VEZİNLİ GÜZ HÜZÜNLERİ

 perihan yakar
 
 
 
 
 
 

TÜF ve ATEŞ ve-ZİNLİ GÜZ HÜZÜNLERİ 

I

Sessiz 
Ürkek bir çocuk gibi
Utanarak
Ev içlerinin gizli gizli üşüdüğü yerlerde
Közü değil tanımak
*Tel tel örülen sözle örtülü güzde
Tüf bile gizleyemez
*Asla
Gizler de 
Gizleyemez köşelerinde açan zaMbaKlaRdaN 
Ateşi 

II

Korla gelen o karlı akşamlarda Erciyes
Suya iner başı duman taçlarla
Eteklerinde soylu bir deniz çalkalanırdı
İçli ürperişlerle 
Kumlarda kaybolan resimler gibi yiterdi yakamozlar
Gecede suya tutuşan tüfle
Unutur muyum
Dilini yutardı dipteki balıklarla konuşan ermiş
Dilini yutardı o ağrılı deniz kokan sesiyle 
Ve ölümün ince soluğunu bilerdi biçse diye 
Ateş
Ve Zambaklar açmadan
Köşelerde yıldızlar
Ağlardı ince ince 
Yanar yanardı ay suda sevişecekken 
Kandıkça Erciyes 
Biliyorum
Konuşmaz deniz 
Konuşamaz artık tepelerde eriyen dağlarla kar
Sordum ben
Dağlarda dağlar gibi gürgenlerle meşeler vardı 
Sordum da geçerken güzden 
Soyun soy da dediler istersen vazgeç 
Konuşmaz artık konuşabilse de deniz
Söndü karlar eridi ateşiyle Erciyes 

III

Sessiz 
Ürkek bir çocuk gibi
Utanarak
Ev içlerinin gizli gizli üşüdüğü yerlerde
Közü değil tanımak
*Tel tel örülen sözle örtülü güzde
Tüf bile gizleyemez
*Asla
Gizler de 
Gizleyemez köşelerinde açan zaMbaKlaRdaN 
Ateşi 


IV

Günaydın küçük dünya
Günaydın yıldızlı ayla gökyüzü güneş
Günaydın toprak
Günaydın küle ekmek banmış rüzgarlarla dağlarda ateş
Günaydın su
Günaydın hayat 
Hiçe hep özürle doğan şiir gibi utangaç
Sanık 
Günaydın karıncalar
Günaydın kırmızı solucanlar 
Ve bağda erken moraran salkım salkım üzümlerle
Sen
Yanıtsız 
Tanık 

İşte ! Bak; 
Kuş sesleri biriktiriyor şimdi güz
Ve-zin-li hüzünler açtırıyor tüf 
Ve ateş köşede zambak
Hiç kimsesiz
Lekesiz bir çocuk gibi
Cam içlerinin gizli gizli utandığı yerlerde
Ya lelli terelelli düşlerle
Sistem dışı 
İncecik 

Zinfandel üzümünden şarap aşkına 
Tadınla tadına bağışlasam seni
Düşünüyorum
Hayat !

*''Telkari terennümle temkinli güzde''
*''Zinhar''


başa dön        ürün listesi       kütüphane



 
 
DÜŞ ÜSTÜNE 

I

yoKsuN

kötü adamlardı
denizimizi çalmış siyaha boyamışlardı

boynundan vurarak 
sonra
kuğularımızı

koca bir ormanın karanlık gölgesi gibi
düşmüştü her şey

düşmüş

o eski şarkılar
eski tanrılar
ağaç kavuklarında saklanan
perilerle
sularda sırlar bile 

boğulmuşlardı

saçlarımda öncü
gürgen yapraklarından 
bir kale yapmalıydım 
ve
ışıktan 
keskin kılıçlar
sonra
ilk sözü
olmak
gövdesi meşe
yeryüzünün gölgesiz renkleriyle
ağaçlar

mevsimler dönüşürken
dönerken dünya
yeni uykuların başka gözleri
insana açılan kollarıyla bu düşe
eskimemiş bakmalıydılar

yoKsuN

kötü adamlardı
denizimizi çalmış siyaha boyamışlardı

boynundan vurarak 
sonra
kuğularımızı

koca bir ormanın karanlık gölgesi gibi
düşmüştü her şey


II

gecenin ardındaki dağlardan
meşelere bakmıştık
Peruşka'yla
sormuştuk 
ilk kez

deniz siyah olur mu batıklarla 

olur 
demişti meşeler 
her şey baktığına benzer biraz da

ya kıyısı denizin 
kokusu 
yosunlarla soluklanmak
azıcık 

en iyi balıklar bilir 
demişti meşeler
hiç
bu kadar vurmamıştı
ölüsünü kıyıya

susmuş
kış gibi gülümsemiştik
kuytularda
konuşan
mumlar yakmıştık 
kuğularla balıklar için
ve
çilek kokulu tütsülerle kutsamıştık 
denizi


