SENARYO -KISA FİLM-

Semih Özcan   







'BİZ BİTTİ DEMEDEN BİTMEZ‘


SAHNE:1. İÇ. GÜN.

Kapağını kaldırınca müzik eşliğinde dönmeye başlayan bir biblo balerin oyuncak. Balerin döndükçe kamera görüntüye yaklaşır. Kadrajda yalnızca dönen balerin vardır. Müziğin sesi azalırken Yönetmenin sesi duyulur.

- Çok güzel. Çok çok güzel. Stop. Harika.

(Kamera Yönetmeni verir. Orta yaşlarda, boynunda flar, ağzında pipo vardır. Gözünü kameraya yaklaştırır, çekilen görüntüleri izler. Yanında kameraman durmaktadır. Kameradan başını kaldırınca elindeki fotoğraf makinesiyle karşısında duran Modele odaklanır. Kamera Modeli gösterir. Geniş bir platformun ortasında bir koltukta çeşitli pozlar vermektedir. Gülerek, düşünerek, başını farklı açılardan oynatarak.. Üzerinde alımlı ama sade bir elbise vardır. Yönetmenin sesi duyulur.)

- Şimdi de elinde bir kitap olmalı. Unutma, sen bilinçli bir kadınsın. İnsanları etkiliyorsun. Sen ne yaparsan onu yapacaklar, sen neyi söylersen onu alacaklar.

(Yönetmen görüntüye gelir. Kamera yönetmenden başlayarak salonu taramaya başlar. Spot ışıklarıyla aydınlatılmış bir salon. Duvarlar büyük boy fotoğraf ve resimlerle kaplı. Bir köşe boydan boya kitaplığa ayrılmış. Bir başka köşedeyse çeşitli giysi ve kostümlerle yüzsüz insan görüntüleri.. Yönetmen bu görüntülerin arkasına geçerek yüzsüz görüntüleri kendi yüzüyle tamamlamaya başlar. Kamera Yönetmenin kılıktan kılığa girişini verir bir süre. Bu arada asistan modele bir kitap uzatır. Model kitabı alır. Meraklı ama biraz da tepeden bakan bir yüzle kitabın sayfalarını karıştırmaya başlar.)

- Yok, yok,olmadı. Daha kalın bir kitap olmalı. Kalın, en kalınından bir kitap seç kendine, kişiliğini tamamlasın.

(Model kalkar, bu kez kendisi kitaplığa yönelir. Seçkinci bir tavırla parmak uçları kitapların üzerinde dolaşır. Kamera yeniden salonu taramayı sürdürür. Bir başka bölümse her türden araç gerecin, giysinin olduğu bir köşedir. Peruklar, gözlükler, bastonlar, sigara, puro, pipolar, oyuncak tabancalar, zıpkınlar, dalgıç ve kovboy giysileri..akla gelebilecek her türden avadanlığın olduğu bir alan. Kamera, yeniden Modele döner. Model, kalın bir kitap seçmiş yerine oturmaktadır.)

- Tamam, şimdi oldu.

(Yönetmen de Modelin karşısındaki koltuğa oturur. Konuşurken bir yandan da elindeki fotoğraf makinesiyle Modelin çeşitli pozlarını yakalamaktadır.)

- Rastgele aç bir sayfasını.

(Model, kitabı açar. Okur gibi yapar.)

- Okumak? Yok, gerekmez. Gözlerini gezdirsen de olur.

(Model anlamamışçasına bakar Yönetmenin yüzüne.)

- Zor bir şey değil canım. Siz hiç köpeğinizi gezdirmediniz mi?

(Model başıyla onaylar. Gözleri kitap sayfalarında gezinir.)

- Evet, şimdi oldu. İyice yaslan ardındaki koltuğa. Anlayacağın, gömüleceksin.

(Gömülür.)

- Egemen olmalısın, görüntüye iyice egemen.

(Gözü duvarlardaki fotoğraflara ilişir. Her biri tanınmış bir başka kişiye ait olan yüzler; şimdi davranışlarını izleyen birer yargıç gibidirler.)

