ŞİİR

Betül Aydın   





bunlarla ölçtüm kendimi. ölçüm boyuma bile varmaz.



Hakan yüzde seksenini biçmiş desenimin,
elinde iğne Üsküdar’ın ebruli renkleriyle,
katatonik bir örtü olmaktan çıkmışım böylece,
kaybettiğim elma kemiğim aylar sonra çıkmış gömlek cebimden.

düşmüşüm peşine Ankara’nın.
Abidin Paşa’da az konuşulur az susulur,
kabristanım dizimin içine oyulur.
Hatice beni annemden önce doğurur.
başkaca mevsimim yok benim.

bir bakarsın köpükler havalanır kucağımdan,
eteğime toprak saçtığım saatte aklanır gün.
saçlarımı sokağa çıkarırsa uslu bir cüce,
ilk ve son hikayemi bozar kelime kelime.

gözlerimin ellerimi ovuşturduğu bilinir
ama bilinir mi ki?
artık bir tekerleğe dönüşüm yok.
atımı bağladım kemerimi çözdüm,
boynum kıldan kalın, sırattan ince.

sıyırdık gökyüzünü kara bir çadır yaptık el birliğiyle;
ah ne garip denildi bir öğleden sonra,
ıslak otlar arasında şair yorganıyla uyumak.

dil evinden kaçınca,
dudak kalakalıyor piç gibi.
onların ardı sıra bağırıyorum:
-kara küpeliler,
boynunuza o germeçi ben germedim mi?
türkünüzü ben dinlemedim mi?
hiç yemediğim şeyleri sizinle yemedim mi?
sorular yalnızca duvara çakılıyor ok gibi.
zaten yankı olacak bir taş yok, mazlum desenlerine denizin.

yine de Kabataş’ta beklerim bir vapuru,
başka vapurlar gelir, dalgaları sakinleştiren martılar gibi;
ağlar çekilir, oltalar bilenir.
Arizona’da tek bir şey söylenir;
-balık düşünmez çünkü balık her şeyi bilir.-


dizin    üst    geri    ileri  

 

 



 10 

 SÜJE  /  Betül Aydın   /  yirmi dokuz eylül iki bin on beş     12