___ SEÇ ___
Kütüphane
Ürün Listesi
Yazar Bilgi
BİRAZ EYLÜL
tevfik h. şenyuva
I
Ben ölümle kan kardeş çağların sanığı
Kovulduğum cehenneme dönemem geri
Cennetse bir başıma
O elmanın özlemindedir tarihim
gecikmiş anlatıcı
Ölüm erken eser bu yerlerde
Ben gecikmiş anlatıcı
-hey siz benim ülkemin zencileri
nereye böyle yollarda adımlarınız kırılmış
-Bilmiyoruz belki ölüme
yanlış yaşamaklardan güzelliklere göçüyoruz belki de
-sen göz pınarlarımdan su taşıyan küçük
ister misin önerilmiş düşler sunayım sana
-bak çıkınımda kendi düşlerim
gerçeklere katacağım onları yollarım çok uzak
-ya sen kafeslenmiş yorgun serçe
uçacağın yer de kalmadı neden hala o eski şarkılar
-bir eskimeyen şarkılarım gökyüzünde
kırık kanatlarım yerine süzülüyor şimdi
-pek sevdim sizleri beni de katın bu yağmura
arı duru bir damla olur gökkuşağını taşırım yere
.....................
o şarkılar kırık adımlarla çıkınlarında düşleri gittiler
ben gecikmiş anlatıcı düşlerimi damıtıyorum günlere
başa dön
ürün listesi
kütüphane
erkekler cehennemi
öyle çoktular ve
oturup içmelerdeydiler
güz düşünce gözlerini dökecek düşlerdeydiler
bıçak çekip öpüşenler vardı
sırtı dönük kadınlar da
etek çekiştirip ilgi çekmelerdeydiler
vardılar yalnızdılar ve
bir nefes yalımı ürperilerde
kendilerinden kaçtılar
başa dön
ürün listesi
kütüphane
sevdiğimler için
bir takvim yalnız
bırakıp beni gittiler mi gerçek
kapı çalındığında -gönüllü
bir bekleyiş ıssız
yağmur sesleri yol sesleri ve
gibi yıldız
gecede yoktu uyku
dolundu Ay yüzü sensiz
gölgeler süzüldü farlar süzüldü ve adım
bulutlarda acıyordu gözlerim
sırtım çarşaf başım yastık çıplaktı
ayaklarım o yarı gece ellerim terli
merdivenler korktu tavan korktu kulaklarım
sonra annemin terlikleri
kapı çaldığında yanlış
başa dön
ürün listesi
kütüphane
kiraz moru
söyleyin kim ? yaşamın anlamını verebilir
o çocuğa geri
ki o çocuk bir haziran sabahı
göğsü kiraz açmış yatıyorsa
o ki dallarda ikiz sallanan
kirazlar denli
severdi haziranı
bir de yağmuru
yağmur bile silemedi
o çocuğun dudaklarından süzülen
kiraz morunu
ve ben gelen yılın ilk günü
benden iki yaş büyük olmasına alıştığım
o çocuğu düşünüyorum
söyleyin kim ? geri verebilir
yirmi iki yaşında kalacaksa biri
abi sil artık göğsünde
o kiraz morunu
korkuyorum
başa dön
ürün listesi
kütüphane
gerilim
içimde hep o soru
yüzüm
beni buruşturup
ne zaman yere çalacak
beynim
tüm bedenimin kanını emerken
ve gece
gözlerim
kapalı kirpiklerimin altından
hala
dünyayı seyrederken
Yitik soruları arayan
Bir aynaya çerçevelenmişim
paslı
Bir çiviye asılı
başa dön
ürün listesi
kütüphane
değişim
yüzümden gülüşümü kopardım
aynadan abus bir suret yakıştırdım yerine
şehrin tarihsiz duvarları gibiyim artık
hiçbir çocuk incitemez yüreğimi
biri içimde bildiğini okuyor ama
ardında bir külçe yığın
başa dön
ürün listesi
kütüphane
kopuş
bütün yanıtların unutulan soruları
bir aynanın kırıklarında
geceye fal açtığım yıldızlar
kendi kafasında bir köstebek ki gözlerim
göremiyor o uzaklaşan çocuğu,
gülüşü yüzüne virgül
başa dön
ürün listesi
kütüphane
II
Son anını yaşıyor
Olacağım gün ömrümün
Olası bir kahkaha
