ŞİİR

Betül Aydın  






denizden tuz çekmek bizimkisi,
tadını alırsın
ama tuzu gösteremezsin



sıtmalı günlere uyanıyoruz
kamburumuzun arasına sıkışmış
bir sıtmanın günlerini oynuyoruz
karınca kafalarımızdan eser..
ısıtmalı ısıtmalı gündüzlere eriyen
bakışlar..
ruha sabun tozu üfleyen israfil
binmiş ata
ya nasip diyen olmamış
bir cibinlikle korunsak bari uzak uçan
sineklerden

sanki sesleriyle anlatılırdı karıncaların
elinden geleni yapmak deyimi
ya da bir su bardağının
içilmez serinliği
kulpundan tutunca,

bozulurdu büyüsü susuzluğun
masadan düşen elimle,

bir sürü su bardağı kırdım.
yoktu bir yanağı okşamışlığı,

kırılmışlığın.



toprak, dağ, taş, su,

kayaları kırıp döken su..

suyun altında durdum

kayalar idareli! kullandığım

düşünce suskunluğumu dağıttı
ruhum o evin kapısında

ayakkabılarını çıkardı
sonra

"sabahtan öldürseler..sabahtan öldürseler"
böylece ruhum Beylice

bir toprakla çıkıp gitti,

yeşillere sarındı başım.

başım bağlandı,

sadece yeşil bir örtüyle..
samanda çalıştım

üstüme başıma onun altınından taktım..
buradayken görebildiğim:
-bostanda korkuluk gibi duran adamın,

boynunu büküşü ve çarmıhı hatırlatışı..


“derim ki sıkıntılar dura dursun” hiçbir şeyliğimle “yetinir avunurum” :


.derin türkü
.gökyüzü aleminin türküsü
.bilmem yar kimi sever

"neylerse güzel eyler".

ve içine haykırırsın

yankılar içini kanatır

boşluğun dolar hücum eden sesine

dıştan alım gücü zayıflar

beden soluk sayfalara çizilmekten

yara bere içindedir ki,

ellerin

bir dudağı unutmamak içindir.
 




dizin    üst    geri    ileri  

 



  8  

 SÜJE  /  Betül Aydın   / yirmi bir mayıs iki bin on dört     4