- ÖTE
- tevfik
h. şenyuva
-
-
-
|
Dilsiz ve soğuktur binlerce çöle
Açılan bir kapıdır dünya
İnsan senin yitirdiğini yitirirse
Bir yerlerde duramaz bir daha."
F. Nietzsche ( B. Necatigil )
|
Belki de uzun süren bir düşün
içersindeyim.
Perde aralığından süzülen gün ışığı
Göz kapaklarıma değince
uyuyan bedenime aydı beynim
Yorgun
Yorganımı çekiştirirken başıma
uyuşmuş ellerimle sarılmak istedim
sevgilime
ellerim boş bir yatağın
nemli kırışıklarında dolandı
Doğrulup göz ucuyla bir baktım
Kimse yok
Ayaklarımı yataktan sarkıtıp
öylece durdum bir süre
Sonra kalkıp çırılçıplak çıktım odadan
Kurulu bir sofra bekliyordum belki
ve demlikte buharı tüten çay
Oysa akşamdan kalma bir oda duruyordu
önümde
Edel'den bir not arandım
gece aynada bıraktığı parmak izinden
başka hiçbir şey yoktu
Neden böyle erken gitti ki
onu kızdıracak ne yaptım
yok
yok öyle eserlikli biri değil o
Bir zeytin yalnızlığı
Radyoyu açsam ses
ne kadar doldurabilir odayı
ya ağzım doluyken konuştuklarımı
Kim kulak arkası edecek şimdi
Bir parça ekmek biraz haşlama kahve
gözlerimde uyuyan bir ahize
Sol elim uzanıp kavrıyor ince belinden
sonra parmaklarım tıkırtılarla tıkırtılarla
Trıııt tıırt tırt trııırt tırt trıırt
Diiiit diiiit diiiit diiiiit diiiiit
Şu an telefona yanıt veremiyorum
Lütfen sinyal sesinden so
Mekanik bir sesle konuşma hüznü
Bir kırgın düş gibi duruyor
elimde ahize
Meşgul bir hat gibi uzuyor kordonu
Gün sessiz
gecenin soyunukluğunda
giyiniyorum
kapılar beni dışarı kusuyor
aynadan kaçırarak gözlerimi
merdivenler bir soru işareti gibi uzanıyor
trabzanda kör elim titrek
sırtımda bir göz taşımaksızın
ayağıma bir söz takılmaksızın
eritiyorum basamakları
Bir fotoğraf sessizliği
denklanşörüne basılmamış bir gün
Denizin kokusunu taşıyor rüzgar
aşırarak dalların hışırtılarından
Kimse yok
Köşede ışık kendini unutmuş
Nerede arabaların korna ve fren sesleri
Arasında su gibi
yılan gibi kıvrılan insanlar
Ya balkonu beyaz bayraklı kadının gözleri
Bir tülün ardından bakan geçmiş
Aransa bulunmayacak bir sessizlik
yalnız adım seslerim ve soluğum
Trafik noktasında danseden bir karga
oysa hep bir korkuluğa benzetirdim polisleri
Abus bir kabus bu
ve ben düşeceğim yatağımdan
ce ee diye fırlayacak Edel'in gözleri
Ya da bir kamyon çarpsa uyansam
Belki de çarptı
Belki de komada son düşündeyim
Hemşire helecenla
gusulhane imamı pamuğuyla bekliyor
Islanıyorum
belli ki ölü bedenimi yumuyorlar
ama niye yağmur suyuyla
Üşüyorum
demek ölüler de üşür
Düşte miyim ölü mü
Bu nasıl oyun biri mızıtsın artık
Elma dedim çık
Yok yok ne düşteyim
ne de ölü
Olsa olsa bir deli
Ancak bir deli yakalayabilir
böyle mutlu sessizliği
Yağmur hızlanıyor ahmak ıslatan
ben sokakta ıslak bir deli
ve parkta boş salıncaklar