III

yoKsuN

boş kutu
kurumuş bal peteği
konuşmayan çakıl taşıydı yeryüzü
yavruya çatlamadan kırılan 
çimenlerle düşümüz
içimde güvercin dokunuşuydu

IV

kötü adamlar terleyecek 
kokacak gölgelerde 
kokacak sustukça düş görmeyen
yeryüzü
oysa
yaratacağımız o gölgesiz ormanda
sonsuza kadar konuşacaktı
denizlerle meşeler
ve
rüzgarla çim kokan insanın melodisi

başa dön        ürün listesi       kütüphane


 
Dost'a

DEMİRCİ SUSTUKÇA
ATEŞ YALADIKÇA 
DEMİR DEMİRCIYLE ATEŞE DAYANDIKÇA IŞILDAR 


Bütün sırlarını yaksam ormanın
Bütün denizlerin batılarını
Gün olur
Kalkar mı gölgeler
Coşar mı yatağında kuruyan nehir

Demirci 
Hadi de bana

Ter karışınca ateşle
Külle sabır
Yürekteki tuz ve kan 
Bedeni incindikçe
Ağıt yakmaz mı 
Demir

Bir hırçın öfke
Dilin ucundaki nem
Susturur mu içi

Yumuşar mı avuçta kırmızı toprak
Yeşerir mi közde açelya 

Söyle 

Öpsem gecenin gözlerinden
Öpsem ateşi
Kurulur mu denge
Buluşur mu duyguyla akıl

Bu kadar uzaksa insan kendine
Yakınlarda serin bir liman nasıl bulunur 

başa dön        ürün listesi       kütüphane



 
A D S I Z

kimdin sen kimdin kim çalmıştı adına yakışan o sözcükten hiç anlamları bir lama mıydın yanık yüzünde hala gülümserken aşka tüküren yoksa yarım kalmış bir çocukluğun gecede öfke büyüten ihanetiyle dünyanın çocuk kalmış acıları mı yarım uyuklar gibi yarım sarsıntılarla uyandığım düşler bırakma bana su çürür toprak çürür tas bile çürürmüş biliyor musun oysa tutkularına büyürüm uzun uzun bilincine büyürüm ve KiME bir ad vereceksen yeniden beni de kat dünyanın en eski kuyularına gelirim yürümeden 

başa dön        ürün listesi       kütüphane





G ü z e l -l e- me 

tersaH için

I

oyun ne güzel 
de-me 
değil 
bu 
kazın ayağı 
bir soyun
gecede kandururken kendini düşsel bu gel-gitlerle
gömersen kuma 
kuma dilini uzatır evren 
der;
her şey kendince 
karınca 
kararınca
derdi umman olanın 
dermana deresi 
akar kendi suyunca

kokuşmuş bir leş mi ki kısık gözle bakarsın
yak artık o lambayı vur başı taşa 
belli Mi olur karanlıkta 
yenen ne
kimdir yenilen

II

işte geldim burdayım
çaldığım ne mızıktır ne de mızıka 
dudağımda bir düdüktür çaldığım 
gece 
bekçilerinden Buda pusula

geç dümene aç yelkenleri 
sevinsin balık düşürmeden pulunu balıklığına
sevinsin kınaya sorarken dalda atmacadan 
kaçan turna

yani ha bir eksik ha fazla eee
evrenin karma 
dil çıkartmasında
deniz uysaldır 
Salınırsa usul usul rüzgar vurursa kıça
çözülüverir saçları 
bütünler bizi
O madrabaz krallardan geri alınan
taçlarla 

