Bakıcı karının sesi kesildi. Işıkları da söndürmüş. Uyuyunca kolay kolay
uyanmaz. Sessizce balkona çıkarım. Ayaklarımın ucuna basa basa... Saat on
bir buçuk. Dışarıda el ayak çekilmiştir. Bu saatte kimseye yakalanmam.
Balkon serindir şimdi. Dur üstüme ceketimi giyeyim.
Hay aksi! Kapı gıcırdıyor. Yağlatmalı bunları benim oğlana. İstanbul’a
gitmiş işkolik. Yıllarca baktı eski karısına. Boşandıktan sonra da baktı.
Ama elinde tutamadı. Karı ilgi istedi tabii. Bu, işinden kaldırmaz ki
başını.
O karı mahvetti bunu. Bundan çarptığı paralarla araba aldı. Sonra arabayı
babasına kaptırmış. Satıp kendine ev almış adam. Nasılsa ev de sana
kalacak diyormuş. Daha benim oğlanla evliyken zengin birini ayarlamış
anası. Hep beraber oturacakları büyük bir ev istemiş adamdan. Ama kabul
eder mi elin adamı. Hadi kendine baktı. Oğluna da... Anasına babasına
niye baksın?
Evine gül gibi bakardı benim oğlan. Meyveyi sebzeyi poşet poşet taşırdı.
Buzdolabı tıklım tıklım olurdu. Ama karı hepsini çürütürdü. Gözüne dizine
dursun! Yemek yapmayı bile bilmezdi. Hiç unutmam, evine gitmiştim.
Bulaşık çıkmasın diye kabından yedim yoğurdu. Karı beni evden kovdu. Ben
annesi değil miyim? O oğlanı ben büyütmedim mi? Beni değil, karıyı tuttu.
Ben bir şey demedim.
Sonra karı işsiz güçsüz biriyle evlenmiş. Bütün gün gelip gidip kendini
becersin diye. Cebinde para ganiymiş adamın. Bütün parası pulu
babadanmış. Yanında bir de çocuğu varmış. Anası duysa ağzına yüzüne
bulaştırırdı yine. Akıllılık edip onlardan gizli evlenmiş,
Çok iyi biridir benim oğlan. Akıllıdır üstelik. Daha askere gitmeden işe
girdi. Hep o kitaplardan öğrendi bildiklerini. Ama elinde para durmaz.
Bütün kazancını çarçur eder, ona buna dağıtır. Sana mı kalmış, yanında
çalışan adamın askerdeki oğluna para göndermek? Evlenmeden önce bir ev
almıştı. Oldusu olacağı o işte. Onu bari elden çıkarma diyorum. Oğlun
otursun o evde büyüyünce. Oğlum beğenmez orayı diyor. Başka çocuğu yok. O
da karının yanında kalıyor şimdi. Gönderme diyorum. Beni dinler mi hiç?
Karı büyütmedi ki çocuğu zaten. Anası baktı hep.
Üffff, bir sıkıntı çöktü yine üstüme. Ah bu şeker, ne beter hastalıkmış.
Dilim damağım birbirine yapıştı. Bakıcı karı iğnemi yapmadı mı yoksa?
Neden hiçbir şey hatırlamıyorum? Acaba yemeğime ilaç mı koyuyor? Şuradan
şuraya yürüsem yoruluyorum. Kendi bedeni bile yük gelir mi insana? Düşüp
kalırım diye korkuyorum. Haberi bile olmaz bu karının. Aklı beş karış
havada. Kimse bana inanmıyor.
Oğluma şikâyet etti beni. Ben bir şey demedim. Hoş, desem de yarısını
anlamaz. Nasıl anlasın, gavur işte! Dil bilen birini bulamadılar ki
yanıma! Ben banyodayken doğal gazı kapatıyor dedi. Yalan değil, kapattım,
elektriği de kapattım üstelik. Çok para gidiyor, şarıl şarıl kullanıyor
suları. Mis kokulu sabunlarla yıkanıyor gece gündüz. Parası ondan
çıkmıyor tabii. Memleketindeki kızıyla konuşuyor. Bir dünya telefon
faturası ödedik. Oğlum internet bağladı onun için. Sırf kızıyla
konuşabilsin diye.