Kaldırıma çöküp ağlıyorum
katıla katıla
bende katılmalıyım bu yağmura
Yerde bir ilan ıslanıyor
sözcükleri dağılıyor gözyaşlarıma
bir mazgaldan içeri süzülüyor
Barış için
Ah gözüm düşünen deli gözü
Delilerde düşünürmüş meğer
Artık ne yapsam yeridir
Birini bulsam tokatlayacağım
Oysa şiddeti sevmem
ama şimdi öksürük gibi gerekiyor bana
Yoksa bir deli bile değil miyim
Ne düşteyim ne ölü ne de bir deli
Ya ben kimim
Ne olur biri çıkıp söylesin bunu
Kişi düşünde bile
bir başkasını görür
veya bir başkasının gözleriyle kendini
Abüs bir kabus bu
Uyanmak için kaç ayna kırmalı
Kaç evin canımı taşlamalı
Ne kadar uzağım ki evimden
Karnım da uzayan bir açlığa demirledi
Güneş kuzey batıya yönelmiş
Karanlık çöküyor üstüme
Şehrin ışıklı gürültüsünü severmişim meğer
Kimse yok mu
Kimse yok mu
Kimse yok
Bir kapı çarpsın bir bebek ağlasın
Ya da yolda ağız dalaşına dalsın iki şöför
Ardından korna sesleri
ayıp oluyor abiler tutmayın beniler
Şirret bir ses duysam sarılacağım
Ne olur biri hışımla gelsin yanıma
Sevgili düşmanım seni de severmişim meğer
Elma dedim çık
Bak sana bir bıçak alırım
belki de tabanca
Kurşunlarını da doldururum üstelik
Telefon çalarken açmamak güzel
bir tanıdığı görmezlikten gelmek
Yol değiştirmek bir sokaktan geçerken
Ya da hiç çıkmamak evden
Şimdi ben kimden kaçacağım
Ağlıyorum
Koşuyorum
Bağırıyorum
Ne bir çarpan ne de sesime bir yanıt
Ben aşkın kobayı
Hep kendim için severmişim meğer
Ah kanımda küçük bir dilenci uyur
Zıplıyorum sularda
Yerde yağmur gökte çamur
Ya da tam tersi kime ne
Ne söylesem yalan
Ne söylesem gerçek
Nereye baksam yalnız benim gözlerim
Uzak kıyılara vuran kulaklar benim
Edel
gel bana yeni bir göz ver
yeni bir ağız
Belki bir barda kendimle söyleşmem gerek
Belki de kendime yargılıyım ben
Düşte veya gerçekte
Afişte gülümsüyor bir başkan parizien
Panoları üstünde aşifte resmi
İnsanı nerede görsem severmişim meğer
Çini ustalarının çekiç sesleri
İstim salması bir vapurun
Gece yarısı toplanması çöplerin
Ve durdurak bilmeyen trafik öyle güzel
Peşimde yalnız kendi sesim
Önümde kara bir şehir
Vitrinde asılı etlerin böylesi seksi olduklarını bilmezdim
Öyle çok ki bilmediklerim
Kimse yok mu
Kimse yok mu
Kimse yok
Abus bir kabus bu
Elimde bir fotoğraftan gülümsüyor
Edel'in gözleri
Cüzdanımda kırılmış sararmış
herhangi biri gibi
üzdüğüm kırdığım herhangi biri
Özür dilerim aşk
İyi bir öğrencin olamamışım meğer
Ben ıslak
Ben ıssız
Yapayalnız yalpalıyorum kaldırımlarda
Bir düşmanım bile yok
bir kör noktada yitirsem ya kendimi
Biri çıksa karşıma
benden öylesine uzak biri
Bir tren gibi gülümseyip geçse
Yağmur dindi
ağır ıslak gölgemi sürüklüyorum
acıkmış bedenimin üstünde
eve hangi eve gidip ne yesem