Gecikmiş bir deliyi
Defnedecekler toprağa
başa dön
ürün listesi
kütüphane
biraz eylül
bakma göz terlerim gül
aksa da böyle diken
işte küskün işte kül
bir çingen saçı bahar
kupa kızı gelir peşimden
az bir hüzün biraz eylül
değer düşlerime deniz
dizleri kırılır kıyılarda
oysa yalan çokça gün
bir bağ alırım sevgi
üstü kalır
öyle özgür öyle gür
başa dön
ürün listesi
kütüphane
grizu
günler
nasıl geçer
beri benzer
fülfül dalında
bülbül öter
gül duysa
aceplenir
şair
uydurur
bundan sebeplenir
ferhat
dağlar deler
göçükte kalır
fülfül dalında
bülbül susar
şirin gelse
kendözü
yüreği
doruklanır
şiirin özü
tutar
bundan soluklanır
ferhat ile gül
bülbül ile şirin
ben
çıkarım fülfül dalına
aşk olur bana
ötesi
sade ötesi
başa dön
ürün listesi
kütüphane
Alaz'lara
Ne yaptığımız sizler içindi küçüğüm
Duvarlarda kurşun yarası
Bu toprak babamdır diyebilmen için yarın
Her toprak biraz insandır çünki
Gece karanlığında rüzgar ve toz
Sevişirdi gözlerimiz
Senin ilk çığlığın denli gerekliydi
Devrim biliyorduk ve parçalanmıştı ellerimiz
Ne yaptığımız sizler içindi küçüğüm
Köksüzdük filize vermiştik kendimizi
Kahkahalar solmasın için dallarında sürgünlerin
Tüm yapabildiğimiz biraz kıvılcım ve körük
Bir de o asi ölülerin ardında kalan alaz
Her alaz anne sütüdür çünki tarihin
Puslu gemiler geçti yakamozlar yırtarak
Martılar geçmişimizi didikledi bir Eylül
Bizse seni özleyen limanların çakarlarında
Dolanabiliyorduk ancak
Ve ancak biliyorduk parçalanmıştı
Çünki ellerimiz
başa dön
ürün listesi
kütüphane
karanlıkta
bir fotoğrafın yapay gözleri ile
tuz bürümüş sesimden
yitiyorum kendimi zamana
bir uğultu kemiriyor beynimi
öz kıyım bekçiliği yapıyor gecede yıldızlar
görmemeye örtüyorum perdeyi
sonra gözlerimi düşümde bir çoban
duvarlarda adım sesleri
ötesi yalnız karanlıkta kalır
bir fotoğrafın iz düşümü kalkar
solgun rengi ile
odayı giyinir üstüne uyuyan yalnızlığımı
gider kendini bulur bir boş çerçevede
ağan sularca akar üstümden yorgan
gül dikenini dalına batırır ölür
ötesi yalnız karanlıkta kalır
bir fotoğrafın ince elleri ile
tarar saçlarını sırda yaşlanır
ıslaktır sürünür omzuma üşür tenim
uyandım sanırım kendimi
yine aynı düşü görürüm bekleyiş
açarım perdeyi güneş dışarıda uysal
kitaplar kağıtlar ve beynim içerde dağınık
başlar kendini çalmaya bir keman
ötesi yalnız karanlıkta kalır
bir fotoğrafın solan düşleri ile
kendini sokar akrebi saatin
telefon sessiz bekler köşesinde
kadehimde şarap vaftiz eder yalnızlığımı
burukluğu içimde
ötesi yalnız karanlıkta kalır
başa dön
ürün listesi
kütüphane
savaşa giden ölür*
sevgilim gitme
n'olur gitme
diye hıçkıran kız
bir bomba çukurunda
yatıyor şimdi
lanet olsun bana
bu şiiri
ilham edene
*gitmeyen de
başa dön
ürün listesi
kütüphane
bir öğlen uykusu
I
Galiba beni bir çağıran var
Kulağımda hiç bitmeyen bu uğultu
İçimde erden öten bir horoz
Demde kül gibi dağılan duygu
Ve sokak lambaları boynu bükük
Uzuyor dağılıp beni çaresiz
Rüzgar kuşlarının gagasında çığlık
Sonra sessiz bir kelebek tufanı
Çiçekler kanatlanıyor dallarından
Ellerim yağmurdan ıslak
Düşüyor omuzlarımdan aşağı
Uyup da duyduğum sese yoksa gitmeli miyim?
