TANITIM

Tahir Şilkan  







FAHRİ ERDİNÇ


34. Ölüm Yıldönümünde saygıyla..

Şair, yazar Fahri Erdinç edebiyatımızın unutturulmak istenen, görmezden gelinen yazarlarındandır. 1 Ocak 1917 tarihinde Akhisar'da doğmuş, henüz bir yaşında annesinin ölümünden dolayı, zorlu bir çocukluk yaşamı olmuş, tütün işçiliği, tenekeci çıraklığı yapmıştır.

Öğretmen okulunu bitirerek öğretmen olmuş, 1936-1939 yılları arasında üç yıl öğretmenlik yaptıktan sonra sınavlarını kazandığı Ankara Devlet Konservatuarı'nda ünlü yabancı hocalar ve Sabahattin Ali ile tanışmış, onun yönlendirmesi ve öğütleriyle öykülerinde farklı bir dil yakalamayı başarmıştır.

Konservatuar'daki eğitimini tamamlamadan ayrılmış ve yeniden öğretmenlik mesleğine dönmüştür. 2. Dünya Savaşı yıllarında yedeksubay olarak askerliğini yapmış sonrasında hayatın her alanında tanıdığı insanların, hayatına kattığı zenginlikleri yansıttığı şiir ve öykülerinde toplumcu gerçekçilik akımının temsilcilerinden biri olmuştur.

1945 yılında yayınlanan şiir kitabının adı, 'Şen Olasın Halep Şehri'dir.

*

Öğretmenlikten ayrılıp Ankara Radyosu'nda çalışan, Cumhurbaşkanı'na hakaretten dolayı cezaevine giren Fahri Erdinç'in yazdığı öykülerin sekizi 'Seçilmiş Hikayeler' dergisinin özel sayısında yayınlanmıştır (1948).

Konservatuarda öğretmeni olan Sabahattin Ali'nin Bulgaristan sınırında vahşice öldürülmesinden bir yıl sonra (1949), Ziya Yamaç ve Tuğrul Deliorman adlı iki arkadaşıyla, sınırı gizlice geçerek Bulgaristan'a gitmiştir.

Yaşamının ilk otuz yılını, Acı Lokma adlı romanında anlatmıştır. Acı Lokma ve Kardeş Evi romanlarında şiirsel bir anlatıyla acılarla geçen yaşamını, sınırı geçişlerini, Bulgaristan'daki hayatını anlatmıştır.

Ülkeden uzak geçen yıllara karşın akıcı, yalın bir dille, çok başarılı bir kurguyla yazılan romanları etkileyicidir.

Fahri Erdinç, 1948 yılında Varlık Dergisi tarafından düzenlenen öykü yarışmasında Orhan Kemal'in ardından, ikinci olmuş, hakkında yazılan pek çok yazıda da belirtildiği üzere öykücülüğü çok beğenilmiştir. 'Devrek N.1?' öyküsünde TKP Zonguldak davasından tutuklu Zihni Anadol'u ve çocuğu (Kemal Anadol)'na ilişkin gerçek bir hüzünlü öykü anlatılmıştır.

Siyasi ve edebiyat çalışmalarını birlikte sürdüren Fahri Erdinç'in Nazım Hikmet'le dostluk ve birlikte geçirilen yılları anlattığı 'Kalkın Nazım'a Gidelim' başlıklı anı kitabı Nazım Hikmet'e ilişkin çalışma yürütenler için başvuru kaynaklarından biridir.
Fahri Erdinç, memleket özlemini en yoğun yaşayan insanlarımızdan biridir. Ancak, bu hasretini dindiremeden yaşamını yitirmiştir. Bülent Ecevit'in 1978 yılındaki başbakanlığı döneminde, yurda dönebilmesi için gösterilen çabaların başarısız olması, geçirdiği kalp hastalığı, özlemini Bulgaristan'a yazar örgütlerinin davetlisi olarak giden yazar arkadaşları ile gidermek zorunda kalması son yıllarını mutsuz kılmıştır.

Duyguları, özlemleri, ülkesinden uzak ama ülkesiyle çarpan yüreği arkadaşı şair-yazar Kemal Özer ile mektuplaşmalarından okunabilir.

Öykülerini 'Destur Ya Sefalet' adlı kitapta toplamıştır. 'Alinin Biri', 'Kore Nire' diğer romanlarının adıdır. Kore Nire romanı'nda; Türkiye'den 13 bin kilometre uzakta, haksız bir savaşta, Amerikanın çıkarları için savaşmaya giden ve 1950-1953 yılları arasında, ölü, yaralı ve kayıp toplam 19 bin insanını yitirmesinin yolunu açan Menderes Hükümetlerinin baskıcı yüzünü başarıyla anlatmıştır. Köyde sıtmadan ölmektense, Kore'ye gidip Amerikanın çıkarları uğruna şehit olma demagojisi ile insanlarının dini duygularını sömüren iktidarı başarılı bir biçimde anlatmıştır. Kore Nire romanının önsözünden bir cümleyi aktarmak isterim.

"...Sorunlarımızı, davalarımızı çözmek için, elimizde silahtan evvel, ağzımızda dil var. Bu dili kullanalım!"

*

11 Kasım 1986'da Sofya'da yaşamını yitiren Fahri Erdinç'in Akhisar yıllarını anlattığı 'Acı Lokma' romanından bir cümleyi Köfteci Ramiz'de okumanız sürpriz olmayacaktır. (Kitapları Yordam Yayınevi tarafından yayınlanmaktadır.)

*

'Şen Olasın Halep Şehri' kitabından 'Ölümüm' başlıklı şiirinden bir bölümle bitirelim. Saygıyla.

"Sabah
Alnımda iki ter damlası konuşacak
Yorgun öldüğüme dair
Ve benim Yeni Sabah’ı
Başkasına verecek gazeteci Yusuf
İskele kahvesinde çayım soğuyacak
Boğazın ilk yolcuları
Yanlarında bulunmadığımın
Farkına bile varmayacaklar
Laz müezzin gazel çeker gibi
Hakkımda sela verecek
Kuş kafası gibi kar yağarken
Çamlıca'da ölünür mü diyen
Çoğu abdestsiz bir cemaatim olacak
Musallada
İmam bildiğini okuyacak
Bozuk düzen makamından, Hazirun “iyi biliriz” diye
Yalan söyleyecekler..
"




içindekiler    üst    geri    ileri   




 47