ey zulmün kapısında bekleyen umut habercisi
iki güvercin uçurdum gözyaşlarımdan
esmerliğimin acı biber gibi bağıran tarafını
dağ gibi yükledim çimen sesime
kızgın sular döktüler nasıl ürperdim
çiğdeme benziyor bulutların taralı saçları
şiirimden uzak ve fırtınalı
ölümünü söylemedim lorca’nın
kirpiklerinde kara bulutlar manuel’in
yakasında ışığını söndürmüş şehirler
içindeki sözcüklerin kurşun geçirmediğini
bilecek kadar yer açmamıştır konuşmaya
ve susmuştur onun namına karanfil
geri dönecek kadar dizeler düşürmüştür
her açılan yaranın kapısına sen mi geldin lorca
demeyi, aç perdesini gökyüzünün
demeyi unutmayacak.
unutmadık
yirmi dokuz ölü kendi mezarını dolaşıyor
kanla yazılmış günler damlıyor
inancın duvarından
katiller yıldızlarını toplatıyorlar ülkenin
daha çok kanlı düğünleri oluyor cesetlerin
yepyeni bir ölüm istiyorlar herkesten
nur topu katilleri oluyor ispanya’nın
lorca, manuel’in ellerinden tutarak
gözlerimden damlayan iki beyaz güvercin
gibi ispanya’dan tüm dünyaya uçuyor
uçuyor kendisiyle beraber tüm şiirleri