Suretimde bir veda ıslık adımlarla
II
Bir aynanın önünde yüzüme bakar gibi
Bakabilir miyim geçmişime
İnancım bile kalmamışken anılara
Ki onları unutmaya çalıştığımı sanmayın
Ya da ne sanırsanız sanın
Karşımdaki yatak boşaldığından beri
Ben de dalmadım yıldızları seyrederek uykuya
Çünki geceyi delen ışık
Sorgulu gözleriyle parçalıyor hala düşlerimi
İşte karşınızda buğulu bakışlar
Ve tam olarak bilemediğim bir geleceği
Özleyen sarsak benliğim
İçkiyi ve tütünü sevmemin bir nedeni olsa gerek
Bir incir çekirdeğini doldurmak
Ya da boşaltmak bir zeytin çekirdeğinin içini
Oysa ne içki ne tütün ne de büsbütün kendim
Doldurulan ya da boşaltılan bir çekirdek değilim
Evet inandığım
Ve anlatamayacağım tek gerçek
Bir aynanın bir yarının gözlerimde gördüğü
Bir çarşafın bir çıplak omzun düşü
Yelkovan hala yangın gibi sararken akrebi
Ve bir intihar mektubunun pıhtılaşan mürekkebi
Nasıl anlatamazsa akıp giden kanı
İşte böyle dilimde bir ur
Sözcükler dönemiyor ağız boşluğumda
Su dibinde çakıl taşları
Gibi beliriyor anlam ve ötesi
Telefon bir kedi uyuyor köşesinde
Çıkıp gitmemi bekliyor bütün kapılar
Hepsini bir bir açıp gitmemi
Hayata teğet çizilmiş yollar boyu
Ne rota ne pusula ne yıldız
Sırtımda bir mandarin gömlek
Şu uçuk göğün altında
Yağmur gibi yürüyerek
başa dön
ürün listesi
kütüphane
ayağa övgü
ayaklarım ben en çok sizi sevdim
kimi dalgalı bir beden taşıdınız tabanınız andelib kimi
gül bastınız sevgili kolunda
acırdı çok acırdı falaka boyun eğmediniz
geceleri seyrederdim ağlardınız gizliden
ayaklarım ben en çok sizi sevdim
ne çok dostların vardı aynı yolda yürüyen
özledin o ıslıklı geceleri biliyorum
doru tay olurdun dide görmez yollardan aşırırken beni
ayaklarım ben en çok sizi sevdim
mapus sıkıntımı ayrılık derdimi siz aldınız
bir kez olsun yıkılmadınız bütün çelmelere karşı
bir gün biliyorum götürürsün sevdiğime yine ürkek beni
yine beraber koşarsınız milyon ayak yakarak kaldırımları
işte geçer o zaman bütün üşüdüklerimiz
başa dön
ürün listesi
kütüphane
kalender
Biraz eksik biraz aksak
Bak dudaklarım lali gene ıslak
Ve içerim hala sımsıcak
Kollarım bir adam boyu
Kaf dağında zümrütü anka
Şeker kavanozunda bir karınca
Bir de içip de gece kararınca
Akar damarlarımda hayat suyu
Ay dolun gece karanlık
Gökle deniz bitimi bir aralık
Ve gözlerimde bu buğulu arılık
Ayar bedenimde altıncı duyu
Bütün sorunlara ali cenap
Ne gam ne tasa hazır cevap
Bir de piyaleye dol olunca şarap
Ala abad olur kalender soyu
başa dön
ürün listesi
kütüphane
sanki
O
Düşlerimin kesiştiği yere oturdu
Bir bulut gibi çöktü üstüne gözlerim
Kibrit çöpü çöpçatan bir gülümseme
Vardım yanına
O sustu
Ben sustum
Aramızdan onca rüzgar geçti
Üşüyen ellerimle kucakladım
Ama kaçıp gitti lanet kedi
başa dön
ürün listesi
kütüphane
derviş
gönlü çöl olanların
girmediği bir kapıdır bu
bir elinde tuz diğerinde su
tenine değmeden
terine karışmadan
kim yürürse anca o geçer
gök ucunda bir lale
