BİRAZ EYLÜL
 tevfik h. şenyuva
 




I

Ben ölümle kan kardeş çağların sanığı
Kovulduğum cehenneme dönemem geri
Cennetse bir başıma
O elmanın özlemindedir tarihim






gecikmiş anlatıcı

Ölüm erken eser bu yerlerde
Ben gecikmiş anlatıcı
-hey siz benim ülkemin zencileri 
nereye böyle yollarda adımlarınız kırılmış

-Bilmiyoruz belki ölüme
yanlış yaşamaklardan güzelliklere göçüyoruz belki de

-sen göz pınarlarımdan su taşıyan küçük
ister misin önerilmiş düşler sunayım sana 

-bak çıkınımda kendi düşlerim 
gerçeklere katacağım onları yollarım çok uzak 

-ya sen kafeslenmiş yorgun serçe
uçacağın yer de kalmadı neden hala o eski şarkılar 

-bir eskimeyen şarkılarım gökyüzünde
kırık kanatlarım yerine süzülüyor şimdi 

-pek sevdim sizleri beni de katın bu yağmura
arı duru bir damla olur gökkuşağını taşırım yere

.....................

o şarkılar kırık adımlarla çıkınlarında düşleri gittiler
ben gecikmiş anlatıcı düşlerimi damıtıyorum günlere
 
başa dön        ürün listesi       kütüphane





erkekler cehennemi


öyle çoktular ve
oturup içmelerdeydiler
güz düşünce gözlerini dökecek düşlerdeydiler

bıçak çekip öpüşenler vardı 
sırtı dönük kadınlar da 
etek çekiştirip ilgi çekmelerdeydiler

vardılar yalnızdılar ve
bir nefes yalımı ürperilerde 
kendilerinden kaçtılar
 
başa dön        ürün listesi       kütüphane






sevdiğimler için 


bir takvim yalnız
bırakıp beni gittiler mi gerçek 
kapı çalındığında -gönüllü

bir bekleyiş ıssız 
yağmur sesleri yol sesleri ve
gibi yıldız 
gecede yoktu uyku

dolundu Ay yüzü sensiz 
gölgeler süzüldü farlar süzüldü ve adım 
bulutlarda acıyordu gözlerim 

sırtım çarşaf başım yastık çıplaktı 
ayaklarım o yarı gece ellerim terli
merdivenler korktu tavan korktu kulaklarım 
sonra annemin terlikleri 
kapı çaldığında yanlış
 
başa dön        ürün listesi       kütüphane





kiraz moru 


söyleyin kim ? yaşamın anlamını verebilir 
o çocuğa geri

ki o çocuk bir haziran sabahı 
göğsü kiraz açmış yatıyorsa

o ki dallarda ikiz sallanan 
kirazlar denli 
severdi haziranı
               bir de yağmuru 

yağmur bile silemedi 
o çocuğun dudaklarından süzülen
kiraz morunu 

ve ben gelen yılın ilk günü 
benden iki yaş büyük olmasına alıştığım 
o çocuğu düşünüyorum 

söyleyin kim ? geri verebilir 
yirmi iki yaşında kalacaksa biri 

abi sil artık göğsünde 
o kiraz morunu 
                            korkuyorum 

başa dön        ürün listesi       kütüphane






gerilim


içimde hep o soru 
yüzüm 
            beni buruşturup
ne zaman yere çalacak 
beynim 
            tüm bedenimin kanını emerken 
ve gece 
              gözlerim 
kapalı kirpiklerimin altından 
hala 
              dünyayı seyrederken 
Yitik soruları arayan 
Bir aynaya çerçevelenmişim 
              paslı
Bir çiviye asılı
 
başa dön        ürün listesi       kütüphane







değişim 


yüzümden gülüşümü kopardım 
aynadan abus bir suret yakıştırdım yerine 
şehrin tarihsiz duvarları gibiyim artık 
hiçbir çocuk incitemez yüreğimi
biri içimde bildiğini okuyor ama 
ardında bir külçe yığın
 
başa dön        ürün listesi       kütüphane





kopuş 


bütün yanıtların unutulan soruları 
bir aynanın kırıklarında
geceye fal açtığım yıldızlar 
kendi kafasında bir köstebek ki gözlerim 
göremiyor o uzaklaşan çocuğu,
gülüşü yüzüne virgül
 
başa dön        ürün listesi       kütüphane
 
 
 
