KURAMSAL

Ömer Gençer  







ŞİİRİ ..BİLMEK


3. Şiiri Tanımlayabilmek


SANATın sözcük anlamına bakıldığında, birçok dilde yapay (kurguyla üretilmiş) sözcüğünden türetilmiştir. (İngilizce Artificial, Fransızca Artificiel/ART, Almanca Künstlich/KUNST, Arapça Suni/SANAT) Sevan Nişanyan ise Türkçe Etimolojik Sözlük’te sanatın, ikinci anlamına vurgu yaparak üretim, işçilik, ustalık, hüner kökünden geldiğini belirtmiştir.

ŞİİR sözcüğüne bakıldığında batıyla doğu ayrılmaktadır. Batıdaki anlamı eski Yunancadaki Poiesis’ten alıntılanmıştır. Poiesis bir tür ürün ortaya koymayı; yapmayı, üretmeyi anlatır, Arapçadan uyarlanmış ŞİİR sözcüğü ise Arapça “şu’ur”la, “şe’ere” ile ilgilidir. Arapçada çok zengin anlamlara kaynaklık eden “şe’ere” öğrenmek, anlamak, sezmek, fark etmek, algılamak, duymak, bilincine varmak, şiir oluşturmak gibi anlamlar taşır. “Şa’ir” yalnızca söz söyleyen değil, anlatıcıydı, derin sezgileri olan biridir.

(Sanat sözcüğünün anlamı Berna Moran, şiir sözcüğünün anlamı ise Ahmet İnam’dan düzenlenerek alıntılanmıştır.)

SANAT ve dolayısıyla ŞİİR, BİÇİMLENDİRİLMİŞ ÖZDÜR. Sanatı tüm anlatım olanaklarından ayıran temel özelliği bu biçimsel yönüdür.

Biçimlendirilmiş öz ve içeriğin yanı sıra önemli bir olgu da biçemdir. Biçem sanatı diğer alanlardan ayırmaktan çok, sanatçıyı diğer sanatçılardan ayıran bir özelliktir.

Tanım koymak durumunda olan Dil Kurumu SANATI şu şekilde tanımlamıştır;

"1.ad - Bir duygu, tasarı, güzellik vb.nin anlatımında kullanılan yöntemlerin tamamı veya bu anlatım sonucunda ortaya çıkan üstün yaratıcılık"

Sanat, açıklamasına bakıldığında bir duygunun anlatımında kullanılan yöntem olarak belirlenmiştir. Yani bir duyguyu anlatan yöntemin, bilimsel bir metin olarak belirlenmesi durumunda sanat yapılmış olunmakta ya da bir tasarıyı ekonomik bir kurum haline getirme yöntemi seçilmesi durumunda da sanat yapılmış olunmaktadır. Üstün yaratıcılık yönü ise sanatı tam karşılamaz, ayrı bir yaratıcılık belki. Bir makinenin, felsefenin ya da ideolojinin yaratımında da üstün yaratıcılıklar bulmak olanaklıdır.

ŞİİRİ ise;

"1. ad, edebiyat - Zengin sembollerle, ritimli sözlerle, seslerin uyumlu kullanımıyla ortaya çıkan, hece ve durak bakımından denk ve kendi başına bir bütün olan edebî anlatım biçimi, manzume, nazım, koşuk

2. Düş gücüne, hayale, imgeye, gönle seslenen, anı, duygu, coşku uyandıran, etkileyen şey"


Keza şiirin tanımına göz atıldığında; şiirde imge (belirtilmemiş), simge, ritim ve ses uyumu gibi özellikler ayrı ayrı ya da birlikte bulunabilir. İlk tanıma bakıldığında her unsurun arasına ve/veya konulduğunda ancak bir bölümü tanımlanmış olur şiirin. Başka bir deyişle şiirde zengin semboller, ritimli sözler, ses uyumu (ya da uyumsuzluğu), hece ve durakların denkliği bulunabilir; ancak tüm bunlar, şiir yapmaya yetmeyebilir bir metni. Üstelik hece ve durak bakımından denklik hiç aranmayacak bir özelliğidir şiirin.

Şiirin ikinci anlamında daha çok okur açısından bir değerlendirme söz konusudur. Şiirin ikinci tanımı, sanatın tanımında verilmelidir, elbette düş gücü, hayal, imge ve gönle seslenen; anı, duygu, coşku uyandıran, etkileyen şeye aklı da ekleyerek, biçimlendirilmiş öz kavramını tanımda bulundurarak.

Görüldüğü üzere tanım koymak zorunda olan bir kurumun ‘tanımları’ bu kadar yeterli olabiliyor; konu şiir olduğunda.

Elbette ŞİİR TANIMLANAMAZ.

Şiir salt anlamdan ötedir. Çünkü şiiri sunan ve alımlayan açısından tek/ortak anlam bulunmamaktadır. Şiir biçim, biçem, imge, anlatım, tonlama, ritim, görsel, düşünsel ve düşsel öğeler gibi kaygılarla kurulur. Alımlayıcıda bıraktığı ise çağrışım, düşsel ve düşünsel açılım, örtüşme, yabancılaşma, müziksel tadım, sessel tınlama ve görsel etki gibi unsurlardır.

Şiirin en önemli zorluğu çoğunlukla günlük anlatım dilinden ve dilin kurallarından uzak bir anlatım ve biçimde olmasından kaynaklanmaktadır. Günümüzde şiir okuru her ne kadar azalıyor olsa da bilimsel toplumlarda gereksinim duyulan düşünen, anlamlandıran, anlam ilişkilerini farklı boyutlarıyla denklemsel olarak çözen, insan yapısına en yakın sanat dallarından biridir.

Şiir en eski sanatsal üretim alanlarından biridir, yazınsal üretimin ilkidir. Şiir doğası, üretimi ve sunumu gereği ilerideki çağlara kalabilecek ender türlerden biridir. İnsanoğlunun soyutlama gücünü kazanmasıyla birlikte düşünsel etkinlikler biçim değiştirmiştir. Özellikle roman gibi yazınsal türlerin zamanın daha da hızlanmasıyla birlikte şimdiki önemi kalmayacaktır. Romanda anlatılan neden-sonuç ilişkileri, kurgu, anlatım dili, uzunluğu gibi belirleyiciler, gelecek kuşaklarda tüketime ve alımlamaya pek uygun olmayacaktır. Şiir yapısı gereği, bilişsel algı, prizmatik esneklik ve özgür tanımlama süreçleri gibi unsurları nedeniyle bilim ve teknolojiyle hızlanan dünyada yerini daha da etkinleştirecektir.



dizin    üst    geri    ileri  


 



 14 

 SÜJE  /  Ömer Gençer  /  yirmi bir mayıs iki bin on dört     4