YAŞAMLA ÖLÜM, DEHAYLA ÇILGINLIK ARASINDA BİR YAZAR :
DOSTOYEVSKİ...
Stefan Zweig, Balzac - Dickens ve Dostoyevski'yi anlattığı 'Üç Büyük Usta'
kitabına 1919 yılında yazdığı önsözde, "roman yazarı" ile "romancı"
arasındaki farkı anlatır. Zweig'a göre, romancı; "ansiklopedik bir deha,
evrensel bir sanatçı ve eserin genişliğiyle içindeki figürlerin
zenginliği göz önünde bulundurulduğunda, bir evren yaratan, kendi
kişileriyle, kendi yerçekimi kanunlarıyla kendine ait bir dünya kuran ve
yanına da kendine ait yıldızlı gökyüzü koyan kişidir."
Zweig'a göre romancılar; Balzac, Dickens ve Dostoyevski'dir. Stefan Zweig,
"Biri Fransız, biri İngiliz, biri de Rus olan bu büyük şahsiyetlerin
yanına aynı derecede büyük ve yüce bir Alman yazarı için de romancı
kavramını kullanabilmeyi ve buraya ekleyebilmeyi çok isterdim. Ama ne
bugünde ne de geçmişte benzer derecede birini bulamıyorum" diyecektir.
Balzac toplum dünyasını, Dickens aile dünyasını, Dostoyevski bireyin ve
insanlığın dünyasını anlatır. Zweig, üç yazarı anlattığı satırları
değerlendirirken, yeterlilik konusunda en çok Dostoyevski yazısından
şüpheli olduğunu söyler ve devam eder: "Çünkü onun sonsuz boyutlarını
tıpkı Goethe'de olduğu gibi en geniş formül bile yeterince kapsayamaz."
***
9 Şubat 1881'de 60 yaşında yaşamını yitiren Fyodor Mihayloviç
Dostoyevski, Rus edebiyatının en büyük romancılarındandır. Kendi
yaşamının sırlarını ortaya koymayan bir yazardır Dostoyevski; hayatının
bir çok yılı, bütün bir çocukluğu karanlıktır.
Yüzü ilk bakışta bir köylününküne benzer der, Zweig ve Dostoyevski'nin
yüzündeki derinlikleri betimler: " Kerpiç renkli, neredeyse kirli, çökük
yanakları kırışmış, yıllarca çekilen acılardan yol yol olmuş, çatlaklarla
dolu cildi kurumuş ve içine gömülmüş; yirmi yıl peşini bırakmayan o
hastalık bir vampir gibi kanını ve rengini emip tüketmiştir. Slavlara
özgü elmacık kemikleri dışarı fışkırıyor, buruk ağzı kırışmış çenesi
dağınık, çalı gibi bir sakal tarafından istila edilmiş bir yüz..."
Dostoyevski'nin çocukluğu yoksulluk içinde geçmiştir. Babası askeri
doktor, annesi köylüdür. Moskova'da kardeşiyle paylaştığı dar bir bölmede
geçen, kendisinin söz etmediği yıllar...
***
Dostoyevski, günün birinde bu karanlık dehlizden delikanlı olarak çıkıp
kitapların renkli ve tehlikeli dünyasına kaçar. Çok küçük bir para
sıkıntısı yüzünden askere gider; gitmeden önce kendi dünyasına sığınmış
bir yalnızken aynı yalnızlık orada da sürer. Bütün romanlarındaki
kahramanlar gibi, bir köşede hayaller kurarak, düşünerek, düşünceler
içinde yaşar.
24 yaşında ilk kitabı İnsancıklar yayınlanır. İlk kitap olmasına karşın
usta işi bir kitap olarak değerlendirilir. Dostoyevski, ilk romanı
İnsancıklar'ı ; Varvara Alekseyevna isimli genç bir kızla, Makar
Alekseyeviç Devuşkin isimli orta yaşı geçmiş bir memurun karşılıklı
mektuplaşmaları biçiminde kurgulamış(yazmış)tır. Kitabı okuyan ünlü Rus
eleştirmen Belinski büyük bir şaşkınlığa uğrayarak tebrik edecektir genç
Dostoyevski'yi...
Belinski'nin büyük övgüsüyle karşılaşan Dostoyevski'nin kısa zaman
içerisinde gelen tanınmışlık aynı zamanda ayağa vurulan bir zincirin ilk
halkası olmuştur. Dostoyevski , çalışmanın o ağır güllesini hayatı
boyunca taşıyacaktır.
