Aylık Yazılar  / 29 ARALIK  2003, Pazartesi  
 

 


Kutsal Mitler ve Kıyısındaki Orospular


Kıyısında bir deli dolaşıyor derlerdi de bakakalırdım gözlerimi ayırmadan o yöne. Öykünmez misiniz hiç ortada durup duran güzelliğe.

Burnuma pislik kokusu geliyor derlerdi çekim yeri belli filmlerde, şimdi o yönden rüzgarlar estikçe dünyaya yayılan bir koku geliyor insanın burnuna. Hiç şüphesiz insan çok eskilerde yitirdiği usunu bulacak bir gün.

Şimdi bir dilek tutalım. Tuttuğumuz dileği düşünerek birden kaça kadar sayabilirsek hiç durmadan, acıkmadan, yorulmadan o kadar sayalım. Durduğumuz sayı bizim dileğimize olan gereksinimimizin derecesini belirleyecek. Aman iyi korumak gerekli bu sayıyı, birileri başka sayılarla çarpıp, bölmek isteyebilir. Bu sayıyı yalnızca başkalarının aynı isteğe olan gereksinimlerini karşılaştırmak için kullanacağız böylece dilenen gereksinime başkalarının ne kadar gereksinimi olduğunu ölçebileceğiz. Sonuçta en çok gereksinenin dileği yerine getirilecek.

Bu ölçü birimi her yerde kullanılabilir. Örnek vermek gerekirse; birbirini sevdiğini söyleyen iki kişiden hangisinin diğerini daha fazla sevdiğini bilme gereksinimi duyulduğunda bu yöntem uygulanacaktır. Nicel olan sevgi, istek, dilek, gereksinim kavramı ölçülebilir duruma gelecek. Maddi beklentilerimiz zaten ölçülebilir nitelikte olduğundan bu işlemi yalnızca kağıt üzerine geçirmekle yetineceğiz.

Dolayısıyla ölçülemeyen kıyaslanamayan nicelikten ki en önemlisi yaşam, ölçülebilir bir yaşam bilgisi elde edeceğiz ve bunu tablolaştırarak rasyoladığımız zaman bir yaşam/tüketim eğrimiz olacak.

İşte bu yaşam/tüketim eğrisini, çubuğunun en eğri yukarıdaki ucunun yüzeye ne kadar yakın durduğuna bakarak yaşamsal tablolarımızı değerlendirip, yaşam kalitemizi de ölçülebilir hale getireceğiz. Gayet profesyonel bir biçimde; kimin tablosu daha dikse o altında kalanlara geçirmiş olacak.

Ne işe yarayacak tüm bunlar biliyor musunuz? Mevcut yaşam düzeninde olduğu gibi isteğimizi, dileğimizi, sevgimizi, gereksinimlerimizi yalnızca tüketeceğiz, başta kendimizi tükettiğimiz gibi.

(Bu oyunu değişik şekillerde oynamamış kaç kişi bilirsiniz?)

Bir de eğer bu yazıyı on kişiye dağıtırsanız o çubuk en eğri yeriyle çizsin yanağınızı!

yazı arşivi     başa dön