serkan engin

 

 

şiirler




 

Subcomandante Marcos’a derin saygılarımla…



 





Ön ve Son Söz :



BÜTÜN ÖTEKİLER BENİM

Alevi Eşcinsel bir Zenciyim
Ateist Travesti bir Mohikanım
Dersimli bir Laz , Lazistanlı bir Kürdüm
Berlinli bir Pigme, Kongolu bir Germenim





 



 

kırık çırak



 





“Marcos, San Francisco'da bir eşcinsel, Güney Afrika'da bir karaderili, Avrupa'da bir Asyalı, San Ysidro'da bir Chicano yerlisi, İspanya'da bir anarşist, İsrail'de bir Filistinli, San Cristobal sokaklarında bir Maya kızılderilisi, Ulusal Üniversite'de bir rockçı, Almanya'da bir Yahudi, Savunma Bakanlığı'nda bir halk temsilcisi, soğuk savaş sonrası dönemde bir komünist, galerisi veya mevkii olmayan bir sanatçı, Bosna'da bir barış taraftarı, Meksika'daki herhangi bir şehrin herhangi bir mahallesinde bir cumartesi gecesi evde yapayalnız bir ev kadını, arka sayfalara yer dolduracak haber yazmak zorunda bırakılan bir muhabir, gece saat 10'da metroda yalnız başına bir kadın, topraksız bir köylü, işten atılmış bir işçi, mutsuz bir öğrenci, serbest piyasa ekonomisinin tam ortasında bir muhalif, ne kitabı ne de okuyucusu olan bir yazar ve tabii ki Meksika'nın güneydoğusundaki dağlarda bir Zapatistadır.

Yani Marcos bir insandır, bu dünyadaki herhangi bir insan. Marcos; bütün sömürülenler, kenara itilmişler ve ezilen azınlıklar, direnenler ve yeter diyenlerdir. “


Subcomandante Marcos



 







genelev travması


çürümüş düş kokulu odalarda
ıslak bir hayal kırıklığına açılır
kapıların köhneliği
duvarlara sinmiş sahte orgazm senfonileri
arabesk sloganlar hecelenir aynalarda
sımsıkı utanca susar pencereler
kirli bir nehir akar buruşuk yatakta


kadın ki acının asi cambazı
dikenli teller üzerinde
dirimle ölüm arasına gerili
yırtık hevesleri diker kasıklarında
içinden geçer kezzaplı gecelerin
yaslayarak başını umudun omzuna
kirli banknotlar işgâl eder
hoyrat coğrafyasını şehvetin

başa dön        ürün listesi       kütüphane












kız Veysel


Veysel ki geberesi(!)
kangren babasının zürriyetinde
fazla kuzusu anasının
sokağa düşmüş düşleri
gecenin kirli pençesinde


Veysel ki ıssız bir monolog
kendini ezberleyen
karşı kıyısında hayatın
umudunun sırtında
nal izleri yılkı atlarının


Veysel ki kahrolası(!)
ıskartası mahallenin
sokağın utanç hanesinde
iliklerine sinmiş dik açılı acılar
elleri kederin ceplerinde


Veysel ki sağır bir sandal
şiddet denizinin dibinde
kendine sıkılmış bir mermi
intiharı heceleyen


: ki Veysel bir imlâ hatası ömrünün önsözünde

başa dön        ürün listesi       kütüphane










kırık çırak


kalbimi çekiç yaptım da düzeltemedim
hayatımın eğri büğrü kaportasını
ezikliğini bana kusuyor ustam
üstüpü gibi harcıyor çocukluğumu


kaynak tutmuyor heveslerim
dünden yarına kırılmışım
‘senin failin devlettir’ diyorlar
‘üreme bonkörü ailen bir de’


-       sahi devlet’e nasıl gidilir abi?


dövüyorlar düşlerimin misket mavisini
küfre ve tütüne bulandı masumiyetim
bir işbaşı bile almadılar
abimin küçüklüğüdür giydiğim


egzoz dumanı siniyor umutlarımın körpeliğine
tebeşir tozu ağartacağına aklımı
acının çelik dikenleri batıyor kalbime
avuçlarım zaten nasır tarlası


