BİÇEMSİZ
 
şakir özüdoğru
 
 

Ah Sarhoşluk
 
" Nasıl bir tufandı
İçimizi eritti
Karanlık değil aslında
O kadar parlaktı ki
Kör etti "

 
Koşar adım geçerken altından
Burnumuzda dumanlar soluk soluğa
Mırıldandığı şarkı mıydı bu o dedenin
Cehennem’ e dönük yüzü müydü yoksa
Canı yanmış asık suratlı kara süvarilerin ?
 
Hatırlamıyorum ne zamandı
Çarmıha çakılmış bir bedeni
Durmadan yalıyordu aç akbaba dilleri
Yan tarafta saçı sakalında bir bilge
İstavroz çıkarıyordu üst üste
 
Çırpıyordu kanatlarını
Tepemizde turnalar
Bir de grimsi filler uçuyordu
Açıp kapayarak kocaman kulaklarını
Ve yağmurlar yağdırarak
Tel tel çözülüp kurumuş saçlarımıza
Kıvrak yol haritası burunlarından
 
Bilmiyorum neden sallanıyordu yer
Nasıl bir iç depremdi
Bilmiyorum havadaki bulanıklığın nedenini
Uçup gitmiş aklımdan mısraları
Bizi genişleten şiirin
Dur daha yeni geldik demeye fırsat vermeden
Şimşek savurdu sillesini
Öyle bir çalkalandı ki masamız
Şiir bitti
 
İnan bilmiyorum öncesini 
Ama kesinlikle eminim ki:
 
"Bu işteki etilliğin parmağı
Ve o gece dünya şarapla yıkanmıştı. "
 
başa dön        ürün listesi       kütüphane
 
 
 
 
Doris’ in Ölümü
- 6 mayıs 1972 gecesine -

Düş asıldı duvara
Hayat zamanın sözlüğünde basit bir yanılsama
İçsel gizil mısralarda korkunun izdüşümleri
Sevginin pelerinine iliştirili acı 
Ve mutluluk bir demet hüzün alacakaranlıkta

Urganlara çekildi gözlerdeki parlaklık
Yıldızlar bir sigara ateşi kızıl
Sloganlar kalan son kıvılcım

Ankara'nın soğuğu vururken dağ boylarından 
Babaların derdi çay renginde
Gözlerinde uykusuzluğun bedeni
Kulakları kapı aralarından firar

Kalpler taptaş imgeler kımıltısızdı
Doris'in haykırışları çekildiğinde 
Dalgalanmayan bir bayrak gibi direklere
Ve mezar taşlarına hep ağlandı
                                         ağlandı
                                             ağlandı...  
 
başa dön        ürün listesi       kütüphane
 
 
 
 
Mendiller Kuduruyor
 
                        zaman sallanıyor bir saatin sarkacında
                                    ağlayamıyorum
                       mendiller kuduruyor gözlerim durdukça
 
içim denizin                                 boylu boyunca uzanıyor sessizlik
kumlarımı okşuyorsun usul usul    gözler fısıldaşıyor
ellerin kenetleniyor bir yerlerde      her birimizin bakışı asılı kalıyor vitrinlerde
biliyorum ağlayamıyorsun sen de   biliyorsun aşk susuyor,kilitleniyor dillerimiz
orada da mendiller kuduruyor         yalnızca mendiller bağıra bağıra konuşuyor
                                                   aldırma, nasılsa kuduruyor onlar da!
 
başa dön        ürün listesi       kütüphane
 
 
 
Taze Aşıklar ve Bilinen Aşklar
 
"Taze aşıkların, kan torbaları ellerinde;
benimse tek ziyaretçim rüzgar bu ara. "
 
Şimdiye değin işitmedim hiçbir kapı gıcırtısının
"bekle, ben de geliyorum" dediğini gidenin ardından
Ve göremedim de, bir şimşeğin silkeleyebildiğini
 kösnül geçmişlerin hazan tozlarını.
 
