Siz! Özgürlüğünüzü istiyorsunuz!?... Her şeyin ederi beş kuruş. Alın
sizlere düşleriniz kadar şapka. Giyin gezin sokaklarda. Gönüllü er
yazdılar sizi de yarın çıkacak savaşa.
Bir gece yarısı işte. Sıyrıldım düşlerimin sonsuzluğundan. Sokakta önünü
aydınlatıyor bir lamba. Çıktım altından geçtim lambanın. Adımladım
sokakları. Ses verdi topuklarıma asfalt. Geceyle lambanın uyumuna tanık
oldum. Yasa-dışı.
Dünya çok kalabalık. Gece çok karanlık. Uymuyor öyleyse gökyüzüne
yıldızlar. Yasa-dışı.
Gece-gündüz atıyor nabzı kentin. Dönüyor dünya. Ay ışığına benzemiş kent.
En güzel yüzünü okuyor gece. Bir yanı yüksek yamaç bir yanı deniz. Oysa
ne kadar az limanda gemiler. Yoksul mu yoksul insanlar. Neden raylar tek
şerit. Birbirini bekliyor istasyonda trenler. Gece kendi sessizliğinde.
En derin düşlerin kıyısından bir tren geçmeli ışıklarını yakıp. Düşleri
yorumlamalı. Kurmaca bir simetriğin dalına asılı insan yüzleri uymuyor
yaşamın hızına. Neden en güzel sözler mahkeme tutanaklarında yazılı.
Bağırmıyor sokaklarda insanlar. Bizler her gün yaşarken gerçekleri.
Bir çizgi çekiyorum son inancımın üstüne. Bir çizgi de gecenin
dürüstlüğüne. Bedenim yürüsün gücü yettiğince.
Birileri tarihi yorumlayıp ve kendi geçmişine uydurup, not düşmüş tarih
defterine; "Geçmiş sonsuzca büyüyebilen bir bellektir. O belirler
geleceği. İnsan dünyanın en takılgan yaratığı. Sonsuzca sesler çıkarır
dünyanın bellek tellerinden." Hep aynı tarih...
Büyütmeyin beyler. Büyütmeyin belleğinizi. Nasıl üretirse insan yaşamı,
kendi üretir korkuyu da. Dolaşmasın kimse elinle bir sırıkla sokaklarda
"1 - 0".
Makineler. Katmerleşen emek. Mutsuz insan yüzleri. Simetrik enerji
depoluyor bir kefede. Öbür kefede yoksulluk karmaşa.
Bir çocuk hızla sıyırdı geçti yanımdan. Kaşla göz arasında döndü köşeyi.
Bir ara parlak, madeni bir küre gösterdi. Hafiften göz kırptı o ara.
Bilinç altını onuyor birileri sokakta. Bir adam dolaşıyor elinde dört
metre sırıkla. Ustalıkla çeviriyor sırığı. Tüm geçmişini yüklemiş bir
sırığa, ustalıkla çeviriyor sırığını. Durdu. Duvarın dibinde sızmış
sarhoşu gördü. Şöyle bir dürttü sırığıyla. Sarhoş yan değişti. O kadar
istekli dürtmeye başladı ki, uyanmaktan başka yapacağı bir şey kalmamıştı
sarhoşun. Uyandı. Korkunç bir dirençle karşı karşıya olduğunu anladı.
Direnmese bir sinek gibi öldürülecekti. Bir köpek nasıl saldırırsa öyle
saldırdı sırığa. Öyle ki; hırlıyor, ağzından salyalar akıyordu. Birden
sırıklı adam geriye çekildi. Ustalıkla döndürmeye koyuldu sırığını.
Sarhoşun gözleri sonuna dek ayrık, kala kaldı olduğu yerde.
Birileri bilinç altını oynuyor. Üç kız kızlıklarına bürünmüş kol kola
yürüyor sokakta. Yine o adam. Ustalıkla çevirmeye başladı yine... Tav
oldu üç kızın üçü de. O, birini seçti. Bir elinde kızın biri, bir elinde
sırığı kayboldular sokakta... Şu elektrik direğine yaslanmış duran kız.
Omzunda bir çanta olan. Biraz önce o adamla giden değil mi! Sonuna dek
ayrık gözleri.
Dolaşıyor sırıklı adam. Ustalıkla çevire çevire sırığını. Her ayrılığın
sonuna bir gözyaşı koymayı unutmuyor insanlar. Her şey göz yaşları için.
Aşk hep ötelerde. Yalnız kendileri için saklanılan bir küçük parlak
madeni küre.
