01 Ekim  2005
 
posta  

bAzEn
 

hani bazen şeyler vardır
şeyler işte
bilinirken hiç bilmediğimiz

Kare biçimli
sivri köşe sert metal suratlı
süratten belki sureti donmuş

hani
renkleri sizin severek seçtiğiniz
renklerden uzak benimsediğiniz
uyumla ahenk yaratmasa da atmosferinizde
farklılığın,
kendini nerde nasıl ne zaman
dışa vurur bilinmez ayrıksılığıyla
oluşabilir bir yakamoz bildiğimiz
yakmayan bir sıcaklık bir yumuşaklık
kılınabilir o aykırısılık
havanızın renklerini soluyup
içini tablo
ayrıksı ottan sağlam seramik

hep inanır hep savunurum

savunduğum
insancıl
her düşüncenin
evrensel
sonucudur kendisini faydalı
eylemiyle var eden
pratikte yaşamı dönüştürecek

hani..yani
katabilir kendini o katıldığı her atmosfere
katabilir
katlayabilir bile atmosferinizi kot atlayarak

sonra varlığı
bir başına hep hoşluk hissi yaydığı gibi
ortamınıza
içinize bir tokluk, bir doygunluk hissi
yerleşiverir

ebedi mazbut

bu öyle böyle bir yerleşme değildir artık

yer yer bir kıvrılma büzülme halli
anasının rahminde bir yeni cenin haliyle ayni

yani..
hisle gören belleğimin his gözü onu böyle tasvirlerken
yüzünü dilin iç gözü

daha başka neye benzetilebilir onu içi içimin
daha yüksek ne olur ona ne yakışır ki

kabuğuna sığınmış korkak salyangoz yuvasının yolunda yıldızlı tipi

başlangıçta iyi bir şeydi.r
fakat ne zaman
eşelemeden
deşmeye başlar kağıt duvarınızı
köşeleriyle ve rengiyle kötü yüzlü desenler
çizip bozmaya
kirletmeye duvarınızın beyazlığını

ne
''''doğru değil, dur, yapma'''' gibi aktif ünlemli pasif eylemli
sıkça lütfen bağlacıyla bağlanmış sıkı Türkçe cümleleriniz,
ne içinizdeki,
astarı telaş yüzü taş gibi munis, ''''onu anlamalıyım'''' hür teşebbüsünüz,
ve ne tebessüm ah! o ne şırınga,
takıları şıngırdar dudaklarınızla sakinleştirme girişiminiz..

işe yaramaz
hep grevdedir
O
işletmeye siz durmayın tevsi yatırım
sermayeyi arttırım
kapasite yükseltim
istenmeden arıtma bile
inşa edip işletmeye alsanız hiç
hiç hilesiz
sermayeyi topal kediler tırmalarken tırtıklar malı mini fareler
depodan hem de toptan
defosuz

vazgeçtim deyin
bir yat alacam
uykularımı kaf''a vuracam
konkordoto ilan etseniz
piyango çıksa
ne çıkar
alıcı olsa
kim size
neden
ne verir
el mi bir parça
ses mi bir yudum
ne
ne dersiniz

kaç para eder
kaç parça
sizin talaşlı ısıl işlemli fularlara far işletmeniz

bravo valla
bildiniz ama bildirmediniz

siz farları
tükenmesi güç bir kaynağın gür suyu gibi hesapsız akıtmışsanız
kaynağın bir gün olsun nereden beslendiği düşüncesini
bırakınız aklının sapa yolundan
oto yolundan bile geçirmez o iç ağrınız
hep bol üretip kesintisizce sevk ettikçe siz
hafriyatına hiç aralıksız
ne o yorulur
ne işçileri
o zaten sanal
işçiler beleş

fakat bir sabah gürültüyle uyanıp
kepçe temele gümbür dayanık

ne o
havadan milyar dolarlık incir yaprağı madalyonu mu
yoksa karadan beyaz bir adam belgeseli mi umuyordunuz
kuyu diye kazdığınız topraktan metal suyu asla çıkaramazsınız
çıksa çıksa her an kan
çıkabilir ama çıkacak kanı o noktada siz çıkarmak istemezsiniz

çıkaçıka
kaçak yapan tesisat kablolarından hayli çarpılmış ama kaçmamış
kısa devre yamulmuş ama ölmemiş sizli hallerin
kokusu çıkar

i r k i l i r

kocaman ceviz

çünkü turbo fırınınızın zaman ayar aparatı bozulmuş
ısı ayarı doğru yapılamamış
vesaireyle veresiyesiz
uyumuştur bin gece yoğun o ar-ge çalışanınız

çörek otlu pohaça değil mis gibi yanık kek kokar atmosferiniz

annenizin
çok sevdiğiniz
tarçınlı tartları ile
ananenizin yeşil elmalı kurabiyelerini anımsarsınız

oysa onu fark edip benimsemeniz belirmemişken
o orada belirsiz bir siluet baka dururken
hayaletinin kokusu varmış
oysa hiç gözükmüyordu

h a y r e t

hey! hayret

dersiniz

siz hayrete seslenirken
hayranlıkla parka çıkar hayatı adınızla yanına alıp

kendinizle adsız kimliksiz
ne hayreti
ne hayranlığı
hele hayatı hiç tartışamazsınız

soğuk ayran içerken gözünüzün önünden kurbağalarla elele ördekler geçer

vak vak vrak vrak vak
vrak vrak vak vak vak

 

yazı arşivi     başa dön