Horultusu geliyor bakıcı karının. Yatmadan yokladı beni. Öküz gibi girdi
odama haldur huldur. Karı dediğin biraz kibar olur. Amaann, kime ne
söylüyorsam... Şeytan görsün yüzünü. Gözlerimi sıkı sıkı kapattım.
Uyurmuş gibi yaptım. Bir bildiğim var elbet. O kurnazsa ben ondan da
kurnazım. Çöp poşeti mutfakta... Ama önce bir bardak su içmeli. Şekerim
mi yükseldi, nedir? Hiç böyle susamazdım bu saatte.
Çöp dökmeye diye çıkıyor evden. Gitti mi de iki saat dönmüyor. Beni hasta
halimle yalnız bırakıyor onca zaman. Biliyor ki sıkıldım dese
gidemeyecek. Asıl sıkılan benim diyeceğim. Yanımda birileri olsa da fark
etmiyor. Oğlum gezmeye götürüyor bazen. İçimdeki sıkıntı, benimle beraber
geliyor.
Korkuyorum gider de bir daha dönmez diye. Bu kaçırdığın kaçıncı bakıcı
diyecekler. Hâlbuki ne suçum var benim? Hırsız çıktı önceki karı. Evimde
çalıp çırpmadığı bir şey bırakmadı. Bazısını çocuklarımdan istedi,
bazısını habersizce kaçırdı. Gani gönüllüdür benim çocuklar. Ceketlerini
istesen verirler üstlerinden çıkarıp. Ama benim eşyalarımı niye
verirsiniz?
Oğlan yanımdaydı o zamanlar. O hepten aptal. Eski karısı birine imam
nikâhıyla gitmiş. Bu yüzden evden kovmuş babası. Sokağa mı atayım diyip
ev tuttu. Çocuğuyla ikisini oturttu eve. Ben bir şey demedim. Ona mı
kalmıştı bakmak? Karıya hayır demeye yüzü tutmuyor ki. Ev sahibine,
boşanmıştık tekrar deniyoruz demişler. Karı evlenip gitmeden, o eve bir
sürü eşya aldı. İstemeye geldiklerinde çıplak evde görmesinler diye…
Onlar gidince de kendisi oturdu. Ayrıldı benim yanımdan. Sanki diken
vardı bu evde. Batardı gitmese.
Çocukların her biri kendi âleminde... Büyük kız Kıbrıs’a çekip gitmiş.
Kocası gezmeyi çok sever. Bizimki de ona uyuyor besbelli. Beni bırak,
kayın babası hastanede yatıyor. Bunlar gezme peşinde. Ben hastaydım
bakamadım çocuklarına. Kaynanası büyüttü. Hem çocuğuna baktı, hem mis
gibi yemekler yaptı.
Küçük kız bir çulsuzla evlendi. Ne uzar, ne kısalır. Bulamaz mıydı daha
iyisini? Ben bir şey demedim. Desem düşman olur bana. Anayım ya, ne
yapsam suç... Kızı açık saçık giyer. Nişanlısı nasıl kabul eder bilmem.
Hiç öyle şey olur mu? Kıskanır erkek dediğin.
En küçük kız yaban memleketinde. Babası öldüğünde küçücüktü. Abisi
babalık etti ona. İlk evlendiği adamın çocuğu olmuyordu. Bundan ikiz
çocukları var. Ama adam gâvur işte... Neye yarar ki!
Bir oğlum daha vardı benim, ikisini bir model giydirirdim. Yaban
memleketine gidip dönmedi. Şizofreni midir nedir, o hastalığa yakalanmış
dediler. Aman dedim, dağlara taşlara...
Bulamadılar dil bilen birini. İki çift laf etmeye hasret kaldım.
İnsansızlıktan içim şişti. Kendi kendime konuşur oldum. Ben öyle miydim
onlara? Çiçek gibi baktım üstlerine, başlarına. Tek başına, kocasız
büyüttüm. Bunların hepsi boşmuş meğer. Yaşamak denilen şey tuhaf bir
oyundan ibaretmiş. Upuzun bir yalnızlıkmış gerçek olan.
