SAAT KAÇ ?
'ortak söz' kitabı
●
kıvılcım vafi
korkut kabapalamut
meral kaya
ömer gençer
perizat
(alfabetik sıralama)
●
e-kitap yayın tarihi : Eylül 2010
●
dizin
UYUM
HANGİ
YALNIZLIK
SEVİ
SON
SAAT KAÇ
kk
/
pr
/
mk
/
kv
/
ög
/
kk
/
mk
/
kk
/
kv
/
mk
/
kv
/
pr
/
ög
/
kv
/
kk
/
mk
/
kv
/
pr
/
mk
/
kk
/
pr
/
ög
/
kk
/
kv
/
mk
/
pr
/
ög
/
kv
/
ög
/
pr
/
mk
/
kv
/
kk
/
kv
/
ög
/
kk
/
mk
/
kk
/
ög
/
kv
/
kk
/
ög
/
??
/
kv
/
kk
/
ög
/
mk
/
pr
/
kk
/
mk
/
kv
/
ög
/
pr
/
kk
/
mk
/
kv
/
kk
/
ög
/
mk
/
kk
/
ög
/
kv
/
mk
/
pr
/
mk
/
kk
/
ög
/
kv
/
kk
/
mk
/
kk
/
kv
/
kk
/
ög
/
mk
/
kk
/
kv
/
pr
/
kk
/
mk
/
kv
/
kk
/
kv
/
??
/
mk
/
kk
/
kv
/
ög
/
kk
/
mk
/
kv
/
kk
/
ög
/
mk
/
ög
/
kk
/
kv
/
mk
/
kv
/
kk
/
mk
/
kk
/
mk
/
kv
/
kk
/
mk
/
kk
/
mk
/
kk
/
kv
/
ög
/
kk
/
kv
/
kk
/
kv
/
mk
/
kk
/
mk
/
kv
/
ög
/
kk
/
kv
/
ög
/
mk
/
kk
/
kv
/
kk
/
kv
/
??
/
kk
/
ög
/
kv
/
mk
/
kv
/
kk
/
ög
/
kk
/
mk
/
kk
/
mk
/
ög
/
kv
/
mk
/
kk
/
ög
/
kk
/
ög
/
kk
/
kv
/
mk
/
kv
/
kk
/
kv
/
mk
/
kv
/
kk
/
kv
/
ög
/
kk
/
mk
/
kk
/
kv
/
kk
/
kv
/
??
/
ög
/
kk
/
mk
/
kv
/
kk
/
ög
/
kv
/
mk
/
kk
/
ög
/
kv
/
kk
/
mk
/
kk
/
kv
/
ög
/
kv
/
kk
/
kv
/
kk
/
mk
/
kk
/
kv
/
kk
/
mk
/
kk
/
mk
/
ög
/
kk
/
kv
/
kk
/
mk
/
kk
/
kv
/
kk
/
kv
/
kk
/
kv
/
kk
/
ög
/
kk
/
kv
/
kk
/
kv
/
kk
/
mk
/
kk
/
mk
/
kk
/
kv
/
??
/
kv
/
ög
/
kk
/
mk
/
kv
/
kk
/
mk
/
kk
/
ög
/
kk
/
kv
/
kk
/
mk
/
kk
/
ög
/
kk
/
ög
/
kk
/
kv
/
kk
/
ög
/
kk
/
kv
/
kk
/
kk
/
mk
/
kv
/
kk
/
kv
/
kk
/
mk
/
kk
/
kv
/
kk
/
mk
/
kk
/
mk
/
kv
/
kk
/
mk
/
kk
/
mk
/
kk
/
kv
/
kk
/
mk
/
kk
/
mk
/
kk
/
kv
/
mk
/
kv
/
kk
/
ög
/
kk
/
mk
/
kv
/
kk
/
mk
/
ög
/
kk
/
??
