Aylık Yazılar  / 01 ARALIK  2003, Pazartesi  
 

 


Bulutta mıydı aşk, aşık mıydı bulut?

En güzeli seninle yaşadım yaşamımda, en sevimliyi, en büyük coşkuyu. Dans ettim nice zamandan sonra, bedenim kaynadı; inan ben bile şaşırdım. Buluttaydım. Bulut sürükledi beni şimdi buraya. Fırtınaya kapıldım bir yağmur damlasıyım şimdi. Bir yağmur damlası olup düşüyorum senden. Saydam olmalıyım yağmur sonrası gibi berrak. Bir bulut, bir yağmur damlasını ne kadar taşıyabilirse o kadar kaldı şimdi düşmeme. Yağarken ya puslu kapkaranlık bir havada yada güneşli bir havada gökkuşağına eşlik ederek düşeceğim. Düştüğüm yer ya deniz olacak içinde ben bir damla ya toprak olacak bir çiçeğin bedenini besleyeceğim; en kötüsü bir kayaya düşmek bir yağmur damlası için. Sen yön vereceksin bana esenim sensin.

Bir bulut ne kadar tutar ki maddenin üçüncü halinden ikinci haline dönüşmesin diye bir damlayı. Zordur bir bulut için zordur elbette. Damlanın biri ben olacağım geri kalanı gözyaşı. Üzerindeki her şeyi boşalttıktan sonra kalmayacak bulut ve açacak güneş. Sancılı olacağız ikimizde ben yaşama sızma kaygısında, sen yitirmişliğin.

Coşkunu özleyeceğim en çok rüzgarla savrulurken, gözlerinden saçılan mutluluğunu, o rüzgar işte coşkunu yaratırken hüznünü getiren.

Bir bulut ne kadar gereksinirse bir su damlasının uçmasına, bir su damlası içinde o denli önemlidir gökyüzünden yeryüzüne bakmak.

Bir bulut yitirecek kendini, sonra yeni yeni su damlaları olacak yeryüzünden havalanan bulutun kendini yeniden yaratacağı. Ta ki bulut kendini saklayacağı bir dağın zirvesi bulana kadar ki orada tadacak mutluluğu. Bilecek ki önceki esintilerin kendini sürüklediği açık alanlar kendinde taşıdığı damlacıkları da yok eder.

Her şey bir boşlukta başladı. Bu boşluğu doldurduk seninle. Ayrılık zor şimdi gökyüzünde coşkuyla gezinirken, elektriklendi bedenim, bir ışık parladı yeryüzüne doğru, ah bu rüzgar, ah bu sonbahar, ah bu delilik. Zor ama tut ellerimden, ellerin yok ki senin beni tutacak çok zor.

O bulut beni haylaz bir çocuğun şapkasına düşürdü. Bütün gün savruldum bir o yana bir bu yana. Çamur içinde üstüm başım; şimdi nereye gideceğimi bilen tek kişi o çocuk beni savururken yerden yere.

yazı arşivi     başa dön