 


 
II

Son anını yaşıyor
Olacağım gün ömrümün
Olası bir kahkaha
Gecikmiş bir deliyi 
Defnedecekler toprağa 

başa dön        ürün listesi       kütüphane






biraz eylül 


bakma göz terlerim gül
aksa da böyle diken 
işte küskün işte kül

bir çingen saçı bahar
kupa kızı gelir peşimden 
az bir hüzün biraz eylül

değer düşlerime deniz
dizleri kırılır kıyılarda
oysa yalan çokça gün 

bir bağ alırım sevgi
üstü kalır
öyle özgür öyle gür
 
başa dön        ürün listesi       kütüphane







grizu


günler
           nasıl geçer
beri benzer
fülfül dalında 
bülbül öter

gül duysa
                 aceplenir 
şair 
      uydurur 
bundan sebeplenir 
ferhat 
          dağlar deler 
göçükte kalır
fülfül dalında
bülbül susar 

şirin gelse
               kendözü 
yüreği 
        doruklanır 
şiirin özü
         tutar
bundan soluklanır

ferhat ile gül
bülbül ile şirin
ben 
      çıkarım fülfül dalına 

aşk olur bana
                          ötesi
sade ötesi
 
başa dön        ürün listesi       kütüphane





Alaz'lara


Ne yaptığımız sizler içindi küçüğüm
Duvarlarda kurşun yarası
Bu toprak babamdır diyebilmen için yarın
Her toprak biraz insandır çünki

Gece karanlığında rüzgar ve toz 
Sevişirdi gözlerimiz
Senin ilk çığlığın denli gerekliydi
Devrim biliyorduk ve parçalanmıştı ellerimiz

Ne yaptığımız sizler içindi küçüğüm
Köksüzdük filize vermiştik kendimizi
Kahkahalar solmasın için dallarında sürgünlerin 

Tüm yapabildiğimiz biraz kıvılcım ve körük
Bir de o asi ölülerin ardında kalan alaz
Her alaz anne sütüdür çünki tarihin

Puslu gemiler geçti yakamozlar yırtarak
Martılar geçmişimizi didikledi bir Eylül
Bizse seni özleyen limanların çakarlarında
Dolanabiliyorduk ancak 
Ve ancak biliyorduk parçalanmıştı 
Çünki ellerimiz 

başa dön        ürün listesi       kütüphane






karanlıkta 


bir fotoğrafın yapay gözleri ile 
tuz bürümüş sesimden 
yitiyorum kendimi zamana 
bir uğultu kemiriyor beynimi 
öz kıyım bekçiliği yapıyor gecede yıldızlar 
görmemeye örtüyorum perdeyi 
sonra gözlerimi düşümde bir çoban
duvarlarda adım sesleri 
ötesi yalnız karanlıkta kalır 

bir fotoğrafın iz düşümü kalkar 
solgun rengi ile 
odayı giyinir üstüne uyuyan yalnızlığımı 
gider kendini bulur bir boş çerçevede 
ağan sularca akar üstümden yorgan 
gül dikenini dalına batırır ölür 
ötesi yalnız karanlıkta kalır 

bir fotoğrafın ince elleri ile 
tarar saçlarını sırda yaşlanır 
ıslaktır sürünür omzuma üşür tenim 
uyandım sanırım kendimi 
yine aynı düşü görürüm bekleyiş 
açarım perdeyi güneş dışarıda uysal 
kitaplar kağıtlar ve beynim içerde dağınık
başlar kendini çalmaya bir keman 
ötesi yalnız karanlıkta kalır

