YEL
 ömer gençer
 
 
 
 

 

sivrisinek

üzerimizde bir dirhem karanfil tozu 
eyvah!  bu yurt muydu bize adanan
karşı taraf mı orası 
salınacağız, uçacağız, ellerimizde 
sur kesikleri 
gecenin tam ortasında bir boşluk 
demir parmaklıkları var 
suskun şehirleri... 
birden uçtu kafam 
bir çift dudak, altüst,
her görüntü
şehir ışıkları gibi dağılıyor doğada
ve biz yorgunuz 
sivrisinek yazlarında, 
bazen bir ses kıpırdıyor yanıbaşımda, 
dönüyorum,
yalnızca zaman,
uslanmayacağız ,
birgün bitecek... 

ürün listesi       kütüphane


 

tılsım

zaman ruha serpilen cinlerle bölük pörçük 
düşlerimi kanatarak söylediğim 
şarkılar son kez değişiyor.
bir ötesi yok, bir berisi ve bir nedeni 
şimdi bir aşkı daha yırtıp atabilir insan 
şimdi bir mavi yok edilebilir, 
sen mi ben mi anlayamazsın 
var mı yok mu bilemezsin, 
kefenine sığmaz düşünce 

şimdi geç olmuş olabilir ve zaman kalmaz 
kapılar vardır açık ve vardır ki açılacak 
içeriden bir göz süzülünce, bir ses tınlayınca 
ruha serpilen cinlerin korkusu yetmez
son gelen sarhoş beyninde dondurur evreni 
çalıntı bir im büyüyünce bizi yok eder

anlar vardır adını koyamadığımız 
ve herşeyin gerçekten belirsiz olduğu 
hani bir savaş bulunur, sonra kirlenir
işte o anda duyumsar günce 
bir yaşamak daha olduğunu 
ve bir çağın çok ötesine düşen düşünce 
gün ağarmadan çıkarıp silahlarını 
kendisiyle eğlenir
ve rus ruleti son şansında kaybeder, 
düşünce ölüdür

şimdi bir gerçeği anlamak 
kadar kolaydır yaşam
şimdi bir olmaza inanmak kadar zordur 
hala direnç ve ölüm ikircikli bir deneyimde 

öncesi ve sonrası 
altıyüzlerden kurulmamış bir saat 
duruyor başuçlarımızda 

ve...
ve bir eylem 
özgürlüğüne yarım yamalak bırakılıyor 
ve bir nedenin altında 
bir kadın yarı uyanık yatıyor
ve darmadağın bir ses 
bir andan aynı ana akıyor
ve bir ağrının sızısı uyuşuyor 
günlüklerimizde 
ve gereksiz bir gün 
eytişimi rahatsız ediyor 
ve ...

zaman gerçeğe dönüşen düşlere doğru,
daha gezgin

gün dönümünü bekliyor, 
bir bölük sessizce hazırlanıyor
gerdekte bir yürek sessiz çırpıntısını sayıyor
bir heyecan uğurlanıyor, ardından söz sürüleri 
ürkek bir izdüşüm aydınlanıyor, 
"gözleri ışığa alışacak daha"
bir bekleyiş var günün duvarları ardında 
usuma gizliyorum zamana süzülen bir yaşamı, 
beklemedeyim

bir an yine gelişime hazır 
güven sinsi sinsi yok etmekte
bir tınlama sessizce yayılıyor, 
duyum noktasının altına
kıvrak bir gösterge yerinde duramıyor, 
"anlaşılacak!"
neden komik aynasında olduğundan başka 
ve değişmeyen durum kendini deşiyor

tarihin bir ayrıntısında, ulaşılan bir tümcenin donuk satırı titriyor.

