ŞİİR

Canan Yıldırım   







Zincir ve Civa


gitgide ağırlaşıp küçülen kurak
savurgan ve sana değmez yağmurlardan
genişleyen ve yayılan ormanlardan
güneşi örtebilen bir bulut kaldı
adına ses vermeye bir kıyamet tüketim
değişmedi unutkan ve nemli su
oldukça azamî nükseden kılıf
bir göz biçti gözünün üstünden
bu gölge gölge değil dedi
ter şelale kadar köpük akmıyor
gülün ölümü dikeniyle olmuyor dedi
bu ağacın aklındaki hamalı
hiç bırakmayan çatlak arazi
derimle derisini düzelten ataç
bilinç kardeşliğinden doğma kefil bir ağız
gibi dökülmüyor toprağa kir ve hüsran
dolunayı ölçen fakir bir termometre kadar işte
o kadar hikaye şu kadar masal
evreninden kaçan neon bir gece
gece kadar uzatıyor dilini
burada sivrili bir zıpkın mı tutuyor damlayı
sanıyorsun ki bu ayda saatin elleri kopmaz
tane tane ve birden dökülmez çamur
yüzün tasından, zamanın şarabından
halbuki tüm inançlar birbirlerine
her gün ve taze çakılan çiviler gibi zincir
bir tutkal diğerinin civası değil sanırlar

 

dizin    üst    geri    ileri  

 



 19 

 SÜJE  / Canan Yıldırım   /  yirmi altı mayıs iki bin on beş     10