bir fotoğrafın solan düşleri ile 
kendini sokar akrebi saatin 
telefon sessiz bekler köşesinde 
kadehimde şarap vaftiz eder yalnızlığımı 
burukluğu içimde 
ötesi yalnız karanlıkta kalır 

başa dön        ürün listesi       kütüphane








savaşa giden ölür*


sevgilim gitme
n'olur gitme 
diye hıçkıran kız 
bir bomba çukurunda 
yatıyor şimdi 

lanet olsun bana 
bu şiiri 
ilham edene 


*gitmeyen de
 
başa dön        ürün listesi       kütüphane





bir öğlen uykusu

I

Galiba beni bir çağıran var 
Kulağımda hiç bitmeyen bu uğultu 
İçimde erden öten bir horoz 
Demde kül gibi dağılan duygu 
Ve sokak lambaları boynu bükük
Uzuyor dağılıp beni çaresiz
Rüzgar kuşlarının gagasında çığlık 
Sonra sessiz bir kelebek tufanı 
Çiçekler kanatlanıyor dallarından
Ellerim yağmurdan ıslak 
Düşüyor omuzlarımdan aşağı
Uyup da duyduğum sese yoksa gitmeli miyim?
Suretimde bir veda ıslık adımlarla




II

Bir aynanın önünde yüzüme bakar gibi 
Bakabilir miyim geçmişime
İnancım bile kalmamışken anılara 
Ki onları unutmaya çalıştığımı sanmayın 
Ya da ne sanırsanız sanın 
Karşımdaki yatak boşaldığından beri 
Ben de dalmadım yıldızları seyrederek uykuya 
Çünki geceyi delen ışık 
Sorgulu gözleriyle parçalıyor hala düşlerimi 
İşte karşınızda buğulu bakışlar
Ve tam olarak bilemediğim bir geleceği
Özleyen sarsak benliğim 
İçkiyi ve tütünü sevmemin bir nedeni olsa gerek
Bir incir çekirdeğini doldurmak 
Ya da boşaltmak bir zeytin çekirdeğinin içini 
Oysa ne içki ne tütün ne de büsbütün kendim 
Doldurulan ya da boşaltılan bir çekirdek değilim 
Evet inandığım 
Ve anlatamayacağım tek gerçek 
Bir aynanın bir yarının gözlerimde gördüğü 
Bir çarşafın bir çıplak omzun düşü 
Yelkovan hala yangın gibi sararken akrebi
Ve bir intihar mektubunun pıhtılaşan mürekkebi 
Nasıl anlatamazsa akıp giden kanı 
İşte böyle dilimde bir ur 
Sözcükler dönemiyor ağız boşluğumda 
Su dibinde çakıl taşları 
Gibi beliriyor anlam ve ötesi 
Telefon bir kedi uyuyor köşesinde
Çıkıp gitmemi bekliyor bütün kapılar 
Hepsini bir bir açıp gitmemi 
Hayata teğet çizilmiş yollar boyu 
Ne rota ne pusula ne yıldız
Sırtımda bir mandarin gömlek 
Şu uçuk göğün altında 
Yağmur gibi yürüyerek
 
başa dön        ürün listesi       kütüphane




ayağa övgü


ayaklarım ben en çok sizi sevdim 
kimi dalgalı bir beden taşıdınız tabanınız andelib kimi 
gül bastınız sevgili kolunda

acırdı çok acırdı falaka boyun eğmediniz 
geceleri seyrederdim ağlardınız gizliden 
ayaklarım ben en çok sizi sevdim 

ne çok dostların vardı aynı yolda yürüyen 
özledin o ıslıklı geceleri biliyorum 
doru tay olurdun dide görmez yollardan aşırırken beni 

