Bir numaralı düşmanım aynalar. Zaten başka da hiç düşmanım yok. Nefret
ediyorum hepsinden, her boyundan. Bucak bucak kaçıyorum görünce ama nasıl
oluyorsa oluyor, er ya da geç bir köşede kıstırıyorlar beni, hiç
ummadığım bir anda ve yerde. Gözlerimi sımsıkı yumsam da, onlardaki
korkunç yansımamı görmekten kurtulamıyorum, kaderden kaçış yok, dedikleri
kadar da var.
Her seferinde de başka, iğrenç bir yansıma oluyor aynadaki. Her bakışımda
başka bir canavar; antenleri, kıskaçları, upuzun bıyıkları, zehirli
iğneleri falan var; ağzı kanlı, her an sıkıştığı iki boyuttan kolayca
kurtulup üzerime saldıracakmış gibi, düşlerimde bile bir an olsun peşimi
bırakmıyorlar.
Bazen de hiçbir şey göremiyorum yüzümü iyice yaklaştırdığım aynada,
bomboş, o zaman, Ben neredeyim madem şimdi diye soruyorum haklı olarak
kendime, cevapsız. Ya da yokum belki de ben diyorum, zaten hiçbir zaman
da var olmadım, bir sahte rivayetten, asılsız bir dedikodudan fazlası
değilim.
Ne yapsam kırılmıyor da hain aynalar. Çekiçlerle, baltalarla saldırıyorum
onlara, en küçük bir çizik ya da çatlak oluşturamıyorum. Zırhlı araç gibi
bir şey alçaklar, illa ki iğrenç suretimi gözüme gözüme sokacaklar.
Doktora gidiyorum, iyisin iyisin diyor. Senden sağlamını, akıllısını
şimdiye dek hiç görmedim, bizimle kafa mı buluyorsun yoksa ne, yine de
çok istiyorsan al şu reçeteyi yaptırıver, eczane tam karşıda, hazır
gitmişken eczacıya mahsus selamlarımı söyleyiver.
Gözlerimi çıkarsam nasıl olur acaba? Ama sanırım görüntüler zihnimde, kör
olduğumla kalırım üzerine bir de yani, gaddar hayaletler yine de peşimi
bırakmaz, hatta daha da güç kazanırlar o karanlıkta, kaçış yollarımı da
kolayca tıkarlar.
Son birkaç yıldır böyleyim artık, gerçi belki geçer, bir anda
iyileşiveririm, ben de herkes gibi taranmak, tıraş olmak için kullanırım
gerçekte yararlı bir eşya olan aynaları, ah şu aynalar… ne kaybederler
sanki benimle uğraşmayı artık bıraksalar.