ÖYKÜ

Ayşe Korkmaz  







Çöp Poşeti


Bakıcı karının sesi kesildi. Işıkları da söndürmüş. Uyuyunca kolay kolay uyanmaz. Sessizce balkona çıkarım. Ayaklarımın ucuna basa basa... Saat on bir buçuk. Dışarıda el ayak çekilmiştir. Bu saatte kimseye yakalanmam. Balkon serindir şimdi. Dur üstüme ceketimi giyeyim.

Hay aksi! Kapı gıcırdıyor. Yağlatmalı bunları benim oğlana. İstanbul’a gitmiş işkolik. Yıllarca baktı eski karısına. Boşandıktan sonra da baktı. Ama elinde tutamadı. Karı ilgi istedi tabii. Bu, işinden kaldırmaz ki başını.

O karı mahvetti bunu. Bundan çarptığı paralarla araba aldı. Sonra arabayı babasına kaptırmış. Satıp kendine ev almış adam. Nasılsa ev de sana kalacak diyormuş. Daha benim oğlanla evliyken zengin birini ayarlamış anası. Hep beraber oturacakları büyük bir ev istemiş adamdan. Ama kabul eder mi elin adamı. Hadi kendine baktı. Oğluna da... Anasına babasına niye baksın?

Evine gül gibi bakardı benim oğlan. Meyveyi sebzeyi poşet poşet taşırdı. Buzdolabı tıklım tıklım olurdu. Ama karı hepsini çürütürdü. Gözüne dizine dursun! Yemek yapmayı bile bilmezdi. Hiç unutmam, evine gitmiştim. Bulaşık çıkmasın diye kabından yedim yoğurdu. Karı beni evden kovdu. Ben annesi değil miyim? O oğlanı ben büyütmedim mi? Beni değil, karıyı tuttu. Ben bir şey demedim.

Sonra karı işsiz güçsüz biriyle evlenmiş. Bütün gün gelip gidip kendini becersin diye. Cebinde para ganiymiş adamın. Bütün parası pulu babadanmış. Yanında bir de çocuğu varmış. Anası duysa ağzına yüzüne bulaştırırdı yine. Akıllılık edip onlardan gizli evlenmiş,

Çok iyi biridir benim oğlan. Akıllıdır üstelik. Daha askere gitmeden işe girdi. Hep o kitaplardan öğrendi bildiklerini. Ama elinde para durmaz. Bütün kazancını çarçur eder, ona buna dağıtır. Sana mı kalmış, yanında çalışan adamın askerdeki oğluna para göndermek? Evlenmeden önce bir ev almıştı. Oldusu olacağı o işte. Onu bari elden çıkarma diyorum. Oğlun otursun o evde büyüyünce. Oğlum beğenmez orayı diyor. Başka çocuğu yok. O da karının yanında kalıyor şimdi. Gönderme diyorum. Beni dinler mi hiç? Karı büyütmedi ki çocuğu zaten. Anası baktı hep.

Üffff, bir sıkıntı çöktü yine üstüme. Ah bu şeker, ne beter hastalıkmış. Dilim damağım birbirine yapıştı. Bakıcı karı iğnemi yapmadı mı yoksa? Neden hiçbir şey hatırlamıyorum? Acaba yemeğime ilaç mı koyuyor? Şuradan şuraya yürüsem yoruluyorum. Kendi bedeni bile yük gelir mi insana? Düşüp kalırım diye korkuyorum. Haberi bile olmaz bu karının. Aklı beş karış havada. Kimse bana inanmıyor.

Oğluma şikâyet etti beni. Ben bir şey demedim. Hoş, desem de yarısını anlamaz. Nasıl anlasın, gavur işte! Dil bilen birini bulamadılar ki yanıma! Ben banyodayken doğal gazı kapatıyor dedi. Yalan değil, kapattım, elektriği de kapattım üstelik. Çok para gidiyor, şarıl şarıl kullanıyor suları. Mis kokulu sabunlarla yıkanıyor gece gündüz. Parası ondan çıkmıyor tabii. Memleketindeki kızıyla konuşuyor. Bir dünya telefon faturası ödedik. Oğlum internet bağladı onun için. Sırf kızıyla konuşabilsin diye.