ayaklarım ben en çok sizi sevdim 
mapus sıkıntımı ayrılık derdimi siz aldınız 
bir kez olsun yıkılmadınız bütün çelmelere karşı 

bir gün biliyorum götürürsün sevdiğime yine ürkek beni 
yine beraber koşarsınız milyon ayak yakarak kaldırımları 
işte geçer o zaman bütün üşüdüklerimiz
 
başa dön        ürün listesi       kütüphane




kalender 


Biraz eksik biraz aksak 
Bak dudaklarım lali gene ıslak 
Ve içerim hala sımsıcak 
Kollarım bir adam boyu 

Kaf dağında zümrütü anka 
Şeker kavanozunda bir karınca
Bir de içip de gece kararınca 
Akar damarlarımda hayat suyu 

Ay dolun gece karanlık 
Gökle deniz bitimi bir aralık 
Ve gözlerimde bu buğulu arılık 
Ayar bedenimde altıncı duyu 

Bütün sorunlara ali cenap
Ne gam ne tasa hazır cevap 
Bir de piyaleye dol olunca şarap
Ala abad olur kalender soyu
 
başa dön        ürün listesi       kütüphane





sanki 



Düşlerimin kesiştiği yere oturdu 
Bir bulut gibi çöktü üstüne gözlerim 
Kibrit çöpü çöpçatan bir gülümseme
Vardım yanına 
O sustu 
Ben sustum 
Aramızdan onca rüzgar geçti
Üşüyen ellerimle kucakladım 
Ama kaçıp gitti lanet kedi 

başa dön        ürün listesi       kütüphane





derviş 


gönlü çöl olanların 
girmediği bir kapıdır bu 
bir elinde tuz diğerinde su 
tenine değmeden 
terine karışmadan 
kim yürürse anca o geçer 

gök ucunda bir lale
okyanus dibinde yıldız 
yare buse olmayanın
ağız yarını tatmayanın 
ermediği cennettir bu
irem bağlarını anca
çıplağını soyan bilir 

kim adımları toprak okşar 
bükmez boynunu çimlerin 
kim nefesi rüzgarla sevişir 
sevinir çocuk gibi 
sorularla büyür 
güneşten parlak zamandan geniş 
bu yolda anca o yürür 
başa dön        ürün listesi       kütüphane

 
 

 
 
III


Gece yıldız dolu kabus düşer 
Geçer her gün bir izle 
Beynimde bir gelecek 
Geçmiş bir örümcek hüneriyle 
Çeker bilinemez sinekliğimi 

Ölüm

başa dön        ürün listesi       kütüphane







serseri


ne ayna
ne ölüm
ne de yollar
yeni bir anlam
bulmak için
                     avutmuyor artık beni
sevgilim seni asacaklar
saksıda çiçeğin suyu kesildi

bir de
              yine telefonlar çalacak
duraklarda
otobüs bekleyecek yine insanlar
ve ben
senin okuyamayacağın
                                      şiirler yazacağım
bir bulut sen gözlerle
hüzünlü
ıslak
             geçecek üstümden
saksıda çiçeğin
                       toprağına yağacak

başa dön        ürün listesi       kütüphane






serseri


yüzüm
            bir serçe
ürkekliğinde
tünüyor
            omuzlarımın üstüne
nereye gitsem
                          o hüzün
göçebe ömrümün
                                dağılmış
parçalanmış
                      anılar yumağı
dün bir tütün dalı
gibi
       dumana döndü
ardında bir parça kül

