KURAMSAL

Ömer Gençer  







ŞİİRİ ..BİLMEK

4. Şiiri İşlevlendirebilmek / 1



Kısa bir özetle; (*)

Şiirin ve sanatın tanımı, yüklenimi, üretim ve tüketimi arasındaki ilişkilere kısaca bir göz attık buraya kadar.

Şiir, sözcüğün, algının ve düşüncenin, düş ve serüven özgürlüğüdür. Sanata bir tanım konamayacağı gibi, tüm sanatlar gibi şiir de disiplin dışı ya da başka deyişle yasa dışıdır, yasalaştırılamaz. Bu bir anlamda “ol”maya ilişkin, var olmasına ilişkin bir yasa dışılıktır! Müzik nasıl sesin/sessizliğin matematiksel sonsuzluğundan besleniyorsa şiir de sözcüğün ve yüklendiği/yüklediği anlamın sınırsızlığını matematikleştirir. Müzikte sesin, batı kullanımında 12 ton, doğu kullanımında 53 tonunun, belli aralıklarla kullanılmasından türeyen ve türeyecek armoni ve melodiden söz ederken, şiirin malzemesi sözcüklerle (belki de sesler, başka anlatımla harfler) kurulacak şiirlerden söz ediyoruz.

Yasalar (töreler, tüzeler, gelenekler, görenekler..) toplumsal bir ölçüt (norm, düzgü) konulmasına ilişkin, demokratik yönetim sistemlerinde olağanda halkın üzerinde uzlaşması gereken, ancak gerçek durumda (de facto, uygulamada) toplumu yöneten (baskılayan, çıkar sağlayan) erklerin yarattığı; halk yönetimlerinin olmadığı sistemlerde de mevcut egemenlerin (kral, aile, zümre, dini kurumlar) yarattığı disiplinlerdir. Her disiplin gibi bunlar da aksaktır. Bir de toplumsal kural ölçütlerinin dışında, kişinin kendine ve yakın çevresine uyguladığı ilkeler ve ödül/ceza sistemleri vardır ve bunlar birbirinden epey farklılıklar gösterir. Yazımızda “yasal” sözcüğünü kullanırken toplum içerisinde yaşayan bireyin kendi töresel kurallarını oluştururken, gerek toplumsal algı yönetimiyle kabullendirilmiş, gerekse yaşadığı süreçte toplumsal bir birey olarak kendi koymuş olduğu ilkelerden birlikte söz etmiş olacağız.

Günümüzün toplumsal algı yönetimi sonucu genelleştirilmiş (ortak) paydalar, uzak/yakın odaklarca belirlenerek evlere sokulur. Kapitalist sistemde insana uysal bir köle olması gerektiği üç-beş yaşına kadar öğretilir; çocuk yayınları, masallar, kitaplar, animasyon gibi ilgi duyabileceği kitlesel araçlarla. Örneğin, sanatın en önemli dallarından biri olan masal, seçilmiş (ünlendirilmiş) örneklerle sunularak bu sav işlenir. “Robin Hood zenginden alır yoksula verir. Zengin ve yoksul kavramı algıda eşitsizliğin kabulü”, “Çoban kralın kızını almak için, binbir serüvene atılır ölüm pahasına ya dev yaratıkları öldürür, ya dağları deler. Oysa çoban, kral ya da kızı eşit bireylerken, ayrılırlar. Hükümranlıklar ve uysallıklar kurulur masallarda.”

Keza günümüz sanatın üretimine göz atıldığında yukarıda söz edilen olgunun, diğer dallara yansımasındaki ideolojik kaygıları göz önünde bulundurmak, erklerin yönlendirerek sanatı belirleyen tarafına karşı durmak, sanatın varlığını, değiştirici ve dönüştürücü; kısaca belirleyici rolünü koruması açısından en önemli unsuru olmalıdır.