" Taze aşıkların, kapsama dışı anıları sergilerde ;
benimse tek intibam dinmez bir içyel bu ara. "

 
Mırıltıları uysallığın kendisi sayılır kedilerin
bilinmez  aslan hırıltılarını tüy diplerinde sakladıkları ve
pençelerinin karanlıkta çalıştığı...
 - Başlarında boynuzlu halkalar,
    tırnakları lir çalar kapı gıcırtılarına. -

 
" Taze aşıkların, örtbas edilmiş kurmacaları gammazda;
benimse dost muhabbetlerine katılmışlığım yok bu ara. "

 
- Kanın kırmızı inlediği söylenir.
Bir kör noktadadır bu  -

 
Arka fon kızıla çaldıkça
parçalayan bir rüzgar olur yalnızlık.
Yalnızlık olmuş o rüzgar gıcırdattıkça kapıyı
karanfil yapraklarına işlenmektedir ayrılık.
 
" Taze aşıkların, zevkleri çivili duvarlarda;
benimse tek resmim prangaya vurulu bir yürek bu ara. "
 
- Dokunsalar kopacak gibiyim -
 
başa dön        ürün listesi       kütüphane
 
 
 
 
acı – TI – yor – (SuN)
 
                         
              öZGe’ye
 
" acıtıyor(sun)
eski saflığın duruluğun "

 
öyle berraktın ki
suyunda kızarırdım çamurlu ellerimden
yüzüm utanıverirdi hemencecik
 
sen de
bulandın bende
karardın misali gümüşün
 
üçer beşer yoldum yapraklarını
kırmızın imdi siyahım
 
bundan sonra
 
söyle hangi vadiyi yarar
özürler boşaltsa göz pınarlarım
söyle hangi geceyi yırtar
biçâre ulumalarım
 
" ah acıtıyor(sun)
anla ben de değil suç
ellerimde
o  kahrolası çamurlu
                    ellerimde "

 
5 kasım i(b)k(n)i  
 
başa dön        ürün listesi       kütüphane
 
 
 
İğfal Ettiler
                 ...Afrodit’ i..

 
(...Gecelerden istiridyeleri çalıp defterine düşüren bir şiir peri(a)sine saygıyla...)
 
Bir toz aralanırken
                               pembeden siyaha
Epilasyonlu bacaklardan süzülen kan
                                   tanışık kılar bizi ölümle          
Karanlık çöker geceye, konuşmaz istiridyeler o vakit       
                                    tanı bekler içlerinde sızlayan bir parça
Doğrunun sembolü fallar açar kurtlu fasulyeler                        
                                                   tekrar bozarlar sonra
 
" Bilmez misin,
iyiyi konuş(a)maz karanlığın ulağı,
ve kızgın olur geceleri zeus.
Paris’ e oyunlar oynadı ya,
affedilmez hataları tanrı(ça)ların;
Çam diplerinde iğfal edilir Afrodit. ”
 
Sıvamak’ çin Afrodit’ in namusunu balçıkla
İlacı, zamk yaparlar
Mahzun çamların, kovalara süzülen reçinelerinden.
 
( ...Troya koyaklarına sığınmaktadır Paris... ) 
 
Eller uzan(a)maz kanunlara dek,
mahkumdur, sıkışır kalem sayfalar arasına ve kapanır dosya
Gece çöker karanlığa, istiridyeler hiç mi hiç konuşmaz o vakit
Gelmez, gelemez tan bir daha...
 
başa dön        ürün listesi       kütüphane
 
 
 
Onlar
 
zamansız zamanlardı. asit yağmurları yağıyordu henüz dünya ol(a)mamış dünyaya.
onlar ki, ne insanlardı, ne de maymun. tapıyorlardı suya, ateşe, toprağa.
bulutlar şekilsizdi mutlaka. günler gündüzleri kızıldı, geceleri kara.
onlar ki, öncesizlik ve sonrasızlık arasında belirsiz bir noktaydılar.
 
çok ... geçti. zaman vardı şimdi. zamanla mekan ve diğerleri.
onlar ki, homo faber olmuşlardı. gelecek nesillerin coğrafyasını yarattılar yeni baştan.
çok zaman geçti. demir sikkeler vardı şimdi. binalar, beraberlikler vardı.
onlar ki, birer homo economicus, homo politicus olmuşlardı.
eskiyi yad ettiler sil baştan. ve onlar eskidiler, ileriye giderken gerilediler.
 
