POETİK METİN

Sabahattin Umutlu  







yaşattığın devlet öldürür


                                                  devlet dersinde öldürülen çocuklara



                                                   yazmasaydım çıldıracaktım
                                                                                       sait faik

                                                   yazı yazmak, konuşmak, etmek eylemek,    
                                                             bizleri, bu  (yadırgayıp durmaktan  öteye                                                                            geçemediğimiz) düzen yokluğuna alıştırmayacaktır.
                                                                                                               bilge karasu

                                                  meselemiz şiir meselesi değildir,
                                                  yaşama meselesidir.
                                                  hayatımız da olmayan mesele;
                                                  şiirimizde de olamaz.
                                                                                     turgut uyar





uzun uzun kustu katil.
sustu.
eski kırık bi plak
döndü tarih
döndü devlet
aradığınız kişinin
bir başkasıyla görüşmesi
değil bu.
daima hırsız
daima katil
başucumda bi cinnet.


var mı öyle durup dururken yaşamak …

öyle anlar öyle durumlar vardır ki kahrolsun hayat demekten başka bir çareniz kalmaz. ve işte bunu dedikten sonra da yazmanın ve okumanın hatta birine bir şey söylemenin de bir karşılığı olmaz. ne söyleseniz o olmadığı gibi kullanılan sözcükler gelir düğümlenir boğazınızda. dili tutulur dilin de. imkansız olanın dili. şiirin dili peki. işte onun bile.

nerede olursanız olun “saat kaç olursa olsun çocukların ölüm şarkıları,, çınlar kulaklarınızda. bitmek bilmez o sesler. gitmez gözlerinizin önünden yüzleri ölü çocukların. eceayhankarası bir zamandır yaşanan.

işte böyle bir anda söylemiştim o cümleyi.işte şimdi bir kez daha o sağır koro duysun diye: var mı öyle durup dururken yaşamak… sait faik dolaylarında bir zaman: “yazmasaydım çıldıracaktım,, bir zaman.

devletin eliyle öldürülen, devlet dersinde öldürülen çocuklardan bahsediyoruz evet. hangi kötürüm bir dilin aşınmış çaresiz yaralı sözcükleriyle.

yoksulluktur. ağırdır. geniş coğrafyalarda ve dar zamanlarda yaşanır. iki nefes arası. ağrılıdır. ağırdır.

canlarını kurtarmak için suriye’deki savaştan kaçan bir ailenin dokuz çocuğundan biridir. adı : sadece bebek. suriyeli bebek.türkiye ‘ye kaçak yollardan gelmiştir ailesi. bir hastanede doğmuştur. ikiz bebeklerden en şanssız olanı. kardeşi “sağlam,, o ise “engellidir,,. işte bu yüzden terk ederler onu. devletin bir kurumunda kalır. nefes alma güçlüğü çeker sürekli ve ağırlaşır bedeni kalbi de taşıyamaz onu.
bahardır. kapıdadır. ve baharı da göremez o çıkıp gider o kapıdan.

kimliksiz kimsesiz bir ölü bebektir o. kimsesizler mezarlığına gömmek isterler ve itiraz eder biri : o zaten kimsesiz hiç olmazsa oraya gömmeyin. itirazı haklı bulunur ve kimsesizler mezarlığına götürürler ve sadece bebeklerin olduğu bebek adasına gömerler onu. küçüktür küçücüktür mezarı. itiraz eder biri. biraz daha uzun ve geniş olamaz mıydı acaba. öyle olur. ve az daha geniş ve az daha uzun ve fakat küçük küçücük bir mezarı vardır artık. hiç kimsesi olmamıştır hayatta.yani ki ona oyuncakları olduğuna inandıracak birileri ve oyuncakları. uçurtması… bilyeleri… topacı…

çiçeklerin böceklerin kelebeklerin komşusudur şimdi o.sessiz sedasız mülksüz.taşın toprağın suların çırılçıplak yıldızların kimsesi. kimsesiz bir göğün altında .

gezidir. auradır. hafızadır. birikir. öyle yazar trafolarda ve sokaklarda. öyle de okunur. okunabilmelidir...