/
UYUM.
ağacını her yaz doğrulayan sadık meyve
bağımsızlığın kelepçesinin akarsuda aradığı anahtar
toprağın doğumundan burnuma değen nem
ağacın dibindeki gökyüzü : tersine kök.
körkütük dut ağacının dalında olgunlaşan dutların özgürlüğü
terk edilmiş kulübeyi bekleyen özgür sarmaşık
mor zirvelerde açan gelincik
ne yana dönse kendini ikileyen çiçek
sevgisi uzatılmış mavi zamanda büyü(len)mek.
beyaza giydirilen sükût
tüm renkleri taşıyan tek renk.
benzeşmeye verilen ödün
aynı anda aynı yerde olmanın dehşetinde ikircikliğin biricikliği
boşluktan geri alınan ses hükmü
kemik parmaklılıklar içinde tutsak saat; durup göğü inceleyen kayıp geyik
rüyaların en ıslak yerinde havalanan kırlangıç
kırılgan tay koşmasına eşlik eden fırtına
fırtına öncesi soluklanılan dinginlik duygusu
rüzgârın surete değen sonatı
rüzgârın çağırdığı noktada sabırla beklemek
uçurtmanın rüzgâra olan direnci
bütünü bozmamak adına katlanılan uyumsuzluk
kendi portresini çıkaran beyaz el
kullanılmayan sözcüklerle biçimlendirilmiş beden
gölgelerin giydirilmiş aitliklerinden bihaberliği
anlamsız beden
aykırılığın tutuklanmasının aynada gördüğü yüz
'kimsiz' sessizliğin yankısı; haykırış
gözyaşı bestesinin söz yazarı
dışlanma kaygısının ritim bozukluğu
tüm üveyliklerin sığındığı kötürüm bir diz
başkasının ölümüne armağan edilen yaşam
silkinen balığın yumulu gözleri; denizine hemen geri dönen kürecikler
tuzun denize adanmışlığı
kalan bir içim rakının üleşimindeki endişe
suyu ikiye ayırarak yuvarlanan yaprak; gecenin deri eldivenleri
yaşlı bir kadının sesine değen keder
mayısa özgü kuştüyü huzur
sözünü susanın uçkurunun verdiği yanıt
kapıları açık giz : dışarının içeri çıkışı
dağa emreden zarif ayak izi; nöbetçi bulut
sonuçsuz neden
an-lam!
( Nisan ' 2010 )
dizine git
HANGİ..!?
dağın çok uzağında kalmış kayıp kırlar, diğer tarafta yamaçların şehveti
gölgesini hazla çiğnediğimiz sağır kuş, denizin rahmini gösterdiğimiz bıçkın dalga
sessiz duran göğün beklediği boşluk
çıplak kalmış bir ağacın köklerinin kederi, rüzgarından yoksun
arayışın sözü
kendine her sabah yeni bir isim bulma mecburiyeti, pencerenin tam karşısındaki çatık kaşlı ağaç
kadınların yüzüne düşmüş gri tarih, üstelik okunaksız
esrarengiz elbisenin içindeki sertliğe karşı gözüpek çıplaklık
sözler tükenirken elde kalan benliği sıktığımız
kim’lik
tümcenin başındaki karamsar nokta, ayakucundaki evcimen virgül
gümüşî sözcükler dökülen ağızlardan kirlenen insan
seyrin kubbesinde hırlayan kahkaha ve inatla biçimin güzele eşitlenme eylemi
kendi kabuğunu yontarken kemikle buluşan bıçak, güneşe inat saklambaç oyunu
yitirdiğimiz anların birikimi
birbirine çarpan adımlardan arta kalan yara kabukları
ağacın gözyaşı döktüğünü sezip güneşin kahkahasına sığınmak
arı
yerçekiminin kanat kıskançlığı, tercihen, yerçekimine kanat uyumu bir de
örtüsüz kavramaların ucu sonsuza değiyor şimdi
kimsesiz
çürümüş rahimlerden hayata düşen piç
kar tanelerinden sıkılıp yangın çıkaran ebedi çocukluk
düş kurmadan yaşama çabası
suyun paslı kabına yaranmayan çiçeğin onurlu kuruma evresi ya da bir kokumluk karanfil
yağmaya katılmayıp kendi başına düşen damla
geceden alıp koynuna bastığın ten sağanakları
birbirine derman olan kaos ve dinginlik
kan sarkıtlarına yapışmış duru köy ölümü, karşıda bir yerde aşk
ölümü sindirmişken vazgeçip tepeden tırnağa soyunmak
hızın içerisinde eriyen duruş
yüzümün yarısı gökken, gök yüzünün ötesi nerede
rakip iklimlere tâbi iki yol, aynı uçuruma ulanan
'yenilgi mutluluğu' yerine 'başarmak' ızdırabı
kaygının söze dökülememiş biçimi
yılan kuyruklu at
serçe telaşıyla cama çarpan beklenti
bekleyen gitme
okyanus telaşının savurduğu havuz işkencesi
son konuşma, değilse, ilk susuş
hep(si) !..