başa dön        ürün listesi       kütüphane

 


yapay

kıraç toprak bu yüzümüze vuran
ve hüzün bölgesi yüreğimizde
yoksun ama bir boşlukta yok
belki aynalar belki solan bir yüz

o ve bizdik

bir şarkıyı terk etme hiçbir zaman
o seni esirger bir tutam kötüden
sesini değiştir başka seslerle
ve kendini ara güzellikte

işte şimdi gidiyorsun, yakışır mıydı bu 
o ve bize

tamamlamıyor kalabalık eksik kalmış şiiri
yok olmaya doğruyuz
bu ses imliyor bizi yapraklar üstünde 
bilmiyoruz artık renkler ne işe yarıyor

sessizlik artık gerçek. sızmadan 
içtenliklere yolculuk son bulmayacak

içeriksiz kaldı o v e b i z

başa dön        ürün listesi       kütüphane

 
 


tüm

ormanlardan ve kızıl alev renginden oluştu gövdem
ve ikisi yanyana büyüdüm ben
koşarken çakıllar battı tabanlarıma
gece ürkünçtü, sesler içinde uyudum
uçan kuşları kovaladım, kanatsız ve yorgun

kıpırdadı içimde yaşam 
birden
bölünmemiş dünyalara
ardımda kalan izleri düşünmeden koştum.

başa dön        ürün listesi       kütüphane

 
 


yel


1.
yel yellenir harmanlarda, savurur geceyi 
göreceli bir yalnızlık 
sallantıda bir örümcek ve 
birazdan yakalanacak bir sinek 

2.
yel vurur denize, ıslıklanır
dalga dalga ritmini tutturur
söyler gizli şarkısını kendi güncesinde 
ak değil, kara değil ne mene deniz bu deniz

3.
yel sürer izcileri, kokar katrani 
alışılmışın dışında bağım ve bağımsızlık
küçük kırık kavanozda özlem
anladıklarımızın süre aşımında unuttuklarımız

4.
yel sorar değirmenlere, nefsinin yargıcı 
kinetikte devim durur
ya vurgundur bu yada başkaldırı 
yalınlığımızda baştan önce son gelir 
sondan önce...

5.
yel durur kuytularda, üfürür ezgileri
karanlıkta belirir us
sürer götürür yaşamın ortasına 
tek düzedir renk, tutkuyu öldürür

6.
yel silkinir nesnelerde, siler adlarını
gün sallanır her sözcükte 
sınırsızdır gölge, bükülür ellerinde 
sayılar anlatır yaşamı, bir an susarız 

yel alır bizi, bir daha getirmez ki geri... 

başa dön        ürün listesi       kütüphane
 
 



fareye ilişkin anlak 


her sabah bir fareyle uyanıyorum 
elimi atıp bakıyorum 
fare seni kemirmiş sen faresin 
her sabah beni uyandıran fare 
sen uyanınca kaçıyor deliğine 

" neye yaşamak "  diyor fare 
susup bakakalıyorum 
dudaklarımın suyu çekiliyor 

her sabah beni uyandıran fare 
beni uyandırınca seni buluyorum
durup şaşakalıyorum 
fare bile bulduğu zaman seni
bakıp bırakamıyor.

" kolay oluyor herşey
   susup  
   şaşakalarak"

her sabah beni uyandıran fareyle 
durmamacaya konuşuyoruz
"herşeyi söylemeliyiz" diyor
her sabah beni uyandıran fare 
"yaşamın gizi kalmamalı..."

ama, doğru, kesinlikle...
gibi bir girişi onaylamıyor 
söylenenleri konuşmamalıymışım

"her sabah beni uyandıran fare" ye 
efendim, azizim, siz...
yerine 
yalnızca fare dedim
baktım ki 
her yanda bir sürü fare 
her sabah beni uyandıran fare 
yine benim bildiğim fare 

ama konuşacak bir şey kalmadı 

her sabah beni uyandıran fare
bir sabah gözlerimi kemiriyordu 
ve sesimi ve alışkanlıklarımı 
ve ne varsa ve ne yoksa...