okyanus dibinde yıldız
yare buse olmayanın
ağız yarını tatmayanın
ermediği cennettir bu
irem bağlarını anca
çıplağını soyan bilir
kim adımları toprak okşar
bükmez boynunu çimlerin
kim nefesi rüzgarla sevişir
sevinir çocuk gibi
sorularla büyür
güneşten parlak zamandan geniş
bu yolda anca o yürür
başa dön
ürün listesi
kütüphane
III
Gece yıldız dolu kabus düşer
Geçer her gün bir izle
Beynimde bir gelecek
Geçmiş bir örümcek hüneriyle
Çeker bilinemez sinekliğimi
Ölüm
başa dön
ürün listesi
kütüphane
serseri
ne ayna
ne ölüm
ne de yollar
yeni bir anlam
bulmak için
avutmuyor artık beni
sevgilim seni asacaklar
saksıda çiçeğin suyu kesildi
bir de
yine telefonlar çalacak
duraklarda
otobüs bekleyecek yine insanlar
ve ben
senin okuyamayacağın
şiirler yazacağım
bir bulut sen gözlerle
hüzünlü
ıslak
geçecek üstümden
saksıda çiçeğin
toprağına yağacak
başa dön
ürün listesi
kütüphane
serseri
yüzüm
bir serçe
ürkekliğinde
tünüyor
omuzlarımın üstüne
nereye gitsem
o hüzün
göçebe ömrümün
dağılmış
parçalanmış
anılar yumağı
dün bir tütün dalı
gibi
dumana döndü
ardında bir parça kül
çocukluğum
bir uzak yıldız
saklambaç oynuyor
bir bavul
uzayıp gidiyor
kararten düdüğü
oluyor geçmişim
dudağımda bir ıslık
belki de yağmur
elma dedim çık
ağlıyorum
bir serçe ürkekliğinde
kanatları ıslak
başa dön
ürün listesi
kütüphane
serseri
tül perdesi
taş plak
solgun fotoğraf
kareleriyle
geçiyor zaman
her yeni an
bir kaktüs
piçi gibi
oluşuyor
ve kopuyor öncesinden
nasırlaşıyor
anılarım
suya baksam
kırılan
bir nergis oluyor yüzüm
sesler bir yerde
eksik
yalnız
o uğultu
içimde
ve boşlukta
bir örümcek ağı gibi
sarıyor etrafımı
duvarlar
tarihsiz ve yanıtsız
dikiliyorlar
karşıma
her
açtığım kapı
bir labirente çıkıyor
ne bir pusula
ne de kör
karanlıkta yürüyor ellerim
tırnaklarım
yıldız sökünü
başa dön
ürün listesi
kütüphane
serseri
masada bir kadeh şarap
mumun titrek
ışığıyla konuşuyorum
ilkin
bir keşiş
gibi dinliyor beni
sözlerim dibine akıyor
sonra
yorgun
gözyaşları süzülüyor
yanaklarından
kalkıp
bir kadeh de
ona dolduruyorum
kendini söndürüp
içiyor bir yudumda
ve başlıyor
anlatmaya
ben sessiz
tanığıydım bir zamanlar
iki kişilik
sofraların
bir de müzik
dolandırdı
odayı
uyumlu adımlarla
bir tren
geçiyor uyanıyorum
masada
boş bir kadeh
ve sönmüş
bir mumun
is kokusu
başa dön
ürün listesi
kütüphane
serseri
sesim kaldırımlarda
dansederek
yite - gider
anda
bir başına terliyor ellerim
korkuyorum
hiç değilse
gölgen kalsaydı yanımda
ama ayrılık
bütün kapıları kilitli
ben dışarda
bir yabancı
bir deli kahkahayla
uğulduyor kulaklarım
aşk öyle saçma
hala kandırıyorum
kendimi
belki korku
sevmemin nedeni
bir yalanı
sürdürme alışkanlığı
belki de
telefon zili
mevsim yağmuru
umut
kendimi avutmak için
bir başkası olmalı
mı yoksa
yüzüm eskiyor aynanın sırında
gözlerim paramparça
başa dön
ürün listesi
kütüphane
serseri
gece
beynimin alkol duvarlarında
yitik
dolanır bir cüce
ben kimim ?
