ÖYKÜ

Şeyda Gökoğlu  







KİRALIK DAİRE


Çevreyi oluşturan üç beş katlı apartmanlardan birinden içeri girdi. Ona verilen adrese göre, bu apartmanın üçüncü katındaki on iki numaralı daireden boş olan dairenin anahtarını isteyecek ve uygun görürse kiralayacaktı. İçeri girince sağına soluna bakındı. Belki kiralık daireyi beğenirse bu binada yaşayacak ve bu binadaki insanlara komşu olacaktı.

Ayakkabılar, ayakkabılar… Kimisi birbirine âşık çiftler gibi yan yana, kimisi büyük kavgalar yaşayan çiftler gibi birbirlerine karışmış, kimisi ayrılıktan, kırgınlıktan bir teki bir yere bir teki başka bir yere savrulmuştu. Kimisi yeni alınmış gibi pırıl pırıl, kimisi taşıdığı bedenin ağırlığıyla ezilmiş, kimisi fukara kimisi zengin. Taşıdıkları insanları görmeye gerek var mıydı?

Hızlıca yukarıya çıktı. On iki numaralı dairenin önünde durdu. Kapının önünde dört beş çift ayakkabı vardı. Ayağıyla birkaç tanesini sağa sola itti. Kendisi için yer açtı. İttiği ayakkabılardan bir çifti sanki kaçmak için bir hareket bekliyormuşçasına koşarak uzaklaştı. Diğer ittiği ayakkabı çifti bir başka ayakkabı çiftinin üzerine düştü. Üzerine düşülen ayakkabı bağırmaya başladı :

- Önüne baksana, gelip üzerime çörekleniyorsun. Sen benim alanımı işgal edemezsin. Git kendine başka yer bul.

İteklenen ayakkabı çifti kendini savunmak istedi :

- Ben istemedim ki böyle olmasını. Beni buraya gönderdiler.

- Ne demek beni buraya gönderdiler. Kim gönderdi seni? Gönderdilerse hani belgelerin? Göster bana. Bak belge falan da gösteremiyorsun, sen tekin değilsin. Kim bilir ne haltlar karıştırdın ki seni buraya sürdüler.

- Ben sürgün değilim. Benimle böyle konuşamazsın! Ön yargılı olmamaya davet ediyorum ve bağırmana gerek yok. Üstelik nereden biliyorsun sürgün olduğumu, belki de sen buralarda bir haltlar karıştırıyorsun ve benim varlığım seni rahatsız ettiği için kavga çıkarıyorsun.

- Ukalaya bak. Çık benim alanımdannnnn!...

İki ayakkabı çiftinin gürültüsü diğer dairelerin önündeki ayakkabı çiftlerine ulaştı. Kimileri sessiz kalıp yerlerinden ayrılmadılar. İçlerinden iri kıyım ve yapılı olanlar ile yüksek ökçeliler hemen olaya müdahale etmek için koştular. Kimileri de merakla ne olup bittiğini öğrenmek için merdivenleri tırmandı. Meraklı grubun başındaki ayakkabı çifti pırıl pırıl parlayanlardan biriydi. Hiçbir yerine ne toz ne çamur bulaşmış ne de boyası bozulmuştu. Arkasındakilere yavaşça :

- Fazla yaklaşmayalım. Sonra bizi de dahil ederler. Bunların ne yapacağı belli olmaz. Çok yaşamak istiyorsan ayakkabı âleminde toza çamura bulaşmayacak, uzak duracaksın.

Diğerleri sessizce onayladılar ve kavgayı görebilecekleri merdivenlere yerleştiler.

Az önce heyecanla yukarı çıkan bıçkın ayakkabı çifti kavga eden ayakkabı çiftini ayırmak için aralarına girdi :

- Durun gardaşlar. Susun bakalım önce. Sorun nedir?

Kavgayı başlatan ayakkabı çifti :

- Bu benim yerimi izinsiz gasp ediyor. Sonra da ben gasp etmiyorum beni buraya gönderdiler diyor. Dağdan gelip bağdakini kovmak olmaz. Çeksin gitsin.

- Ben gasp falan etmedim. Gerçekten ben istemedim burada olmayı…

- Sakin olun. Şimdi hallederiz sorunu. Söyleyin bakalım burası kimin yeri?

Bıçkın, yaraya merhem olacağına yarayı kaşıyordu. O nedenle kavga sönmüyor tekrar alevleniyor, ortalık daha da karışıyordu. Mesele kayıkçı kavgasına dönüşmüştü. O sırada gürültüden korkan küçük ayakkabı çiftleri ağlamaya başladılar. Yeni adım attıkları dünya onları korkutmaya başlamıştı. Nedensiz nedenler kafalarını karıştırıyordu. Kat yöneticileri de olaya el koymak için üçüncü kata geldiler. Kavganın olduğu yere baktılar, kavga eden ayakkabı çiftlerini baştan aşağı süzerek çözüm bulmak için bir kenara çekildiler. Üst kat yöneticileri aidatlara zam yapılması gerektiğini söyledi. Diğerleri bunu yönetim kararıyla belirlenmesi gerektiğini ve acilen toplanmalarının uygun olacağını savundu. Ne gün toplanmaları gerektiğine bir türlü karar veremediler. Her birinin belli günlerde önemli işleri vardı. Daha sonra gün belirlemek üzere dağıldılar.

Ortalık yatışacak gibi değildi. Yüksek ökçeler, ökçelerini yere vurarak bağırdı :

- Susun artık. Kafam şişti.

Kavgayı başlatan ona da cevap verdi :

- Sen sus, bilip bilmediğin işlere karışma.

Yüksek ökçeler daha fazla dayanamayıp davul tokmağı gibi ökçeleriyle kavgayı başlatanın üzerine çullandı. Ortalık toz dumana, küçük ayakkabı çiftlerinin ağlamaları çığlığa dönüştü. Birkaç dairenin içerisinden eğitimli oldukları belli olan birkaç ayakkabı çifti dışarıya seslendi :

- Ne yapıyorsunuz? Kurallara uymayı öğrenseniz bunlar başınıza gelmeyecek. Lütfen herkes ayakkabılıktaki yerine geçsin!

Tabii ki hiç biri bu sözleri dikkate almadı. Bu kadar gürültü patırtı bodrum kata kadar ulaştı. Bodrum kattaki çizmeler ne olup bittiğine bakmak için yukarıya çıktılar. Yöneticileri de göremediler. Eğer kavgayı bitirmezlerse görevlerini yapmayacaklarını söylediler. Bir anda ortalık sakinleşti. Bu fırsattan yararlanarak temizlik için çıktıkları katları kontrollerine geçirdiler. Bütün katlarda kendilerince bir düzen kurdular.

Adam kapının ziline basmaktan vaz geçti. İnerken ayakkabılara, çizmelere birer tekme savurdu.


2019, Ankara


dizin    üst    geri    ileri  




 33 

 SÜJE  /  otuz ikinci sayı