               birşeyler büyüyordu her zaman 
                   unufak parçalanmış birşeyler 
                                durmadan büyüyordu 

başa dön        ürün listesi       kütüphane
 




gün

dün yukarı indim 
yukarı indi yıldız 
söyledim konu komşu 
yukarı indi 
dün birden bakakaldım
birden düşeyazdım

e işte öyle bir gündü

dün dünden çıkmıştı 
-içinde değildi-
ben dünden çıkmıştım

daha düne beş kalmış 
-ulaşamazsak-
daha düne beş kalır

gün dünden önemliymiş 
daha yeni anladım 
bugün yukarı indim
aşağı çıktım tutan olmadı 

yarını beş geçecek birazdan
ben hala yeni anladım 
gün yarından beş sonraymış

başa dön        ürün listesi       kütüphane
 

 

 


süreç

... yapmadı. öykünmesiz ve yabancı kalacağız diye 
geceyle yoksaymaktaydık teker teker tüm adları 
zararlı şeylerden türedi neslimiz
biraz üstümüzdeydi sayılar, çuvallara doldurdular

biçimden evrilirken biz
az ötede iki dağ, göz açıp kapayıncaya 
dönüştü kendinden ve kopkoyu parçacıklara 
uyandırdık içimize sinmiş tüm melekleri 

... yaşanılmaz. tiktaklar kafamızda notalanıyordu
usulca kaldırdık bulutu gözlerimize üşüştü resimler
anımsamanın adı unutmak olduğundan bu yana 
serseri bir gezgin binerdi tepemize, konuşurduk 

sezgilerimizin arasına gizlediğimiz bir sevgi vardı
yüreğimizden bir parça daha koyardık her 
dokunuşumuzda
masallardan yapraklar çevirirdik ölesiye 

... olmamak. dokunulmazlığı vardı her öykünün
bilinmezdi her dize sır gibi çıkardı sokaklara 
bakarken hızlanıyordu sözcüklerin üremesi 
ışıkla aynı hızda koşarken bulaşıyordu üzerimize gün
tırnaklarımızın arasında yetiştirdiğimiz 
sarmaşıklardı azığımız 
ve gece sokakta kalmış yankıydı yasaksızlığı olmayan 
bir güzellik unutturup vermedi bir daha 


bekledik/gelmediler/güleçyüzlü bir yolculuğa 
çıkacaktık oysa...

başa dön        ürün listesi       kütüphane

 
 


yiten 

ufukta sis, toz bulutları, kahramanlar
zamanı çiziyorlar baştan sona 
oyuncaklar ve oyunlar sanki 
renkler tünemiş ışıltılar içinde 
ve tarihler sayfalar dolusu 
ah şimdi o bereli kızla sevişebilirim

biz ki henüz başlamadan bile 
yaşamı kemirenler 
kafalarında oluşan binlerce 
kavramla karşılarlar hepimizi 
hiçbirşey eksik değildir artık
ah şimdi çıkıp yüzlerce kez 
aynı sözcüğü haykırabilirim 

artık girmişizdir içeri
ayaklarımızı sürüyerek körpe eşiklerden
duvarlardaki doku işler bizleri 
ezbere biliriz yaşamı burada 
daha hür daha çokuz artık 
ah şimdi suları çevirmeli 
yitip giden zamandan 

birşeyler alıkoysa da bizleri...

başa dön        ürün listesi       kütüphane
 
 



oyun

aldım verdimden dönen bir çocuktun
gözlerini açsan yağmur yağdı sanacaktın 
dökülüverecekti belki hücrelerin boşluğa 
gece saydamdı durmadan yalan söyleyebilecektin

"gündüzü sevmezdin"

gündüzü sevmediğini bilmekti mutluluk 
bir hiç oluvermek ne güzeldi
öyküleri başlamadan bitirivermek ...
işte onun için bu kurdeleli pabuç sana hep yakışmıştı
kurdeleli pabucun yakıştığını bilmekti sevinç
sonra bir nedendi yaşam
birdenbire konuşuverirdi şehirler hüzünlenirdin
gözlerini açsan bütün sayıları unuttuğunu sanacaktın
her rengin kırmızıya çaldığından kuşkulanmazdın bile 
bu kesinliğin adıydı cinayet 
yarımdı bütün sesler tamamlamak isterdin 
seni engelleyecek bir nedenin vardı hep 
kokusuz elle tutulmazdı dün 
neşe içinde anımsayıverirdin bir ismin olduğunu 
bir ismin olduğunu anımsamaktı yaşam
yalnızlığının karamsarlıkla özdeşleşmesiydi kış
sen hep unutulmaz olanları sevecektin...