hep
bir kültabağıdır zaten
dinler
geçer düş-erimde
duman
gün kendi
kendine yanar biter
ölüm
bir
merdiven olur
sonra
korkmayayım diye su
üşür ayaklarım
paltom askıda asılı bekler
yollar dışarda
naftalinlenmiş
biraz da
küf kokar burnuma
ey heykel
kendim
sus ve dinle
eylül
gibi soluyor ömrün
başa dön
ürün listesi
kütüphane
serseri
eskil denizlerde
yelken
yitirmiş bir korsanım
limanlardan uzak
o kedi sularda
bir fareler
kaldı peşimsıra
ve gözü kara
pırpırlar
yakamozlara saldı
kumral deniz kızlarıydı
aldılar dümenimi
tayfam seslerinden
sulara daldı
dalgalar yuttu gözlerimi
mercan flütler
rüzgarda
derin uzak
ağıtlar çaldı
ki duyunca çıldırdı insan
kulaklarım beynimi deldi
başa dön
ürün listesi
kütüphane
cogito
şimdi seni düşünür
seni düşündüğümü
düşünüp üşürüm.
başa dön
ürün listesi
kütüphane
sus
Biraz kirpiklerini duyayım
Ve yalnız
beni okşayan elini
Uzun bir öpüşle sus
yıldızlarca
Ötesinde karanlıkların
Rüzgarın
bile eremediği
yerde sus
Sus gözlerin kapanıyor
Bırak
ay eskiyip yitsin
gölgesinde ses
Sus
Yalnız kirpiklerin
başa dön
ürün listesi
kütüphane
gözlerinmişti
Gözlerin
Gözlerinmişti İstanbul'da ölmek denli derin
Siyah serin dalgalarmıştı bakmaların
Artık sen olmayan her yerde
Duragelecek yüzünmüştü
Belleğimde bir hüznü
Kalbatışlarımdan adını seslerime taşır
Oysa senmiştin suya baksan
Göl mecnun' a döner
Güneş mi ne inmişti o tutulan
İçimde bir koşuşturmadır gider
başa dön
ürün listesi
kütüphane
kaçınılmaz
her kuyruklu yıldız
yörüngesinde
parçalanacağı
bir güneş bulur kendine
ay
tepesinde kadehlerle
dolanır geceyi
kaçınılmazdır bu
saat tiktaklarından
uzak bir kendim
adım seslerine ayarlar zamanı
varlığın
yaşamın gizil suyu
bedenimde
bir seferberlik
bir tebessümde gördüm
kaçınılmazdır bu
başa dön
ürün listesi
kütüphane
sensizliğin gökkuşağı
Çıplak yağmurları yiyip geldin
Gözlerin ıhlamur yaprağı
Çıplak yağmurları giyinip geldin
Suda nilüfer açmış ellerin
Çıplak yağmurları giyinip geldin
Adımların titreşir gecede
Ne iyi saçlarında o beni sar(s)an akıntı
başa dön
ürün listesi
kütüphane
derinlikler
Beynimde bir fay hattında
Döneniyor düşüncelerim
Bir rüzgarda dilimde sözcükler
Taşlanmış ve sönmüş
Yüreğimin değirmen kollarını
bile çeviremiyor
Uzaya serpilmiş bir remil
Gibi boşlukta bir anlam
arıyorum kendime yalanlarla
Düşümde seni görüyorum
Gözlerin ağıyor üstüme
Dudaklarım kuruyor susuyorum
Sonra dumana boğuluyor soluğum
Tütün ömrünü küle taşıyor
Tüm bardaklar bir bir doluyor önüme
Terimi damıtıp içiyorum
Caddeler bir başka serhoş
Lambalar küskün
Bir kardan adam gibi
Senin çocuk sevgini arıyorum
Gözlerim iki zeytin çekirdeği
Yağmurların gölgesinde
Güneşten saklanıyorum
Sen yoksun
Bir çay bahçesinde gördüğümden beri
Sesim telefon ahizelerinde
Sallanıyor
Dizlerim yollarda
Korkuyorum bir yanlış adres sormaktan
Seni seviyorum
başa dön
ürün listesi
kütüphane
tüm saçmalıklar bizim için
Hergün perdede kırılan yüzü güneşin
Gecede aya peçe bulut
Ve benim telefondan öteye geçmeyen sesim
Sigara dumanında demlenen tembellik
Tüm saçmalıklar bizim için