"zamansız zamanlar ne güzeldi ” dedi bilge biri, şöyle devam etti:
 
"onlar ki, tanrının sözde rahmetine kavuşamamış, kutlu kişilerdi. "
 
başa dön        ürün listesi       kütüphane
 
 
 
Kar   
 
isimsiz çiçek özlerinden
ilk kar kokusu sızdı biçare şehre
salkım saçak eteklerini havalandırdı rüzgar
çırılçıplak şimdi bacakları pürüzsüz
 
mintanı kara ve yaldızlıydı
kervanlar geçerdi her gece seher seyri
yolculuğu izlerdik
         varlığı izlerdik
tebessüm yanardı sokak lambaları
ve biz
        hissederdik
 
başa dön        ürün listesi       kütüphane
 
 
 
G E L

.I.
 
Çıkart, bir kenara fırlat kimliğini
Bütün yapmacıklıkları soyun da gel.
 
Öylesine es ki
toz, toz üstünde kalmasın
Dengeme inat
eşitsizleştir beni
 
Dalgalarını savur
Yakamozlarımı yakala
tutsak et
Geçmişimi yok say
zamansızlaştır beni
 
Kelepçelerini tak bileklerime
anahtarı içine göm
Şarabımı zehirle
ölümle tanıştır beni
 
Haydi seni bekliyorum,
Çıkart, bir kenara fırlat kimliğini
Bütün yapmacıklıklardan sıyrıl da gel.
 

.II.
 
Kim 
Sen   var
    Ben    ki
          O
Sen kal, kuralları yak
Bağnazlığı boğazla bozgununda
Kudursun kuzgunlar, kurtar beni
Kurtlardan
                  K
                      U
                         R
                            T
                              A
                                 R    
                                    !
 
Yapmacıklıklarını evde bırak
bırak yansın mercimek, kararsın gümüş
Hiçbir iz taşıma yanında
G E L
sen G E L
sadece sen G E L...
 
başa dön        ürün listesi       kütüphane
 
 
 
Tarih ve Pas Arasından, Sessizce
 
.I.
 
Babil’ in kulelerinden söküp getirdim bu aşkı.
O kuleler ki, tanrıya değen.
 
Bir şehri boylu boyunca sırtlanan surlardan çaldım, karşılıksız gönül bağını.
O surlar ki, her biri sonsuzluğa değin.
 
Parlak ışıklar istedim de tanrıdan, vermedi.
Altın ve gümüşe boğdu beni
Bir de pastan bir urgan hediye etti.
 
Bütün atkılarımı dolayıp soğuk kış günlerinde
Tarih arasından ve savunma hattından geçmek
Hem de bir parça pas doldurmadan ceplerime....
 
İ M K A N S I Z!...
 
( Tarihe ve "pas”a boğulmuşluk... )
 
.II
 
Hani aşkım nerede
Nerede benim gönül bağım
Gümüşlerim altınlarım?
 
İşte burada paslı urgan, işte karlar tavanımda.
Ceplerime sıkışmış tarih, savunmalar kalbime.
Odam pas içinde.
 
/ Bir de
benim tanrı hediyemden daha güzelmişçesine
boynuma dolamış birileri bu ipi
altına gömmüşte... /
 
(  Beyaz sırıtırken bütün içtenliğiyle harfler arasından ve altın parlayıp dururken bir "sıkım” için, bu soru nasıl sorulur? Sanırım böyle: Çok mu uzak siyahı ele geçirmiş beyaz, KURTULUŞ?  )
                                                                                              Son nokta: 11Ekim 2002 17:26 Cuma
başa dön        ürün listesi       kütüphane
 
 
Bİ'
 
 
Bi'                     Bir yosma arnavut kaldırımı kana boyuyordu. Ağzında bizim şarkımız,
şehir düştü           yapışmış. Ve şehir kadını sarmalıyordu. Kadın sarmalandıkça azıyordu.               
Bi'                             Şehir daha, daha yapışıyordu. Şehvetleniyordu. Özünü unuttu kadın.
kadın                           Özü şehri, hiç açılmayacak bi sandığa kilitleyip, çok derinlere gönderdi.      
Bi'                                  Ya da böyle yaptığını zannetti. Ve hiç beklemediği bir gün şehir harap
şehir düştü                        çaresiz, kimsesiz, yenik. D Ü Ş T Ü. Kadın da ağzında çikleti, bizim
Bi'                                        aşk şarkımızı mırıldana mırıldana sokuldu şehrin koynuna, onunla
kadın                                      beraber düştü. Hepsi bir düştü. Kadın ve Şehir D Ü Ş T Ü!...     
 