Sanat kavramına ilişkin geçmişte yapılan değerlendirmelere göz atıldığında, Platon’un sanata işlevsel bir yarar ataması, topluma yararı olan “yasal” bir sanatın ancak “iyi” olabileceği görüşünden başlayarak, Aristoteles’in sanatı, doğayı/yaşamı/gerçekliği taklit ederek (mimesis/öykünme) bir bilgi sunduğunu ve arınma (katharsis) sağlayarak bir yarar sağladığını belirtmesiyle; daha sonraki dönemlerde sanatın “ne”liğine ilişkin değişik önermeler yapılmış, sanat nedir, niye var, ne oluyor ki sanat denilen bir “şey” oluyor/oluşturuluyor ve insanlar niye bunu alımlıyor sorularının ortaya konulduğu bir ortamda, sanatın nitelemesinde “güzel”, “iyi”, “hoş”, “yararlı”, “haz duyulan”, “bilgi verici/vermeyici” gibi kavramlar, sanat değerlendirmelerinde önemli yer tutmuş, sanat bu kavramlarla anlatılmaya/anlaşılmaya çalışılmıştır.

Elbette sanat güzeli çirkini, iyiyi kötüyü, yararlıyı zararlıyı içerir ve yaşamı kimi zaman idealize, kimi zaman estetize eder. Buradaki iki kavramı ayırt etmek önemlidir. İki temel sanatsal anlayışa daha doğrusu ideolojik ayrıma vurguyla! Yazımız içerisinde bu ayrıma da dikkat çekilecektir.

Sanat salt toplumsal yarar gözetseydi İyi Sanatlar, Yararlı Sanatlar ya da duygulara hoş gelmesini gözetmesi durumunda Hoş Sanatlar adıyla anılmalıydı, bu anlamda Güzel Sanatlar terimi de sanatın yalnızca güzele ilişkin olduğunun tanımıdır. Söz ettiğimiz gibi güzellik (estetik, hoşluk) sanatın yalnızca bir unsurudur. Bu anlamda bu unsur yalnızca “sanatın yaratımındaki başarı temelde güzeldir.” tanımına ilişkin olabilir.

Geçmiş dönemde epey tartışıldığına gülümseme ile tanık olduğum, matematikçinin şiir okuyamaması sorunu, matematikçinin sayısal zekayla kavramlara yaklaşması ya da matematik algıyla ilgili olmayıp, matematikçinin soyutlama, alımlama yeteneğinin olmayışına ilişkin olsa gerektir. Sanatta bilgisel içerik olsa olsa kimi ürünlerde, tarihsel süreçte olguların, nesnelerin ne ve nasıl olduğu, toplumsal yaşayış ve ilişki biçimlerine, bilimsel, kültürel, tarihi ve ideolojik olgu ve ortamlara tanıklık etmesi, yansıtması, öyküleştirmesi olabilir.

Sanatsal üründen salt bilimsel, tarihsel, politik çıkarımlar ummak, sanatın doğasına aykırıdır. Salt bunları içermesi durumunda ürün kuramsal, eleştirel ya da bilimsel bir metne dönüşür ve sanat olmaktan çıkar. Sanatsal ürünün temel kaygısı salt bir bildiri içermek olamaz, sanatçı bu tür kaygılarını olsa olsa manifestolarında, eylemlerinde, sanat dışı yazılarında yapar. Yani “sanatsal yapıt hiçbir şey söylemek zorunda değildir” sözünü, “sanat bilgisel bir şey söylemek durumunda değildir” olarak düzeltilebilir. Sanat düşsel ve düşünsel bir üretimdir. Sanat üreticisinin kaygısı, söylediği şeyi biçimsel anlamda aktarmaktır. Bu yapıttan bir şeyler almak ve yorumlamak alımlayıcının görevidir. Başka bir deyişle yapıtın yaratılma kaygısı her ne ise, hiçbir zaman alımlayıcı tarafından (özel bir açıklama yapılmamışsa) saf halde aktarılmak istenen alınmaz; alımlayıcı ürünü kendi yordamlarıyla yorumlayıp, değiştirerek alır ki sanat ürününü önemli/etken kılan unsurlardan belki de en önemlisi budur; tek bir yapıtın ayrı anlamlarla dolu, prizmatik, düşsel bir yönünün bulunması. Bu anlamda; düşünceyi düşünceler üretir.

________________________
(*) Önceki yazılar 1, 2 ve 4. sayılardadır.


dizin    üst    geri    ileri  

 



 12 

 SÜJE  /  Ömer Gençer /  yirmi yedi kasım iki bin on dört     7