başa dön        ürün listesi       kütüphane




DURMAYIN VURUN BENİ

deliyim deliyim işte bu beynim bu da yüreğim tEvEkkülle çalan kampanalara inaT en hakikat işbasındayım esir pazarlarınızda karası bulaştıkça üstüme yağan kurumlarınızın durmayın durmayın beni de vurun yoksa firari arzulayan bir ömrün ağıtla ağır lanetine dönüşecek yaşadıkça yüreğim kanlı bileklerimde prangalarım 

başa dön        ürün listesi       kütüphane



 
İlhan BERK'e

ödev diye aldığım sualtı kentlerini 
suyu bulandırsam da onaracağım


GÜN YÜZLÜ GELİNCİK

eski bir kuyucu
anlatmıştı masalını 
toprakla suyun
günü görmüş de yüzümde
açıvermişti yüzüm
boynum iki taş arasında 
incecik sapta bedenim
bir taşlıtarla gelinciğiydim
dili kekeme 

kuyucu ;
kazmayı vurduğun toprağı tanırsan ötelerden
bulduğun su da benzemez demişti kimseninkine

ah demiştim ah dilim 
dilim dilim çözül 
de
bir kuyu açmak 
her şeyi yeniden aşka dönüştürmekse
suyla sevişmek gerek bilirim
bir kuyu açmadan önce

Siniras adlı bir kralın vardı 
Byblob kentinde
bir tapınak yaptırmış da o
söyleşirdi adası Baal ile
Cibilibinan' da bir Afrodit
ASTARTE derlerdi SAMI dilinde
işte orada doğmuştun
o söylencede
toprak suyla buluşup sevişince
bakma 
şimdi yüzün kavruk
bu çağda gelinciksin
adın o zamandan AŞK senin
köklerimle beslenir
sular gibi bellerim de toprağımı
nafile 
kaybolmakta sualtı şehirlerim
büyücüm ol kal benimle 
bir kuyu açmak için 
deryaya dönüşmeli
uçmayı da öğrenmeliyim
anlat bana
yolda çöle varanın
kimsesi olmazmış yolda
varsam o suya
kimsesi olur hiç kimsesizin
benzese de olur
benzemese de

ah dilim dedim dilim
işitse beni 

sıska dallarım
büyümese taşlıkta
yeşerecekti 
de
belki yaprağım
kırılmadan bedenim
yitirmeden sesini kızılcık ağzım
vurup suya yüzümü yeniden
konuşacaktım 

topladı masalını kuyucu 
yürüdü suya 
bir dilek astım yürek cebimden 
yüzü gün yüzlü 
gelincik 
ıslık çalar o gün bu gündür 
memleket gibi yangını suya 

suu... suuu... suuuu 

başa dön        ürün listesi       kütüphane



 
 
DAĞITMA SAÇLARINI DENİZİN 

bana hüznü getirip bu sonbaharda
dağıtma saçlarını denizin
yeni onardım dağılan yelkenlerini
şarapla sarhoş teknenin

teni ipek çarşaf gibiydi bir zaman kadırgaları durgun
ne zaman vursam kendimi koyaklarına
içimi yalardı yeşille şıvgına kalkmış dokunuşu suyunun

sonra tufandı
deliren dalgalarında yabancı korsanlar vardı 
ne kısa sürdü ne uzun 

bana hüznü getirip bu sonbaharda 
dağıtma saçlarını denizin 
kaybolduğum koyaklarında 
korsan tuzaklarından uzak 
dil dile minik martılar sevişiyordur şimdi
geceleyin 

başa dön        ürün listesi       kütüphane





BİR KUŞ GELSE KALBİME KONSA GÜLLERLE ELİNDE 

mutlak sona kayıtlı hücrede 
sabırla sıra bekleyen
kulağı gardiyanda mahkum gibiyim
tepeden tırnağa çıplak ve ıslak üstelik

bir kuş gelse, kalbime konsa güllerle elinde
dese ki şarap getirdim rengi kırmızı hele bi iç bak 
sabrı tükenmiş ıslaklığımı soyunup çıplaklığımdan 
kanadında kurutup sevinçle katlayacağım 

bir kuş gelse,kalbime konsa güllerle elinde
diyeceğim ki;
bu dağların ayazında hep yalnızdı meşeler
üşürdü çok üşürdü tepelerinde bulutlardan yıldızlar
işte geldin ve gördün
yol bitmiyor ne dağda ne de hücrede
böyle sürdü sürecek yalnızlıkla üşümek
bense beklemeyi bilmişim kalamam artık
kuruttum kanadında soyunup çıplaklığımdan ıslaklığımı
hadi şimdi içelim güzelleşelim
beklemeden o gardiyanı sonra sarhoşluğumla
geldiğin yere beni de götür 
çocuk gidelim

