Sonra bir melodi duymuş gibi, dallar ve o garip, güzel tohumlar
sallanıyor ahenkle.
Bir cenin yerde duruyor. Rengi kararmış, ucu kurumuş, üstüne basılmış
ezilmiş bir cenin.
Kadın onu görmeden yürüdü gitti.
Ankara’nın lüks semtindeki jinekologun muayenehanesine giden kadın hayran
kaldı giriş katındaki muayenehaneye. Sessiz sakin bir sokakta beyaza
boyanmış demirler, huzur dolu küçük bir bahçe ve huzur dolu iki basamak
merdivenle çıkılan, giriş katı.
Beyaz saçlı, çok uzun boylu, zayıf, yaşlı ama yakışıklı bir adam, sessiz
ve nazik bir şekilde karşıladı onları, gülmüyordu. Kız kardeşinin bildiği
bir doktordu, beraber gelmişlerdi.
Kadın korkuyordu. Doktorun gözlerine baktı ama orda soğuk bir maviden
başka hiç bir şey göremedi. Neyse ki, ona narkoz vereceğini, hiçbir şey
duymayacağını söyledi doktor.
Kadın sevindiğini belli etti.
Sonra uyudu, uyandığında, doktor üstüne eğilmiş bakıyordu, ona, “bitti
geçti” dedi. Kadın şaşırdı, inanamadı “gerçekten mi” dedi, hiçbir şey
hatırlayamıyordu. Hiç…
“Size minnettarım” dedi doktora, minnetle bakıyor ve gülümsüyordu. Ama
adam çok soğuk bir şekilde “rica ederim, buna hiç gerek yok” dedi, hiç
gülmüyordu. Kadın -şuna bak ne kadar efendi bir adam, bana yaptığının
karşılığında teşekkürü bile kabul etmek istemiyor- diye düşündü ama sonra
aklına kürtajın insani ve dinsel açıdan hiç de iyi karşılanmadığı;
doktorun vicdanını sızlatabileceği ya da cehennem inancının olabileceği
geldi aklına. Hemen biraz üzüldü doktor için ve unuttu onu. Kurtulmuş
olduğuna sevindi bu dertten!
Sonra kadın bir haber okudu günlük gazetede: ‘ Sosyete doktoru jinekolog
Dr Hayati Sabır ceninleri yurtdışına satıyor.’ diye. Bu, kürtaj
yaptırdığı doktordu, ceninleri yurt dışına satıyormuş, makyaj malzemesi
yapılıyormuş onlardan.
Rüzgar dört bir yandan esiyor. Kelimeler, harfler yan yana durmuş kuşlar
gibi titriyorlar. Olan biteni duymuşlar.