( Ocak ' 2010 )
dizine git
YALNIZLIK :
zamanlama hatalı kahramanlık
dünyayı ıskalayan çaylak damla
cesaret veren iti ; çoklanmak için
bütünü oluşturan teklik
çarpışıp yere süzülen karşıt imler
celladın göz hizasındaki giyotin
'itirazcı durum' yetikliği
sözü işaret edemeyen dil
en iyi sıradan olma oyununun sonucu
tanrıya tirat her söz
ben sorgusunun arayışı
falını hırsla yineleyen tensiz yara
'olmak'ın vadesi
varlıkta sınıfta kalmış ruh
içte duyulmayan ses; dışarılık
derin bir kesiğin tutturduğu yaban ıslık
tek çalgılı orkestra
temel hissi doğrulayan misafir ses
derme çatma yaşama sızıntı suskuların sıvanması
aymaz portakal ağacının yaz rengi
bilge atın gözlerine emanet intihar
yitirilmiş kanatlar
bulutun hazmedemediği kaçak arı
hayattan çalıp ölüme biriktirilen anlar
nemli insan kemikleri, soluk soluğa kıyıda
bomboş surat, yere dönük
yalınlaşma
aynayla yüzü ayıran nezaket kapısı
düş kutbu
su birikintisine tırmanan merdiven
suyun hüznü; dokunulmamış ten üzerinde
bir avuç kumda, bir damla okyanus sevinci
rotasını gövdeye çeviren dal
cümlesine şahit yazılmış zavallı özne
sadakat kırılması yapışkan yansıda
yabancılaşmadan arınma
cisimsiz bir göğü yaşam boyu solumak
duygunun soluklandığı keramet hali
yıldızların tümüne sahip olma çaresizliği
düşe sığdırılan ben'in üveyince katledilişi
dudağı sakatlayan öpücük imgesi
'aşk' hazırlığındaki süs
kör kırlangıç
tebeşir özgürlüğüne kara tahtası beynin
kut.
( Ekim ' 2009 )
dizine git
SEVİ;
koparılmış çiçeğin nöbetçi kokusu
daracık yaşamın evreni
mavi'deki güneş izi
tersine salınan kök
"kim" içine iliştirilmiş gezgin düşlüğü
kendini erteleyen sıkılgan yara
sınırsızlık algısına iliştirilmiş sonsuzluk mektubu
batığı yüzeye çağıran fener ışını
varlığa yokum dedirten saklı gülzar
aklın bileğini büken kararlı his
akla,‘sen beni izle’ diyen gönlün meczup hâli
saçmalığı erteleyen bulgu
dirlik'in ön saati
ölüme inat ruhun kelebek uçuşu; kutsanmış yaşama
kefeni gözüne kestiren iskelet
dip görüntüsündeki yükseklik
gözle güneş arasında beliriveren merdiven
gökyüzünün izlenebildiği derinlik
gizlendikçe cürme özenen iyilik
suç kurgusu çıkmazı; sabah aylığı ve temiz yürümek
dili lal, aklı pas, ruhu bahar telaşı, ay tutuğu gece
zatensiz uyanmak gününe yapıştırılmış bir çift söz sonralığı
gergin kalbe refakat eden nefes tutulması
yok'un boşluğundan sağılan soluk
pinhan bahçede, güle kadife dokunuş
çok sert sarılma hâlindeki mucizevi yumuşaklık
ıslık çalan gökyüzü; yana çekilen kötücül bulut
uzaklık fısıltısını duyabilme yetisi
mutluluk denemesi
tutsak kuşun seslendiği baş dönmesi
tanrının elinden kor şarap doldurulan kafes boşluğu
hayata davet eden uğurlu kaza
saf nokta
duvara çarptığı an ‘yalnızım’ çığlığının
kendisinden bir sonraki 'kendi'
en çokluk.
