) ve Alçak Uçuş (2003) adlı kitaplarda topladı. Batı yazınından onlarca eseri de dilimize kazandıran Mehmet H. Doğan 17 Şubat 2008 günü İzmir’de yaşamını yitirdi.

Y A P I T L A R I

İkinci Yeni Antolojisi (Turgay Gönenç’le Papirüs Degisi ile birlikte 1969)
Tekrarın Tekrarı (1972)
Birikime Dayanmak (1979)
Şiirin Yalnızlığı (1986)
Çağının Tanığı Olmak (1993)
Yazıdan Bakmak (1993)
Şiir Yıllığı: Şiirimizde Geçen Yıl (1993-2001 Adam Sanat dergisiyle birlikte 9 cilt)
Hece Taşları (İyi Şeyler Yayıncılık 1997)
Şiir ve Eleştiri (YKY 1998)
Şiir, Bugün (YKY 2001)
Yüzyılın Türk Şiiri (1900-2000) (YKY 2001)
Yazının Bir Çağı: Seçme Yazılar (1966-1998) (YKY 2006)
Şimdi Uzaklardasın (1998)
Alçak Uçuş (2003)
YKY Şiir Yıllığı (2002-2004 Kitap-lık dergisiyle birlikte 3 cilt)
Türk Şiirinden Son Okumalar (İkaros Yayınları 2008)
İkinci Yeni Şiir Antoloji-Dosya (İkaros Yayınları 2008)


dizin    üst    geri    ileri  

 



  1  

 SÜJE  /  Sunu  /  yirmi sekiz mart iki bin on yedi   / 21