VOYELLES (SESLİLER)
/ Arthur Rimbaud -
ikinci dörtlük -
Özgün Dörtlük
Golfes d’ombre ; E, candeur des vapeurs et des tentes,
Lances des glaciers fiers, rois blancs, frissons d’ombelles;
I, pourpres, sang craché, rire des lèvres belles
Dans la colère ou les ivresses pénitentes;
İlhan Berk
çevirisi;
Kır çiçeği, buhar çadır beyazlığında E’ler,
Benzer dik buzullar mızrağına, ak krallara;
Gülüşüne İ, o güzelim kızıl dudakların, kana,
O pişman sarhoşluklar içindeki, o öfkeler.
Erdoğan Alkan
çevirisi;
O loş koylar; Ö saflığı buğuların, çadırların,
Buz kargıları, ak eceler, çiçek ürperişleri,
İ erguvanlar, tükürülmüş kan ve gülüşleri
Öfke ve esriklik içinde, güzel dudakların;
Cemal Süreya
çevirisi;
Gölge koyları; Temizliği buharların, çadırların E:
Kibirli buzul mızrakları, ak krallar, taçsal çiçek ürperişleri;
I, kırmızılar, tükürülmüş kan, ve esriklikler ki tövbeli,
Güzel dudakların gülüvermesi öfke içinde.
Şiir çevrilemez; ancak ana dilindeki duygusu ve içeriği aktarılabilir
bir ölçüde.
Şiirsel söyleyiş, sözcüğün gerçek anlamından başka, benzetme, öykünme,
eğretileme, imgeleme, andırış, anıştırma, yineleme, abartma, artsama,
yerine koyma gibi sözcüğün yüklendiği ya da ilişkili olabileceği,
çağrıştırabileceği anlamlarla örülür. Sözcük, sözlük anlamından sıkça
kayar şiirde, yeni bir anlam ve anlatım kurar. Sözcüğün şiirde yüklendiği
anlam ve anlatabileceği anlam şairin yetkesindedir.
Şiir anlatımsal, biçimsel ve ritimsel öğelerle kurulur. Dildeki
anlatım yapıları, görsel ve sessel yapı ve ritmin başka dile
aktarılabilmesi kimi zaman güç, kimi zaman olanaklı değildir. Biçimsel
olarak uyakların, hecelemelerin, görsel yapının, tınlamaların başka bir
dilde aynı etkiyi uyandırması da olanaklı görünmemektedir.
Bir dildeki çoğu sözcüğün göstergeleri, anlam ve çağırışım yükleri
başka bir dille çok düşük bir oranda benzerlik gösterebilir. Kültürel,
coğrafi, tarihsel, ekonomik, inançsal, yaşamsal, iklimsel diye
sayabileceğimiz bir yığın etki, bir dili başka bir dilden ayırır ki
şiirin en temelde kullandığı gereci farklı kılmaktadır. Ayrıca her
toplumun iletişim kuralları birbirinden farklı olması da bu gereci
kullanmış bir şiirin çevirisini olanaklı kılmamaktadır. Özellikle özel
adlar, deyimler, dile özgü ironi ve anlam kaydırmaları, tümce bozmalar, o
kültürün temelinde bulunan nesneler gibi olgular başka dilde anlamını
yitirirler.
Keza özellikle ortak kökten türememiş dillerdeki tümce yapıları, dil
yapıları ve ses oluşumu da farklıdır. Bu fark, öncelikle şiirin temel
yapılarından olan anlatım ve biçiminin de çevrilebilirliğini olanaklı
kılmamaktadır.
Bu nedenle şiir çevirisinde olabilecek en yakın etki, anlam, biçim ve
ritmi sunmaya çalışır çevirmen. Yabancı şairlerin çevirileri, özellikle
kültürlerin ve dil yapılarının çok farklı olduğu durumlarda, daha da
zorlaşmakta ve olası en yakın duygu, biçim ve anlama yakınlaşarak
yapılabilmektedir.
Burada şunu belirtmek örnekleme açısından daha önemli olabilir. Görece
bir yaklaşım olmakla birlikte, yerel dilde bir şiirin, başka bir dile
çevrilmesi ve bu şiirin aslını bilmeyen başka bir çevirmenin de, çeviri
şiirden asıl dile yeniden çevirmesi durumunda şiirin orijinal metni
yakalanamaz.
Çevrilen şiirlere bakıldığında, çevirmen tarafından şiir yorumlanarak
yeniden yazılır, yeni bir ses yapısı, yeni bir anlatım, yeni bir biçimle.
Çeviride olsa olsa şiirin içeriği ve biraz duygusu verilebilir. Çeviri
şiirler bu gözle okunmalıdır. Çevirmen öncelikle şiire; daha sonra
çevrilen dile, kültüre, tarihe, yazarın yaşamsal ve düşünsel serüvenine
ve dünya görüşüne ne kadar hakimse, şairin şiirde verdiği bütünlüğe o
denli yaklaşabilir en fazla.
Çeviri yöntemleri çevirmenin yapısına, anlayışına bağlı olarak
değişmektedir. Ancak belli bir bütünsellikte kavrayan ve yansıtmaya
çalışan çeviriler, şiiri alımlamamız açısından çok daha değerlidir.
Şiirler yeni bir yapıda, yeni bir dilde, yeni bir kimlikte de olsa
çevrilmelidir. Yaşamın şiirinde, dünyanın tüm şiirinin yaşamı olmalıdır
hep.