-       doğru söyle abi bana yakışırdı di’mi ?
        okul önlüğü mavisiyle kırmızı sırt çantası

başa dön        ürün listesi       kütüphane












evsizliğin çocukluğu



kedere bıçak çekip jilet atarlar cehenneme
tinerle ovarak cesaretlerini
mideleri tenha düşleri lâl
acıya sallanmış bir çift zardır gözbebekleri


intihar marşıyla geçerler önümüzden
şiddet emzirir deve dikeni ömürlerini
hayatın ıskartasıdırlar
kan revan okunur tarihçeleri


kazınmış tenlerinden masumiyetleri
umutları alabora olmuş daha açılmadan denize
omuzlarına kimsesizlik kuşları konar
her dilde italik yazılır boyunları


: goncayken çürür evsizliğin çocukluğu

başa dön        ürün listesi       kütüphane













gün delik Gülizar


günün deliğini kalbinle yamar gündelikçi Gülizar
yoksulluğun bodrum katında üşür düşleri
rakı rampasını tırmanırken gün boyu kocası
akşam dayak dağları karşılar gündelikçi Gülizar’ı


mülkiyeti aklayamaz silmekle
açlığa barikat avuçları
yatamaz bir gece huzurun koynunda
düşlerini tartaklar mıh gibi ömrüne saplanmış acı


günün deliğini kalbinle yamar gündelikçi Gülizar
hüznün minör notalarıyla çağrılır adı

başa dön        ürün listesi       kütüphane













tenha tezgahtar


saçlarım upuzun bir yalnızlığa kararıyor
dudaklarım lâv değdi siz ruj belleyin
yasladım kalbimi vitrinlerin ışıklarına
raflara asılı kaldı incecik düşlerim


yıldız kayıyor gece desenli gözlerimde
hangi dileği tutsam yere düşüp dağılıyor
yoksulluğu üşüyor otobüs duraklarında ayaklarım
ıskalanmış gençliğim damlıyor kirpiklerimden


: çeyizim ertelenmiş heveslerim

başa dön        ürün listesi       kütüphane












itirazlı işporta


herkesin cehennemi kendine yanıyor
kimsenin nârı karışmıyor yanındakine
herkes gün boyu koşuşturuyor da
kimse yetişemiyor kendine
ah ki tutunamadım
önümden akıp giden kalabalık düşlere


sürtünüp geçiyor hayat’a
yalnızlığın bu ufak tablasına
tıkıştırdığım umutlar
ağır tonajlı hüzünler taşıyor ceplerimden
unutulmuş bir şemsiye gibiyim
kaldırımlarda ıskalanmış çocukluğunu bekleyen


sokağın seyir defterinde kalır
gündüz telaşlarının parmak izleri
gece olunca sırtlanırım Ay’ı
çıkarım yalnızlığın teras katına
beklemek için eski sevda hayaletlerini

başa dön        ürün listesi       kütüphane













beyaz şirret


ahh çocuk! çek elini
damarlarından cehenneme açılan kapılardan
zerketme artık düşlerine beyaz şirreti


ahh çocuk! yetmedi mi
takas ettiğin etini
gizlenmek için uyuşuk kuyulara
sömürtme artık umutlarını beyaz kıskaca


ahh çocuk! çek elini eteğini

başa dön        ürün listesi       kütüphane



 


 

yüzün güneş öpücüğü



 




"Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek"
Adnan yücel

 






gecenin G noktası


gecenin G noktasına değdi tenimiz
kırmızı bir zelzele tenin tenha yerlerinde
dilbaz oldu şehvet nefesin örtününce bedenime
nefesin ki önsözüdür yağmurlu devinimlerinin


kâşifi benim gövdenin saklı şehrinin
ellerimle heceleyerek kat ettim
boydan boya beyaz atlasını teninin
yüzünün güneyindeki minik gelincik
tarlasına konuyor eşek arıları dilimin


ah yarim, ömrümün gizli öznesi
ah o memelerin Çanakkale Geçilmez gibi
uzanıyor Çin Seddi gibi
bir omzundan ötekine
bu imlâsı şaşı gecede
egemenlik kayıtsız şartsız memelerinde

başa dön        ürün listesi       kütüphane













her dilde Aşk



dünyanın bütün dillerinde sev beni
ama
Lazca sevişelim
horon tepsin dilimin dalgaları
kuzey kayalıklarında gövdenin


dünyanın bütün dillerinde sev beni
ama
Kürtçe bakışalım
doğu kanatlı şahinler uçsun
Aşk’ın mor dağlarına gözlerimizden


