DİZİ RÖPORTAJ

Semih Özcan   







-Üçüncü Bölüm-

Ertuğrul Barka
LATİN AMERİKA’NIN DİRENEN DAMARLARI / 3

 

Büyükçe bir kaya parçasının altında beş adam. Dördü oturmuş biri de ayakta onları izliyor. Göründüğü kadarıyla oldukça ıssız bir köşede ne yapıyor bu adamlar sorusu aklınıza takılabilir. Doğrusu benim aklıma ilk, biraz da bizdeki sur dipleri, köprü altlarında kumar oynayanlar geldi. Değil. Burası Guantanamo Eyaleti'ndeki Baracoa kentindeki Park National de Alejandro de Humboldt. Tüplü dalış yapılabilen Baracoa’da bir kaya parçasının dibindeki bu insanlar, satranç oynuyor. Ulusal park dünyanın sayılı parklarından biri. Çok büyük bir canlı türüne sahip. Kendine özgü sazlardan, kamışlardan yapılmış evleri, daha doğrusu kulübeleri var. Parkın sadece ziyaret amaçlı mı, yerleşime bir açık alan mı olduğunu soruyorum Barka’ya.

‘’Park National de Alejandro de Humboldt, Guantanamo Eyaleti'ndeki Baracoa kentindedir. Burayı keşfetmiş olması nedeniyle Alman bilimci Aleksandervon Humboldt'un adıyla anılmaktadır. Muhteşem bir ulusal park. Düşünebilyor musunuz; dünyadaki canlı yaşamın yüzde ikisi bu ulusal parkta! Yeteri kadar zamanı olup ta Küba'yı gezmek isteyenlerin mutlaka görmesi gereken bir orman; palmiyeler ormanı; kuş cenneti... Bu alanda yaşayanlar var. Evleri, doğal bitki örtüsü varlığından yararlanarak yapılmış; ağaç, palmiye yaprakları... Şaşırmayın

ama, mayonuzu da yanınızda götürün bu parka. Çünkü yapacağınız doğa yürüyüşünde, Toa Nehri'ne denk geleceksiniz; burada yüzme keyfini ıskalamayın... İsterseniz, bu park dönüşünde de Baracoa'da tüplü dalış yapabilirsiniz. Subtropikal okyanusu dalarak keşfetme zevkinden yoksun bırakmayın kendinizi.‘’

[ Semih Özcan ]  John Lennon’un Havana’da bir heykeli var, fotoğraf da çektirdiğin. Özellikle 68’le birlikte başlayan protest müzik, Latin Amerika’da ve Küba’da ne ölçüde yaygın? Lennon örneğin, heykeli dikildiğine göre, nasıl bir etkiye sahip? Bir ara hemen her mahallede bir müzik evi olduğunu söylemiş hatta bunlarla bir gece birlikte olduğunu söylemiştin? Bu konuyu yeniden açar mısın?

[ Ertuğrul Barka ]  Havana'da Vadedo'da ki John LenonParkı'nı görmenizi öneririm. Havana kenti üç bölümdür: Havana Vieja (Eski Havana), Vadedo ve Miramar. Vadedo'daki John Lenon Parkı'nda, parka adını veren İngiliz müzisyen, Beatles gurubunun üyesi Jon Lenon'un parkta banka oturmuş şekilde bir heykeli vardır. Bu parkta sabah sporlarını yapan Kübalı yaşlıları da görebilirsiniz. Küba halkı ve yöneticileri, barış yanlısı ve savunucuları olmaları nedeniyle bu parka John Lenon'un heykelini koyarak, parka adını vermişlerdir. Çok keyifli bir bölgededir. Ama şöyle bir düşünceniz de olmasın, Küba halkı Beatles veya durmadan John Lenon dinliyor. Hayır; özellikle salsa türü müzikleri seviyor ve danslarını yapıyorlar. Buena Vista adıyla her kent ve bölgede müzik gurupları var. Benim kaldığım Havana Vadedo bölgesindeki evde bu gurupta da çalmış ve şimdilerde Roberto Fonseca ile çalışan kontrbasçı Omara Gonzales ile kaldım. ABD'den cazcı arkadaşlarıyla birkaç gün yaptıkları çalışmaları dinledim. Pek bir âlem ortamdı doğrusu. Bu arada Tropicana Night Club'a mutlaka gidilmeli ve izlenmelidir. Tek kelimeyle muhteşem gösteri şöleni!

Barka’nın fotoğraf koleksiyonuna baktığımda Peru ve Bolivya’nın farklı konumları hemen ilgimi çekiyor. Diğer ülkelerdeki hareketlilik, canlılık, örneğin müzik tutkunları, sokaklarda dans edenler görülmüyor. Yalnızca kendi kabuğuna çekilmiş tarımla geçinen içe kapanık insanlardı gördüğüm. Bunun nedenini soruyorum. 
‘’Küba'yı anlamak için Lâtin Amerika'yı ve Lâtin Amerika'yı da anlayabilmek için Küba'yı gezmek gerekir’’ sözünü yineliyor Barka. ‘’ Neden derseniz,  Küba ve Lâtin Amerika bir bütün olarak sömürgecilerin aynı vahşi

sömürgen saldırılarına ve acımasız vahşetlerine maruz kalmışlardır. Küba, Fidel ve arkadaşlarının mücadelesiyle 500 yıla yakın süren bu vahşeti, sömürüyü iktidardan düşürmüştür. Karayiplerin bu adasında sosyalizm yolunda ilerlenirken, Lâtin Amerika'da hâlâ emperyalizme karşı mücadele verilmektedir. Acımasız sömürü bu kıtada olanca acımasızlığıyla sürmektedir. Emek ve doğanın nasıl sömürüldüğünü çok açık seçik görebiliyorsunuz Lâtin Amerika'da.

