Epeyce yıpranmış bir poşet belirdi elinde hışırtı ve haşırtılar içinde.
Hah dedim, yeni bir yem satıcısı daha.
Elini daldırdığı poşetten zar gibi ince kâğıtlardan birini kopardı
dikkatlice. Sol elinin baş ve işaret parmakları arasına yatırdı kâğıdı.
Yavrusunu beşiğe yatıran bir ana şefkatiyle tütünü göbeğinden başına
oradan ayaklarına doğru narin hareketlerle yaydı.
Sana da sarayım mı? Sorusuna cevabımı beklemeden içi tütün dolu kâğıdın
iki ucunu üst üste getirip, boşta kalan ucu diliyle ıslatıp, sonrasında ön
dişleriyle baştan uca küçük parçalar koparıp, yine baş ve işaret
parmaklarıyla birbirlerine yapıştırıp bana uzattı.
Üzerinde tükürüğünün ıslaklığı duruyordu.
Teşekkür ederek, alıp kulak arkası yaptım. Kullanmıyorum diyemedim. Az
sonra yakarım, diye de ekledim.