bir çocuk oyununda aldım verdime gidecektin
ve belki dönmeyecektin bir daha...

başa dön        ürün listesi       kütüphane

 
 
 


pörçük

I.

eşikteyim körpecik 
körpecik ben
ay saçlı, sevimsiz kokulu
körpecik ben hedefteyim
ben sevinçteyim körpecik 
kokusuz namlunun ucunda
ben körpecik, körpecik ben…


II.

kıyılarında dolandığım şehrin 
loş eviçlerine bak 

darmadağın
karamsar
üşengeç

yitik insanlar serenadı başlıyor
gürültü şimdi bulundu
buluşlarını gizlediler oysa...


III.

şimdi ne ben önemliyim.
ne sen önemsenirsin.

bitti 
sancıyan zamanın çocukları 
koşuşturuyor.
katliamdan kurtarabildikleri
kendilerinden bulamadıkları 
yaşamlara…

bir ağız ve çok kulağa gereksinimi vardır 
her doğrunun


IV.

yalnızlıkla bastım kapı ziline 
ummuyorduk bu beklentisizlik içinde 
"zamansız, neden, bizden, böylece,
hiçbir şeysiz, sen, durmak, nedir,
bitimsiz, yavaş, acı…"
bir tas alıp sokakların kimsesizliğine 
adamalısın dilenciliğini
kış kendi görüntüsünü bilmeden 
sana ne anlatabilir
veya senden uzakta hiçbir şey olamayacağını

adını dinle! belki yine buluşabiliriz.

sensiz de kar yağacak ama seninle şenleneceğiz.


V.

sararmışsın, saçların tarih gibi dağınık ve huysuz
gözlerin dokunulmazlığı olan yanardağ
kurallar kadar kışkırtıcısın.

ben şimdilerde putum 
tamamım


VI.

yaşam arsından seyrelterek 
geçirmekteydik sözleri 
gece sokakta kalmış korkuydu
yasası ve yasağı olmayan


VII.

yeni yeni görüntüler var yüzlerde 
hüzün ve renk gibi eski bir giz


VIII.

hep gürültü içinde uyuyorum 
sen hep bir gürültü içindesin

başa dön        ürün listesi       kütüphane

 

 

DUR BİR KERE !

sevmek bu değil : sen bildiğin o güzelim izlemlerden elde ettiğin sonuçları artık bana yineleme. bunun anlamına vardığın zaman biliyorum ki sen o şimdi ki güzelim sen olmayacaksın ve o güzelim sen bir başka güzelliği keşfettiğin anda da bir öyküyü çoktan yarılamış bile olacaksın. (olacağız)

KURGULADIĞIM başka bir sevecenlik : yine kolayca tamamladığım o tümceyi sildim. -sığ ama dürüsttü- rahatsızlık veren -sanıl "uhde"- var... zorlandığımız. 
işte cinayeti o işleyecek ve biz herşeyi bildiğimiz halde tanıklık yapamayacağız. her zamandaki gibi yalnız varsayımlar tutuklayacak bizi ve tanıklık beklerken o korkunç tümcelerden dolayı yargılanacağız. (yargı her zamandaki gibi kendini tek doğru -sanıp- karar verecek. 
(tek sanık yargıdır.))

kolay olmayacak. tutukluk yapan büyük harfin tek zayıflığı yanındakinden büyük olmasıdır. 
anlam aynıdır.

UMUTSUZ DEĞİLİM : yargı kendini görebilirse ki...

başa dön        ürün listesi       kütüphane