bana açtığın bu yol ancak senin ellerinle ziftlenir
sana ne demeli azalan yıldızları parselledin narin köklerinle
bahçeni kendin kurdun dağınık, bozguna uğramış tazeliğini
gözlerin kızarmasın maviliğin içinde ben dönüp gelirim
dümenimi kırıp ılık tuttuğun suların damarına
yan yana gelince oturup bekleriz, yıkılırız ve ölürüz
geçip gidecek olan gitti mi mutsuz olacağız nasıl olsa
üç kuşak geçirdi aynı kaderin kervanında
şimdi ipek dudağıyla, çiçekler için dua ediyor
hiç önemsenmemişti kir, zamana bağlanmamıştı öfke
santim santim sevdim senden kalan kireçleri
artıklarında çoğalıyorum çok özür dilerim
biliyor musun dünya benim sandığımdan daha da müstakil
ne güzel şeftali ağaçlarına sığmıyor
niye böyle oluyor neden istiyoruz birbirimizi