- Şimdi bir an için başını kitaptan kaldırıp aynen şunları söylüyorsun: ‘Çocuklar ağlamasın. Oyuncaklarla büyüsün.’. Eveeet..kamera hazır. Başla konuşmaya. Motor.

(Model denilenleri yapar.)

- Evet, kamera şimdi de şu görüntüyü alıyorsun. Bu sözleri söylediğinde görüntüye duvardaki bu resim girecek kurguda.

(Duvardaki resim; 70 ve 80’li yıllardan çok iyi bildiğimiz, ilan panolarıyla dolmuş arkalarından eksik olmayan ‘ağlayan çocuk’ fotoğrafıdır.)

- Şimdi de bu gördüğünüz oyuncaklar girecek devreye.

(Yönetmen yerinden kalkar, oyuncakların olduğu bölmeye geçerken, kamerayı da oraya yönlendirir. Bir tarafta boydan boya her türüyle Barbie bebek seti bir başka taraftaysa, çoğu bilgisayar ve ışınlama teknolojisine dayanan silahlar, tüfekler, tanklar, silahlı uzay taşıtları, savaş konusunu işleyen bilgisayar oyunları vardır.)

(Bunları gören Model itiraz edecek olur.)

MODEL- Ama bunlar silah. Çocuklar ölerek, öldürerek mi ağlamayacak?

YÖNETMEN- Evet, bunlarla ağlamayacak. Anlamıyor musun? Ölmeyi, öldürmeyi öğrenecek ama en önemlisi yenmeyi, yükselmeyi öğrenecek. Bunlar olmadan yükselemez. Biz, gökyüzü çocuklarını yaratmaya çalışıyoruz.

(Işıklar kararır.)



BÖLÜM:2

SAHNE:2. İÇ. GECE.

Sahne 1’in devamı. Tek fark Modelin üzerinde bu kez kırmızı bir elbise vardır. Elbisenin etekliği avaze biçiminde genişleyerek ayaklarına uzanmaktadır. Yönetmen yine koltuğuna oturmaktadır. Ancak model bu kez davranışlarında daha etken konumundadır. Biraz da sinirlice davranışlarla salonun içinde dolanmaktadır.

(Yönetmen cebinden bir sigara paketi çıkarır. Mankene tutar.)

- Al iç bir tane. Sakinleş. Bu gece balerin sen olacaksın. Biblodaki balerinden senin dansına geçeceğiz.

(Model uzatılan paketten bir sigara alıp yakar. Koltuğuna oturur. Hala siniri geçmemiştir.)

MODEL- Bu reklam filmini çekmek zorunda mıyız?

YÖNETMEN – Tabi ki zorundayız. İşimiz bu.

(Her bir konuşmada kamera, konuşanı görüntüler.)

MODEL- Ama yalan söylüyoruz. Çocuklar ağlamasın diyoruz, onları ölüme yönlendiriyoruz.

YÖNETMEN- Yalan söylemiyoruz. Ölse de öldürülse de, ağlayamaz. Bambaşka bir boyuta taşınmıştır. Anlasana, amacımız bu zaten. Birilerini ezerek, onların üstüne basarak da olsa yükselmesini öğrenecekler. Yükselecekler, sürekli yükselecekler. Bir kez daha söylüyorum. Biz, gökyüzü çocuklarını yaratmaya çalışıyoruz. (Alaycı) İstikbal göklerdedir.

(Bu arada dışarıdan patlama sesleri gelir. Patlama seslerine homurtu halinde insan sesleri de karışmaktadır. Yönetmen yerinden fırlar.)

YÖNETMEN- N’oluyor? Bu sesler de ne?

(Kamera kapıya yönelir. İçeriye telaşla şirket görevlilerinden biri girer.)

GÖREVLİ- Dışarsı karıştı efendim. Hem de çok karıştı.

YÖNETMEN- Deminki sesler neydi öyle? N’oluyor?