 
Bi'                             Bir şehir bütün yosmaları ise boyuyordu. Ağzında popüler olmuş
kadın düştü                bestemsiler. Ve yosmalar şehri seviyordu. Sevildikçe şehir daha çok sis
Bi'                                 is üretiyordu. İs ürettikçe özünü unutuyordu. Özünü unuttu şehir.
şehir                               Özü yosmaları hiç uğranmayan bi caddesine koyup, tanınmamışların      
               D                         arasına gönderdi. Ya da öyle yaptığını zannetti. Ve hiç beklemediği
                 Ü                         bir gün kadınlar parçanmış, iğfal edilmiş, kimsesiz, yenik. DÜŞTÜ.
                    Ş                         Şehir de, ağzında is kokusu, pislik yuvası sokuldu yosmaların  
                      (E)                       yanına. Ama bir şey vardı. Şehir onlarla beraber
                         M                        Hepsi bir DÜŞ(E)MEDİ.                                   D 
                            E                          Kadın ve Şehir (beraber) DÜŞ(E)MEDİ!...      Ü   
                              D                                                                                                 Ş
                                İ                                                                                                   (E)
                                 !                                                                                                 M
                                                                                                                                 E
                                                                                                                               D
                                                                                                                             İ
                                                                                                                            ! 
başa dön        ürün listesi       kütüphane
 
 
 
 
eZ – ma - Ti
 
karanlık derin kuyudan
bir anlama bürünmüş yalınlığıyla
karışık bin anlamında
bir ses:

 
eZ – ma – Ti
 
bir kürk için
bin tavşanı öldürürler de
susar mı ormanın cırcır böcekleri
isyan eder onlar da içlerinde:
 
eZ – ma – Ti
 
bin balta
bir ormana girer de
susar ağaçlar ben bilirim
sırasını bekler sesini çıkartmadan
dua eder dostunu(!) kessin de
onu sakın ha dokunmasın diye
dayanamaz isyan eder biri
katılır "çırçır böcekleri isyan topluğuna”
ama o bilmez hemen iner balta başına
sözde yaslara başlar sırasını savanlar
belki anlamsız şöyle derler ama:
 
iT – am – Ze
 
başa dön        ürün listesi       kütüphane
 
 
 
 
Kelimelerim

ah kelimelerim benim
içimde olgunlaşan
akıl sır ermez küfürlerim
 
ah kelimelerim benim
içimde boykota durmuş
devrimcilerim
 
ah bir tanesine
bin anlam yüklediğim
kelimelerim benim
ah hepsini delice sevdiğim  
 
başa dön        ürün listesi       kütüphane
 
 
 
 

   .I.
ölmedin sen
darağaçları filizleniyor içimde
ölmedin
ağzımızda buhar
buharda garip bir barut tadı
 
ölmedin sen
giysisine büründün toprağın
böceklere hediyendi
üstündeki kılıf
 
ölmedin sen
 
sakın "üzgün” yazmasın mermerlerde
dünyaya verememekten
öyle şeyler gösterdin ki
- yaşamayı başkaldırıyı
ve zamansız bırakmayı -
arılar toplayacak
isminin her hecesini
gübreliğine soyunduğun çiçeklerden
 
ölmedin sen
bir adım daha uzaklaştın
bir ölüm kadar uzaklaştın...
ölmedin
  Sen
  
  .II.
  keder nehirleri coşuyor
  ben yazarken
  ölmedin sen
 
  bak
  çatı diplerinde
  ötüşen serçeler
  sustu birden
 
  ölmedin sen
 
  bir parçaydın
  bütün oldun şimdi
  ışık oldun
 
  ölmedin sen
 
  hayallerin miydi av tüfeği
  yollar mı vardı aklında
  bir işkence miydi yoksa bilmem
 
 
  ölmedin sen
  ölmedin...
 
 
başa dön        ürün listesi       kütüphane