Horultusu geliyor bakıcı karının. Yatmadan yokladı beni. Öküz gibi girdi odama haldur huldur. Karı dediğin biraz kibar olur. Amaann, kime ne söylüyorsam... Şeytan görsün yüzünü. Gözlerimi sıkı sıkı kapattım. Uyurmuş gibi yaptım. Bir bildiğim var elbet. O kurnazsa ben ondan da kurnazım. Çöp poşeti mutfakta... Ama önce bir bardak su içmeli. Şekerim mi yükseldi, nedir? Hiç böyle susamazdım bu saatte.

Çöp dökmeye diye çıkıyor evden. Gitti mi de iki saat dönmüyor. Beni hasta halimle yalnız bırakıyor onca zaman. Biliyor ki sıkıldım dese gidemeyecek. Asıl sıkılan benim diyeceğim. Yanımda birileri olsa da fark etmiyor. Oğlum gezmeye götürüyor bazen. İçimdeki sıkıntı, benimle beraber geliyor.

Korkuyorum gider de bir daha dönmez diye. Bu kaçırdığın kaçıncı bakıcı diyecekler. Hâlbuki ne suçum var benim? Hırsız çıktı önceki karı. Evimde çalıp çırpmadığı bir şey bırakmadı. Bazısını çocuklarımdan istedi, bazısını habersizce kaçırdı. Gani gönüllüdür benim çocuklar. Ceketlerini istesen verirler üstlerinden çıkarıp. Ama benim eşyalarımı niye verirsiniz?

Oğlan yanımdaydı o zamanlar. O hepten aptal. Eski karısı birine imam nikâhıyla gitmiş. Bu yüzden evden kovmuş babası. Sokağa mı atayım diyip ev tuttu. Çocuğuyla ikisini oturttu eve. Ben bir şey demedim. Ona mı kalmıştı bakmak? Karıya hayır demeye yüzü tutmuyor ki. Ev sahibine, boşanmıştık tekrar deniyoruz demişler. Karı evlenip gitmeden, o eve bir sürü eşya aldı. İstemeye geldiklerinde çıplak evde görmesinler diye… Onlar gidince de kendisi oturdu. Ayrıldı benim yanımdan. Sanki diken vardı bu evde. Batardı gitmese.

Çocukların her biri kendi âleminde... Büyük kız Kıbrıs’a çekip gitmiş. Kocası gezmeyi çok sever. Bizimki de ona uyuyor besbelli. Beni bırak, kayın babası hastanede yatıyor. Bunlar gezme peşinde. Ben hastaydım bakamadım çocuklarına. Kaynanası büyüttü. Hem çocuğuna baktı, hem mis gibi yemekler yaptı.

Küçük kız bir çulsuzla evlendi. Ne uzar, ne kısalır. Bulamaz mıydı daha iyisini? Ben bir şey demedim. Desem düşman olur bana. Anayım ya, ne yapsam suç... Kızı açık saçık giyer. Nişanlısı nasıl kabul eder bilmem. Hiç öyle şey olur mu? Kıskanır erkek dediğin.

En küçük kız yaban memleketinde. Babası öldüğünde küçücüktü. Abisi babalık etti ona. İlk evlendiği adamın çocuğu olmuyordu. Bundan ikiz çocukları var. Ama adam gâvur işte... Neye yarar ki!

Bir oğlum daha vardı benim, ikisini bir model giydirirdim. Yaban memleketine gidip dönmedi. Şizofreni midir nedir, o hastalığa yakalanmış dediler. Aman dedim, dağlara taşlara...

Bulamadılar dil bilen birini. İki çift laf etmeye hasret kaldım. İnsansızlıktan içim şişti. Kendi kendime konuşur oldum. Ben öyle miydim onlara? Çiçek gibi baktım üstlerine, başlarına. Tek başına, kocasız büyüttüm. Bunların hepsi boşmuş meğer. Yaşamak denilen şey tuhaf bir oyundan ibaretmiş. Upuzun bir yalnızlıkmış gerçek olan.