çocukluğum
                     bir uzak yıldız
saklambaç oynuyor
                                    bir bavul
uzayıp gidiyor
                          kararten düdüğü
oluyor geçmişim
dudağımda bir ıslık
                         belki de yağmur
elma dedim çık
                            ağlıyorum
bir serçe ürkekliğinde
kanatları ıslak
 
başa dön        ürün listesi       kütüphane






serseri


tül perdesi
                   taş plak
solgun fotoğraf
kareleriyle 
                 geçiyor zaman
her yeni an
bir kaktüs
                 piçi gibi
oluşuyor
                ve kopuyor öncesinden
nasırlaşıyor
                      anılarım
suya baksam
kırılan
           bir nergis oluyor yüzüm
sesler bir yerde 
                             eksik
yalnız 
            o uğultu
içimde
           ve boşlukta
bir örümcek ağı gibi
                                        sarıyor etrafımı
duvarlar
                tarihsiz ve yanıtsız
dikiliyorlar
                  karşıma
her 
açtığım kapı
                     bir labirente çıkıyor
ne bir pusula
ne de kör
                karanlıkta yürüyor ellerim
tırnaklarım 
                   yıldız sökünü

başa dön        ürün listesi       kütüphane




serseri


masada bir kadeh şarap
mumun titrek
                     ışığıyla konuşuyorum
ilkin
        bir keşiş
                       gibi dinliyor beni
sözlerim dibine akıyor
sonra
yorgun
           gözyaşları süzülüyor
yanaklarından
kalkıp
bir kadeh de
                     ona dolduruyorum
kendini söndürüp
                     içiyor bir yudumda
ve başlıyor
                 anlatmaya
ben sessiz
                     tanığıydım bir zamanlar
iki kişilik
               sofraların
bir de müzik
               dolandırdı
odayı
         uyumlu adımlarla
bir tren
geçiyor uyanıyorum
masada
           boş bir kadeh
ve sönmüş
           bir mumun
           is kokusu
 
başa dön        ürün listesi       kütüphane







serseri


sesim kaldırımlarda
dansederek
             yite - gider
anda
          bir başına terliyor ellerim
korkuyorum
hiç değilse
                     gölgen kalsaydı yanımda
ama ayrılık
bütün kapıları kilitli
                                   ben dışarda
bir yabancı
                   bir deli kahkahayla
uğulduyor kulaklarım
                                      aşk öyle saçma
hala kandırıyorum 
                               kendimi
belki korku
                  sevmemin nedeni
bir yalanı
                   sürdürme alışkanlığı
belki de
telefon zili
                   mevsim yağmuru
umut
kendimi avutmak için
                                bir başkası olmalı
mı yoksa
yüzüm eskiyor aynanın sırında
                              gözlerim paramparça
 
başa dön        ürün listesi       kütüphane






serseri


gece
       beynimin alkol duvarlarında
yitik
       dolanır bir cüce
ben kimim ?

hep
      bir kültabağıdır zaten
                                             dinler
geçer düş-erimde
duman
         gün kendi 
kendine yanar biter
                ölüm 
                         bir 
merdiven olur
sonra
                   korkmayayım diye su
üşür ayaklarım

paltom askıda asılı bekler
yollar dışarda
            naftalinlenmiş
biraz da 
            küf kokar burnuma
ey heykel
kendim
sus ve dinle
        eylül 
             gibi soluyor ömrün
 
başa dön        ürün listesi       kütüphane





serseri


eskil denizlerde
yelken
             yitirmiş bir korsanım
limanlardan uzak
o kedi sularda
                     bir fareler
kaldı peşimsıra
                    ve gözü kara
          pırpırlar
yakamozlara saldı
kumral deniz kızlarıydı
aldılar dümenimi
           tayfam seslerinden
sulara daldı
                       dalgalar yuttu gözlerimi
mercan flütler
                     rüzgarda
derin uzak
               ağıtlar çaldı
ki duyunca çıldırdı insan
                     kulaklarım beynimi deldi
 
başa dön        ürün listesi       kütüphane








cogito


şimdi seni düşünür 
seni düşündüğümü
düşünüp üşürüm.