GÖREVLİ- İnsanlar akın akın alanı ve parkı doldurdu. Ortalık bağrışmalardan, havai fişek ve gaz bombalarından geçilmiyor. Dışarda çok kötü bir gaz kokusu var. İnanılmaz bir şey efendim. Tüm insanlar direniyor.

YÖNETMEN- Direniyorlar mı? Neye?

GÖREVLİ- Bilmiyorum. Parktaki ağaçları koruma altına aldılar. Hatta her yeri koruma altına aldılar. Yıkıma karşılar. Hiçbir şeyi yıktırmıyorlar.

YÖNETMEN- Biz niye gökyüzü çocuklarını yaratmak istiyoruz. İşte bunun için. Yeniliğe karşılar. Yıkılsa n’olur? Belli ki yerine yenisi, göğe yükselen modern binalar yapılacak. İsterlerse çok daha görkemli parklar da yaparız biz. Hem ağaçlardan çok daha değerli cicili bicili oyuncaklar da koyarız içine.

MODEL- (Ortadaki Barbie bebeklerle oyuncak silahları gösterir) Bunlar gibi mi?

(O sırada çok şiddetli bir patlama daha olur. Sert bir cisim bulundukları binaya isabet etmiştir. Hep birlikte kapıdan çıkıp yandaki pencereli salona geçerler.)



SAHNE:3. İÇ. GECE.

Daha sade bir salon. Bir köşede büyükçe bir çalışma masası, Ortada büyükçe sayılabilecek bir sehpa ve odanın çeşitli yerlerine serpiştirilmiş koltuklar.

(Sakınarak, biraz da ürkerek pencerenin önüne toplaşırlar.)

GÖREVLİ- Sanırım bir gaz kapsülü binaya geldi efendim.

(Pencereden dışarısı gece olmasına karşın ışıl ışıldır. Gökyüzünü ardı ardına patlayan gaz fişekleri ve havai fişekler aydınlatmaktadır.)

MODEL- (YÖNETMENe, alayla) Senin gökyüzü çocukları bizi beklemeden işe başlamışlar.

(Tam bu sırada, bir havai fişek pencereyi teğet geçer.)

YÖNETMEN- Uzaklaşın pencerelerden. Her yeri de sımsıkı kapayın.

(Yeniden çekim odasına girerler. MODEL isteksizce koltuğuna oturur. Yönetmen ayakta ona bakmakta..)

MODEL- Bütün keyfim kaçtı. Ben artık bugün çekim falan yapamam.

YÖNETMEN- (Ortadaki büyücek sehpanın üzerinden oyuncak balerini alır, müziğini kurar. Balerin müzik eşliğinde dönmeye başlar.) Biraz müziğe ne dersin? Hadi sakinleş. İstersen buraya büyükçe bir piyano da getirtebilirim. Piyano sesi iyi gelir sinirlerine.

(Tam bu sırada dışardan piyano sesi gelir. Arada müziğe uyumlu insan seslerinin de karıştığı piyanonun sesi gittikçe artmakta, tüm salonu doldurmaktadır.)

YÖNETMEN- Bu ses de ne? Yine n’oldu?

(Görevli yine telaşla içeri girer. Kamera yine ona çevrilmiştir.)

GÖREVLİ- Olamaz. Gördüklerinize inanamayacaksınız. Bu kez de alanın tam ortasına koskoca bir piyano getirmişler. Taksim’in göbeğinde piyano çalıyor.

(Arşiv görüntüleri devreye girer. Görüntüde Taksim.. Dünyaca ünlü piyanist Davide Martello ortada piyanosunu çalmakta, büyük bir kalabalık onu dinlemekte, izlemektedir.)

YÖNETMEN- Kapatın, her yeri kapatın. Tek bir ses bile duymak istemiyorum. ( Sinirle gezinir..) Anlamıyorum, bu oda, her türlü ses yalıtımının yapıldığı bu özel çekim odasına bu sesler nasıl ulaşır? Her yeri iyice kapatın. Ses duymak istemiyorum. (Bikaç saniye düşünceli dolaşır. GÖREVLİ’ye..) Dışarıya adam gönderin. Sorun bakalım dertleri neymiş, bir istekleri varsa hemen alıp gönderelim.

