BİR AKIL HASTASININ ÇIĞLIĞI
 
 
murat hazar koçak
 
 
 
şiirler
 
 
oğula ve didem'ine


 

 
 

 

 

 

BİR AKIL HASTASININ ÇIĞLIĞI

—şiiri mi yazar mısın—

ellerinde muzlar çiçekler
gelecekler
ama görüş yok
kırkı çıksın hele
düşte görebiliyorsam özlemim olanı
gerçekler kömüre dönüşür
kara gözlerimde

kıçıma soğuk mermer vururcasına
kalkıp altı milimlik camları kırmak
boş versem olur
gelecek görüş gününe

birlikteliğin kıvılcımlaşmasıyla
yüreğimdeki kanlı güller
aşktan sevgiden yoksun
çocuklar gibi oldu
kapıların yüzüme kapandığı gün

aşktan umutsuzluğa
düşlerde içeride eller bağlı
aşkımın son damlası desem romantikçe
ama çişim geldi
son damlasına kadar yatağa

düşlediğim gerçeklerin ışığında vurgunum
ağ düşen balığa benzerim
öylesine vurgunum ki
algılarım balıkçının özlemini

uyandığımda
hamsinin iskeleti tabağımda


başa dön        ürün listesi         kütüphane










GÜZÜN AYAZINDA

kuruyan
yaprak
yeşeren
tohum
güzün
ayazına
kurşun dökerek
çoğaldılar

kabzası
ağaçtan
topraktan
kurşunu
yeşeren
tohum
beklenen
bin sevda
durur mu
kurşun kabzasında
yeşeriyor
tohum
güneşin
rengine
kurşun
dökerek

başa dön        ürün listesi         kütüphane











hüzünle örülüdür bilmezliğiyle alınır satılır
toprağı çiğneyişi başkaldırıdır...

göçer kız anlatamaz gülümseyişini

—öğrenir zamanı gelince—

kim göçer
kim kalır
kız göçer
kız kalır
bize kalır dünya

başa dön        ürün listesi         kütüphane











GÖMÜT TAŞLARINA

sarsılır beynim ayrılıklarla
kararır gözlerim
fırtınalar estikçe
giderim yeni günlere doğru

başa dön        ürün listesi         kütüphane











GİDİYORUM O GÜNE

mavidir gökyüzü
siyaha dönüşümü
gecelerin sonsuzluğu

—gökyüzü bildiriler yağdırır yeryüzüne—


uyumaz geceler
gecelerin suskunluğu
delik deşik edilen
alazlanan düşünce

—gidiyorum gökyüzüne denizi bırakmayın martılar
gün dönümünde yanınızdayım—
güneş düşer günbatımının göz içlerine
gözyaşları dökülür martı kanatlarından

insanlar sarılın kurşun bozgunu göğüslere
yalnız bırakmayın gökyüzünü

göz aktı akşamın bulutlanan yalvaçlarına
not defterinde buluşmaların kanı
mavnanın içine oturmuş kız
savurur saçlarını rüzgâra karşı

—gidiyorum gökyüzüne denizi bırakmayın martılar
gün dönümünde yanınızdayım—

başa dön        ürün listesi         kütüphane









          eser durmaz rüzgâr
          mezar toprağı eler rüzgâr
          özgürlük yakın kuytuda
          kalır gölgemiz
          yürürüz aydınlığa doğru.

                                    
Leonard COHEN
                                                (Türkçeleştiren:Bedir Aydemir)

ÖZGÜRLÜK ÜZRE

I.

karanlık sokaklarda buluştuğumuzda
özgürlük dudağımızda

II.

sömürü tuncu tunçluktan çıkarır
silah olarak döner

III.

parçalanışlar bir yanda
tutku öte yanda
direnç yanımızda
göğümüz mavi
içimiz özgürlük

IV.

rahimleri parçalayan gözyaşı
sancısız düşmez dölyatağına
bulursa kendini çözümlenir

V.

uykum illegal
gülmekse apse yapmış

VI.

