Mutlu bir son için direten kalbin önünü kesiyor akıl,
Sonlanmanın mut’u yoktur bilmez misin, diyor.
Sürdükçe güçlenen; yani ki tutku, sessizce gülümsüyor ikisini izlerken.
Olan hikâyeye oluyor. Genişleyip, biraz senin çokça benim, evrenimize
yayılıyor…
II
Tekdüze...
Alacalanan günün kırmızısına takılı gözü,
belli belirsiz bir yoksunluk iç çekişi ağzında.
Bir gün daha gidiyor ömrümden, diyor. Benzerine yer açmak için. Göğünde
süzülen kuşu görmezden gelip perdeyi çekiyor...
III
Oda Müziği…
Gözü görmez, aklı işlemez kılıyor.
Tınıya vurgunluğumuz her birimizi kendi içine kapatıyor.
Neredeyim ve o nerede, diye soruyor biri. Sesi müziği bastırma çabasında.
Kemanlar ve davullar aynı anda yükseliyor. İçimizde kabaranın ne olduğunu
anlayamadan odanın boşluğuna dikiyoruz gözlerimizi. Ne kadar ‘ sen ‘ dolu
bu oda, diye geçiriyorsun içinden. Aynı cümle benim dilimin ucunda oysa.
Kalbimizi aynı odaya kapattığımız da aklımıza gelmiyor, aynı notaya
kapılıp gittiğimiz de. Hiçbirimizin...