ŞİİR

Çiğdem Baydar   







Böylece kalbimize bir mezar oyuyorlar
Adlarını belleğimize…
Oysa dünya bizim yüreğimiz
Yürüyen bulutlara bakın isterseniz

 

KAYAN YILDIZLAR İÇİNDİR


Ölüm karşılıksız bir çek
Akıldan çıkmış pusu
Teni oyup hayattan alan
Makul olmayan alış veriş,
Zembereği boşalmış nabız,
Yaşam sınırı ihlali
Sönmüş meşale
Meşum keder tümseği
Ne denli en derin yara!
“Sevgili Arsız Ölüm”

Çocuklar!
Her şey eşit ölürken
Ruhlarında kabarırken yaşamın hamuru
Karanlıkta ardımda titreşirken gece
Tek tek
Ve
Bir arada öldüler!

Kayan bir yıldız diyorum size,
Tükenir bir gün tüm dilekler.
Bir ölü utandırır durduk yere;
Ödenemeyecek bir bedeli ödeyen bir ölü;
Öder, ölür.
Çok sesli tokat
Çarpıcı bir dizeye dönüşür.
Senetsiz gidiş
Müebbet muhabbetten firar
Maddenin eylemsizliğine inat
Şiir sızar irise…

Gökyüzü bir kalıp tunç
Geçit vermez, aldırışsız, sönmüş
Zaman tenimizde pul pul
Dökülürken Ekim yaprakları gibi
Avuçlarıma doluyor çocuk adları
Diyorum
Şu ağaç
Tutsağı mıdır kendi kişiliğinin?
Sen, sevince meyyal kişi
Söğüt dalı mı elindeki?

Ne çok ölüm var dedirtiyor, bir ölü.
Kabul etmez içimin şiiri
Yaşamışım saymaz
Gövdem yarı karanlıkta
Çekip çıkarmalıyım onu
Dehlizlerden aydınlığa
Çocukluk oysa ana vatanım
Süt daha ten.

Kanınızın uğultusunda arıyorlardı tanrılarını
Gözlerinde cehennem cızırtıları
Kin müritleri…

Gidişin ve gelişin bekleyişiyle geçerken hayat,
Ölüm bir tül, yırtılır hayatın saf dokusu
Kanayan gül, o beyaz gül
Yükselir kof gün.
Canlı ceset sokağından geçenler bilir.
Bütün hayallerin harcı sevinçtir.

Kuşların uçuşunun maliyeti
Çıldırmış bir özgürlük…


                            16 Ekim 2015


dizin    üst    geri    ileri  

 



 18 

 SÜJE  /  Çiğdem Baydar  /  yirmi beş kasım iki bin on beş     13