dünyanın bütün dillerinde sev beni
ama
Türkçe yaz kalbimi

başa dön        ürün listesi       kütüphane









yüzün güneş öpücüğü



feci halde kadın yüzün güneş öpücüğü
sen ki düşlerime teyellediğim sarı papatya
harbi söyle hiç yüreğin kekelemeden:
sahi kaç amperdir kalbinin akım şiddeti
kaç desibel susar kırmızısı umudunun
bulutları öperken tenindeki ince kuşlar



fena halde ela gözlerin uçurtma şenliği
sen ki ömrüme yağan umut sağanağı
harbi söyle hiç yüreğin kekelemeden:
sahi kaç kırlangıç silindi göğünün seyir defterinden
kaç baharı ıskaladın elinde ölüm çiçekleri
karanlığa koşarken içindeki masumiyet tayları

başa dön        ürün listesi       kütüphane













teninin cümlesi



-       Yeis ölüyor biz sevişirken


yana yana dönüyor kalbim yörüngende
harf harf okuyorum teninin cümlesini
serbest stilde yüzüyorum engin denizlerinde teninin

dişi kokun kalbime sinmiş terin ağzımın ezberinde
yüzüme kanatlanan bir çift beyaz güvercin memelerin

bir yağmurlu gonca gül açıyor gövdenin güneyinde bana
ben bir kara trenim o gülün içinden geçip giden bahar’a
bahar ki ömrüme bulaşmış güneş terin

senden gayrısına tenim lâl
öptüğün yerlerimde gül devrimi
koşar adım sorarım evrene :

bir daha nasıl eklerim Aşk’a iyelik eki

başa dön        ürün listesi       kütüphane













Çünkü


sol yanım İstanbul ağrıyor

çünkü mazeretim var çünkü kör köpek aşığım
içimde çığlık çığlığa hasretin ela kuşları

memleketimdir gözlerinden dökülen ıslak ülkeler
saçların kızıl bir rüzgar durmadan ömrüme esen
bende temize çek yarim örselenmiş düşlerini

sol yanım istanbul ağrıyor

çünkü mazeretim var çünkü kör köpek aşığım
hasretin lâv kuşları gagalıyor yüreğimi

yeni bir lisanla sev beni her harfiyle kalbinin
öpe öpe ömrümün satır aralarından
Aşk’a teyelle tenimin her hecesini

sol yanım istanbul ağrıyor

çünkü mazeretim var çünkü kör köpek aşığım

başa dön        ürün listesi       kütüphane














arsız akrostiş


Ay’ın ayak izleri doldu avuçlarıma
devrilirken düşlerime dev memelerin
ciğerlerime dadandı ölümün puslu manifestosu
uyanıp dayayınca ağzıma
100 mm’lik bir tütün namlusu


arsız bir akrostiş gibi dizildim
yukardan aşağıya beyaz sayfasına bedeninin
yokluğunda ağzım tenha ellerim lâl
şehvet’e açılıyor dar sokakları gövdenin


iki nokta üst üste gibiyiz şimdi seninle
yeni tanımlara kulaç atan
ölüme terli bir isyandır
örgütlenen tenimizde
bir kardelen başkaldırır gibi
beyaz istilanın içinden


tam da kanatırken düşlerimi
ömrüme teğet geçen umutlar
kedere doğru taranmışken saçlarım
Troya Atı gibi girdin kanıma yar
tek tek düştü gamlı kaleleri kalbimin


hep böyle dalgalansın göğsümün gökyüzünde
haylaz uçurtması nefesinin

başa dön        ürün listesi       kütüphane












peralı güzele gazel


şimdi Aşk yırtılan bir kağıt deniz mavisi eksik
sormuyorum nereden tutuşur bir çift ela göz silemediğin

gök yıkılır ömrümüze üstümüze ince harfler bulaşır
kanar durur aksak kuşlar sol anahtarına yalnızlığın

şimdi dirim yıkık bir duvar düşlerime usturayla çizdiğim
kim susar bunca hayal kırıklığını bilemediğim

lâl ömrüme teyellediğim flu şiirler aklar beni ancak
ne kadar dönsem de çevremde kekeler tarumar günlerim