Dışarıda hafiften bir esinti var. Üşütmem umarım. Bakıcı karı gitmesin diye çöp poşetini balkondan aşağı atacağım. Ne yapayım? Gitme desem, dinlemeyecek. Başka yol bırakmıyor ki bana! Gece gece dümenler kurmaya mecbur kalıyorum.

O ses de ne? Amaanın, balkon demirine çarptı poşet. Kavanoz mu atmış içine yoksa? Hiç kavanoz atılır mı? Lazım olduğunda nereden bulacağız? Poşeti açıp alayım içinden.

Haydiii, bak sen şu işe? Yukarıdaki karı yarı beline kadar balkondan sarkmış. Beni görmez umarım. Bakıcı karılardan önce bu gelip gidiyordu eve. İğnemi yapıyor, ilaçlarımı içiriyordu. Hastalanırsam diye biraz da bekliyordu yanımda. Sonra şımarıp savsaklamaya başladı.

Kocası kavatın teki… Bunu bırakıp dost tutmuş kendine. Benim oğlan bunun oğluyla arkadaş. Kandırdılar benim oğlanı. Neler neler aldılar elinden. İnsan çamaşır makinesini verir mi? Burada annesi dururken… Beğendi diye, üstündeki kazağı bile verdi. Onlar olsa, böyle kolay verir mi? İnsan biraz düşünür bir şey yapmadan önce.

Bir de bağırıyor utanmaz "Ablaaa, abla!" diye. Hay abla kadar taş düşsün başına!

“Ne mi yapıyorum? Hava alıyorum tabii. Poşette ne mi var? Şeyy… Ne olur poşette canım! Eskimiş öteberi. Çocukların eskileri. Bir akraba var bizim. Durumu kötü. Kocasını işten atmışlar. Balkona çıkardımdı, ona veririz diye. Çöp mü atıyormuş birisi balkondan? Aaa terbiyesize bak! Hayvanlar parçalıyor mu poşetleri? Kokudan durulmaz buralarda. Kamera mı koymuşlar kimin attığı ortaya çıksın diye? Çıksın, çıksın. Neler oluyor apartmanda, görüyor musun? Götürüp dökmeye üşeniyorlar demek! Ay ben üşüdüm, içeri giriyorum. Sen de hiç durma, git yat! Üşütüp hastalanırsın. Zaten vakit çok geç oldu.”

Gitmemiştir kör olası. Nöbet bekliyordur. Hayır, kendi balkonunda, canının çektiğince çöpünü dökemez mi insan? Nedir bu iş anlamadım gitti. Küçük kız da dedi kamera koymuşlar diye. Yakalayıp polise vereceklermiş. Hadi canım, yemesinler beni. Kimi korkuttuklarını sanıyorlar? Karanlıkta nasıl görecekmiş kamera? Biraz daha bekleyeyim içeri girip. Ecinniler gibi bütün gece balkonda duramaz ya! Uykusu gelecek nasıl olsa.

Haa şu kavanozu da çıkarayım içinden. Üff kokmuş bu, kokmuş. Yağ, salça, çay, poşetin içindeki her bir şey bulaşmış kavanoza. Dur mutfağa bırakayım şunu. Yarın yıkasın paşa paşa. Ellerim de kirlendi durup dururken. Biliyorum başıma geleceği. Nereden çıktı bu diyecek yarın. Attığın yerden diyeceğim. Öyle ya, kendisi kazanmıyor.

Hele bak şu bakıcı karıya! Ocağıma incir ağacı dikecek. Tuvaletin ışığını da açık bırakmış. Mutfağa geçerken kapalıydı sanki. Uyandı mı yoksa mendebur? Odada olmadığımı anlamış mıdır? Belki de beni izliyor gizli saklı. En iyisi o yatana kadar beklemek.

Ayy nasıl ağırlaştım, gözlerim kapanıyor. Saat on iki olmuş bile. Böyle böyle yıldırmaya çalışıyorlar. Ama yağma yok, kaçın kurasıyım! Gerekirse gözünü kırpmam. İkisini de uyuturum iki ayaküstünde... O poşet bu gece illa ki atılacak!


içindekiler    üst    geri    ileri   




 18