Gözlerinde ürkme vardı.
Parçalanmış yürekler korku nedir, bilmezler.
Ve isyanı o anda seçtim.
Saygınlık böylece başlardı onunla.
Sevmek meydan okumak olurdu.
Ben sana teslimiyeti seçtim, bir biçimde teslimiyet ne acı.
Tüm diğer yüz binler kadar, tutsaklığında benim de bu yüzden payım vardı.
Evet, evet ne acı!
Kendi gücüme inanmamıştım henüz...
İlk yasaklanmış güzeller güzelimizdin böylece.
Yasaklanmış olsa da bir güzelliğe sahip olmak ne demek?
Ve ne hüzünlüdür sıradanlığı kabullenmek
Sıradanlık içinde gelecekti gelecek.
Yeni bir sen için, sana rağmen ve zoraki ilahlar ile yaşanacaktı.
Sen kabul ettin.
Seni hep seviyorum diyerek çevreni saranların seni bir anda terk
etmelerini.
Sen gerçekte, isyanı seçen sessiz başkaldırıları fark etmedin
Sen güzelliğinle sarhoş.
Terkedilmişlikle güçsüz ve doğuma kırılan bir kabuktun artık
Onlar biliyorlardı.
Sevgiden başka bir şey değildi gücümüz
Sana hayrandı bencillikler ve pay alma hırslarıydı yoğunluklar
Sevgilerden sade bir sevgi
Salt saflık içinde masum değildik
Sen herkesin sevgilisi
Açıklamalar ve izahlarla yaşatılıyordu mahkumiyeti kabul görmüş masumiyet.
Birilerinin eli her zaman ve hep boştu
Ben tüm küçük kalplerde sevgiyle dünya tanımlayanlar gibiydim artık...
Hayata patlamayı bir daha başarana kadarki yenik tüm sessizler gibi...
Sen sevdiğim ve var olma nedenim...
Kabullenişinle değişme nedenimdin artık.
Kendimi affettirmekten öte, kendimi affedebilmem gerek.
Onların gözünde, ele avuca sığmaz isyan değil sıradan uslu bir simgeydin
artık.
Bendeki Nibaya'm, sen beni affedebilir miydin?”