“ yaşattığın devlet öldürür,,
               ki öyle de bilinir. iktidar dikey olarak örgütlenir.oysa paralel bir algı ile meşrulaşır.meşrulaşmakla kalmaz dikilir başucumuza. ne göz açtırır. ne de derin bir uyku. ekmek almaya giden çocukları öldürürler sokaklarda. güpesinde gündüzün. gaz fişekleriyle. yarım kalan rüyalarda gecede.karasında gecenin.bir kurşun sesi bir çığlık bitmek bilmez siren sesleri. metalik…

polisin gaz fişeğiyle vurulduktan sonra iki yüz altmış dokuz gün direnen ancak yaşam mücadelesini kaybederek milyonların kalbine gömülen daha on beşinde bir fidan: berkin elvan. bilyeleriyle toprağa verilen ve onun rengarenk bilyelerine dahi tahammül edemeyenler…

ve oğlunun acısını yaşamasına ve gözyaşlarına bile tahammülsüz olabilecek kadar vicdanlarını yitirmiş iktidarlar ve malum şahıs tarafından meydanlarda yuhalatılan bir anne. gözü yaşlı annesi berkin’in. bir vicdanın çağrısıdır ki paralelden yazılmaz. tapelerden duyulmaz  prompterden okunmaz :
b e r k i n e l v a n k a r a v i c d a n .  o n b e ş i n d e b i r f i d a n…

var mı öyle durup dururken yaşamak …

hafızadır. gezidir. anarşik bir armoniden kalmadır. yazdılar kapkara puntolarla duvarlara çocuklar : çocuklar uyurken susulur, ölürken değil !..

paralel bir algı ister iktidarlar kendine. paralel aydınlar. paralel şairler. paralel filmler.  paralel iletişim kanalları.  itaatin  merdiven  altlarına  sıkışıp  kalan 
p a r a - l e l v i c d a n l ar.  paralel rüyalarda uzun süren kölelikler. biatlar…

ki sürsün kanla karışık iktidarları. daha bir çöreklensinler diye gündüzümüze gecemiz. soruyoruz öyleyse. eceayhankarası bir algıyla verevine. düzayak çivit mavisi bir cümlenin evinden.
tam ortasından şiirin.

gaz fişekleri ömre paralel midir. paralel şiir var mıdır..

iktidarın algı düzeneklerine paralel algısıyla eğilip bükülebilir iktidara iktidarlara bir güzellemeye ve kasideye dönüşen.

ki dönüştüğü de görülmüştür tarihte ve her yerde. ”memnunuz cihandan ve hükümetten ,, diyebilen şairlerin elinde.

oysa şiir direniştir. anarşik bir serüvendir. her türden iktidara iktidarlara karşı. sınır tanımaz vatansız ve bayraksızdır. işte o yüzden ilk kovulan odur kutsal kitaplardan ve bazı felsefi kaynaklardan devletinden platon’un ve kurulu yıkılı devletlerden.

şiirin dili iktidarların diliyle çatışma halinde olmuştur her zaman. önce kendinden başlamıştır yadsımaya.  yıkmaya. yadsıdığı yıktığı yerde kendine bir yaşam boşluğu bulabilmiştir yıkıntılar arasında. iki nefes arası bir boşluk.yadsıya yıka yıka yadsıya da kaosun dili olmuştur.

tüm biçimsizliğin dilini giyinmiştir çünkü o yıkar tüm biçimleri tanımları rolleri. biçimsizliği özgürlüğü olmuştur şiirin.

bir kara nota gezi .armonisi duvarların .melodisi sokakların.
mülksüzlüğün dili gezi.

poetika. yazılanın yapılanın yaşananın toplamı.

gezidir. auradır.  yatay algısıdır şiirin.

bugünlerde her ne kadar ruhundan arındırılıp bir sayfa faaliyetine indirgenmeye salonlara hapsedilmeye kültür endüstrisinin nesnesi kılınmaya çalışılsa da gezi…

bir güruhun elinde kültür endüstrisinin diline tercüme edilemeyecek kadar biçimsiz ve atonal. ele avuca sığmaz yaramazlıkta yersiz yurtsuz bir serüven. gezi.

gezinin ruhunu aurasını algılayamayan güruhun gezi üzerinden kendi yapışkan ruhlarını sağaltmaya çalışmaları da boşuna bir çaba.

gezi simsarları. yapışkan ruhlar korosu.manzumecileri gezinin. geziyi, direnişi şiir ödüllerine, antolojilere, popüler bir dille yazılmış öykülere, romanlara, metinlere alet etmeyin. gidin egolarınızı başka tatmin yolları bulun.

gezinin ruhunu kapitalizmin ruhuna şiiri sistemin çarklarına hapsetmeye çalışan sefil güruh, gezinin sefilleri uzak durun geziden.

dokunup kirletmenize izin vermeyeceğiz geziyi.

bir de siz anlasanız şunu. ne üç beş ağaç ne de şiir meselesidir meselemiz. ol hayat ol hakikat ol şiir...


kucağında bi gökyüzü ağırlaşan yıldızlar

               on beşinde bir fidan on beşini göremeden …

               çocukluğundan vurulan …

               var mı öyle durup dururken yaşamak …



dizin    üst    geri    ileri  

 



  4  

 SÜJE  /  Sabahattin Umutlu   /  yirmi yedi mart iki bin on dört     3