***
Beyaz Geceler onun özgür bir insan olarak, sadece yaratma sevinciyle
yazdığı ilk ve aynı zamanda son romanı olacaktır. Çünkü o günden itibaren
Dostoyevski için yazmak, kazanmak, iade etmek, ödemek anlamlarına
gelecektir. Balzac'ın sürecine benzer biçimde her başladığı eser, ilk
satırından itibaren avansla satın alınmış, yoksunluk ve zorunluluk
nedeniyle kölece bir bedelle satılmış olacaktır.
***
DOSTOYEVSKİ : "HAYATI, HAYATIN ANLAMINDAN DAHA ÇOK SEVİN! "
Aynı yıllarda bir gece yarısı kapısının zili çalacak, Dostoyevski
şaşkınlık içinde kapıyı açtığında içeriye dalan subaylar tarafından
götürülüp tutuklanarak bir hücreye kapatılacaktır. Bu hücrede dört ayını
geçiren Dostoyevski'nin suçu birkaç heyecanlı arkadaşın toplantısına
katılmaktan ibarettir. Kurşuna dizilerek idam edilme cezasına çarptırılan
Dostoyevski'nin cezası infaz sırasında, son dakikada Sibirya'da hapis
cezasına çevrilecektir.
Dört yıl kaldığı Sibirya sürgününü, "Ölüler Evinden Anılar" kitabında
anlatacaktır. Kitap hayatını değiştirecektir. Kitabı okuyan Rus Çarı bile
gözyaşlarına boğulacaktır. Dört yıldır unutulmuş olan Dostoyevski, bir
yıl içinde yeniden şöhretin doruğuna ulaşacaktır.
***
Yazılarını tek başına yazdığı bir dergi çıkarmaya başlar. Derginin
yankısı şiddetli olur; en uzak yerlere bile yayılır. Ancak sevinmek için
erkendir; Dergi yasaklanır. Bütün yakınlarını, en sevdiği insanları bir
anda yitirir. Bütün borçlar üstüne kalır, gece gündüz çalışıp
yazdıklarıyla borçları kapatmak için çırpınır.
Netoçka Nezvanova, Ev Sahibesi, Ebedi Koca, Tatsız Bir Olay, Öteki, Bir
Yufka Yürekli başlıklı novellaları, Dostoyevski'nin şeref ve hayatını
kurtarmak için, umutsuzluk sürecinde gece gündüz çalışarak yazdığı
kitaplardır. Okuduğunuz zaman, bu anlatıların da görkemli, çok güzel
olduğunu görecek ve mutluluk duyacaksınız.
***
Çaresiz kalınca Avrupa'ya kaçar. Gittiği Almanya, Fransa ve İtalya'da tam
bir cehennem hayatı yaşayan Dostoyevski, sadece Rusça gazeteleri
okuyabilmek, kendi dilinin güzelliğini yaşayabilmek için uğraşır. Müthiş
bir yoksulluk içinde geçen yıllar. Romanlarında konu ettiği rehin olayını
sık yaşayan, pantolonunu bile rehin bırakan, sara hastalığının bütün
acılarını yaşayan Dostoyevski bu acılar ve yoksunluklar içinde Suç Ve
Ceza'yı, Budala'yı, Ecinniller'i, Kumarbaz'ı yazmaktadır.
Çalışmak onun için kurtuluş ve aynı zamanda ıstıraptır. Yazarken kendini
Rusya'da hisseder. Ancak yıllar sonra elli iki yaşında Rusya'ya
dönecektir. Kendisi dönmeden önce kitapları dönmüş olduğundan Rusya'da
neredeyse mesih haline gelmiştir. Son gücünü kullanarak en ölümsüz
eserini tamamlar: Karamazov Kardeşler.
***
Dostoyevski Rusya'ya döndükten sonra Onu Rus halkının kalbine sokan büyük
bir mutluluk yaşar. Puşkin'in doğumunun yüzüncü yılı dolayısıyla
Rusya'nın en büyük yazarları ile birlikte konuşma yapmak için çağrılır.
Dostoyevski'nin "Puşkin Üzerine Konuşma" başlığı ile Türkçeye çevrilmiş
konuşması, Rus halkı üzerinde derin izler ve etkiler yapan bir
konuşmadır. Dostoyevski, müthiş bir heyecan ve coşkuyla karşılanan
konuşmasında Rus halkının birleşmesi çağrısını yapar. 9 Şubat 1881'de
yaşamını yitirdiğinde, düşü gerçek olur: Birleşmiş Rusya...