şimdi tenim kafiyesiz bir dize ellerin olmayınca
sormuyorum nereden tutuşur bir çift ela göz silemediğin

başa dön        ürün listesi       kütüphane












halklar ve aşklar


sen bana Kürtçe bir gül(ü)ver
ben seni Türkçe seveyim
gel kaydol ömrüme
haylazistan işçi partisi yüreğim


herkesim ol! hiç kimsem çok
yalnızlığın sokak köpeğiyim
sen bana Kürtçe bir gül(ü)ver
ben seni Türkçe seveyim

başa dön        ürün listesi       kütüphane











serçelerle öptüm seni


Aşk’a çarpa yalpalaya öpüşüyoruz
ancak duvarlar barikat şehvetimize
nemli bir alfabeyle başlıyor ağzın
ağzın ki kırmızı bir kelebek konmuş yüzüne

ah ki serçeler kanat çırpıyor can kafesimde
serçelerle öptüm seni düşlerinin ince yerinden

iki demet papatyadır koynunda memelerin
açar ansızın ağzımın göğüne karşı
sonra memelerin dalgın bir nehir
ağzımın denizlerine dökülen
ağzımla çizerim tenine mor haritasını şehvetin

ah ki serçeler kanat çırpıyor can kafesimde
serçelerle öptüm seni düşlerinin ince yerinden

başa dön        ürün listesi       kütüphane












kentin Aşk gerillası


bir gelincik tarlasıyla bir molotof
kokteylini karıştırırsak aynı cezvede
fincana dökülen ben oluyorum
öfke’ye yaslanarak dik
durabiliyor hayatın ortasında kalbim
parmaklarımın arasından sızan uçurtma
gölgeleri, mor bir düğme
gibiyim yalnızlığa ilikli


bu gece kadehlere bölüştürdüğüm
Güzel şarabın Marmara’lı Nilgün’ü
Ömer Hayyam ve ben şarâbi
rubailer okuyoruz hüznün yüzüne karşı
Aşk yakamızdan düşsün için


          ( aslında her Aşk yanmaya bir bahanedir
            kendine dönen bir pervaneyim
            nârım özümdedir )


bu gece dalgın gemiler
geçiyor yine kıyılarından gözlerimin
gene de tek başıma Çin
ordusuyum karşısında kederin
keder ki acı’nın ağır abisi
kim hesaplayabilir ki hayal kırıklığımın hacmini


          ( yüklemi hep aynı nesnesi çok
            bir cümle Aşk dediğin
            aslında ben nâra aşıkım
            Aşk bana nâr )


bu gece buruk bir anons
olup geçiyorum
haber ajanslarının sarhoşluğundan :



- dikkat ! kederden kanayan ağır
bir yalnız için acele Aşk aranıyor...



          ( aslında her Aşk ‘görülmüş’
            eski bir mektuptur, kalbimin
            köhne çekmecelerinin dibinde

            hangi birinize ağlayayım
            ne çok terk ettiniz beni be ! )


başa dön        ürün listesi       kütüphane












direnç çiçeği


kalbimi Kürtçe’ye çevir öyle öp
sen ki umuduma sardığım direnç çiçeği
seninle başlıyor hergün ömrümün alfabesi

ah bilsen…
ağzımda acılı anne şekeri
yalnızlığa kulaç attım çok
kaldırımlara vura vura eskittim kalbimi

ah bilsen…
ceketimde açlık arması
işsizlik kuşları havalanıyor içimden geceye
düşlerimi parçalıyor yoksulluğun sıradağları

yarim, direnç çiçeğim
kalbinde temize çekiyorum ömrümü

başa dön        ürün listesi       kütüphane












kadehi adam eden



- kadehim hayattır şarabım sen


kalbimi ne yana çevirsem sana çarpıyor
senin dışında kalamıyorum nereye gitsem


- kadehim tenindir şarabım şehvet


dövüyor ağzımın kumsalını
bağrındaki çifte gürbüz dalga
dörtnala koşuyor ellerimin atlıları
teninin bozkırlarında


- kadehim aklındır şarabım devrim


devrim düşleriyle boyuyoruz
dünyanın yanağını
hayatı halklar boyu seviyoruz


- kadehim hayattır şarabım sen


şaraptır kadehi adam eden

başa dön        ürün listesi       kütüphane














ten yazın

eski bir mektup ağzım çoktandır okunmadık
susuzluk kuşları sekiyor tenimden
geceye sustuğum kimsesizliğim
çöl uykusu kalbimin kılavuzu avuçlarımda