Dışarıda hafiften bir esinti var. Üşütmem umarım. Bakıcı karı gitmesin
diye çöp poşetini balkondan aşağı atacağım. Ne yapayım? Gitme desem,
dinlemeyecek. Başka yol bırakmıyor ki bana! Gece gece dümenler kurmaya
mecbur kalıyorum.
O ses de ne? Amaanın, balkon demirine çarptı poşet. Kavanoz mu atmış
içine yoksa? Hiç kavanoz atılır mı? Lazım olduğunda nereden bulacağız?
Poşeti açıp alayım içinden.
Haydiii, bak sen şu işe? Yukarıdaki karı yarı beline kadar balkondan
sarkmış. Beni görmez umarım. Bakıcı karılardan önce bu gelip gidiyordu
eve. İğnemi yapıyor, ilaçlarımı içiriyordu. Hastalanırsam diye biraz da
bekliyordu yanımda. Sonra şımarıp savsaklamaya başladı.
Kocası kavatın teki… Bunu bırakıp dost tutmuş kendine. Benim oğlan bunun
oğluyla arkadaş. Kandırdılar benim oğlanı. Neler neler aldılar elinden.
İnsan çamaşır makinesini verir mi? Burada annesi dururken… Beğendi diye,
üstündeki kazağı bile verdi. Onlar olsa, böyle kolay verir mi? İnsan
biraz düşünür bir şey yapmadan önce.
Bir de bağırıyor utanmaz "Ablaaa, abla!" diye. Hay abla kadar taş düşsün
başına!
“Ne mi yapıyorum? Hava alıyorum tabii. Poşette ne mi var? Şeyy… Ne olur
poşette canım! Eskimiş öteberi. Çocukların eskileri. Bir akraba var
bizim. Durumu kötü. Kocasını işten atmışlar. Balkona çıkardımdı, ona
veririz diye. Çöp mü atıyormuş birisi balkondan? Aaa terbiyesize bak!
Hayvanlar parçalıyor mu poşetleri? Kokudan durulmaz buralarda. Kamera mı
koymuşlar kimin attığı ortaya çıksın diye? Çıksın, çıksın. Neler oluyor
apartmanda, görüyor musun? Götürüp dökmeye üşeniyorlar demek! Ay ben
üşüdüm, içeri giriyorum. Sen de hiç durma, git yat! Üşütüp hastalanırsın.
Zaten vakit çok geç oldu.”
Gitmemiştir kör olası. Nöbet bekliyordur. Hayır, kendi balkonunda,
canının çektiğince çöpünü dökemez mi insan? Nedir bu iş anlamadım gitti.
Küçük kız da dedi kamera koymuşlar diye. Yakalayıp polise vereceklermiş.
Hadi canım, yemesinler beni. Kimi korkuttuklarını sanıyorlar? Karanlıkta
nasıl görecekmiş kamera? Biraz daha bekleyeyim içeri girip. Ecinniler
gibi bütün gece balkonda duramaz ya! Uykusu gelecek nasıl olsa.
Haa şu kavanozu da çıkarayım içinden. Üff kokmuş bu, kokmuş. Yağ, salça,
çay, poşetin içindeki her bir şey bulaşmış kavanoza. Dur mutfağa
bırakayım şunu. Yarın yıkasın paşa paşa. Ellerim de kirlendi durup
dururken. Biliyorum başıma geleceği. Nereden çıktı bu diyecek yarın.
Attığın yerden diyeceğim. Öyle ya, kendisi kazanmıyor.
Hele bak şu bakıcı karıya! Ocağıma incir ağacı dikecek. Tuvaletin ışığını
da açık bırakmış. Mutfağa geçerken kapalıydı sanki. Uyandı mı yoksa
mendebur? Odada olmadığımı anlamış mıdır? Belki de beni izliyor gizli
saklı. En iyisi o yatana kadar beklemek.
Ayy nasıl ağırlaştım, gözlerim kapanıyor. Saat on iki olmuş bile. Böyle
böyle yıldırmaya çalışıyorlar. Ama yağma yok, kaçın kurasıyım! Gerekirse
gözünü kırpmam. İkisini de uyuturum iki ayaküstünde... O poşet bu gece
illa ki atılacak!