                                             Alaz’a Türküler’e

vurulmuşluğun çocukluğunda
şarkılarla gelir
kelepçelenmiş öpücükler

VII.

doyar mıyım çekmişliğine
kızılcık volkanına dönüşen
çakır dikenleriyle patlayan
lavlar saçan sözlere
yüreğim sarılabilir mi

VIII.

sinemizi sararken yorgunluk
ölü gibi serilirdim yatağıma
sararırdı günebakan yüzler

IX.

sevda ayrılık olmuşsa eğer
kavganın göğsüne
saklanmıştır güzellik

X.

orağın keskin tarafına dayanınca,
süngünün ucu
uyuya uyuya büyür körpe

XI.

sokaklara yazdım adını
gözlerin yüreğimde
saklı militan

XII.

hainliğin tarihi yazılmasın
insanlar gülümsesin
çiçekleri bal eyleyen arılar gibi

XIII.

gülümseyişle yığınların içinde ol
yüzünü tükür dönekliğin
küçük gerillam utkumun yaz gülüsün

XIV.

adımı işçinin yüreğine sakladım

XV.

yüreğim halkların mutluluğuna dair
savaşa hazır

XVI.

insan tutku özen güven
ben biz’in örsünde
güzellik uğrunda ölmek
sevmekle başlar

XVII.

ölümle pençeleşen tarihin yazmasına yazılır
özgürlük savaşçılarının adları

başa dön        ürün listesi         kütüphane










                       Dost dediklerime zincir vuranlar kimlerdir?
                                                                     
       Enver Gökçe

EKİM’DEN BİRGÜN ÖNCE
                                                         R. Yörükoğlu’na

tank paletleri altında çiğnenen oğullarımızla
ekimin direnciyle dağlanırız

dal karanlığı it izi sürer
uzvum yağmalandıkca
iğdişlenen benliğim bağırır
demir pençe cebelleşir seyran gözlüyle
sinmişse içimize yüzyılın gün erimi
karıncalanan avuç içleri
yürek ağrılarını bekler
kule diplerinde ki
öpülememiş papatya gözlü

kan dökülmesin
mutluluk söğüt yeşili tomurcuk
amca bak
dünya sararmış yüzünü ağartıyor
ateşe göğüs germişlerle dolaşacağız

—Hiroşima sokaklarında koşan çocuğu parçalayan Nagazaki
1917’in Ekimi
ölüm ateşi içinde de büyütse özlemi
yaşasın ölüm
ölüm demektir duraklama—

“Gelecek onun için savaşanlarındır”

başa dön        ürün listesi         kütüphane

 

 
 
 
 
 
 
 
 
İLKYAZA HAZIR OLUNCA
 
                            Türküler’e Alaz’a Eren’e
 
sokaklara çıktığım an
dudaklarımı kemirir ter kokusu
sargı bezleriyle soluklanan
gizli buluşmaların ardı sıra
umutla sarıl omzuma

pencere kenarlarını süslerken gözyaşları
karartmadan çıkmış çocuklara benzer
mektup aralarına gizlenen gül yaprağı

—barış dikene benzer silahların gölgesinde—

dağlar
utkumu içime gizleyen
karanfiller deniz martılar
bilincimin kardelenleri
tanıdığım
tanımadığım
her gece gizlice okuduğum kitaplar
yazamadıklarım
babasızlığı tanımlayan çocuklar
gizli bir sözcük katar dudaklarımın arasına

başa dön        ürün listesi         kütüphane










*“... ÇİÇEKLER ÖZLEMİMİ YAŞAMA DİRENCİMİ ANLATIR...”

                                                       
  Yoldaşlığa ve Nejat Yazıcıoğlu’na

özgürlüğün ilk yaprağı soluklanır caddelerinizde
yıkılsa da düzen
göğsümü çiğnese de
isyanla sözleşir us

ağustosta kar yağmaz olur dağlara
çiçek soluğu göğüsler
napalm parçalaması kül basması

hücrede ömür geçiren denizin gülüşünü göremez
harfler yeryüzü
celladım yoldaşım

iş bitimi böğürmekte makineler
dönmekte dişliler
atölyeler salmış dumanını
kenetleniriz çarka

—gece vardiyaları ilk gün tanığı—
—çekişir dururuz emperyalizmle
dudaklarından öpmeliyiz Castro yoldaşı—

atmosfere çizilirken gülün dikeni
bataklık çiçeği siner soluğumuza
gözyaşıyla dolaşırız havalandırmada
martılar çağıldayın bilinç savaşçılarına
ölümsüzlüklerine yoldaş olacağız

*Julius Fuçik 1903- 1943 yılları arasında yaşamış gazeteci, yazar, Direnişçi... Darağacına ilerlerken son cümlesi bu olmuş... Bilinç yoldaşlığı onulmaz hayatımda iki insan tanıdım bu şiir onlara... Nejat Yazıcıoğlu, yoldaşım bilinç ustamdı... Çelik bilinçli insan, öyle can ki yaşamım boyunca bilinç yoldaşım!...