: temize çek artık ten yazını gövdemdeki

başa dön        ürün listesi       kütüphane











voltalı ağzım

ipek bir şal gibi ser saçlarını
göğsümün dağlarına
ben beklerim uyku kuşlarını
volta atarken ağzım gül gecelerine
Lazistan yaylasın memelerinde

başa dön        ürün listesi       kütüphane













Turist Ömer’i Türkçe’nin



kalbim ki Turist Ömer’i Türkçe’nin
sakallarımın arasına karışmış dikiş tutmaz dizeler
ince bir itirazdır var oluşum yeis’e
acı’nın karşısına dikilmiş bir ünlem işaretiyim


yıldız yağar usulca yalnızlığıma
yıldızlar ki birer papatyadır
gecenin saçlarına taktığı
ben şarapla çizerim gecenin altını
hüzün gökyüzünden sıyrılsın için


şen şakrak bir Laz takası ellerim
horon tepe tepe dolaşan
dalgalı denizlerinde Aşk’ın saçlarının
hacmim kalmaz evrende
çıkartırsak benden Aşk’ı
Aşk ki anlam giydirmektir hiçliğe


kalbim ki Turist Ömer’i Türkçe’nin

başa dön        ürün listesi       kütüphane



 



Cinnet İzmit



 





"Kocaman bir yalnızlıktı İzmit"
Behçet Aysan


 








annem ve ömrüm


ben anne bilmedim
annem yakamda bir kangren çiçeği

yaslatmadı başımı huzurun dizlerine
saçımı şefkat burcunda okşamadı
bir öfke denizidir annem
dalgaları çocukluğumu döven

kendime giden yolda bir barikattı annem
tartaklayıp tercihlerimi yarınıma çelme takan
bir namlu gibi dayadı egosunu ömrüme
bir ünlem işaretiydi annem düşlerimin önünde
içimde zonklayan ilk gençliğimde

annemin ıskartasıyım
italik yazılmıyorum mülk’ün ve erk’in önünde
hazin bir yanılgıdır annem
eşya tıkıştıran ömrüne

ben anne bilmedim
annem yakamda bir kangren çiçeği

başa dön        ürün listesi       kütüphane












Cinnet İzmit

             “ Kocaman bir yalnızlıktı İzmit ”
                                             Behçet Aysan



uzun metrajlı bir işsizliktir İzmit
bana cinnet gömleği giydiren
elimde kötürüm bir diploma
ağır tonajlı yoksulluk
ömrümün derisini yüzerken


yokannemin evidir İzmit
salonuna gençliğimi halı yapıp ezdiği
kendimden eksildiğim dar(ağacı) odam
izmaritlerin ve depresyonun istila ettiği


kimsesizliğin izdüşümüdür İzmit
kırbaçtır gecesinin ayaz dili
garında parklarında cami avlularında
ben ve yalnızlığa havlayan sokak köpekleri
açlık bir sustalı gibi şahdamarımızda
kederin kara yorganı altında sabahlarken


iç kanamalı bir Aşk travmasıdır İzmit
iğneli fıçılara sokan kalbimi
kendimi ıskaladığım yıllar ve isyan
gençliğimin ince yerinde


- beni bir daha doğurma anne!
… en azından İzmit’te


başa dön        ürün listesi       kütüphane













ailem(!) ve diyalektik


kendime koştukça azaldığımdır babam
donanıp tepeden tırnağa güneş çiçekleriyle
kıvrımsız beyninde serbest salınım yapan
meşin yuvarlak ve bira
polis’ten ve allah’tan eşdeğer korkulu
kendini hiçliğe büyüttüğünü bile bilmeyen


- ulan burası Nasıra mı yoksa İzmit
gençliğimi çarmıha geren babam ve pragmatizm



mor bir dikendir annem batan ömrüme
buruşuk kalbinde yatan
mülkiyet oburluğu ve pusulasız öfke
para’ya allah’tan daha çok imanlı
kendini hiçliğe büyüttüğü bile bilmeyen


- ulan burası Nasıra mı yoksa İzmit
gençliğimi çarmıha geren annem ve kapitalizm

başa dön        ürün listesi       kütüphane













mor intiharlar



mor intiharlar dolduruyorum ömrümün şarjörüne
yalayıp geçiyor yüzümü ölüm senfonileri


kapkara bir kahkaha düşüyor saçlarımdan önüme
kimseler görmüyor içimden sökülen nehirlerin gürültüsünü
kurşuna diziliyor düşlerim dolanınca boynuma kederin elleri
sözcüklerim üşüyor kimsesizlik paçalarıma sürtününce


mor intiharlar dolduruyorum ömrümün şarjörüne
yalayıp geçiyor yüzümü ölüm senfonileri

başa dön        ürün listesi       kütüphane