 
başa dön        ürün listesi       kütüphane






sus

Biraz kirpiklerini duyayım
Ve yalnız
             beni okşayan elini
Uzun bir öpüşle sus
                         yıldızlarca
Ötesinde karanlıkların
Rüzgarın
                bile eremediği
                yerde sus
Sus gözlerin kapanıyor
Bırak
               ay eskiyip yitsin
               gölgesinde ses
Sus
          Yalnız kirpiklerin
 
başa dön        ürün listesi       kütüphane








gözlerinmişti


Gözlerin
Gözlerinmişti İstanbul'da ölmek denli derin
Siyah serin dalgalarmıştı bakmaların

Artık sen olmayan her yerde
Duragelecek yüzünmüştü
Belleğimde bir hüznü
Kalbatışlarımdan adını seslerime taşır

Oysa senmiştin suya baksan
Göl mecnun' a döner
Güneş mi ne inmişti o tutulan
İçimde bir koşuşturmadır gider
 
başa dön        ürün listesi       kütüphane






kaçınılmaz


her kuyruklu yıldız
                      yörüngesinde
parçalanacağı
bir güneş bulur kendine 
          ay
tepesinde kadehlerle
                                  dolanır geceyi
kaçınılmazdır bu
saat tiktaklarından
                              uzak bir kendim
adım seslerine ayarlar zamanı
                              varlığın
yaşamın gizil suyu
                              bedenimde
bir seferberlik
                        bir tebessümde gördüm
kaçınılmazdır bu
 
başa dön        ürün listesi       kütüphane








sensizliğin gökkuşağı


Çıplak yağmurları yiyip geldin
Gözlerin ıhlamur yaprağı

Çıplak yağmurları giyinip geldin
Suda nilüfer açmış ellerin

Çıplak yağmurları giyinip geldin
Adımların titreşir gecede

Ne iyi saçlarında o beni sar(s)an akıntı

başa dön        ürün listesi       kütüphane







derinlikler


Beynimde bir fay hattında
Döneniyor düşüncelerim
Bir rüzgarda dilimde sözcükler
Taşlanmış ve sönmüş
Yüreğimin değirmen kollarını
bile çeviremiyor
Uzaya serpilmiş bir remil
Gibi boşlukta bir anlam
arıyorum kendime yalanlarla
Düşümde seni görüyorum
Gözlerin ağıyor üstüme
Dudaklarım kuruyor susuyorum
Sonra dumana boğuluyor soluğum
Tütün ömrünü küle taşıyor 
Tüm bardaklar bir bir doluyor önüme
Terimi damıtıp içiyorum
Caddeler bir başka serhoş
Lambalar küskün
Bir kardan adam gibi
Senin çocuk sevgini arıyorum
Gözlerim iki zeytin çekirdeği
Yağmurların gölgesinde
Güneşten saklanıyorum
Sen yoksun
Bir çay bahçesinde gördüğümden beri
Sesim telefon ahizelerinde
Sallanıyor
Dizlerim yollarda
Korkuyorum bir yanlış adres sormaktan
Seni seviyorum
 
başa dön        ürün listesi       kütüphane







tüm saçmalıklar bizim için


Hergün perdede kırılan yüzü güneşin
Gecede aya peçe bulut
Ve benim telefondan öteye geçmeyen sesim
Sigara dumanında demlenen tembellik
Tüm saçmalıklar bizim için

Boşalan kadeh kırık çikolata 
Pencerede yiten çocukluk anıları
Göz kepenklerim inince başlayan kabus
Aydığımda sürügelen açmaz
Yalnız kalabalık ve gürültü