(Bu arada bir şiddetli patlama daha olur. Patlama sesine yine uğultu halinde insan sesleri karışır.)

YÖNETMEN- Anlamıyorum. Kim bu insanlar? Ne istiyorlar? Biz pırıl pırıl bir gökyüzü kuşağı yaratmak isterken, nereden geldi bu insanlar?



SAHNE:4. DIŞ. GECE.

Kamera alçak bir duvarın üzerine oturmuş, saksafon çalan bir genci göstermektedir. Kamera, yavaş yavaş saksafon çalan gençten duvardaki yazıya kayar.. duvarda büyük ve biraz da çarpık harflerle şu yazı okunur:

                          UZAYDAN GELDİK.



SAHNE:5. İÇ. GECE

Yine çekim salonu. Yönetmen ve Model yerlerinde oturmakta, gergindirler. Kameraman, kameranın başında ne yapacağını bilemeden beklemekte. Kapı açılır, GÖREVLİ içeri girer. Kamera onu izler.

GÖREVLİ- Efendim, geldiler.

YÖNETMEN- Kim geldi?

GÖREVLİ – Söylemiştiniz ya, dışarıya adam gönder, ne istiyorlarmış öğrenin diye, gönderdiklerim geldi.

YÖNETMEN- Aaaa..çok iyi. Ne istiyorlarmış?

GÖREVLİ- Doğrusu efendim, anlamadım. Çok garip istekleri var?

YÖNETMEN- Ne istiyorlarmış?

GÖREVLİ- İmkansızı istiyorlarmış. ( Yönetmen sinirlenir.) Bir de bir istekleri daha var ama o daha da garip. Duvarlara yazmışlar. Pilavlı parti mi ne düzenleyeceklermiş, halkı ona çağırıyorlar.

YÖNETMEN- Saçmalama.

GÖREVLİ- Saçmalamıyorum efendim, duvarda aynen böyle yazıyor: ‘ Revolution Party! Tüm halkımız davetlidir. (Pilavlı)’..

YÖNETMEN- Ben biliyorum onların ne istediklerini… (sinirle kapıyı çarparak çıkar.)




SAHNE:6. İÇ. GECE.

Bir önceki sahnenin devamı. YÖNETMEN yeniden içeri girer. Yanında şirketin çektiği filmlerde rol almış bir erkek OYUNCU vardır. Salonun ortasına gelirler.

YÖNETMEN- Bak şimdi, dışardakiler için çok güzel bir armağan hazırladım. Bunu onlara götüreceksin. Seni herkes tanıyor, kırmazlar. Ve onlardan isteklerini öğreneceksin. Ne istiyorlarsa alalım. Onlarla anlaşmaya bak. Bu gürültüyle çalışamıyoruz. Onlarla anlaşmanın bir yolunu bulmalıyız. (Kapı açılır, bir başka görevli içeri girer. Büyükçe bir paketi içeri bırakır, yeniden çıkar.)

MODEL- Bu ne? Yine yeni oyuncaklarından bir tanesi mi?

YÖNETMEN- Hayır. İşte dışardakilere göndereceğim armağan bu. Bayılacaklar buna. Çok işlerine yarayacak. (Özenle yırtmadan paketi açar. İçinden büyükçe bir ‘nazar boncuğu’ çıkar.)

MODEL- (Şaşkın ve sinirli) İnanamıyorum.

YÖNETMEN- İnanılmaz güzellikte değil mi? Evet, imkansızı istediklerinde hemen ne istediklerini anladım. İşte bu çok işlerine yarayacak. (Yeniden paket yapar, OYUNCU’ya verir. OYUNCU, götüreceği armağanı alıp dışarıya çıkar. Herkes şaşkın ardından bakmaktadır. Yönetmen MODEL’e döner) Evet, bu işi de çözdük demektir. Hadi işe devam. Evet, kamera…

MODEL- Bir dakika.. (yerinden kalkar.) Hiçbir şey çekmiyorsunuz. Ben..çekiliyorum. Kapıyı çarparak dışarı çıkar. Bu sırada kamera sadece onu izlemektedir. Tekrar içeri girer. YÖNETMENin elinden fotoğraf makinesini alır, yeniden kapıya yönelir.)