Eserindeki gibi kardeşçe duygularla her sınıftan, her meslekten ve her
yaştan binlerce insan cenazesinin arkasından yürür. Törenin yapıldığı
kilise baştan başa çiçek yığını haline gelir.
***
Dostoyevski'nin kitaplarında doğa betimlemesine hiç rastlanmaz.
Romanlarını okuduğunuzda istisnalar dışında mevsimler yoktur. Suç ve
Ceza, Karamazov Kardeşler hangi mevsimde geçer? Okuduğunuz satırlardan
bunu çıkaramazsınız.
Dostoyevski insanı anlatırken okurunu rahatlatacak doğa betimlemeleri
yapmaz. Charles Dickens'ı, Tolstoy'u okurken anlatılan doğa okuru
rahatlatır.Tolstoy'un Hacı Murat romanını okurken okur da kırlardan çiçek
toplamak ister, okur da yoluna çıkan bir deve dikenini koparıp
sevgilisine vereceği çiçek demetinin ortasına koymayı arzular.
Romain Rolland'ın on kitaplık nehir romanı "Jean Christophe" yi
okuduğunuzda betimlenen kırlarda zaman geçirme, otların üstüne yatma
isteği duyarsınız. Karakterin sıkıntılarını atması için doğayla
kucaklaşması, bütün canlılığı ile okurun belleğine kazınır. Ama,
Dostoyevski manzaraya duyarsız, insanı anlatırken onun yaşadığı dünyaya
kayıtsızdır.
***
Dostoyevski'nin edebiyattaki ustalığı, taşıdığı gerici düşünceleri
görmemizi engellememelidir. 19. Yüzyıl Rus edebiyatının en seçkin
temsilcilerinden biridir ancak
Dostoyevski'nin ortaya koyduğu düşünceler, kapitalizmin her alanda
desteklediği ve haklı bulduğu düşüncelerdir
Baskıcı Çarlık rejimine karşı mücadele eden, kendisini en baştan
desteklemiş olan Belinski gibi devrimci, ilerici yazarlara hakaret eden,
köle edinmenin kolaylaştırılmasını savunan, Rusya'nın yayılmacı bir
politika izlemesini talep eden Dostoyevski, toprak sahiplerini savunan
düşünceler ortaya koyuyordu.
Dostoyevski özellikle Puşkin üzerine yaptığı konuşma sonrasında, bütün
Rus gençliğini derinden etkileyen bir yazar olarak çok seviliyor,
düşüncelerine değer veriliyordu. Çok güçlü bir anlatıcı olması,
düşüncelerinden etkilenen genç yazarları, Rusya'da sermaye birikimi ile
gelişen kapitalizmin savunucusu yapıyordu.
Emekçilerin yazarı Maksim Gorki, Sovyet Edebiyatı başlıklı yazısında,
Dostoyevski'nin düşüncelerinin etkisini değerlendirmeden Rus edebiyatını
ve aydın kesiminin büyük bir çoğunluğunun 1905-1906 yıllarından sonra
radikal ve demokrat düşüncelerden, burjuva düzeninin korunması ve
savunulması düşüncelerine sapmasını anlamanın imkansız olduğunu söyler.
***
Rus halkını heyecan ve coşku içerisinde bırakan Dostoyevski'nin Puşkin
Üzerine Konuşmasından birkaç küçük alıntı aktararak yazıyı tamamlamak
isterim.
Bu konuşmada söylediği sözler; Dostoyevski'nin Rus halkına duyduğu
sevgiyi ve umudu gözler önüne serer.
Puşkin'in eserleri için: "... Puşkin'in bütün eserleri; Rus benliğine,
Rus benliğinin manevi gücüne inancı ile dolup taşar. İnancın olduğu yerde
umut vardır. Rus insanının geleceği karşısında duyulan büyük umut...
Puşkin'in Çingeneler şiirini değerlendiren Dostoyevski'nin sözleri
çarpıcıdır : "...İnsanlık sevgisi, kardeşlik ülküsü ne çingenelerde ne de
başka bir yerdedir.
Sen ilkin evrensel sevginin adamı olduğunu göster, kinci ve mağrur olma.
Sanma ki hayat sana karşılıksız sunulmuş bir armağandı..."