Biri bir şey istese
Biri kızsa
Önümden çekil dese biri
Yolda bana omuz atan kişi
seni de severmişim meğer
İster kaldırıma ister baldırıma tükür
hani tükürmesen de olur
Hele bir çarp bana
Sonra ters ters öyle bir bak
O hiç anlam veremediğin bakışınla
Şimdi daha iyi anlıyorum seni
yokluğunda değer kazanıyorsun benim için
Ah o kalabalık
Öfkeli kalabalık
Dişim kırılsa acımaz artık
içimdeki acı kime anlatayım seni
Tezgahta çürüyen meyve
duyar mı sesimi
ya içimde dağılan bulut
Tıııırt tıırt trııırt tırt tıırt
Hiç telesekretere aşık olur mu insan
Yeniden ve yeniden yalnız
Dinlemek hep o yanı sesi
Edel yok
Ne de onu aldattığım kadınlar
Elbet o da aldatmıştır beni
belki seviştiğimizde
Yapmadım desem yalan
Belki de bir başkasının kollarında
o ince teniyle ıslatmıştır çarşafları
Bir melek gibi uyuması ondan
Uluorta kuytuda sevişince insan
daha bir huzurla girer yatağa
uyku bedeni yanında taşır
Ayaklarım kimsesizliğini benliğimin
Öpüşlerim öyle uzak
nesnesiz bir düş oluyor yaşamın
düşsüz bir nesneye dönüştürüyor beni yalnızlık
Sokakları eve taşımayı severmişim meğer
Yatak ve yol
Kaldırımlar ve yastığım
Ey insan her şey seninle güzel
Artık taşıyamıyorum başımı
omuzlarımın üstünde
Gökyüzünde de güneşin başı düşmüş
ayın saçları kıyıya vuruyor
Karnım ölesiye aç
Bir sofrada konuşmaları severmişim meğer
Ya çatal bıçakla insanı susturanları
Dinler gibi yapıp
Ağzındaki lokmadan başka bir şey düşünmeyenleri
Uzadıkça uzayan bir lokma
Olsun
yeter ki karşımda biri dursun
Şimdi boğazımdan nasıl geçer lokma
Abus bir kabus bu
Ne kadar sıkıcı olduğumu bilmezdim
öyle çok ki bilmediklerim
Artık ne yapsam yeridir
Hani benim pazarlık keyfi beğenmemem keyfiyetim
Kime şikayet edeceğim
Kime beğendireceğim kendimi
Edel secerdi hep ben sıkılırdım
metozori beğenirdim sonunda
Ah uzayan çoçukluğum
Şimdi ne yapsam
ne etsem
Sosis yesem midem bozulur mu
Ya turşu suyu ya turşu suyu
Bu cadde insanlarıyla aşinaydı bana
Tanışmıydım ki hepsiyle
Kaçar idim gözlerinden
san biri baksa hır çıkacak
Ah gözüm kaldır başını yerden
Neden teğet baktım ki insanlara
bakışlarım içime batıyor
Abus bir kabus bu
Güneye bakan bir odadan uyanaydım güne
Ya da bileğim burkulaydı merdivenlerde
Üşüşen meraklıları da severmişim meğer
Üşüyorum
Yağmur kurudu üstümde
Ne düşteyim
ne ölü
ne de bir deli
Ayakkabımda bir delik
parmaklarım sularda
O hep aynı yaşta kalan
yaşlı kunduracı nerede pençe atsa
öyle yakışırdı ki falçata eline
Simsiyah olurdu seyrederken
faltaşı açılmış gözbebeklerim
Siyah nasırlı elleri severmişim meğer
Bağırıyorum
haykıra hıçkıra
ağlıyorum
Kimse yok
Ağzımda bomboş döneniyor dilim
karşımda sırf kulak kesilmiş biri yok
ne de dinler gibi yapan biri
Sesim gidiyor uzaklara
elleri boş dönüyor sokakları
