şiir,
80 sayfa,
favori yayınları, 2020
kapak tasarım : Serdar Ecevit Ayaz
YAZARIN SEÇİMİYLE
KİTAPTAN "TADIMLIK"
NARAYAMA’DAN
XII YANKI
I Ufalanmaya yüz tutmuş kemikler ve yapağı saçlar
arasında, ne kadar zamandır kış uykusuna yatmış
yılan kadar hareketsizim?
Buz tutmuş kirpiklerim arasından yosunlanmış
göğsümü görünce, başımın üzerinden soğuk güneş
ve ayın çok kere geçtiğini anladım.
İçimde ağırlaşan titreyiş
tenimdeki çatlaklar,
ormanın kederi.
Kavak, tepeden dökerek yapraklarını haber vermişti kışın çok sert
geçeceğini,
kuşlara çok mezar gerekeceğini.
Beyaz saçlar, dökülmüş diş, kuş çığlıkları
Yeni hatırladığım bir rüyâ değil-
Ey tanrı!
öykü,
105 sayfa, ithaki yayınları, eylül 2020
YAZARIN SEÇİMİYLE
KİTAPTAN "TADIMLIK"
Kaburga
kemikleri sayılıyordu. Yerküreyi sırtında taşımak zorunda kalmış sıska,
iki büklüm bir Atlas gibi bitkin, soluk soluğaydı. Önce yirmi dört saat
boyunca ikişer kişilik timler hâlinde görev yapan site güvenliğini
aşmayı nasılsa başarmış, kapı kapı dolaşıp sadaka isteyen zihinsel
özürlü bir dilenci olduğunu düşündüm.
Son derece rahatsız edici beş - altı saniye boyunca hiçbir şey
söylemeden, açık tutmakta zorlandığı kanlı, küskün gözlerini benimkilere
dikti. Ardından kim olduğunu, benden ne istediğini bile sormama fırsat
vermeden, başı önde, sol omzuma sertçe çarpıp içeriye daldı. Neredeyse
yere kapaklanıyordum. Uzun, sabırsız adımlarla salona girip henüz birkaç
hafta önce büyük bir hevesle, küçük de bir servet ödeyerek satın aldığım
İtalyan malı deri oturma grubuna ait üçlü koltuğa sırt üstü uzandı. Daha
doğrusu neredeyse bir yaprak kadar ince içbükey bedeni, sessiz sedasız
koltuğa devrildi. Kalan çok az eti pörsümüş, mor şişkin damarların
geçtiği sol kolunu yüzüne siper edip derin derin solumaya, ardından da
ağzı açık belli belirsiz horlamaya başladı. İğrenç, sağlıksız bedeni
yumuşak koltuğuma gömülünce, hayret verici boyutlardaki sıskalığı daha
da belirginleşmişti. Hırıltılı soluğunu verdikçe, yer yer açık mor
renkli lekelerle kaplı irin sarısı karnıyla çökkün göğsü daha da
çukurlaşıyordu.
Yorgun
Yorganımı çekiştirirken başıma
Uyuşmuş ellerimle sarılmak istedim
Sevgilime
Ellerim boş bir çarşafın
Nemli kırışıklıklarında dolandı
Doğrulup göz ucuyla baktım
Kimse yok
şiir,
630 sayfa, klaros yayınları, mart 2019
YAZARIN SEÇİMİYLE
KİTAPTAN "TADIMLIK"
Çello
I evet insanın unutmadığı, unutmayacağı/
“hiçbir şey sona ermez”*
iki kişi arasındaki şiddet, telefonda bir gülüş, kitaplık kenarında
tozlu
bir panda, veya
güneşte uçuşan zerreciklerin çağrıştırdığı iki şehir arası mesafe/
II bir son/ sessizliğin sıfır noktasında, bıraktığın yerde/
zamanın dölyatağı içinde
bildiğim tüm sessizlikten daha anlamlı bir sessizlik içinde
baktığım günbatımı sensiz olan ellerim kadar sessiz değil,
işte o anlardan birindeyim, bilirsin/
bazen konuşulmayan anlar vardır,
gün gelir sessiz karşılanır hayatın bütün gerçek şeyleri,
yıldızların sarı tozuyla süslüdür varılacak gece,
o an büyük bir sessizlik başlar, yalnızlık değil, kimsesizlik değil
sessizlik- bilirsin/
mat olmanın ve mat etmenin bolluğunda
bekliyorum, beklenen bir şeyi bekler gibi bekliyorum
ellerim sanal bir ipten
gözlerim kör kuyudan/
bitti/ bir yankının sıfır noktasında, yani
yüklemin değerini en çok farkına
vardığım yerde, beyaz bir kağıda sarılı bir taşın ağırlığında
sessizlik bildiği bir mesafeyi kateder,
nedense kendi çıkışı şiir olduğunu da bilir
sorulmadan, yazılmadan
okatedilen büyük mesafenin yaprakları arasında
ellerim ve kalbin bir ağacın dibinde
ah, nasıl da acemi durur bu büyük çürümüşlük
oysa aşk: tükenişin dilini öğretir önce
bir aynanın, bir maskenin ketum sözcüklerini söylemeden,
usta olunmayacağını bile bile gülerek günbatımının yırtılan bulutu
ardında/
boşluk dedim, sessizlik dedim, ellerim ve kalbin dedim, -bitti-
işte güneşte uçuşan toz zerrecikleri
gün gelir bunu da bilirsin/
şiir / metin / fotoğraf,
60 sayfa, ütopya yayınları, Ekim 2020
görülmüştür kolektifi - red fotoğraf grubu 50 mahpus -
50 fotoğrafçı
KİTAPTAN
"TADIMLIK"
Kapılar hep
içe açılıyor, dışarıya değil.
Bazısı süslü, bazısı değil.
Oymalı da, işlemeli de olsa kapı işte
Kapanınca, kilit yerine oturuyor.
Bir de bizim beyaz kapı.
Ortasında delik, top gibi ağır.
Üzerinde izler eski değil.
Azıcık açılsa;
gülüşler duvarları aşacak,
bu düş değil.
Zeliha Bulut Kadın
Kapalı Ceza İnfaz Kurumu
Gebze / Kocaeli