Bir adam çıktı karanlıktan. Bir yalnız adam. Tam yan yana geldiklerinde
durdu ikisi de. Sırığıyla dürttü, alnından kafatası arkaya düştü.
Sırığına dayanıp beyninin içini yokladı. Yeniden kapattı kafatasını.
Yürüdü gitti adam. Gözleri sonuna dek ayrık. Ustalıkla çevirdi sırığını.
Karanlığı içine sindirmiş iğreti bir gecekondu uygunsuz bir yerde. İtti
bir köşesinden yana devirdi gecekonduyu. Yoksul bir çift yatakta
yerlerini değiştirdi önce. Kadının dudağındaki gülümseme yerine bir hüzün
kondurdu. Eski durumuna getirdi yine gecekonduyu. Ustalıkla çevirdi
sırığını. Kayboldu karanlıkta. Şu işsiz adam o değil mi? Gecekondudaki.
Sonuna dek ayırmış gözlerini oturuyor kahvede.
İnsanın bilinç altı delidir. En sıradan görünen bir sıradan adamın bilinç
altıydı bu düşleri kuran. Şimdi gerçek yaşamda da boş bir anında
dokunursanız bir teline tıngırdamaya başlar. Gerçekten delidir çünkü.
Bir sıradan biriydi işte. İnsan öykünmecidir. Öykündü yaşamı. 16 metre
uzunluğunda barsaktan bir bellek oldu. Adımlarken sokakları unuttu çocuk
düşlerini. Trenleri. İşte yaramaz oldu bellek telleri. Yeniden bulunmayı
bekledi birileri tarafından. Yalnızlığı seçti. Bir av bulsaydı belleğine
mutlu olurdu belki. 'Zararsız bir adam' olurdu. Bellek tellerini sonsuzca
titretirdi. Sonsuzca güzel ezgiler yaratırdı. Hor gördü acıyı. Hakkını
vermek geçmedi hiç aklından. Bulamayınca bir av kendine göre - büyüyüp
adam oldu bu ara kaç kez çocuklar, belleği büyüdü belki 17 metre oldu -
delirdi elbet. Hep bir köşecikteki bir iyi yüzde suskunluğunu unutup,
doldurmayı sürdürdü belleğini. Delirdi. Haklıydı. Çünkü yaşam dışarda
korkunç çok sesliliğini oynuyordu. Onu da çağırıyordu içine. Hayır demek
olanaksızdı. Haklıydı. Kendine düşman oldu; belleğine. Güzelliklere.
Çünkü eylemsizken güzelliği tanıyamadı. Yoktu. İntihar. Gelecek yasa-dışı
büyütüyordu kendini. Yasa-dışılığa karşıydı. Koyu bir karanlıkta yürüyen
eylemler. Yaşam haksızlık ediyordu insanlara. Bastıramadı yaşamın
çığlığını. Delirdi. Sayıklamaya başladı sonra. Her geçişinde istasyondan
bir trenin, küfretti trenlere. Dünyanın tüm trenlerine. Çünkü tren ondan
çok hızlıydı. Çoktan beri bir fetişistti, trenlerle sevişemezdi. Hiç
anlayamadı onun dilini. 17 metreden daha uzundu çünkü boyu. Dayanılacak
gibi değildi. Bellek devreleri hep kısa devre yaptı. Sonra cosss....
delirdi.
Bir gün yine kendi kendiyle uğraşırken deli deli; bir sırık buldu. Dört
metre boyundaydı. Artık belleği dağılmıştı. 17 metrelik bir bellek küpü
yerine dört metrelik bir sırık olmak daha çekici gelmişti. -Sevmez
olmuştu bu ara barsakları.-
İnsandan söz etmeye kalkmayın ona. Gözleri hep sırığın tepesine bakıyor.
Ağzında bir karış salya.
Bu korkunç direnme gücü sizdeki. Ansızın patlak veren ölümler, 'zamansız
çıldırı nöbetleri bundan'.
Tek başına bir elektrik direği.
Gece.
Ansızın
ansızın
ansızın
Suskun bir simetri olsaydı yaşam. -her gün böyle öldürülüyor.-
Siz bellek tellerini öttürürken, mest olurken belleğinizden çıkan
sonsuzca seslerle. Hiç ummadığınız kadar yürekli birileri çocukça büyüyüp
delilikler zamanı yeniden yorumladı her şeyi. Siz en büyük düşmanı
oldunuz onların. Katletmiştiniz çoğunu da.
Sonra sizin için mezar yaptılar dört metre uzunluğunda.
-Nasıl olsa burası kesin.-