Artık yerin bile kulağı yok
Gözyaşlarım karışıyor yağmur sularına
her damlası bir mektup
Edel ' e hiç mektup yazmadım
ya kime
ellerim kırılsın benim
Telefon rahatlığına sığındım hep
Tııırt tırt trıııt tııırt trıırt tırt
diiit diiiit diiiit
Hiç telesekretere aşık olur mu insan
Tele kız da değil üstelik
yalnızca düşlemimde gezen bir ses
Ah sinema afişleri
Gazozun içine atılan leblebi
Seyredilmeyen filmlerin arka koltukları
eh işte güzeldiler
Küçücük ayrıntıları severmişim meğer
Şimdi herşey elimin altında
ama neye yarar
Ya usulca elini tuttuğum güzel
ön sıradaki yaşlı kadın nerde
Belki iğrenerek belli imrenerek şikayet eden
Kader seni kime şikayet etsem ki
Yılan hikayesi gibi
uzuyordu elalemin sözleri
Yazık olmuştu güya Edel ' e
Şimdi yazık değil mi bana
yalnızlığım bile terketti beni
Bir delinin kalabalıklığına özeniyorum
Nasıl da çoğalır kendinde
Sığ biri olduğumu hiç bilmezdim
Kimse yok
bir anlamım yok
Soluğu yeter derdi ninem dedem için
anlıyorum ne kadar haklı olduğunu
Bir insan soluğu yeter
Bir köpek yanaşıyor yanıma
İlk kez bir köpekten korktuğumu hissediyorum
Nedense onlar terketmemişler beni
ne beni ne şehri
Peki ya insanlar
Sürü halinde uzak yurtlara mı göçtüler
Çoçukluğumda saklambaç
oynarken de bulamazdım kimseleri
Belki de aramazdım
dört yapraklı yonca aramak gelirdi işime
Bir bakardım herkes sobelenmiş
gülerlerdi bozulurdum
Şimdi de gülseler ya
elma dedim çık
Çanak çömlek patladı
Ayın boynu öyle ince
Edel ' in gözevlerini benzetirdim aya
Hele bir kırptığında
yakomozlar kıpraşırdı bedenimde
Gazeteler düne ait
Bayatlayan ekmek çürüyen et
Ya ben neden şehrin çarmıhına gerildim
neden yalnız bırakıldım
Aynalar yalan söylemezler mi yoksa
Ya kim tanık olacak bana
Bir sıkıntıya demir almış gidiyor
gözlerim pupa yelken
Gittiğim bir arpa boyu
Ah o biralı geceler
Gülme zorunluluklu fıkralar
Koyuldukça açılıp saçılıveren
Kadınların yanında iğreti kibarlık
Masa altları gündem dışı
Hep alıntılarla geyik üstü
Muzursuz entellekta seni de severmişim meğer
Şimdi bir gölge
Üstüme eğilse
Sarsa beni bir insan karartısı
Gölgesi yeter
Hele şöyle bir geçsin
bilmezdim kıymetini
rahatsız olduğum kalabalıkların
Gözünü sevdiğim gürültü
elma dedim çık
Ne gözyaşlarımı silen
ne de karı gibi zırlama diyenim var
Neden ağlamasın ki erkekler
Ağlamak nar kırılımı değil mi duyguların
Beni vareden şehir yutuyor benliğimi
Eve gitsem
Hangi eve
Sağa dönsem sola dönsem dursam
Uyusam
Ne için
Abus bir kabus bu
Düne dönmek istiyorum
yeni bir güne uzanmak istiyorum
Köpekler kadar özgürüm
duvarlara işeme özgürlüğü
Neden bir kuytu arıyorum ki kendime
eve kadar tutmaya ne gerek
Kim ayıplayacak ki beni
biri çıkıp ayıplasa keşke
Edel ' e anlatırdım sıkılarak
