Bulutta mıydı aşk, aşık mıydı bulut?
En güzeli seninle yaşadım yaşamımda, en sevimliyi, en büyük coşkuyu. Dans ettim
nice zamandan sonra, bedenim kaynadı; inan ben bile şaşırdım. Buluttaydım. Bulut
sürükledi beni şimdi buraya. Fırtınaya kapıldım bir yağmur damlasıyım şimdi. Bir
yağmur damlası olup düşüyorum senden. Saydam olmalıyım yağmur sonrası gibi
berrak. Bir bulut, bir yağmur damlasını ne kadar taşıyabilirse o kadar kaldı
şimdi düşmeme. Yağarken ya puslu kapkaranlık bir havada yada güneşli bir havada
gökkuşağına eşlik ederek düşeceğim. Düştüğüm yer ya deniz olacak içinde ben bir
damla ya toprak olacak bir çiçeğin bedenini besleyeceğim; en kötüsü bir kayaya
düşmek bir yağmur damlası için. Sen yön vereceksin bana esenim sensin.
Bir bulut ne kadar tutar ki maddenin üçüncü halinden ikinci haline dönüşmesin
diye bir damlayı. Zordur bir bulut için zordur elbette. Damlanın biri ben
olacağım geri kalanı gözyaşı. Üzerindeki her şeyi boşalttıktan sonra kalmayacak
bulut ve açacak güneş. Sancılı olacağız ikimizde ben yaşama sızma kaygısında,
sen yitirmişliğin.
Coşkunu özleyeceğim en çok rüzgarla savrulurken, gözlerinden saçılan
mutluluğunu, o rüzgar işte coşkunu yaratırken hüznünü getiren.
Bir bulut ne kadar gereksinirse bir su damlasının uçmasına, bir su damlası
içinde o denli önemlidir gökyüzünden yeryüzüne bakmak.
Bir bulut yitirecek kendini, sonra yeni yeni su damlaları olacak yeryüzünden
havalanan bulutun kendini yeniden yaratacağı. Ta ki bulut kendini saklayacağı
bir dağın zirvesi bulana kadar ki orada tadacak mutluluğu. Bilecek ki önceki
esintilerin kendini sürüklediği açık alanlar kendinde taşıdığı damlacıkları da
yok eder.
Her şey bir boşlukta başladı. Bu boşluğu doldurduk seninle. Ayrılık zor şimdi
gökyüzünde coşkuyla gezinirken, elektriklendi bedenim, bir ışık parladı
yeryüzüne doğru, ah bu rüzgar, ah bu sonbahar, ah bu delilik. Zor ama tut
ellerimden, ellerin yok ki senin beni tutacak çok zor.
O bulut beni haylaz bir çocuğun şapkasına düşürdü. Bütün gün savruldum bir o
yana bir bu yana. Çamur içinde üstüm başım; şimdi nereye gideceğimi bilen tek
kişi o çocuk beni savururken yerden yere.