( Temmuz ' 2009 )
dizine git
SON!
inanç sığınağı beynin
fidanın rahmine düşen zehirli cemre
günahların yazgıya işlendiği arka sayfa kalabalığı
bilgi kokusu
dizlerinin üzerine çöken yola bitişik imkânsız uçurum
kapanmış yaranın bıraktığı iz bellekte
başlangıç tanışması
saçılmışlığın aciz düşkünlüğü
veda ânı, aynadaki şaşkın yüze
el sallanmış trenin sireni
çektikçe giden zaman ağırlığı
arsız patikaya haddini bildiren yetişkin duvar
erdemin uzuvlara saklandığı bir bütünlükte, kuytu dokunuş aralığı: kesik parmak uçlarıyla.
karanlığa düşen ilk berrak damla, siyahın elindeki teslim bayrağı
merdiven altındaki kötülük anıtına iliştirilmiş itikat karanlığı
kızıla katılmış renk
çizgi yetisine anlamdaş boş kutu, müziksiz
annenin yemeğe çağıran sesi, çocuğun boyunu aşkın kederli gölge
hiç atıl(a)mamış çocukluk kahkahasına yapışan ölüm sırıtması
gözyaşının aşamadığı sihirli çizgi
aklıma yürüyen bir meleğin kırdığım kanatlarından düşen çocuk tebessümleri
toy ruhların yakardığı azrail
tüy arkası masalındaki yırtık uyku kuyusu; tekrarı olmayan çöküş
kanatlarını yuman muzaffer kuş
hayalet dokunuşların kapalı dudaklar ile meşki: söz taş ağırlığında
canımı yakan ilk öpücük
menekşe gözlü bir sevgilinin yüzünde yol bulan nehrin taşkın hali
geçmişi düşleyen çiçek tozu
sol yanı tutulan nokta imi
ilklik patlaması
yayına kavuşan bitkin ok
leylak kokulu bir odada şakaktaki namlu; vur artık fikrim kendini
hançerin algılayamadığı gözyaşı
caymışlığın indiği rehavet durağı; her keresinde çaresizce yeniden bindiği
geri dönmenin burukluğu sadık gövdeye, kapanınca perde
öncenin kabullenebilinen 'son'rası
tabiatın icat edemediği ölümsüzlük, sırıtışı zamanın
hep erken gelen yaşlılık döngüsü, kuru ses
yalnızlık çeken son ılık damla, çay fincanında
parmaklık ardındaki güneş
çalışkan kanatları, ürperen kırlangıcın
üzerine yazılamayan kağıdın buruşuk daveti
tüm davetiyelerin iptal edildiğini duyuran anons
kendine hiç rastlamayan (değmeyen) eğim
eğimi doksan dereceye erişen yokuş
vahameti bol bir aşk
çivinin karşı koyamadığım hamlesi, tam kalbime
ölmeden cenneti gördüğün kör bakış
sağır toprağa emanet dilsiz gövde
cehalet mabedi
son - suz -luk.
( Nisan ' 2009 )
dizine git
SAAT KAÇ?