sidikli bir çiçeğe benzerdim boyunu bükük
Kimse yok mu
kimse yok mu
kimse yok
Kedi daldaki kuşa bakıyor
kedinin bir amacı var,
ya benim
kendimi başkalarının gözünde severmişim meğer
Belki gün saracak
geri sayım başlayacak
doluverecek yine sokaklar
ve ben hiç bir şeyi beğenmeyeceğim
şu an özlediklerime dudak bükeceğim
O gürültü
o kalaba
Edel çirkin görünecek gözlerime
Eski bir fotografa bakacağım
yine hayallere dalacağım
yeni anılar kuracağım kendime
İlk aşk neden güzel gelir ki insana
her ilkin bir evveli vardı oysa
Ahir zamanı mı yaşıyorum şimdi
Gözyaşlarım kurudu
boğazım da
Kimse yok
yalnızlığım bile terketti beni
Bir şişe şarap alıp gömülürüm düşüncelere
sonrası kimbilir
Kaçıncı kadehten sonra paylaşırdım kendimi
Ne kadar içtendim bilmem
Gerçek ile yalan arasındaki sınır ne
Edel neden şimdi daha güzel
Bir buluta giriyor ay
bacalarda duman yok
Açılmıyor evlerin kapıları
Camlara küçük taşlar atıyorum
sonra daha irilerini
Her taş bir mektup
pul gibi geziyorum sokakları
Duvarlara çarpıyorum avuçlarım kanıyor
acı bile duymuyorum
Damarlarım boş sokaklar gibi uzuyor
Ayı yutuyor bulut
O da terketti sonunda beni
Ah Edel'in gözleri
Puslu bir sayfa gibi
Uzanıyor önümde gece
Ayaklarım bile terkediyor beni
yerçekimsiz bir külçe gibiyim
bir boşlukta dönemem
dönenen
dönenen
dönenen
Bu ışık da ne
neden içimden geçiyor bu tren
Bir tünel ıssızlığında ben
Ruhban takımı uzun eşek oynuyor içimde
vagondan vagona atlıyorlar
sonra gözlerimden dışarı atlıyor çocuklar
Şeytan kaç
şeytan kaç
Bir tren gibi gülüyorum
omzumun üstünde dönüyorum
Neden böyle kaldırımda yatıyorum ki
Biri görse ne der
Desin de ne derse desin
Vitrinlerden bakıyor yiyecekler
ben onlara uzak gözlerle
ellerim denli yakınlar bana
Şimdi kim uzanacak
yalnızlığım bile terketti beni
içimdeki başkası ben sessiz bir hiçim
Elma dedim çık
Artık günün güneşin bir anlamı yok
bir saçmalıktan başka
Boşlukta bir kütle
Yalnızlığımı geri verin bana
Ve Edel'in gözleri
ay gibi battı onlar da
Biliyorum gittiler
beni bir ıssızlığın ortasına ittiler
Kimsesizliğin ötesinde kendimsizliğe
Büründüm artık
Duman bile ağırdır benden
Kimse yok
Ne adım sesleri
ne soluk
ne gölge
Edel de yok
Herşey çürüyor küfleniyor
Küfrediyorum duyan yok
Bir sokak telefonundan arıyorum kendimi
diiit diiiit sonsuz bir diiiit evde yokum
Edel de yok
Neden bir telesekreter alamadım ki kendime
Bir kedi görüyorum
sevmeye yanaşıyorum tıslayıp uzaklaşıyor
Peşinden gidiyorum
bir duvardan atlayıp kaybolur
Hangi duvardan atlayıp kayboldu ki insanlar
Abus bir kabus bu
Özlediğim şeyden nefret ediyorum
nefret ettiklerimi özlüyorum
Dünya insanlarla güzel
Rüzgarda sallanan yaprağın
bir amacı var
Akıp giden suyun
Uykunun
uykunun