başa dön        ürün listesi         kütüphane











KÜÇÜK SERÇE
                                                      Sevil Can’a

—darağacı gölgesinde
öpücük dolu yanaklardır yıkıntılar arası söyleşiler—

gizil güçtü duvar diplerindeki kır çiçeği
yapıcılar geldi
sızıntı sözcükler ay ışığı
vardiya sonrası yaşam

kapı çalışlar
başka zamana gizler sokakları
postallarımızla ezdik künyemizi
özgürlük şarkılarının söylendiği
günler geldiğinde
Küçük bir serçe konar masamıza

başa dön        ürün listesi         kütüphane











...Çekilen onca korkunç acı arasında boynum dik
göğsüm bin kurşun sıcaklığına hazır...


GÖKYÜZÜ AYRIMINA VARMADAN

Kendi ellerimizle örülmüştü taş duvarlar
sen ben onca insan
ayaklarımızın çözülen bağı
göğsümüzün belleğimizin yaşadığımız
günlerin hainliği

“...yılların yitip giden yalnızlığı
omuzlarımızın yükü ağır
tutkumuz omzumuzdan yüce
hızlı adımlarla tüketmiştik duvarın beri yanını
öte yan gökyüzü
şu insanlardan ayrılış yok mu
çok şükür penceremde zerdali
ölmeden 1.80’lik tabut
yoğrulup yatmak ana rahminde yatarcasına
gecelerimiz şehir soylu dağ çiçekleri

ben seni
sen beni
düşünürsün
sarılmak tutukluluğumuzun acıyan yerlerine
çiçeklerle süslemek duvarları
uykusunu alamamış ilk geceyi
zarflara gizlenen günlerimizi
anlatabilmek
dağ karanfilleri açıyor ellerimize
o an bir kımıldanış
sırdaşın yaşam ortağın yok
bokun bile ürkütmez
o an yanında özgürlük ateşi
ne mutlu sigaranı içebiliyorsun
bir şeyler depreşebilir o an
atmosfere o an çiz boynu bükük dağ çiçeğini...”

—İşte bugün ayaklar bu kadarcık sürgün
güle güle
iyi akşamlar—

başa dön        ürün listesi         kütüphane
 









*BİTMEYEN

                           
 Merih Kudsal’a

katığımız otlu peynir
mavzeri yaralı omzunda
çürümüş gözleriyle gülüyor
gecenin koynuna saklanıyorum
gerilla çiçeği yamacımda

“...gülü ve sevdalıyı mektuplardan
denizi gökyüzü
toprağı dört köşeli penceresi
görüş günleri ayrı düşürülen
gece bozgunu ilk öpüşler...”

saçlarımıza düşerken kırağı
postalı yırtık resim yırtılır gazeteden
dağılır sözcükler
insana künye takılmaz

sancı çeken sensin
kar yağar gerillanın gözlerine
temmuzun savrukluğuyla
gözleri çığlığıdır

ölüm hayatın son ikmali
bulutlar kan kızılı
gün batımında
yıkılır gerilla
gökyüzü dönüşür kardelene

küfrüm emperyalizme
onun yardakçılarına
bağışla beni Celal usta
demiri döverim örsüm ben değil
hainlik etmez

isimsiz ceset
bilesin ki
bitecek bir gün savaş
şiddet değil
tutkuyla yaşayacağız

*Bu şiiri 80’lerin başında yazdım tam tarihini anımsamıyorum bildiğimse bir türlü bitemediği...

başa dön        ürün listesi         kütüphane











EYLÜL SONRASI GÖRÜNTÜLER

.../

insan insanı yargıladı
binlerce us koptu
idam tutanakları
tanklar
dipçikler
yazılamadı yazılacak olanlar

yargıç kalemini kırdığın anı
unutabilecek misin

tutku haykırılamadıkça
okşanamadıkça kınalı saçlar
savaşamadıkça
anlatılamadıkça yaşadıklarımız
yazılan şiir değildir

.../

çocukluğum tek sözcüğe sığar
işçi candaş
var sevdiğinin yamacına öp yanağından
bu günleri bekledi
yıllar önce yazılan şiir

bugün Pazar
çamurlu pabuçlar
tükenmeye gidiyor yine

.../

babası katledilen çocuklar
gündüzlerin zulasında gizlice ağlar

azot işçisi Sivaslı
son banliyöyu bekler
öper oğlunu
karısını göğsüne saklar
geceler bedende ki doru
yapışır bendine
unutur yorgunluğu
kadınını sev
o ki tininden doğurur özgürlüğü