Boşalan kadeh kırık çikolata
Pencerede yiten çocukluk anıları
Göz kepenklerim inince başlayan kabus
Aydığımda sürügelen açmaz
Yalnız kalabalık ve gürültü
Sonbahar yaprakları denli kızaran ömrüm
Bir rüzgarla geçip giden gün
Uyuşmuş titrek ellerim
Zamanı öpen yıldızlar denli sana hasret
Evlerimizi ayıran caddeler
Bilmemne apartmanının bilmemkaçıncı katı
Tüm saçmalıklar bizim için
başa dön
ürün listesi
kütüphane
rüzgar ve saçların
Geceydi yıldızlı uydulu bir gece
Rüzgar denizi fısıldıyordu kumsala
Ve okşuyordu yaprakları saçlarını
Gözlerim saçlarındaydı
Gözlerim suda savrulan kabuklar gibi
Salınıyorlardı saçlarından boşluğa
Oysa saçların omuzlarını okşuyordu
Yağmur sevinciyle dokunuyorlardı ona
Ellerim ağlıyorlardı saçlarından uzakta
Geceydi yıldızlı uydulu bir gece
Gözlerim öylesine uzaktı vücudumdan bile
başa dön
ürün listesi
kütüphane
kör kuyu
yokluğun karanlığında
yarasa değilim bulamam yolumu
kör bir kuyu olur dünya
ve yüreğim
soğuyan ellerimle kopardığım bir göktaşı
kuyu duvarlarında yankıyan çığlık
loş sessizlikler içre boğulan
ve göz kraterlerimden püsküren kan
kör bir kuyu olur gözlerim
taş suya çarpar kırılır
rüzgar göğsüme ayaklarım basmaz toprağa
yokluğunun karanlığında
kör bir kuyu olur aşk
ve yağmur düşü kurar bir kova
aşağılarda
başa dön
ürün listesi
kütüphane
hani sevmek gibi
Bir uçan balonu
elden kaçırdığında
özlemek
Sonra ardısıra
gökyüzünde
gözlerin yitinceye dek
izlemek
hani sevmek gibi
Bir kardan adama
ödünç
verilen atkı
ve bir çocuğun
üşüyen kulakları
bir beyaz dostun
zeytin
gözlerindeki üzünç
gözyaşlarınca
eriyen kar
hani sevmek gibi
Yastık altlarında saklı
uğur taşları
veya çekilen bir süt dişi
kapılara bağlı
ve korku tünelleri
merağın büyüdüğü karanlık
hani sevmek gibi
işte böyle
içimdeki çocuk
artık birbirimize
nedensiz güvenmeyi bile unuttuk
hani sevmek gibi
başa dön
ürün listesi
kütüphane
gülün utancı
Bütün evetleri hayırları bir yana bırak
Geçmiş yaşanmışların umutsuzluğunu da
Dünyaya kalbinin sonsuz maviliğiyle bir bak
Ey hep aynı buzdağına çarpan volkanik ada
Her aşk bir gülün utancını taşımak zorunda değil
Dikenini bülbül sesine batırmayanlarda var
Sayfa arasında solgun bir yaprak kitaba rengini verir
ve unutma sonunda herşey bağlıdır toprağa
Seni bir yağmur damlasının yaprağı sevdiği gibi seviyorum
Beni rüzgarın bulutu sevdiği gibi sev
Gel yağalım çılgıncasına bütün kuytuluklara
Ve aşkımızı ulu bir çınarın köklerine yazalım
Yalnızlıktan değil sevgiden olsun serhoşluğumuz
Ne geçmiş ne gelecek yaşama gebe bir an
Mucizeleri tanrıların elinden alıp birbirimize sunmuşuz
İşte mutluluk böyle bir kardelen
Neden ilk kez gördüğüm balığı sevmem garip gelmez
Her yeni güne karşı bedenimi güneşe karşı tutmam da
Neden garip gelir çok az gördüğüm bir kadına böyle tutulmam
Yoksa aşk hep aşina çevrelerde mi gezer
Oysa "gün dönünce insan değişir" demeliydi atalar
Belki bu kırgınlığın kutsal olmadığını anlatırdı bizlere
Ve pek çok aşkın tesbihi olmazdı gözyaşları
Bir ecmel kıza bu yazdıklarım ya emelim olacak ya da ece..
başa dön
ürün listesi
kütüphane