uykunun
Korkuyorum
ya düşlerimden de kaçar sa insanlar
Edel ' in aya benzer gözleri
Gözlerimi kapıyorum karanlık
açıyorum kimse yok
San dünya kocaman bir kuyu
Yukarıda kimse yok mu
Kimse yok mu
Kimse yok
Hiçbir kulağa erişmiyor sesim
Beki de bir sesim yok
Caddeler bomboş uzuyor
Kendimsizliğe doğru uzuyor
Bir dükkanın önünden
bir şişe süt alıp içiyorum
parasını da bırakıyorum üstelik
Ekşimiş zorlukla yutuyorum
midem yanıyor
Boş mide mi kusuyorum kaldırımlara
Gözlerim kararıyor
Saframın üstüne düşüyorum
kalkmıyor başım
Karanlık
karanlık
karanlık
bir merdiven çıkıyor karşıma
inecek miyim
çıkacak mıyım
kestiremiyorum
Sonra çocuklar fırlıyor
gözlerimden dışarı
Şeytan kaç
Şeytan kaç
Edel kaçıyor
Dur diyorum
Duyuramıyorum
Kendimsizliğimi kaldırımda buluyorum
Bir pisliğin ortasında buluyorum
Kimse yok mu
kimse yok mu
Ay doluna dönüyor
kurt adam bile yok
Köpekler geçiyor yanımdan
peşlerinden gidiyorum
beni de katın sürünüze
sizlerden bir olayım diyorum
Dönüp havlıyorlar
Ben de onlara hırlıyorum
Zaten artık hırlar gibi konuşuyorum
Uzaklaşıp gidiyorlar yetişemiyorum
Dört ayak üstü koşuyorum peşlerinden
yollarda dizlerim parçalanıyor
acı duymuyorum
Bir an ev diyorum
hatırlayamıyorum
Yollarda kayboluyorum
Ben kimim
Neredeyim
Bu nasıl cehennem zebaniler nerde
Bir balyozla yarsalar ya başımı
kor alevlerle atsalar ya beni
Elma dedim çık
Gözlerim acıyor
ağlayamıyorum
Vitrinde etler çürüyor
mor bir tona dönüyor pembelik
Kendimi yitiriyorum
içimdeki hayvan uyanıyor
Camları kırıp çürümüş etler yiyorum
Edel gelme artık yanıma
insanlar uzak durun benden
İçimdeki hayvanı saldım
artık evcilleşemem
Kan tadını aldı bir kere dilim
çürümüş etlerin donmuş kanı
Ağzımdaki eti
almaya yanaşıyor köpeklerden biri
Aya benzemiyor gözleri
Kulağını ısırıyorum
siniyor
Benden artana razı bekliyor
İri bir parça kapıp uzaklaşıyorum
Ben köpeklerin de yalnızı olmalıyım
Yalnızlığımı geri almalıyım
İçimdeki hayvan en çok seni severmişim meğer
Kimse yok mu
kimse yok mu
kimse yok
Edel de yok
Umurumda değil
Aya benzemiyor artık gözleri
Dünyadaki en vahşi hayvanım ben
Yalnızlığını yitirmiş
kendimsizliğimi bulmuş bir insan
Kendime bir kuytu buluyorum
çöküyorum eti parçalamaya
Dişlerimde limeleniyor
kemiğin üstünden et parçaları
Bir ses duyuyorum tırsıyorum
eti arkama saklıyorum
Giderek yaklaşıyor ses
adım sesleri
yankıyor kaldırımlarda
Belli bir insan
Ama neden böyle geç
Belki ölmeli beni böyle görürse
ikimizden biri
Gölgeye sığınıyorum
Yakınlaşıp duruyor önümde bir karartı
Dişlerimi gösterip hırlıyorum
Gülümsüyor
Bir şeyler söylüyor anlamıyorum
sonra kulaklarımda akıyor sözleri
Sen aslında yoksun
ben senin yazarınım
Sevinçle doğruluyorum o an
Ben yokum
ben yokum
Edel de yok