tahmin ettiğin ve sesin sırdaşlığına soyunduğun randevu vakti
kayıp giderken yaşam, anın başlangıca olan uzaklığı, var ettiğimiz kendimizin ol”duğu an
gözleri kapalı koşan mitolojik bir atın şimdi çekilen fotoğrafta durduğu yer
‘’buz’’ gülüşünün vakti, kekeme cümlelerde tanrı öldü dedirten
ha bire aynı sayılar ezberi
ısrarla çoğalan deneyim, bir paniği aralıksız besleyen
akrebin vakur duruşuna bir gayret yetişen yelkovanın seviş hali
uydurmak zorunda kaldığımız birkaç rakam, ölümsüz olmadığımızı kavradığımız an
bir yanılsamadır zaman derken geçip yitenin kendini düşürdüğü an
çalışkan elleri yaşlı uşağın, geçtiğimiz son kapıyı kilitleyip sıradakini açan
ora’daki titreşimin bura’dan geçiş izine rastlayan kurulmaya eşit gerilmiş yay boşalması
neresine düşse ırmağı eşit parçalara ayıran sihirli ok
kibrin zedelendiği alçaltıda, deliliğe köstek: ışıl ışıl / yadigar
heyecan dolu son yaprağın kopuş anı; görmüş geçirmiş çınar ağacından
gecikmişliğin sona olan uzaklığı, kaosun anlamını yitirdiği an, başlamak için geç, durmak için erken
akıntıya kapılmış yüzücünün dipteki gölgesi
varlığı hiçlik geçiyor, yokluğa direnç var
huzursuz bir kedinin sığındığı en son dal, iki yapraklı
uyku kırıntılarının süpürüldüğü geçlik
göç bıkkını kuşların zoraki ötüşü, biriken bulutlar üzerinde
yıldız gördüm diye bağrıştıkları an kocaman çocukların
kahkahasını çizdiği boşluk, tahterevallideki çocuğun
bombaları kör sabahta, bir çocuk oyununa çeyrek ölüm kala yaşama sığınma
bombalanmış bir çocuğun göz kapaklarının üzerimize kapandığı an, insandan ayıklanan özgürlük
düşürdüğüm son ayak izleri, zamanın bitimsiz çölüne
mısralardan yükselen kulelere tıkılmış şiirin yitiş vakti
neşesiz zamanlar oyunu içindeki sabit yelkovan ; kalacak olan için
kelebeğin doğum günü; ölü kanatların tek vuruşuyla mumların söndüğü an
soğuk sıkıntılar karasında gün doğması çaları ; gidecek olan için
hiçbiryer yolcusunun önünden geçip gittiği han kapısı
çürümüş bedenini güne yatıran tan
sonsuz kalınlıkta bir defterdeki kurumamış mürekkep
boş kadranın arka kalabalığına yaslanmış duvar yıkıntısından vuran ışığın gölgesi, en erken
hiç sönmeyen iki fitilli bir mumun sürekli alçalan zeminden yüksekliği
ölümün tik tak’larına yaşamın kendini iliştirdiği senkron
giderek yükselen ağlama duvarı, her dinden gözyaşıyla
soysuz bir yağmur ardı sığıntı tümcelerin yakarışı boşluğa
mahzun söz damlalarının avuç doluluğu : yerdeki acı izi
hiç kimsenin tamamlayamadığı seyahat, ölüme kıkırdayan sonsuzluk
renkli kelimelerin soytarılığı ölüm tünemişken ruhun ihtişamına
bir mahkûmun a’dan z’ye attığı voltada, bakış anında ezilen iki komşu harf
noktanın kapatamadığı anlamsızlık
merkezine uzaklığım, ben doğmadan kazılmış çember mezarımın
uzanıp da yetişilemeyen dünlük ; dönüldükçe gelinen
iki yaşlı sürüngen arasındaki açı, daralıp genişleyen
sözün özden sızma vakti; lal ol ağzım diyen bozgun gönüle inat
büyümesi durdurulamayan akılsız çiçek
morun ve aşkın saltanatında devrik bir hüzün buğusu
o boğucu lezzeti, aldığım son soluğun
herkes için ayrı zaman dilimi aşkı
gölgelerin çıplak dilinden şarkılar söyleyen aşk
gelen 'sen'e giden 'ben' ya da tersi
zar kalınlığındaki boşluk, seyyar duvarlar arasında
sevişme kaygısının yerini ölüme bıraktığı susuzluk duygusu
göğe kabaran denize teğet çizgili defter
çeyiz sandığına basılı bir bilinç, tık/ta tık
sadakat öngününün özgür hislik kafesindeki yanılsaması
bitimsiz bir yağmurun en sabırlı damlası, şimdilik
iki ayrı dilin sevişme sancısı, bakışlardan yoksun
sezginin anlamını yitirdiği, sevginin anlamını aradığı, yüreğin ritmini bozduğu, soğuk sonrası sessizlik
postacının çantasında kalan son zarfın içinden çıkan boş kâğıt
saat, hiç!
( Ocak ' 2009 )
dizine git
kısaltmalar
: kv
(kıvılcım vafi)
, kk
(korkut kabapalamut)
, mk
(meral kaya)
, ög
(ömer gençer)
, pr
(perizat)
- kitap sonu -