ŞİİR

Berivan Kaya   







hatırlayışlar  /  viyana hırıltıları


I

nefesim yetmiyor...
bu bir kara göç. aşka kanatlandığım düş değil
hırıltılı göğsüm okşanmak isteyen bir kedi gibi
                                              kendine inip kalkıyor
nefesim yetmiyor...

direnmek ve sevişmek çağrısı eskisi gibi
                                             cana yakın değil
/hatıra/
                 gövdemizde hiç uslanmayan bir açlık
                                   ve sohbetin kuruculuğunda
                                   bambaşka bir ahval susağı
tuvalde çıplak renklerin tadıyla öle dirile
tutkuyu yücelten kadim esmerliğimiz
adil bir barınak içinde usulca
ışığa çözülüverince...


Il

sevgilim, canım yetmiyor...

bugün bana bilginleriyle sunulan bir yemek
yenilgi savlıyor
"kurtarıcı değilsin” diye
derin derin soluk alma korkusu bu
                                çocuk hüznü gibi
                                            bir başına
      aşılanmamış henüz akıl çağına
/ Vien Oper ılık ve loştur keyfin kanımı kamaştırmasıyla sağduyu kışkırtmasıyla etraflanan masa
yüzüme karşı kilitlenmesiyle en balistik bombaya ad vermesiyle “şeytan” diye
                                                                                                                          şeytanın /
kapanmış kalplerde şenlikli cepler, serimlenmiş yıkık kent mezatları
kan kan üstünde okunur maval
gevşeyip de içime yalanı dolayamam, sizi gidi
                                           "huzur" yolu sapkınları
onların bedenleri şuursuz.
     olmalı çünkü her gün yollarına dikilen heykeller kadar organsız
                                                                                                       ve yayılır
                                       avalleştirilmiş toplulukları konforlu izbelerde
                                                                       ölü bir çekirge sürüsü gibi
                                                                                                       kımıltısız
                                                                    örümcek ağlarına yarayabilir...

siniklik deccaldır /içim/şu tuzu kuru uğultu masum kalır
ve Epikür’ün "şairleri"
taç giydirir
sevinçli törenlerde içli lahitlerine
kendine yeter bir esriklik var dilimde
gövdemin laneti bu ürkek kayma
bir tek kendime meydan okuyabilir


III

bir us daha vurmuş yokuşa kim ki...

yangın yenilgiler aralığıyla
soğuk şehirlere tırmanıştayız
volkanları sürgün ağızlara hasrettik
elbet cana yakın bir kalkışmada sevişeceğiz

orada bir dünya
orada bin bir dünya
İstanbul hiç vazgeçmedi sevgilim! gölgeni uzağa kaçırma
kıyıları dalga umar
nümayişleri sel
kaçıncı kıran bu -sayamadım
                             öğütür insanı
                          ömür yasakları
                               aşk talanları
göğüs kafesimde çürüyen bir hırıltı var!
"Karl" meydanında bir çınar gibi ölümüne
                                                   devleşsem...
ah, yeniden
ve yeniden vuruluyor işte şehirler;
doğusunda taşramın şehirler
ve yatağımda bir kumul gibi uyuyan sen
nefesim yetmiyor…

son hırıltıları bunlar Viyana'nın
durma yatağın çakılında!

Tuna'nın genişliğine kendini koyver.


                                                                  Ekim 2016,  Viyana

dizin    üst    geri    ileri  

 



  6  

 SÜJE  /  Berivan Kaya  /  yirmi üç kasım iki bin on altı  / 19