başa dön        ürün listesi       kütüphane





BULUŞAN SEVİNÇLERİMİZİ
SEN OLMASAN DA HİÇ UNUTMADIM ve ANLADIM ORTAK KEDERLERDEN YAPILIYOR BİR ÇOK MİNİCİK SEVİNÇ


sanırım
ansızın geri dönen çocuk sevinçlerimizin
sınırları ortaklaşa çizilen arka bahçesinden kapılarımız
kader gibi yaşanan kederlerden derin bir hüzne 
ve orada
birbirinden habersiz
bekleyen tesadüflerin 
kaçınılmaz tesadüfüyle 
masum
içimiz gibi
birbirine açılıyordu 
salınarak sararıp 
dolanan güzde

sana hızla alışmıştım ben

sanırım 
aynı denizde balıklarla 
halayı 
ölümüne dik yüzerek çekmiş 
aynı eflatun yağmurlarda çırçıplak ıslanarak 
lacivert üşümüştük
üst üste

hızla ısınmıştım

ve kim bilir
nasıl dağılmıştı ki sıkı sıkı örülüyken 
uğursuz dalgalardan
kıvırcık saçlarımız
birbirimizi hiç görmeden 
hiç tanımadan 
üstelik
hiç bilmeden
duyarak 
sıcacık gülümsemiştik
yüreğim dizde

sana hızla sarılmıştım ben

sonra
şiirler yazmış 
okumuş 
herkese 
okutmuştun da 
(adıma yazmıştın hem de)
'daha evvel hiç denemedim'
'şimdi gelen,bu saatte,burada bir şiirden esinle'
demiş
bu dediğine 
delice 
sevinmiştim ben 

her şeye inanmıştım

sonra
geri dönen çocuk sevinçlerimiz gibi
gittin 
a n s ı z ı n

hızla karardım

ve
korktuğum ne güz
ne hüzün değildi benim 
sen gittiğinde
geçerdi elbet
oysa 
yaz 
yaz geçer miydi 
başlamamıştı
başlamamıştım 

anladım

sonra ansızın buluşan çocuk sevinçlerimizi
sen olmasan da hiç unutmadım 
ve 
ortak kederlerden yapılıyordu bir çok minicik
sevinç

hızla anladım

y a z d ı 
y a z d ı m 
y a z d ı m

başa dön        ürün listesi       kütüphane



 
 
MAVİYDİ GÖZÜ SEVDANIN

son mektubun 
okudum 
tekrar 
tekrar 
ve son cigaram 
içtim 
içtim 
yakınımdı 
uzaklar 

mahpus değilim 
biliyorsun 
beni 
dama komadılar 
lakin inci 
çok inci bu duygular 

dokun diyorsun 
dokun 
değdikçe 
kılıç kalbe 
taş çiçek açar 

oysa kanıyorum 
sevgili 
gün solarken yorgun 
kalbi ağartmak 
inan 
inan bana 
lüks 
kaçar 

koşmak varken 
ve 
koşabilirken 
büyüyecekken üstelik 
hala 
mayınlarla 
küçülerek azalıyor çocuklar 

dayanmıyor yüreğim 
özlediğime dayandığı kadar 

son mektubun 
okudum 
tekrar 
tekrar 
ve 
canııııım 
gördüm 
yanıyordu dünya 
yeşersin diye gömdüm sevdamı 

başa dön        ürün listesi       kütüphane



 
 
Y A N I L G I

biliyor musun
inanma demiştim inanma
sözün büyüsüne kapılıp
yüreğinde o yorgun sanrılar gibi solmasın
virgül kıvamındayken bir ünlemle 
gözlerindeki mavi

koşma koşma demiştim
dörtnala
sulara gömülür o arap deniz feneri
kızıl renkli bir deniz taşı gibi düşer yüreğin 
sırça bir ruhla avuçlarında
paramparça 
dağılır Kybele'nin saçları

inanma demiştim inanma
sözün büyüsüne kapılıp 

oysa

ay ışığının
o yakamoza vurgun bakir hüznüyle sevmiştim seni
 
başa dön        ürün listesi       kütüphane