Sonbahar yaprakları denli kızaran ömrüm
Bir rüzgarla geçip giden gün
Uyuşmuş titrek ellerim
Zamanı öpen yıldızlar denli sana hasret
Evlerimizi ayıran caddeler
Bilmemne apartmanının bilmemkaçıncı katı
Tüm saçmalıklar bizim için
 
başa dön        ürün listesi       kütüphane









rüzgar ve saçların


Geceydi yıldızlı uydulu bir gece
Rüzgar denizi fısıldıyordu kumsala
Ve okşuyordu yaprakları saçlarını
Gözlerim saçlarındaydı
Gözlerim suda savrulan kabuklar gibi
Salınıyorlardı saçlarından boşluğa
Oysa saçların omuzlarını okşuyordu
Yağmur sevinciyle dokunuyorlardı ona
Ellerim ağlıyorlardı saçlarından uzakta
Geceydi yıldızlı uydulu bir gece
Gözlerim öylesine uzaktı vücudumdan bile 

başa dön        ürün listesi       kütüphane








kör kuyu


yokluğun karanlığında
yarasa değilim bulamam yolumu
kör bir kuyu olur dünya
ve yüreğim
soğuyan ellerimle kopardığım bir göktaşı
kuyu duvarlarında yankıyan çığlık
loş sessizlikler içre boğulan
ve göz kraterlerimden püsküren kan
kör bir kuyu olur gözlerim
taş suya çarpar kırılır
rüzgar göğsüme ayaklarım basmaz toprağa
yokluğunun karanlığında
kör bir kuyu olur aşk

ve yağmur düşü kurar bir kova
aşağılarda

 
başa dön        ürün listesi       kütüphane









hani sevmek gibi


Bir uçan balonu
                elden kaçırdığında
        özlemek
Sonra ardısıra
             gökyüzünde
gözlerin yitinceye dek
                                izlemek
hani sevmek gibi
Bir kardan adama
                           ödünç
verilen atkı
ve bir çocuğun
                      üşüyen kulakları
bir beyaz dostun
                         zeytin
gözlerindeki üzünç
                              gözyaşlarınca
                                      eriyen kar
hani sevmek gibi

Yastık altlarında saklı
                          uğur taşları
veya çekilen bir süt dişi
                         kapılara bağlı
ve korku tünelleri
                         merağın büyüdüğü karanlık
hani sevmek gibi

işte böyle
                içimdeki çocuk
artık birbirimize
                      nedensiz güvenmeyi bile unuttuk
hani sevmek gibi
 
başa dön        ürün listesi       kütüphane





gülün utancı


Bütün evetleri hayırları bir yana bırak
Geçmiş yaşanmışların umutsuzluğunu da
Dünyaya kalbinin sonsuz maviliğiyle bir bak
Ey hep aynı buzdağına çarpan volkanik ada

Her aşk bir gülün utancını taşımak zorunda değil
Dikenini bülbül sesine batırmayanlarda var
Sayfa arasında solgun bir yaprak kitaba rengini verir
ve unutma sonunda herşey bağlıdır toprağa

Seni bir yağmur damlasının yaprağı sevdiği gibi seviyorum
Beni rüzgarın bulutu sevdiği gibi sev
Gel yağalım çılgıncasına bütün kuytuluklara
Ve aşkımızı ulu bir çınarın köklerine yazalım

Yalnızlıktan değil sevgiden olsun serhoşluğumuz
Ne geçmiş ne gelecek yaşama gebe bir an
Mucizeleri tanrıların elinden alıp birbirimize sunmuşuz
İşte mutluluk böyle bir kardelen

Neden ilk kez gördüğüm balığı sevmem garip gelmez
Her yeni güne karşı bedenimi güneşe karşı tutmam da
Neden garip gelir çok az gördüğüm bir kadına böyle tutulmam
Yoksa aşk hep aşina çevrelerde mi gezer

Oysa "gün dönünce insan değişir" demeliydi atalar
Belki bu kırgınlığın kutsal olmadığını anlatırdı bizlere 
Ve pek çok aşkın tesbihi olmazdı gözyaşları
Bir ecmel kıza bu yazdıklarım ya emelim olacak ya da ece..

başa dön        ürün listesi       kütüphane