YÖNETMEN- Nereye gidiyorsun?

MODEL- Yeryüzü gençlerinin yanına. (Yeniden kapıyı çarparak çıkar.)



SAHNE:7. DIŞ. GECE.

Model alana çıkar. Fotoğraf makinesini bir görüntüye yönlendirir ve deklanşöre basar. Görüntüde, ağaçlıklı alanda toplanan insanlar, kimilerinin elinde birer müzik aleti, kimileri ortada dans ederek eğlenmektedir. Kamera kadrajdaki görüntüye odaklanır.



SAHNE.8. İÇ. GECE.

YÖNETMEN, şaşkın bir halde MODELin ardından kapıya bakıp donarken, eli bilinçsizce biblo oyuncak balerine gider. Düğmeye basar. Kamera dans eden balerine odaklanır.



SAHNE:9. DIŞ. GECE.

Kamera iç çekimden dış çekime kayar. Dans eden balerinin yerinde bu kez parkta müzik eşliğinde eğlenen, dans eden gençlerin arasında, ortada, MODEL dans etmektedir. Kırmızı elbisesi ve avazesi genişleyen etekleriyle dans ederken, balerinin yerine geçen bir figür görünümündedir. Kamera MODEL’in dansına yakın çekim odaklanır.



SAHNE:10. DIŞ. GECE.

Kamera arada, ıssız bir sokakta gezinmektedir. Sokak içindeki bir duvarın önünde KAMERAMAN ve diğer görevliler durmaktadır. Kamera onlara yaklaşınca kaçışırlar. Kamera bu kez, duvardaki yazıya odaklanır:

                  BURAYA KADAR. BİTTİ….. SON!

Duvar, bilgisayarda animasyon ortamına taşınır. Animasyonda, duvarın içinden bir ağaç çıkmaya başlar. Ağaç, kökü ve dallarıyla birlikte duvarı kapladıkça yazılar bir bir yere düşer. Bir süre sonra ağaç tümüyle ortaya çıkar, duvar yıkılmıştır.



SAHNE:11. DIŞ. GÜN. ALANLAR.

Bu aslında tek bir sahne değil, çok sayıda sahneler toplamıdır. Kameralar çeşitli alanları çekmektedir. Alanlar önce boşken, sonra ortaya çıkıp alanda duran bir insanı, sonra da gittikçe kalabalıklaşmalarını yani ‘duran insanları’ çekmektedir. İnsanların sayısı gitgide artmaktadır. Bu görüntüleri kameralar bütün boyutlarıyla çekerler. Hatta olanak olursa bir hava aracılığıyla da çekim yapılır. Hiç olanak bulunmazsa, gerektiğinde Gezi sürecindeki arşiv görüntülerinden de yararlanılır.



SAHNE:12. DIŞ. GÜN.

Kamera bir ara sokağa dalar. Sokakta bir duvar yazısına yönelir. Duvardaki yazı yakın plan çekime girer:

                     BİZ BİTTİ DEMEDEN BİTMEZ.

***

Film burada biter. Ancak bittiğine yönelik herhangi bir ‘SON’ yazısı yer almaz. Bittiği yalnızca görüntüye giren jenerikten anlaşılır. Jenerikte filmdeki oyuncu ve teknik ekibin isimlerinden sonra, büyük harflerle yazılan şu sözler özellikle yer alır:

BU FİLMİN OLUŞMASINDA BÜYÜK EMEKLERİ VE KATKILARI GEÇEN
GEZİ PARKINDAKİ ‘3-5 AĞACA’ VE BU COĞRAFYANIN GENÇLİĞİNE
TEŞEKKÜRÜ BİR BORÇ BİLİRİZ.

 

dizin    üst    geri    ileri  

 



 19 

 SÜJE  /  Semih Özcan  /  yirmi üç kasım iki bin on altı   / 19