Peru ve Bolivya dünyanın en yoksul ülkeleri. Oysa madenlerini çıkaran ve alıp götürenler inanılmaz zenginlikler içindeler. Bolivya'nın Potosi kentindeki gümüş madeninden çıkartılan gümüşlerle, Potosi'den Madrid'e gümüşten bir köprünün rahatça yapılabileceği yazılmıştır!

Kıtanın tüm suları ticarileştirilmiş. Amerikalı şirkete para kazandırmadan bir damla su içebilme şansınız yok! Bolivya Devrimi'ne "Su Devrimi" denmesi boşuna değil.

Hayvancılık ve olumsuz arazi yapısına rağmen tarımla geçimlerini sağlıyorlar dersem yanlış söylemiş olmam. Turizm de var tabii... Küba'daki gibi ev pansiyonlarda değil de hostellarda kalınca, yerel halkla sıkı fıkı bir ilişki içinde olamadık. Ev pansiyonculuğu yok denecek kadar az.

Gelenek ve görenekler de çok farklı. Örneğin, portre fotoğrafı çekmek sorun olabiliyor. Dinsel inançları gereği, şeytanın kendilerine azap çektireceğini, günaha gireceklerini düşünüyorlar...’’

Barka’nın dediğine göre Bolivya’da yirmi beş mısır cinsi var. Ancak bu verimli üretime karşın halkı çok yoksul. Çünkü bu üretim olduğu gibi sömürenlerin cebine akıyor.

Neruda’nın evine yaptığı ziyareti anımsatıyorum..Nazım’la Neruda arasındaki yakın dostluğu da. Peki Tanıyor mu Latin Amerika Nazım’ı?

‘’Şairimizi Lâtin Amerikalı sosyalistler, komünistler, devrimciler tanıyorlar elbette. Şili'de de birçok yoldaş ile Nazım muhabbetimiz oldu tabii...’’


[ Semih Özcan ]  Kafama takıldı. Bir ara konuşmamızın başında Küba’da gönüllü çalışma kamplarında da çalıştığını söylemiştin. O konuyu biraz açar mısın? Bir de ben şu an Küba’ya gidecek olsam, bana bir rota çizer misin?

[ Ertuğrul Barka ]  ICAP'ın (İnstituto Cubano de Amistadcon Los Pueblos = Küba Halklarla Dayanışma Örgütü) örgütlülüğünde katıldığım CIJAM (Campamento İnternacional Jullio Antonio Mella = Julio Antonio MellaUluslar arası Kampı)'nda çeşitli zamanlarda farklı farklı çalışmalarda bulundum. Semt polikliniği, toplu konut inşaatları; muz ve narenciye bahçelerinde; salarda çalıştım. Bu çalışmalar elbette simgesel ve birkaç saatlik çalışmalar oluyor. Kübalılarla ilişkiler kurmanızı ve onları tanımanızı sağlıyor. 9 Kasım 1989'da Berlin Duvarı yıkıldıktan ve SSCB dağıldıktan sonra, Küba, sosyalist ülkelere şeker satamaz olunca, "özel dönem" dedikleri bir sürece giriyor. İnsanlar büyük açılık yaşıyorlar. Bu sorunun çözümü için, dünyanın Küba severleri, sosyalistleri, komüncüleri, demokratları yardıma çağırılıyorlar. Monokültür tarım yapılan, sadece şeker kamışı üretimine dayalı üretimin çeşitlendirilmesi ve Küba'nın kendini besler ve iş yapabilir hâle getirilmesi bu sayede çok yoğun çalışma ve özverilerle sağlanıyor. Ardından da turizme açılıyor Küba. Kendilerini kemoterapi gören bir hastaya benzetiyorlar. Başarılı olmuşlar mı? Evet; kesinlikle!

Bu kamplarda şimdi devrimi tanıtan, devrimin rotasını izleyen turistik faaliyetler yürütülüyor. 15 Gün için 190 euroya kalıyorsunuz ve üç öğün yemek, yatak, müzeler, geziler bu fiyat içinde...

Küba'ya ne zaman gidilmeli? Bu soruya, ilk kez gidiyorsanız, 1 Mayıs'a denk getirin ve Havana veya Santiago de Cuba'daki törenlere katılın derim. Zamanınız elveriyorsa, Doğu'ya doğru, Trinidad, Santiago de Cuba, Cienfuegos, Guantanamo'yu da gezin, görün.

Latin Amerika’nın genelinde özellikle de Bolivya ve Küba’da çevrenizi gönüllü rehber gençler sarıyor. Bunlar tam gün çalışmalarına karşın para da almıyorlar. Ancak siz ısrar ederseniz, zorla sembolik bir ücret verebiliyorsunuz. Küba’da bir genç Barka çiftinin günlerce rehberliğini yapıyor. Barka yirmi dolar uzatıyor. Genç önce parayı alıyor ancak daha sonra omzundaki Che dövmesini görünce anında iade ediyor parayı. Ve tüm ısrarlara karşın kesinlikle almıyor. ‘Ben’ diyor ‘sizden asla para almam. Alamam.’

Che’ye böylesine bağlı Küba gençliği. Onu ve onu sevenleri karşılıksız seviyorlar.

- sürecek -    

dizin    üst    geri    ileri  

 



  5  

 SÜJE  /  Ertuğrul Barka - Semih Özcan  /  yirmi üç kasım iki bin on altı  / 19