ŞİİR

Metin Fındıkçı   







Öfke Belirtisi


Uyanmadan,
Şurada bir başına duran sardunya
Güneşe karşı sabırsız bir iğde ağacı
Kanayan diziyle Truvalı bir kız çocuğu,
Kendini tüketmeyi bilmeyen içimdeki bu yalnızlık.

Uyanmadan
kehribar bir adanın güneyinde
gözlerini denizin aynasından ayırmayan
bir balıkçı, peşine düşmeden
tuzlu su kokusuyla, güneşin bağımlısı martılar.

Ama
“Ağustosun kirli” olduğu söylenmişti
“her zaman olduğu gibi son söz gene sessizliğin” denmişti
-sıradan bir salı sabahı işte, aklıma nereden düştü- yürüdükçe
birbirine karışıyor zamanında yaşanmamış beklentiler.

-Poyraz bugün yapacağını yapacak.-
uyanınca bu bulunmaz sessizliği bozacak deniz korsanları
duşun bir uçurumun açık ağzına düşen suyu
uyum sağlayacak sahilin sıcak rahmine bırakılan çöplere;
oysa böyle havalarda tepeden bakmayı yeğlerim denize.
-Evet, bu poyrazda bir tepeden bakmalı denize-

Başları öne eğik iki hasır şemsiyenin denize koşar hali yanında,
kadın kahvesini yudumluyor bezden bir sandalyeye dayamış
geceden kalma mutluluğunu, adamın kamburu çıkmış
denize attığı oltayı rakı umuduyla beklemekte.
- Günaydın
- Günaydın
- Yürüyüş mü?
- Yürüyüş…


Yürüdükçe zakkumların mesafesinde birbirine karışan
günden güne yatalak bir kadının çürümüş etlerine dönüşen
küçük ayrıntılar.
-Bugün ülkesinde korku içinde nereye savrulacağını
bilmeyen insanların arasında
yakıcı kumda yalın ayaklarıyla tökezleyecek tarih.-

-Memleketin bu berbat halini düşünürsem
bu sessizlikte kim suçlayabilir- buradan duyuluyor
denize bakan bir evin açılan panjur sesi. Rüzgarın
havada bir tenis topu gibi yuvarlanan yankısı,
-Bir kadın gece boyunca mırıldandığı türküyle uyanmış olabilir.-
sahi Gözde’nin sessiz ölümünü düşünürsem
öldürülen bütün çocukları düşünmüş sayılmamla kim suçlayabilir.-

-Poyraz bugün yapacağını yapacak-
bir sır gibi karşı kıyıda
dalgaların ezgisini utandırmadan
içimde birikmiş kuşkuları taşımaktan korkmadan
-ah deniz suyunda bir mürekkep gibi çözülen aşk.-

Sevgi yolunda bağıra çağıra peş peşe geçen motorculara,
bir arada toplanmış köpekler
havladı havlayacak.

-O zakkum ağacına kadar yürümem yeter,
her sabah yaptığım gibi.-


dizin    üst    geri    ileri  

 



  3  

 SÜJE  /  otuz birinci sayı