.../
                                      
 Doğa’ya
dağ çiçeği açtığında
silahların gölgesinde gökyüzünü tanır
can kim sökebilir umudunu
kim bölebilir uykularının izdüşümünü
çiçeğini kimse yok edemez
dirençle büyür yastığına işli dağ çiçeği

Doğa
çiçeğe benzer özgürlük
denizin kıyısında martılar ve sen
ilk günü o an duyumsa

.../

yorgunum
yeşil gözleri dumanlının gözlerinde

Haliç’in geçmişini saklıyoruz
977 Mayısında neden vurulduğumuzu anlıyoruz

.../
 
Devletliağaç’tan Hasan’a
Halepli Mehmet’e
Ocakçı Cemal’e
sömürücü düşmandır
emeğin özünü kavrattıkça hayat
içlerindeki çiçek erdemle mutluluğu paylaşacak

.../

akşamı gülüşle karşıladı yüzyılın insanı
sabahı nükleer denemelerin övünmelerinde
doğan çocuğuna Barış dedi
namluların ucunda
 
.../
 
geçmişini paylaştığınla ayrışmak
yitirilmişlik eylül olmalı
 
.../

tanımadığım kız dağıt saçlarını
var kendine oradasın

.../

Eylül kimliğimi yitirdim
eylül sonrası görüntülerde

.../

Düşündüğünü anlamasınlar yavrum
gülümseme soldururlar
ağlama korktuğunu sanır amcalar

.../

bulutlar ağlamasın
yağmur güneşi vursun yalınlığımıza
çıplaklığımızın kovuğunda dinsin gece
dokunsam
mektuplar yazılamaz yitirilen öpüşlere

.../

tank sesleri sirenler fon müziği
dölü kirletilen canların çığlığı
belleğimizde

değişti sokağın taşları
sende bende
o günlerde pembe kazağın vardı
şimdi kıyımda bekliyorum
belki gelirsin

.../

caddelerde yiten çocuk
demir kapı önlerinden barikatlara
geleceğe koşmak
kuş olmak istiyor
deniz
martı
çığlık çığlığa
bir gece bakıyor ki devrim

.../
 
                                            Nihat Akseymen’e
türkülerle rakı içmek boğazda
seninle karşılaştığım gün
düşündüğüm gibi imişsin
derim dönüşte

.../

vurulan kızın ciğerleri
avucumda nergis olur

.../

oğul ömrünce karşı ol hainliğe

.../

anımsar mısın
eylül yıllarını
gökyüzü sen ben
rüzgârın tenine atmıştık ağlarımızı

.../

terk et karanlığını
sorulacaktır eylülün hesabı

başa dön        ürün listesi         kütüphane










GÜN İLE ÖLECEĞİZ

akşamları pasaport kahvesi
ateşin güncesinde
yaşanmamış aşklar yurdudur

çarpışmalar
çifte kavrulmuş gülümseyişler bağırdıkça
sızlar içimdeki delikanlı
ellerinle ağrılarınla
s ı c a c ı k ol
toz pembe döşeğim eskimiş yalnızlık

elmacık yanaklım
basma bozması entari
küllükte unutulmuş sigara
tanıdım konuştum sustum
geçmişte gelecekte böyle

söylenememiş söz gün ile birlikte
Ali amcanın cam altlarında

-sigara alabilir miyim

başa dön        ürün listesi         kütüphane












AŞK İÇİN SÖYLENCELER

.../
 
çiçeklerle geldiğimde yanaklarına
yalnızlığımız çiçekli basman
giysen de uçsak bulutlara
ben o gün saçların ellerimde uyusam

.../

küçük kadının bedeninde oynadım durdum ölümle yaşam arası

.../
 
öyküler hüzünlüdür tek kişilik aşklarda

.../

geçici kadınların gölgesiyim
siyah saçlı gökyüzünü kiralar
gecikmiş düşlerin adamıyım
sevgilim olamaz hiçbir zaman

.../

hep sağ yanım aksadı
neydim
belki de kokuşmuş kağıt parçası
konuyla ilgisi ne

.../

siyahın içinde dağılan yataktı

beni satın dedi adam
yok pahasına
aşklarım ve kitaplarım kalsın
sonrası sır


başa dön        ürün listesi         kütüphane